DSÖ'ye "Hayır" özgürlüğe "Evet"
İlk kez 1969'da kabul edilen ve en son 2005'te güncellenen Uluslararası Sağlık Tüzüğü'nün revize edilmesi konusu bir hayli sıkıntılı. Bu konuya ne kadar önem verdiğimi bu köşeyi takip edenler bilir.
Malumunuz bu aralar ülkenin gündemi başıboş köpekler… Bu mesele de çok önemli ve artık bir çözüme kavuşması gerekiyor.
Bakıyorum da hayvanseverlik kisvesi altında topluma merhamet dersi verenler, köpekler tarafından parçalanarak öldürülen çocuklar hakkında tek kelime etmiyor.
Benim derdim tam da bu gündem değişikliğinin ortasında pandemi anlaşmasının geçip geçmeyeceği…
Çünkü bu konu o kadar çok önemli ki şayet Türkiye bu sözleşmeyi geçirirse sağlık ve özellikle toplum alanında egemenlik hakkını doğrudan DSÖ’ye devretmiş olacak.
Bunu fark eden birçok ülke örneğin Slovakya, Hollanda, İngiltere ve Japonya sözleşmeyi reddetti. Japonya’da “Pandemi Sözleşmesi’nde değişiklik yapılmasına hayır” yazılı pankartla protestolar yapıldı. Yürüyüşler tertip edildi.
Protestocular, “Sağlığımızı rehin alan DSÖ zulmüne izin vermeyin” diyerek hükümetlerine uyardı ve Japonya da bu sözleşmeyi reddetti.
1 Haziran Cumartesi günü bu sefer İsviçre'nin Cenevre kentindeki BM Genel Merkezi önünde büyük bir miting düzenlenecek. Konvoylar eşliğinde büyük bir topluluk DSÖ’nün yetki gaspına hayır diyecekler.
Organizatörlerden biri olan Doktor Andrea Nazarenko'ya göre, tarihi bir toplantı olacak. Doktor Meryl Nass ise "Lütfen Cenevre'ye gelin ve dünyanın ele geçirilmesini durdurmaya yardımcı olun" diyor.
Dünya Ekonomik Forumu'na da ev sahipliği yapan bu şehre, dünyanın her yerinden insanlar akın etmeye başladı bile.
Bu insanlar “Onlar az ama biz 8 milyarız. Birlikte bir fark yaratabiliriz” diyorlar.
Bildiğiniz gibi Kovid-19 ile mücadelede kapsamında DSÖ’nün etkisiz olduğu ve bireysel özgürlükler ile özerkliğimizi de ihlal ettiği zaten kanıtlanmıştı. Kaldı ki bu süreç tam anlamıyla bir terbiye süreciydi.
Toplumların iradesine hükmederek onları adım adım yeni dünya düzenine ayak uydurmayı hedefliyordu.
Geçenlerde Pan-Afrika Salgın Hastalıklar ve Pandemi Çalışma Grubu, Afrika Birliği'ni, Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) pandemik anlaşması taslağına ve Uluslararası Sağlık Tüzüğü'nde (UST) yapılan değişikliklere ilişkin oylamanın ertelenmesi yönünde talepte bulundu.
Dünya Sağlık Örgütü de malumunuz 194 üye ülke ile birlikte “Dünya Sağlık Örgütü Anayasası” kapsamında bir sözleşme, anlaşma veya bir uluslararası belge hazırlama sürecini çoktan başlatmıştı.
Ve bu sürecin parolası ise “Tek sağlık!”
Ekim 2022'de Dünya Sağlık Örgütü, “Tek Sağlık Ortak Eylem Planı” adlı yeni bir girişimi zaten duyurmuştu.
Tek Sağlık Ortak Eylem Planı, küresel sağlık tehditleriyle mücadelede kritik önem taşıyor ve herkesi tek merkezden yönetmeyi planlıyor.
Çünkü bu sözleşme, DSÖ’ye salgın hastalıklar karşısında daha hızlı ve daha etkili bir şekilde hareket etme yetkisi veriyor.
Dahası DSÖ Başkanı’na tek başına salgın ilan etme yetkisi veriliyor. Ve DSÖ, ulus devletlerin üstünde bir otorite haline geliyor.(madde:6-11)
Anlayacağınız herhangi bir salgında, tüm yetkiler DSÖ’ne geçiyor. Hatta DSÖ, yerel salgın ilan etme yetkisi de elde edecek.
DSÖ’nün alacağı kararlar, ulus devlet yasalarının üstünde olacak. Uymayan devletlere yaptırım uygulanabilecek.
DSÖ, sadece insan kaynaklı hastalıklar konusunda değil, hayvan hastalıkları, iklim değişikliği ve gıda konusunda da otorite olacak. (4-5. Madde)
DSÖ, ulus devletlerin tüm sağlık verilerine ulaşma hakkı elde edecek.
Umarım Türkiye de bu korkunç anlaşmayı reddeder. Ve bu konuda başta siyasetçileri, yazarları, sanatçıları, medyayı ve tüm vicdanlı insanlarımızı göreve davet ediyorum.