Cehenneme kadar yolları var
Türkiye’de bir kesim var ki bazı zamanlarda zihinsel formatlarını kimin attığının ipuçlarını veriyorlar. Kendilerini imtiyazlı ve ayrıcalıklı sayan, akıllarına şeytan tarafından format atılmış bu kesimin rahatsızlıklarının çuvala sığmadığı aşikâr. Bu nedenle zaman zaman çirkefleşebiliyorlar...
Rahatsızlıkları ne?
Ülkemizin batıyormuş söylemleri, Suriyelilerin işgaline uğramışız, gericilik almış başını gidiyormuş, yaşam tarzları üzerinde baskı varmış falan filan zırvalıkları...
Bilelim ki, bu kesimin değer yargılarımız, tarihimiz ve kültürümüz hakkındaki bilgi düzeyleri İslamofobi histerisine tutulmuş bir cahilin bilgisi kadardır. Bu nedenle tutumları histerik kişilik bozukluğundadır. Karın ağrılarıysa eskisi gibi pohpohlanmamak, ilgi odağı olmaktan düşmektir. Değersizlik ve reddedilme duygusu yaşadıkları için çıldırıyorlar ve tutumları düşmancadır.
Bugün bu kesimin düşmanca tavrının Tanzimat ve bazı dönemindeki gibi içimizdeki dönmelerin Osmanlı’ya isyan etmelerinde olduğu gibi neseplerinin gereği idi. Bu ülkenin dindar Cumhurbaşkanı için, “bir bardak bira içse ülke daha iyi yönetilirdi” zırvalığını geçmişte işgal kuvvetleri bile etmemiştir. Bu ne kin bu ne aşağılık ifade! Oysa bir dönem Çankaya sırtlarında üç vakit demlenenlerin ülkeyi nasıl muhtaç hale getirdiklerini kimlere şamar oğlanı yaptıklarını gördük.
Bunlar demlenip kafaları kıyaklaştıkça kadehlerinden cin çıkartıp eskisi gibi her şeyi yapabileceklerine vehmediyorlar. Asıp kesme sallamaları bir yana hakaret edip inançlarımıza saldırıyorlar. Bazen içimden umursanmasalar diye geçiyor. Ama küçük bir mikrobun umursanmazsa bünyede ne büyük tahribat açtığını unutmayalım.
İnsanlık öyle bir şey ki herkese ve her kesime lazım. Bunu kör görür, sağır duyar ve kalp hisseder. Bu kesimde insanlık da yok ne diyeyim.
Devlet, birliği ve bütünlüğü korumak için elinden geleni yapsa da faydacı, imtiyazlı, din düşmanı ve hainlikleriyle ön plana çıkan bu kesim birliğimize dirliğimize zarar veriyor. Bu kesimin yarım yamalak ve gerektiğinde kadehlerinde meze gibi kullandıkları bir din anlayışı ve bir duygusu var. Bunların itibar, yönetime sahip olmak, güç ve pohpohlanmanın dışında hiç bir şey umurlarında değil. Devlet, kutsallar, bağımsızlık, millet, din, vesaire…
Bu imtiyazlı tayfanın etkin olduğu dönemlerde milletimizin birlik ve bütünlüğüne zarar verdikleri gibi halkın refahtan pay alma haklarına da ellerinden alınmış, siyasi ve kamusal alana katılımları bazen sert bazen de yumuşak şekilde engellenmiştir. Sandıktan yönetebilecekleri siyasal figürün çıkması onlar için hep önemli olmuştur.
Fakat Özal ve Erbakan’la başlayan süreçlerde bu kesim adım adım etkinliklerini kaybettiler. Sayın Erdoğan döneminde sıfırlanamasalar da şükür o noktaya çok yaklaştılar. Nihayet kendilerine değer verilmediğinin farkına vardılar. Devlet imkânlarından yararlanamamaları bir yana eskisi gibi pohpohlanmamaları da onların en ağırına gideni olmuştur.
Bütün bunlara niye değindim
Geçenlerde New York Times gazetesi haberinde, “2017 yılında Türkiye’den göç eden Türk sayısının çeyrek milyonun üzerinde olduğunu” yazmıştı. Bu kadar da olduğunu düşünmüyorum ama göç edenler var.
Bunların Erdoğan dönemlerinde eski havalarının kalmadığı, imkânlarının ellerinden alındığını ve itibarlarının düştüğünü biliyorlar. Erdoğan’a düşmanlıkları da bu yüzden. Sayın Erdoğan’ın iktidardan gitmesinden de ümit kestikleri için kopup gittiklerini düşünüyorum.
Hata eden bir adamın hatasından çabuk dönmesi mümkündür ama gözü, gönlü, aklı başkalarının kullanımında olan birinin vatanına sadık kalması mümkün değildir.
Cehenneme kadar yolları var...