Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.34
Gram Altın
2918.31
BIST 100
9659.96
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
30 Eylül 2021

​ Bazı Kadın Programları ve Bazı Yerli Diziler!

BİR grup kadim okuyucum, “Serdar Abi, ne iş, kadın programlarını mı izliyorsun?” diye hafiften dalga geçiyor benimle.

Evet, izliyorum!..

“Diziler, kadın programları, çizgi filmler” üzerinden verilen mesajlar ve bu mesajların “veriliş amaçları” üzerinde çalışmak, notlar almak, üzerimize vazife değil mi?

Vazife.

Daha önce de bahsini etmiştim, Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu toplantılarından birinde “medya” üzerinden oynanan oyunlara dair bir açıklama yayınlanmıştı.

Orada, “ailemizi, değerlerimizi tahrip etmeye yönelik oyunlar oynandığına” dair güçlü vurgular dikkat çekiyordu.

Metinde, bu oyunların farkında olunduğu ve dikkatle takip edildiği yönünde de güzel ifadeler vardı.

Bu açıklamayı köşemize taşımamızın ardından, birçok okuyucumuzdan, “Ortada böyle oyunlar varsa, değerlerimizi, ailemizi, birlik ve bütünlüğümüzü hedef alan organize faaliyetler varsa, bunların üzerine kararlılıkla gidilmeli. Bunlara müsaade edilmemeli!” muhtevalı mesajlar gelmişti.

Ah, elimizde olsa!

Bir önceki yazımızda, “sosyal medyanın zararlarına ve bu zararlardan korunma yollarına” dair birkaç kelâm etmiş idik.

Bu yazımızda da, “geleneksel medya”daki sıkıntıların bir bölümüne işaret etmek isteriz.

Şu, bazı “yerli diziler” meselesi…

Malûm, bugünlerde “hayat pahallılığı” meselesi çokça tartışılıyor.

Nasıl tartışılmasın, her alışverişte kalbimize diken batırılıyor adeta. Rakamlar uçuk.

Bu durumu, her kesim kabul etmekte. Kimileri sorumluluğu “yönetime”, kimileri de “zincir marketlere” yüklüyor.

Sorumlusu kimse kim, sonuç değişmiyor.

Pahalılık var!..

Bunu, İstanbul Sözleşmesi meselesine bile ancak sözleşme iptal edildikten sonra girecek kadar “ince hesaplar” yapan “hünerli gazeteciler”den bazıları da dile getiriyor.

Onlar bile ikaz ediyor!

Böyle bir durum var ve 2023 seçimleri de, malûm, “hayatî” öneme sahip.

Hal bu iken,

“Bazı” yerli dizilerdeki; lüks, israf, sonradan görmelik sahneleri, “hedonizmi” teşvik eden mesajlar gırla gidiyor!..

Boğaza nazır ultra lüks mekânlar, toprak ağalığından sağlanan lüks hayatlar ve evlerdeki “çarpık ilişkiler”, insanın gözünün içine içine sokuluyor.

Şimdi…

Babası geçim sıkıntısı çeken bir çocuk, bir genç, oralara bakıp da özenmez mi?

“Bizde niye yok!” demez mi?

“Kolayca zengin olmanın” yollarını düşünmez mi?

Hani, yukarıda bahsettik, Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu’nun açıklamasında, bir “oyun”a dikkat çekiliyordu ya...

Acaba birileri “gençler, çocuklar iyice bunalıma girsinler, iyice kızsınlar!” diye mi yapıyor bunları?

Yoksa “tesadüf eseri” mi, bu işler?

Kimileri de diyebilir ki,

“Reyting efendim, reyting, izleniyor ki yapıyorlar!”

Aşırı liberal bir yaklaşım olur bu. “Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler!”

O vakit, zincir marketlere de denilecek bir söz kalmaz!..

“Serbest piyasa ekonomisi efendim, bırakınız yapsınlar bırakınız geçsinler!..” mi diyeceğiz yani!..

Yok…

Ben, farklı düşünüyorum.

RTÜK denetimine açık yayıncılıkta, “Aile değerlerinin, insan psikolojisinin gözetilmesi”, bu yapılmıyorsa, gerekli yaptırımların uygulanması gerektiğini düşünüyorum.

Yani, “reyting” bir “meşrulaştırma aracı” olamaz!

Meselâ…

“Reyting yapıyor!” diye, sigara kullanımını teşvik edemezsiniz!

Değil mi?

Peki, reyting alıyor diye, bazı “yerli” dizilerin yaptıklarını yapma hakkınız var mı?

“Ne yapsınlar, birbirlerine aşık olmuşlar!” örtük mesajıyla “çarpık ilişkilerin” kanıksanmasına yol açabilecek bir yola gidebilir misiniz?

Bu pahalılık ortamında hele, insanların duygularını hiçe sayan yayınlar yapabilir misiniz?

Bana göre yapamazsınız ama…

İşte, görüyorsunuz halleri, ya da görmüyorsunuz.

Ben, Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu’nun işaret ettiği “oyun”u daha net bir şekilde görebilmek için, işim gereği, “ayıptır söylemesi” bu türden dizilere, programlara göz atıyorum…

Göz atmasam nereden bilebileceğim de, ikaz edebileceğim!

Hem “izleme”, hem de “ikaz et” diyenleri anlamakta güçlük çekiyorum azizim!

Efendim…

Bir de “kadın programları” var.

Eskiden “evlendirme” programları tarzındaydı.

Bizler, bir avuç “yazar”,

“Olmaz ama!” dedik…

Tıpkı “İstanbul Sözleşmesi” gibi, bu programlar da kaldırıldı.

Amma velâkin…

“Demokraside çareler tükenmez”miş!

İşini bilen, işini görmeye devam etti.

“Ayıptır söylemesi”, bu yayınlardan bazılarına “göz atma” imkânını bulduk.

Bunları da bir sonraki yazımızda ele alalım kısmetse.

Bir kez daha vurgulamış olayım: İzlemeden yorum yapamam!.. İzlemem lâzım!..

Dikkatle izliyorum!..