Batı Müslümanlara muhtaç
Avrupa’da hâlâ İslâm ve Müslümanlar azınlık muamelesi görmeye devam ediyorlar. Hâlbuki yer yer Müslümanların Avrupa’ya sağladıkları katma değerler, buranın yerlilerinin katkılarını geçmiş durumdadır. Batı kültürünün tüm olumsuzluklarına rağmen, batılılar, tüm insani değerlerde inişteyken, Müslümanlar tam aksine çıkışta olmaya devam ediyorlar.
Bu gerçeğin farkına varmaları onların haset ateşlerini daha da alevlendiriyor. Nitekim yer yer ve zaman zaman bu kıskançlıklarını dışa vurmaktan da çekinmiyorlar. İslami değerlere her vesileyle zorluklar çıkarmaları bundan. İşte son günlerde birçok ülke ve eyalette olduğu gibi, Avusturya’da da okullarda başörtü yasağı gündemde…
Buralarda minareli bir cami görmek, mucize gibi bir şey. Kubbeli cami de yok denecek kadar az. Çünkü batılı yönetimler, küresel derin güçlerin kontrolünde olduğundan, İslami simgelere izin vermiyorlar. Dışarıya açık şekilde ezan okumak yasak olduğundan, buradaki Müslümanlar, şöyle iç ferahlatan bir ezan sesine hasrettirler. Bu 365 gün hep böyledir. Müslüman nesil doya doya ezan sesine doymadığından, yeterince güneş almayan fidanlar misali, solgun ve bezgin büyüyor maalesef…
“Son kale” vatanımızın değerini bilelim
Hani “Batı medeniyeti”, “Demokrasinin kalesi”, “İnsan hakları ocağı”, “Özgülükler diyarı” falan diyorlar ya, hepsi hikâye. Bizim içimizdeki zayıf karakterli “kraldan daha kralcı” ve “batıdan daha batıcı” zavallıların ürettiği ütopik reklamlara aldanmayalım. “Son kale” vatanımızın değerini daha iyi anlayalım ve anlatalım. Batı kültürünün bu iki değil, çok yüzlü tavrını da artık nesillere anlatalım.
Burada şu tespiti yapmadan geçemeyeceğim. Artık kendine dahi faydası olmayan batı kültünün borazanlığı yapan zavallılar ve siyasilerimizin, batı hülyasından uyanmalarını umarız. Yani anlayacağınız, “Muasır Medeniyet” falan hikâye…
Kaldı ki batasıca batı kültürünü medeniyet diye vasfetmek, bizzat medeniyetin kendisine hakarettir. Şimdi yine iç karartan bu girişten sonra; İslam’ın, nefes aldırıp ferahlatan meltemlerine dönelim.
İftarlar gurbette bile coşkulu
Avrupa’da aşağı yukarı her cami, cemiyet ve derneklerin düzenlediği Ramazan etkinliklerinden biri de yıllardır yapılan `iftar programlarıdır. Ramazan ayında hemen her İslami cemiyet, özellikle hafta sonları olmak üzere, iftar ikramı yarışına giriyorlar. Özellikle merkezi camilerde, bu gelenek ramazan boyunca devam ediyor. İftar vermek isteyenler henüz ramazan gelmeden, iftar listelerine isimlerini yazdırarak hayır yarışına giriyor.
Onca nebevi müjdeler varken, Müslümanlar nasıl hayır yarışına girmesinler ki: “Kim bir oruçluyu iftar ettirirse, oruçlu kadar sevap kazanır. Oruçlunun sevabından da hiçbir şey eksilmez.” (Tirmizî, Savm 82) Hadis-i Şerifte Farz veya nâfile oruç tutan bir kimseyi iftar ettiren insanın, oruç tutan kişi kadar sevap kazanacağı müjdelenmektedir. Kaldı ki, oruçlunun sevabından da hiçbir şeyin noksanlaşmayacağı ifade edilmektedir.
Artık gelenekselleşen bu iftarlarda, artık Avrupa’nın bir parçası olmuş her renk ve kültürden insanlar var. Farklı ülke ve ırklardan Müslümanların katılımı İslam`ın evrenselliğinin ve İslam kardeşliğinin ortaya çıktığı bir tablo oluyor. Bir mozaik bir renk cümbüşü, bir bereket… Umarız ki bu çeşitlilik; tüm Müslümanlar için; birlik beraberlik, İslam kardeşliği ve ümmet şuuruna vesile olur.
