"Hasene" Anneler, Ne "Güzel" Anneler…
Hz. Peygamber (s.a.v.), Allah (c.c.)’ın kullarına şefkatini dile getirmek için “anne şefkatini” misal veriyor:
“Hiç şüpheniz olmasın ki, Allah (c.c.)’ın kullarına şefkati, bir annenin evlâdına
şefkatinden (kıyas kabul etmeyecek kadar) fazladır.”
*
Anne şefkatine bakınız ve “En Güzel”in şefkatini tefekkür ediniz.
Gazetemiz MİLAT’ın Genel Yayın Yönetmeni Ali
Adakoğlu Kardeşimiz’in Muhtereme Vâlideleri Hasene Hanımefendi, bir süredir yoğun bakımdaydı.
Önceki akşam
vefat haberi geldi.
Allah (c.c.)
rahmet eylesin.
Mekânı
Cennet olsun.
Rabbim Ali Adakoğlu Kardeşimiz’e ve Merhume
Hasene Hanımefendi’nin diğer yakınlarına sabırlar versin.
*
Şimdi…
İmkânınız varsa eğer…
Yüreği
merhametle, şefkatle dolu annenizi güzel
ellerinden, yanaklarından öper misiniz?
Uzaklardaysa,
hemen arayıp kendisini ne kadar çok
sevdiğinizi söyler misiniz?
Vefat etmişse,
kabrinin “cennet bahçelerinden bir
bahçe” olması için dua eder misiniz?
*
Ah ölümler…
Hanımefendim’in
Validesi’ni kaybetmemizden kısa bir süre sonra, Evlât gibi sevdiğim Damadım
vefat etti.
Kısa bir
süre evvel de, uzun yıllardır birlikte çalıştığım Mustafa Karahasanoğlu Ağabey’i
toprağa verdik.
Bu sıralar, yaman
hastalıklar geldi başımıza.
Hayli
vakittir mezarlıklar ile hastaneler arasındayız.
Ölümde,
hastalıkta güzellikler var, görebilmek nasip ise eğer.
Büyük
acılarımız, yaralarımız “kalbimize”
dönmemize vesile oldu şükür.
“Dünyadaki
işlerimiz ille de şöyle olsun, ille de böyle olsun!” derdimiz bitmesiyse
de, hayli azaldı.
Neticeyi
tayin edecek olan biz miyiz yani?
Şimdi,
Annemiz’in, Evlâdımız’ın, kardeşlerimizin mezarlarına gittikçe, dünya küçülüyor
gözümüzde.
Hastanelerde
hastalıklarımızı unutturan hastaları gördükçe…
Tefekküre
dalıyoruz:
Hepsi hepsi
kaç sene?
*
Mesele
teslimiyet meselesi.
İnsan ya
nefsine teslim oluyor, ya da Hakk’a.
Teslimiyet
nasıl olur, Enes ile Muhtereme Validesi’nde gördüm ben.
Rahmetli
Damadım Enes ağır hastalığından dolayı sekiz ay hastanede kaldı…
O süreçte
hepimiz çok üzüldük, çok yıprandık.
Şüphe etmem
ki, Allah Dostu idi Enes.
Kimsenin
kalbini kırdığını duymadım, duyan olmamış.
Acılar
içinde kıvranırken namaz aksatmayan Merhum Enes, hastalığından bir an bile
şikâyet etmemişti.
Merhameti,
hamiyeti, teslimiyeti ile kalplerimizi fetheden Enes’ın çektiği acılar hepimizi
yakıyordu.
Annesinin
ise yanmaya vakti yoktu.
Gece gündüz
yanındaydı, evlâdının yanından bir an bile ayrılmadı.
Kronik
hastalıkları vardı, sürekli olarak “kontrol”
altında olması gerekiyordu ama burasını hiç düşünmedi.
“Eşi bakar, hadi sizin kontrolleri
yaptıralım” dediğimde, teşekkürle mukabele etti.
“Ayrılamam. Elbette Eşi çok iyi bakar ama süreç
boyunca her ilacını ben tâkip ettim, eksik bırakılan olur, unutulan olur!”
dedi ve bir gün bile hastaneden, Merhum Enes’in yatağının başından ayrılmadı.
Şimdilerde,
Evlâdı’nın Mezarı’na “çiçekler gibi”
bakıyor.
Sürekli
olarak dua ediyor, O Mezar’ın “cennet
bahçelerinden bir bahçe” olması için.
Merhum
Enes’in Muhtereme Validesi’nin yüreğindeki yangının ne kadar büyük olduğunu çok
iyi biliyorum…
Anlıyorum.
Dışarı
vurmamak için elinden geleni yapsa da…
Ben
anlıyorum.
Tek Çocuğu’nu toprağa vermiş bir
Hanımefendi.
Hakk’a
teslim olmuş bir Hanımefendi.
Ağır başlı,
tebessümü eksik etmiyor.
Yardıma
ihtiyacı olanın yardımına koşuyor.
Hayır
işleriyle meşgul oluyor.
Teslim olmuş
bir Kul.
Bir Annen
olsun; şefkat dolu…
Baktıkça
için açılsın, yüreğin huzur bulsun.
Bir Anne,
Hakk’a teslim olmuş bir Anne.
*
Merhume Hasene Hanımefendi de öyle,
Anadolu’nun güzel kalpli insanlarından.
Ne güzel
annelerimiz var.
Yüreklerimizi
yakarken ölüm…
“Güzel İnsandı” diyebilmek…
Yürek dolusu
rahmet dileyebilmek…
Ve
haklarımızı helâl edip etmediğimiz sorulduğunda…
Kalplerimizin
derinliklerinden gelen
“Helâl Olsun”ları dillerimize
dökebilmek…
*
Müslüman
olmak çok güzel.
Büyük
mutluluk.
Hele, Hakk’a
teslimiyetiyle sana örnek olmuş bir Annen
varsa…
*
“Hasene” Anneler,
Ne “Güzel” Anneler.