"Herkes haklı, kabahat bizde!.."
Bizde, şöyle biraz “parayı” ve “makamı” bulan, sokaktaki vatandaşla arasına mesafe koyar.
Birazcık “tanınmış” sınıfına girene ulaşmak hiç kolay olmaz.
Onlar, “ahkâm” kesme
tarafındadırlar işin!..
Kendilerini sadece “maddeten istifade ettikleri” yerlere
karşı sorumlu hissederler.
Sokaktaki vatandaş çok gerilerde
kalmıştır artık!..
İşleri, bilhassa da “özel” ve hususiyetle de “çok özel” işleri pek yoğundur…
“Normal yurdum insanı” ile konuşmaya vakitleri yoktur!..
Hem zaten, onlar “sınıf”
atlamışlardır!..
“Alt
sınıftan”
insanlarla konuşmak, kendileri açısından geriye dönüş anlamına gelecektir!..
*
Bendeniz, günümün en az bir
saatini, (kimi günler üç dört saatini), “dar
gelirli, fedakâr, cefakâr vatan evlâdı” kıvamında olan okuyucularıma
ayırıyorum.
Özellikle seçmiyorum ama
arayanların kahir ekseriyeti buralardan.
Kıymetli okuyucularımla
sohbetlerden çok istifa ettim, ediyorum.
Onlar “Azıcık aşım, ağrısız
başım!” diyen, demek mecburiyetinde olan vatan evlâtları.
Benim için doğru olduğunu
düşündüklerini rahat bir şekilde söyleyebiliyorlar.
Onlar ikaz ediyor, ben de
ikazlarına kulak veriyorum.
Hazret-i Ömer (r.a.)’in şöyle dediği rivayet edilir:
“Yanlış
yaptığımızda bizi uyarmazsanız,
SİZDE
HAYIR YOKTUR!
Bizi
uyardığınız halde sizi dinlemezsek,
BİZDE
HAYIR YOKTUR!”
*
Aman deyim, “sokaktaki insandan” ayırmayın kulağınızı…
Kopmayın sokaktan!..
Yoksa…
İşin sonu, sıkıntı!
*
Sokaktaki adam ve sokaktaki
ablam, umumiyetle temiz yüreklidir.
“Yurdum
insanı” işte:
Çileye taliptir, her dönemde
fedakârlığın büyüğü kendisine düşer.
Kan tükürür “Kızılcık şerbeti içtim.” der.
Yıllar yılı bin türlü baskı
görmüştür.
Üzerinden nice darbe geçmiştir.
Bin türlü sıkıntı çekmiş, tepeden
bakanlar tarafından hep ezilmiştir.
Onun “kurtuluş” mücadelesi, “beka”
meselesi hiç bitmez.
Mevzu vatan ise gerisi
teferruattır.
Dünyada yenen kaymaklara
imrenmez…
“Kaymak
Cennet’te yenir.”
der.
Fedakârlık mı?
Dedim ya, en önden gider.
*
Bunlar hep böyledir de…
Son vakitlerde farklı sesler de
duyuyorum, aynı yerlerden.
Bizi en az 30 yıldır takip
ettiğini söyleyen okuyucularımdan birinin tepkisi de böyle…
“Fahiş
fiyatlardan dolayı, birileri zincir marketleri, zincir marketler adına konuşan birileri
de başka birilerini suçluyor! Galiba her iki taraf da haklı, kabahat bizde!” diyor kıymetli okuyucumuz.
Cuma Hutbesi’ne de “konu” olan “Fahiş Fiyatlar” meselesi memleketin bir numaralı gündem maddesi.
Kadim okuyucumuzun da dediği
gibi, taraflar bu konuda birbirlerini suçluyor.
İktidar cenahı, “Sorumlu Olarak” belli adresleri
gösteriyor:
1-Dış güçler,
2-Dış güçlerin uzantıları olarak
faaliyet gösteren radikal muhalefet,
3-Fırsatçı zincir marketler ve
diğer fırsatçılar.
*
Birileri de, bu “suçlu,
sorumlu” çerçevesine,
“Elektrik,
doğalgaz gibi kalemlere yapılan zamları, Tarım Kredi Kooperatifleri’ndeki
fiyatları” öne
sürerek itiraz ediyor.
Kadim okuyucularımız, bunların
tamamen dışında…
Üç otuz kuruşluk gelirleriyle, “evlerini, dükkânlarını” çevirmenin
derdinde…
Suçlu aradıkları yok.
Birilerine fatura kesmeye çalıştıkları
yok.
