İnsanın günahı kutlanıyor bu çağ da
‘‘O
yüzden değil mi ki, dışını böyle süsleyerek içindeki boşluğu gizliyorsun.’’ Ne
kadar manidar bir ifşa. Tam da ‘‘dışa muhlandı gözler içe bakış kalmadı’’
tanımlamasının zamana uyması gibi. Keşfedilmeyi bekleyen içler nerede. İsyan
süslü bir asrın neresindeyiz. Dışa biçilen fistanların terzilerine sözüm yok
da, içe ne oldu öyle. İçin içine, için hissine. O yüzden değil mi ki bu boşluk,
bu keskin viraj, bu karuni imaj, süslene süslene tükettik ömrün asaletini.
İnsanlık unuttu, ömre ilham olan gizi. Ömür, bir aşk
safahatından ‘‘aşkitom’’a evrileli beri, büyük indirimler yaşıyor insanlık.
Aşka zam, insanlığa ve asalete neredeyse yüzde yüze varan indirimler yaşıyor
hayat. Kalbin telaşından anlıyorum ve ayakların sendelemesinden hayatın
sallantısını. Kalbin çıkmazı var, dışın süsüyle için sığ gülümsemesi arasında.
Karanlığın sağırlığında bir asır geçiriyoruz. Zamanın
zemini sallantıda ve biz saadet bekliyoruz. Süslü esvapların manaya galip
geldiği şu soluk asra hayret. Samimiyetin hikayesini ve mananın cengini
gözlüyor, özlüyor yürek. Gönül vuslat susuyor, susayan gönül ne ede. Kalbi
olanlar ne yapsın, nabzı atanlar ne etsin. Aşkın, âşığın, meşkin, mâşuğun dile
gelesi isyanlarına yemin olsun, aşk bu çağa da mağlup olmayacak, ama…
Tuhaflıklar almış başı, sarmış yaşı, bir tuhaflıklar
gölgesindeyiz. Kambura dönüşen bu menfi bulaş da ne. Akan suların ıslatamadığı
topraktan beklentilerin mi var. Susuzluğu gideremeyen mısraların Allah’a
ulaşamamasını anlamak güç değil. Daha dağınık kalacak bu ömür ve dahi artık
doldurulamayacak içteki bu boşluk. Gizlenemeyecek sahte gülücüklerin gerçek
dramı. Asrın çilesi çare beklerken, çelişkilerin şenliklerinde saadet arayan
bir topluluk var…
Ve ölüm tanıştıracak kayıtlı dramları. Dünyanın
gidişatına örülen bu senaryo hikmet barındırmıyor bu gidişle. Ucuza satılmaya
şaşmamalı, asıl şaşkınlık, pazarlığa açmaktı içimizin en içini. Ruh, ahir zaman
asrının imtihanındayken, beden mahpus, mana artık eskiye mahsus.
Bu gidişle artık anlaşılmayacak mana risalesi. Aşkı
sayıklayan çağları özlüyor insan. Yıldırım gibi gönle inen ufuklar nerde. Dua dua
bakışan saflık nere göçtü. İlhamını yitirmediyse asır, irfanı nerde. Aşınan
kalp zarına tebessümler şifa vermiyor. Her nöbeti uykuyla geçiriveriyor zamanın
bedevileri. Yanmış bir iskelede, yanık kitapların ısısında ısınmak isteyen
insanların gönül sıcaklığı bu işte, bu çağ, gam çağı.
Telaşında anlam yok, telaşında efsun yok, giz yok.
Hayret uyandırmıyorsun işte, boşuna bu gayretler. Bu kritiğin çıkarımı, sensiz
olmuyor senli de olmuyor işte. Ne aradığını bilmeyen zamane biçareleri gibi çağ
da. Biz gidiyoruz, ömür tükensin, dışın içe galibiyeti de kutlasın artık. Ümitsizlik
kıskacına bağlama bu hâlleri, asrın vebası bulaşmış insana, insanın günahını
kutluyor kötü niyetliler. Ahh, içe sor, sorma içe bu yangını. Talan edilmiş
metruk bir ömrün sızısı işte. İşte sen bu asrın kahramancığı, telaşını da al
git ömür.