Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
23 May 2022

Harem'den Haremeyn'e uzanan sofra

ŞehirHatlarıÜsküdar Vapuru, Eminönüİskelesi’nden hareket etmek üzere... Alelacele vapura doğru koşup, karınca misali akan yolcuların arasında payitahtı rahatça izleyeceğimiz bir cam kenarına siniyoruz.

İçeride “72 millet senfonisi”ninicra ettiği curcuna vapurun her yerine yayılıyor.Höpürtedetilerekiçilen çay ve okunan gazete hışırtıları artık duyulmuyor.Bu değişime eşlik eden martılar bir simit parçası kapabilmek için dışarıda bizi göz hapsinde tutmaya devam ediyor.

Marmara’nın koyu maviye çalan suları, vapurun altından kaçarken beyaza boyuyor denizi. Sayısız baloncuk vapurun arkasından denizi süslüyor, köpük köpük. Bahar güneşi panoramik camlarda kırılarak, ayazı daha yeni çözülmeye başlayan bedenleri ısıtıyor, yavaş yavaş.

Ya martıların bir parça simit için yaptıkları tehlikeli sortiler... Benim diyen cambazın yapmaya cesaret edemeyeceği hareketler bunlar... Bir parça simit için nelere katlanıyorlar... İnsanlarda öyle yapmıyor mu, nihayetinde...

İstanbul’unseyrinedoyumolmuyorBoğaz’ın ortasına varıldığında. Bir tarafta İstanbul Üniversitesi’nin ortasındaki Yangın Kulesi; diğer tarafta Galata Kulesi, bir tarafta heybetli Süleymaniye Camii; diğer tarafta Tophane-i Âmire, bir tarafta “Vira Bismillah”denilerek oltaların sallandığı Haliç Köprüsü; diğer tarafta gerdanlığı rengarenk lambalarla bezenmiş Boğaziçi Köprüsü... Gönül gözümüz payitahtın merkezi hüzünlü Topkapı Sarayı’na takılınca, görmüyoruz yanıbaşımızdaki Kız Kulesi’ni...

***

Vebir diğer tarafta Dolmabahçe Sarayı... Dolmabahçe Sarayı’nın (1843-1856/Mimarı: Garabet Balyan) gam-kasâvet yüklü rengarenk tavanları ruh insicamından beyhude seyrederken Boğaz’ı, bizim gözlerimiz Topkapı Sarayı(1465-1478/Mimarları: Mimar Alaüddin, Davud Ağa, Mimar Sinan)’nın ihtişamına takılıyor. Harem Dairesi’nin üzerinde yükselen Dolaplı Kubbe, günahlardan arınmış sevdalarla asırlar ötesinden müjdeli haberler veriyor; hâlâ bir parça simit kapabilmek için vapuru göz hapsinde tutan martılar eşliğinde...

Üsküdarİskelesi’ne yaklaşırken bir yakarış dalga dalga yayılıyor, Fethi Paşa Korusu’nu sarmalayan yeşillikler arasından... Cemil Meriç, Lamia Hanım’a yazdığı mektuplardan pasajlar okuyor: “Sen ki son liman, son ümit, son dost, ilk ve son sevgilisin. Sen ki yıldızım, sen ki annem, sen ki çocuğumsun. Acılarımla hırçınlaştığına üzüldüm. Istıraplarım çok mu çirkin, çok mu çocukça? Onları senden mi gizleyeceğim? Sahneye maskeyle çıkmak! Ben aktör değilim. Sesinin tonunda minnacık bir soğuyuş hissettiğim an yokum...”

Dalgalar arasında buz kesiliyoruz... Nutkumuz tutuluyor... Bir sevgili ancak bu kadar anlatılabilir... Ötesine aşkolsun diyoruz...

***

ÜsküdarŞehirHatlarıVapurİskele’sineinmeyehazırlanırkenayakkabıpatırtılarını, rıhtımdakilastikgıcırtısını, klaksonseslerini, martılarınçığlıklarınıve72 Millet Senfonisi”ninhuzursuz eden gürültüsünü semadan yayılankutlu çağrı bastırıyor.Mihrimah Sultan’ın “çifte ezan” çağrısına Yeni Vâlide Camii karşılık veriyor. HayırhahhanımsultanlarınHarameynÜsküdar’ıaydınlatankandillerigönülleriısıtıyor.(Üsküdar, İstanbul’unHarameyn’e (MekkeveMedine)karadanbağlandığı ilk noktaolmasıhesabiylehürmetegörmüş; buyüzden Haremdenilmiş.İştebuyüzdenMünevverşehirMedineileMükerremşehirMekke’nin, yaniHaremeyn’inmedeniyetimizdekivegönlümüzdekihürmetsınırı, ÜsküdarHarem’denbaşlar.)

İskelenin karşısında Sinan’ın ellerinde hayat bulan “eteklerini giyinmiş nazlı bir gelin” Mihrimah Sultan Camii(1540-1548) misafirlerini şefkatle karşılıyor. MihrimahSultan’abakıyoruz; güneşveayıgörüyoruz. (Mihrü Mâh, Farsça’dagüneşve ay) Sonra, “İstanbul demek, MimarSinandemekmişmeğer” diyoruz.

İstanbul fethedilmezden önce fethedilen ensar ruhlu Üsküdar; çifte ezanları ruhları hoş ediyor. Yeni Vâlide ve Mihrimah Sultan’ın arasındaki cezbetâ payitahta ulaşıyor.

