Dolar (USD)
32.47
Euro (EUR)
34.73
Gram Altın
2440.77
BIST 100
9915.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

27 Kasım 2022

"Kalp sağlığımız ve köpek meselemiz!"

“Kalp sağlığınız nasıl?” sorusunu yönelttiğinizde, çoğu vakit “İyi, çok şükür, şimdilik tekleme yok!” karşılığını alıyorsunuz, ya da “Anjiyo gerekiyormuş, bakalım!” yollu cevaplar geliyor.

O kalp bir gün duracak elbet, sonsuza kadar atacak değil.

Mesele, her atışında “huzur sesi”ni alabilmekte.

Sağlıklı kalp, huzurlu kalp.

Bir iş kalbinize rahatsızlık veriyorsa, sizi “acaba”lara sürüklüyorsa “sıkıntı” çıkma ihtimali büyüktür.

Kalbinizin, vicdanınızın sesini bastırabilir, yaptıklarınıza “kendinizce” izahlar getirmeye, bahaneler üretmeye çalışabilirsiniz…

İnsanoğlu kendisini kandırmakta çok mahirdir.

Çok kötü işler yapanlar, kötülüğü yaşam tarzı haline getirenler bile kalplerinin- vicdanlarının sesini bir şekilde bastırmayı iyi bilirler.

Şeytani Akıl”, daha doğrusu “Şeytani Zekâ” hep faaliyettedir.

Zekâ ile akıl arasındaki fark.

Akıl” iyi ile kötüyü ayırt edebilmenin vasıtası”, zekâ ise daha çok kavrayış hızına işaret eden bir kavram.

“Akıl - zekâ” farkına misal:

Kalbin aydınlattığı akıl, satıcıdan malının kusurlarını en ince ayrıntısına kadar alıcıya bildirmesini ister.

“Akılsız zekâ” ise böyle yaptığı takdirde o malı istediği fiyata “okutamayacağını” söyler.

Çoğu insan alışverişte yeminler eder, ilk defa gördüğü kişiye “Bu dosta verdiğim fiyat!” der.

Rahmetli Kadri Dedem Kapalıçarşı’da esnaftı.

Beni “Gel bakalım Serdar Efendi, buyur otur.” diye kabul ederdi, küçücük çocuk olduğum halde.

Çocuk sever gibi sevdiğini hatırlamam, bir büyükle konuşur gibiydi.

Osmanlı Tarihi’nden, illerimizin kültürel zenginliklerinden bahis açar, her ziyaretimde bir şeyler öğretmeye çalışırdı.

O yaşlarda söylenenleri can kulağı ile dinlerdim.

Bir gün demişti ki Esnaf Dedem:

“Lâfı uzatan, çok dil döken esnaftan uzak dur. Mal ortadadır, fiyatı ve yapılabilecek indirimler de bellidir. Bizde yok kavun keseyim, yok karpuz keseyim muhabbetleri çok olur! Ben böyle işlere girmem. Müşteriye nezaketle hitap ederim, satışa arz ettiğim malın özelliklerini, eksikliklerini olduğu gibi söylerim. Fiyat şişirmediğim için pazarlık payı da çok çok düşük olur. Kimi fiyatı katlar, o fiyattan güya indirim yapar! Bu türden adamlar o an için müşteriyi kandırdığını zanneder, aklıyla övünür ama neler kaybettiğini hiç hesaba katmaz! ”

*

Sırf “zekân” ile yol yürümeye kalkışırsan, kendini çok akıllı zannede zannede uçurumlara yuvarlanırsın.

İdrak etme işi “kalbin aydınlattığı akıl”da.

“Onların kalpleri vardır lâkin idrak etmezler..” buyuruyor Rabbim. (Araf/179)

Dikkatinize: “Beyinleri” değil, “Kalpleri”.

İdrak, öncelikle kalbin marifeti.

“Kalbin aklı” yani.

“Nuranî akıl”.

*

Şimdilerde…

Atışmalara bakıyorum, çekişmelere, tartışmalara, kavgalara…

Bir köpek meselesini bile çözemiyoruz.

İnsanlarımızı sayıları kontrolsüz bir şekilde artan sahipsiz köpekler parçalıyor, birileri de hiçbir günahı olmayan köpekleri hunharca cezalandırıyor işte…

Ve başka birileri de konuyu politikaya döküyor büyük hevesle.

İnsana zulüm, hayvana zulüm değil de esas dert, bunun üzerinden politika yapmak.

Böylesine “basit” bir meseleyi bile “Ortak Akıl” ile çözüme kavuşturamıyoruz.

“Kalbin aydınlattığı” akıldan istifade ederek “her iki tarafın da hukukunu koruyacak” çözümü aramak yerine, “zekâlarımızı” kullanarak birbirlerimize saldırıyoruz.

Hemen her meselemiz bu hale geliyor maalesef.

Ağzını açan “At izleri ile it izlerinin birbirine karışmasından!” şikâyet ediyor, ağzını açan karşı tarafı bütün sıkıntıların faili olarak gösteriyor.

Karşılıklı atışmalar, hakaretleşmeler, iftiralaşmalar durumu iyice içinden çıkılmaz hale getiriyor.

“Kalbimizi unuttuğumuzda insanlığımızı da unutmuş oluyoruz!”