Avrupa’nın insanı robotlaştırıyor
İnsanı adeta robotlaştıran Avrupa’nın çalışma, eğitim, ekonomik vs. şartları, insanları sosyal faaliyetlerden mahrum bırakıyor. Bu manada buraları, yaşayan bilir. İşte bu sıkı meşguliyet ve koşuşturma içinde iftar buluşmaları, yeme içmeden çok daha fazla şey demektir. Dolayısıyla burada iftarlar, adeta bir panayır havasında geçmektedir. Buluşma, tanışma, kaynaşma, sılayı rahm, komşuluk, arkadaşlık ve daha ötesi muhabbet paylaşımı… Öyle ki sohbet ve muhabbetler, müsait olanlar için, eda edilen teravih namazlarından sonra da geç saatlere kadar, devam ediyor.
Hazırlıklarında cemiyet ve dernek gönüllülerinin canla başla çalıştığı bu iftarlarda duruma göre kimi camilerde yüzlerce kalabalıkları ağırlanıyor. Ezanın okunmasına dakikalar kala mescitte toplanan Müslümanlar yapılan kısa sohbetlerle iftar anını bekliyor. Ezanın okunmasıyla yapılan dualarla, dağıtılan hurma ve suyla oruçlar açılıyor ve akşam namazı kılınıyor ve ardından her ceminin müştemilatında bulunan, çok amaçlı sosyal tesis konumundaki salonlara geçilerek iftar yemekleri yeniyor.
İftar yemekleri, tamamen hayır sahiplerinin ikramıdır. Ancak kimi cemiyetler, yemeklerden sonra çay, kahve, tatlı, pasta, çerez vb. ek yiyecek ve içecekleri, isteyenlere uygun fiyata satarak cemiyete gelir sağlamaktadırlar. Kimi cemiyetlerde zaten cemiyet bünyesinde açılan mini marketler mevcut olup cami ve cemiyetlerin sosyal aktivite giderlerine katkı amaçlı faaliyet göstermektedirler. Yani buralarda hayır yarışı her şekilde devam ediyor ve bu yarış ramazanla da sınırlı değildir.
Nitekim özellikle DİTİB Diyanet İşleri Türk İslam Birliğine bağlı binden fazla camide, her yıl Ramazan ayında, makbuz karşılığı Zekât, fitre vb. infaklar toplanıp tüm bu gelirler, makbuz seri numaralarıyla kayda geçirilmek suretiyle Diyanet Vakfının hesabına aktarılıyor. Benzeri hayır yarışı, kurban bağışında da yapılıyor. Sonra bu yardımlar, 150 ye yakın ülkedeki mazlum ve muhtaçlara ulaştırılıyor.
STK’lar hizmette yarışıyor
Yani ümmetin son kalesi Anadolu’nun; başta TİKA, Kızılay, 7 Başak, İHH, Hasene ve dahi birçok gönüllü hayır orduları içerisinde, Diyanet vakfı ve dolayısıyla DİTİB de çoktan üst sıralarda yenini almış durumdadır. Türkiye’nin insani yardımlar konusunda açık ara önde olması, daha çok bu gönüllü yardım kuruluşları vesilesiyledir. Allah (cc) daha da bereketlendirsin. Bu vesileyle Diyanet Vakfına paralel çalışan DİTİB i kısaca tanıyalım.
Diyanet İşleri Türk İslam Birliği DİTİB dini, sosyal, kültürel ve sportif faaliyetleri gerçekleştirmek ve Almanya genelindeki kendisine bağlı derneklerin bu tür faaliyetlerini koordine etmek amacıyla, 05.07.1984 tarihinde kurulmuştur. İlk etapta 135 dernekle kuruluşu gerçekleşen kuruluşun, bu gün bine yakın derneği bulunmaktadır.
DİTİB Alman dernekler yasalarına göre kuruluşunu tamamlamış bulunmaktadır. Yapılan kamuoyu yoklamaları ve istatistiklerine göre DİTİB, Almanya’daki Müslümanların %70’nin teveccühünü kazanmış ve alanındaki en büyük sivil toplum örgütüdür. DİTİB teşkilatına Bağlı derneklerimiz, aynı zamanda hukuki ve mali bağımsızlığa haiz tescilli tüzel kişilerdir.