Dolar (USD)
35.34
Euro (EUR)
36.46
Gram Altın
3000.05
BIST 100
10075.17
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
02 Ocak 2025

Birlik ve Beraberlik Vakti!

Süper güçler, büyük devletler rakiplerini zayıflatmak, onlardan gelebilecek tehditleri ortada kaldırmak, pazarlık masalarında avantaj elde etmek , onları bölmek, parçalamak için birilerini kullanırlar.

Kullanır ve işleri bittiğinde “çöpe” atarlar!

PKK Terör Örgütü, tıpkı başımıza belâ edilen diğer terör örgütleri gibi bize karşı kullanıldı.

Onbinlerce evlâdımızı katletti, trilyonlarca dolarlık kaynağımızı tüketti, en kıymetli yıllarımızı yedi, bitirdi.

Terör Örgütü’nün bu işlevini görebilmesi için, Devlet’in derinliklerine yerleştirilen “darbeciler”e verilen roller de vardı.

Onlar da Devlet ile Millet’in arasını açacak…

Türlü zulümlerle, Devlet karşıtlığını tırmandıracak…

Nefret iklimi oluşturacak, PKK’nın ve diğer terör örgütlerinin taban genişletmelerine, güç toplamalarına yol açacaklardı.

Memleketin her alanda dışa bağımlı olması, bağımlılığın artması için her türlü milli projeye takoz koyacak, memleketi boyunduruktan kurtaracak dev hamlelere imza atmak için kolları sıvayan memleket sevdalılarını hedef alacak, ellerindeki medya gücünü kullanarak yıpratacaklardı.

Bu mekanizma, uzun yıllar boyunca tıkır tıkır işledi.

Bizler de bu mekanizmadaki unsurlarla kendimizce mücadele etmeye çalıştık.

Tarihimiz boyunca sevgiyle saygıyla bağrımıza bastığımız kurumlarımızı, kutsallaştırılan bazı kişi ve kavramlar üzerinden milletimizle karşı karşıya getirmeye uğraşan odakların faaliyetlerini ifşa etme gayretinde olduk.

Laikliği, Din ve Vicdan Hürriyeti alanının iyice daraltılması, insanımızın temel haklarının elinden alınması için bir “vasıta” olarak kullanan çevrelere karşı, kırmadan dökmeden bir şeyler yapmak için çabaladık.

Kırmadan, dökmeden…

Zira…

Bu memleket bütün kurumlarıyla bizim memleketimiz.

Bazı hassas kurumlarımıza sızan ve onlarla milletimizin arasını açmaya çalışan odaklarla mücadele ederken, o kurumlarımızın temsil ettiği “manevi” zenginliğe zarar vermemeliydik.

Sap ile samanı birbirine karıştırmamalı, oyuna gelmemeliydik.

Memleketimizi “mezhepçilik” ve “etnisite” üzerinden bölmek, insanımızı karşı karşıya getirmek isteyen çevrelerle uğraşırken, kelime ve kavramları çok iyi seçmeliydik.

Her eylemimizde "birlik ve beraberlik" mesajı olmalıydı.

Yurdu bir baştan bir başa sevgiyle saran “İnanca Saygı ve Düşünceye Özgürlük İçin El Ele Eylemi”ni bugünkü nesiller pek bilmez.

Bilmez ama biraz geriye bakarak, bu muhteşem eylemdeki asalet, zarafet ve nezaketi görebilir.

Milyonlarca vatan evlâdının hayatlarını karartan, memleketimize çok büyük zararlar veren “faşist” zihniyeti protesto ederken ve haklarını talep ederken kullandıkları vasıtalar, ellerindeki karanfiller ve yüzlerindeki mânâlı tebessümdü o insanların.

Bu hep böyle oldu.

Hak ve özgürlük mücadelesi verildi, söylenmesi gereken her şey söylendi, hukukun bütün imkânlarından istifade edildi, zulme karşı çıkıldı…

Ve o süreç boyunca “asil duruşu”, “nezaketi, zarafeti” elden bırakmayanlar, gün geldi haklarına büyük ölçüde kavuştu.

Bu bir hak arama yöntemi.

Nezaketle, zarafetle, kırmadan dökmeden mücadele…

Bir de, kendilerince hak olarak gördükleri sonuçları elde edebilmek için dışarıyla işbirliği yapanlar, şiddeti-terörü yöntem olarak kullananlar…

Her yere nefret tohumları ekenler var…

Terör örgütleri ile vesayet odakları...

Türkiye, bu ikisinden çok çekti.

Dış güçlerin aparatı terör örgütlerinin ve darbeci zihniyetin ülkemize verdiği zararları üst üste koyar ve bugünkü imkânlarımıza eklerseniz, ortaya “Süper Güç Türkiye” çıkar.

Türkiye, büyük atılımlar yapmasına rağmen, geçmişteki kayıplarından dolayı bugün hâlâ “Bölgesel Güç.”

Süper Güç de olacak İnşaAllah.

Olmalı, sadece kendisi için değil, tüm dünya için, insanlığın huzuru için olmalı.

Bu yolda her vatan evlâdına düşen sorumluluklar var…

Dilimize sahip çıkacağız.

Sözümüzün, tavrımızın nerelere gideceğine dikkat edeceğiz.

Oyunlara gelmemek için kılı kırk yaracağız.

Çok tefekkür edip az konuşacağız.

Çok ziyaret edip az rahatsızlık vereceğiz.

Gerçekçi olacağız…

İçinde bulunduğumuz coğrafyanın ne kadar zorlu bir coğrafya olduğunu göz önünde bulundurarak, her türlü saldırıya, sürprize hazırlıklı olacağız…

Bununla birlikte Anadolu İrfanı’nın her türlü güçlüğü aşmamızı sağlayacak kadar zengin bir hazine olduğunu bileceğiz.

Anadolu’dan kopmayacağız.

Kendimizden kopmayacağız.

Ailemize sahip çıkacağız.

Kadim, güzelim kelime ve kavramlarımıza sahip çıkacağız.

İçlerinin boşaltılmasına, unutturulmasına müsaade etmeyeceğiz.

Bu memlekette sadece bizim gibi düşünenlerin yaşamadığını, memleketimize “ihanet” etmeyen her vatandaşımızın bizim kadar saygın olduğunu gözden uzak tutmayacağız.

Geçmişte yaptığımız hatalardan ders alacak ama geçmişte de kalmayacağız…

Allah’ın izniyle.