Zerâfeti dillere destan Mihrimah Sultan’ın mihmandarlığında ilerlerkenEmetullahRâbiaGülnûş Sultan ulu mâbedin haziresinde hesap gününü bekliyor.

***

1728 yılında Sultan 3.Ahmed’inannesiEmetullahRâbiaGülnûş SultaniçinyaptırdığıSultan3. AhmetÇeşmesi’ninyanındanilerlerken YahyaKemal’in, “Üsküdar, gözleridolmuş, tepelerdenbakarak / Görmüşİstanbul’ayüz bin meleğinuçtuğunu / Saklamışdurmuş, asırlarca, hayâlindebunu” dizeleribirdenbiredilimizehücumediveriyor...

Üsküdarsankikadın sultanlara vakfedilmiş... Beş selâtin camiden üçü sultan kadınların ismini taşıyor. Bir tarafta Mihrimah Sultan Camii(1540-1548), diğer tarafta Atik Vâlide Sultan Camii (1570- 1583) veYeni Vâlide Camii (1708-1711) zarafet âbidelerisütreleşen dalgaların gerisinden payitahtı seyrediyor. HarameynÜsküdar’ın bu kadar anaç, bu kadar sevecen olmasının hikmeti belki de bu özellikleri bağrında barındırmasından...

Marmara’ya, Kuşkonmaz’a, Kız Kulesi’e, sahile, meydana ve Aziz Mahmud HüdayiHazretleri’ninmakamınaakanlar yitiğini ararcasına koşuşturuyor.

***

Hayat iki nefes arası olsa da; Harameyn Üsküdar’da her daim iki vakit arasında akıp gidiyor. Burada Müjdeli Komutan Fatih Sultan Mehmed’in vasiyeti gereği okunan çifte ezanlar ruhları bir başka şenlendiriyor. Namazda gözü, ezanda kulağı olanları müezzinlerin biri Bilâlce, diğeri İbnÜmmüMektûmcaçağırıyor.

Ruhlarını doyurmak için ulu mâbedlerde cem olup omuz omuza saf tutanlar; kıyamda, rukûda, secdede ruhlarını doyuruyor. Dua, aşr-ı şerif ve âminlerle gönüllerini süslüyor.Sonra rızıklarını aramak için dört bir tarafa dağılıyor. İkindiden sonra Üsküdar Meydanı’na yönelenleri meşhur Kanaat Lokantası değil, Çamlıca Şifahane Derneği’nin hazırladığı “Ehl-i Beyt Kervanı Medine Sofrası”bekliyor. Üsküdar Meydanı’nda kurulan sofranın bir ucu nedeyse Haremeyn’de... Gün oluyor Mekke’nin zemzemi ve Medine’nin hurması Üsküdar’da ikram ediliyor, gün oluyor Üsküdar’ın pilavı Haremeyn’e kadar uzanıyor.

Burada fakirle zengin, müslimle gayrimüslim, arapla acem, beyazla zenci, mavi gözlüyle kavruk simalılar kuyruğa girip dualarla hazırlanmış çorba, etli-kavurmalı-sucuklu pirinç ve bulgur pilavı, kuru fasulye, nohut, türlü ve hurma şerbetini afiyetle yiyip içiyor.Dualarla pişen yemekler, marmelatlarla şifaya dönüşen şerbetler Halil İbrahim bereketiyle dağıtıldıkça çoğalıyor.

***

Selase Hilâl Vakfı tarafından her gün ikindi namazından sonra dağıtmaya başlanan yemekler tıpkı Haremeyn’de hazırlanan sofraları hatırlatıyor.Sanki kutlu kafile SurreAlayları’nınHarameyn’e vardığında gönderilen tasaddukları bekleyenler gibi buradakiler de dağıtılan yemek ve şerbetlerle sevince gark oluyor.Üsküdar Meydanı’na yolunu düşürenlereAllah’ın ikramı,İbrâhîmHalîlullâh’ınbereketi, Hazreti Muhammed’in şefkati ikram ediliyor.

Selase Hilâl Vakfı, Ehl-i Beyt ve “Osmanlı’dan Güçlü Türkiye”âşkına hazırladığı ikramlarla, bu ikrama icabet yaklaşık 450 ilâ 500 kişi şehitlerin ruhunu, hayırların fethi, şerlerin def’i, birlik ve beraberliğin dâim olması için her şeye Kâdir’e hem fiili hem de kavli duaya duruyor. (İkramlar kandil gibi özel, mübarek gün/gecelerde onbinleri aşıyor.)

Hergün böyle...

***

Âziz İstanbul’un Rumeli Yakası’nda (Edirnekapı, Balat, Eyüpsultan ve Saraçhane Parkı) Fatih’in Torunları 1453 Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği, Anadolu Yakası’nda (Haremeyn Üsküdar Meydanı) ise Selase Hilâl Vakfı unutulmaya asla yüz tutmayacak, kıyamete kadar da devam edecek paylaşma ve infâk hasletimizi “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” şiarıyla yaşatmaya gayret ediyor.

İnsanlığı sömürmeyi âdet haline getiren kapitalistler koronavirüspandemisidöneminde kırdıkları tedarik zinciri ile toplumlara açlık korkusunu pompalarken, Üsküdar Meydanı’nda “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” düsturu “Yediğimiz değil, yedirdiğimiz bizimdir” şiârıyla gönülden gönüle yayıyor.

***

Ehli Beyt’in ve onlarınizini süren şanlı ecdadımızdan miras kalan bu kutlu geleneğiyaşatanlara selâm olsun...