Sadece ve sadece, “Kim halledecekse halletsin, nasıl
halledecekse halletsin, yeter ki çarşı pazardaki yangın bir an evvel
söndürülsün!” diyorlar!..
Peki, ne yapılırsa bu yangın
sönmüş olur?
Ölçü ne, neye göre?
Nasıl?
Birçok alan var, sadece zincir
marketler meselesi yok ki ortada.
Mesela…
“Konut” fiyatları çok arttı.
Patladı!..
Bu durumu, siyasi iktidara tam
destek veren televizyon kanalları da haberleştiriyor.
Malûm, her siyasi görüşten
müteahhit var.
Mesela..
Siyasi iktidara tam destek
verdiklerini söyleyen müteahhitler, hep birlikte kameralar karşısına geçseler…
“Ortada
siyasi iktidarın da ifade ettiği gibi büyük bir fırsatçılık furyasının” bulunduğunu haykırsalar..
Ve fiyatlarda, hissedilir oranda
indirim yaptıklarını açıklasalar…
“Hissedilir
oranda” dedik…
Yüzde 10, 20 değil!..
Malûm, siyasi iktidara tam
destek veren kanalların da dikkat çektikleri üzere, birçok yerde “konut” fiyatları bir senede ikiye
katlandı…
Her yeni konutta, yüzde 50
“yerlilik ve millilik” indirimi talep etmek, sokaktaki vatan evlâtlarının hakkı
değil mi?
Bunu “yerli ve milli” etiketli
müteahhitlerden bazılarına söylediğimde…
“Tamam
da, fiyatı biz belirlemiyoruz ki… Arsa fiyatları müthiş arttı. Arsa
sahiplerinin talepleri arttı. Demir arttı, şu arttı, bu arttı… Elektrik,
benzin, mazot giderlerimiz arttı!” diyorlar!..
Gel de çık işin içinden!
Bu işler nasıl çözüme kavuşturulacak bilmiyorum.
Zira, “serbest piyasa” denilen bir ortamda yaşıyoruz.
Bu, kolay ulaşılabilir hale gelen “Çikita Muz”un hayranlık uyandırdığı Merhum Özal’lı günlerden beri böyle…
Bizim derdimiz de küçük işte…
Anlatalım:
Memlekete giderken, bizim tüplü arabaya gaz alacaktım…
Baktım, fiyatı 5.15 lira olan da var, 4.35 lira olan da…
Kim fiyatı neye göre belirliyor?..
Serbest piyasa!..
Pompalardan pompa beğen, hangisine razıysan onunla fullen!..
Öyle ya,
Ekranlarda “Erkek erkeğe yatak sahnesi” de var, “Cuma Sohbeti” de!..
Kumanda elinde değil mi, muhterem ve muhafazakâr kardeşim,
istediğini açar, istemediğini açmazsın!..
Öyle bir düzende yaşıyoruz ki, burada bahsini etmek istemediğim o “berbat fiil” bile suç değil!..
Böyle bir ortamda…
“Malını aşırı fiyata” satışa sunduğu iddia edilen bir şahsı hangi ölçülere göre sıkıştıracaksın?
“Aşırı” olan nedir, nedir bunun ölçüsü ?
Fiyatlara “narh” mı konulacak?
Hani “sarı” renkli bir “alış-satış” sitesi var.
Oraya “Şahin” otomobil ilanı koyan bir adam, 80 bin lira, hatta 100 bin lira fiyat yazamaz mı?
Yazar!..
Kime ne!..
*
Birçok “lö-küs” konut inşa edilmiş, ediliyor.
Bu konutları yapanların siyasi eğilimlerine filan hiç bakmıyorum.
Sadece fiyatlarına bakıyorum…
Ohooooo….
Akla ziyan..
Bu konutların maliyetleri nicedir, bunun hesabını yapan var mı?
Bir konutun resmiyette kaç liradan aşağı satılamayacağı belli de…
Bunun bir tavanı var mı?
Buradan isimleri vererek eleştirsek…
Al başına belâyı!..
“Sana ne kardeşim, vergilendirmiş kazanç kutsaldır, sen benim kutsalıma mı laf ediyorsun!” dese ne diyeceksin!..
Bir de “Yerli ve Milli olduğum için hedef alınıyorum!” dese...
Adam resmen “haklı” çıkar.
Mahkeme verse kazanır adam, “gaz parasından” da oluruz, neme lâzım!
*
Neyse…
Kadim okuyucularımı dinlemeye devam edeyim ben, fazla derinlere girmeden!