Dolar (USD)
34.55
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3000.26
BIST 100
9476.82
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
17 Haziran 2021

Başarabiliriz

Çok geriye gitmeye gerek yok. Yakın zamanda yaşananlar, zaten geçmişe ve geleceğe ışık tutmakta. Mesela birkaç ay evvel, eski Büyükelçilerin yayınladığı bildiriyi hepiniz hatırlarsınız. Bunun akabinde önce emekli amiraller ve en nihayetinde de eski Vekillerin, benzer bir dil kullandığı bildiriyi kim unutabilir ki? Ülkemize yönelik terör olaylarına, yaptırımlara yahut Ege ve Akdeniz’deki tehditlere tek kelime etmeyenlerin, Kanal İstanbul ile Montrö Sözleşmesi üzerinden PARMAK SALLAMASINA hepimiz şahit olmuştuk. Üstelik Kanal İstanbul Projesi’nin, tek başına Montrö Sözleşmesini ZEDELEMEDİĞİ ayan beyan ortayken... Sonrasında siyasi arenada bir anda, erken seçim havası estirilmeye başladığını izledik. Adaylık hesapları ve bakanlık paylaşımları, adeta birbirini kovaladı. Farklı telden çalan muhalif ittifak, aralarındaki DOKU UYUŞMAZLIĞININ aksine, Millete şifa olacakları algısının peşine düşmüştü. Yani “Ermeni soykırımıyla yüzleşmemizi” isteyen gizli ortaklarına, sırf ittifakın su almaması adına, dişe dokunur tepki vermekten çekinen bir beraberlik söz konusuydu. Milleti sokağa çağıran ve “devleti yıkmak, yenisi kurmak gerek” diyenleri, duymayacak kadar kulakları sağır eden bir beraberlikti bu. Tek dayanakları ise SN. ERDOĞAN ALEYHİNDE GELİŞTİRDİKLERİ, BİR MOTİVASYONDU ne yazık ki.

Yazık diyorum! Çünkü benzer motivasyona, bazı Avrupa ülkeleri ve Amerikan seçimlerinde yarışan adaylardan da aşinaydık. Tamam, bahsettiğimiz unsurların görece düşmanlığını, bir yere kadar anlayabilirdik. Nitekim K.Irak ve K.Suriye’de silah yığdıkları terör örgütünün, sınırlarımızın dibinde bir devlet kurmasını nasıl akamete uğrattığımız şüphesiz. Akdeniz’de kurdukları dengeyi, imzaladığımız Libya anlaşmasıyla; karbon zenginliklerine çökme amaçlarını, gönderdiğimiz sondaj ve savaş gemileriyle bozduğumuz da ortada. Karabağ oyununu, lehimize çevirmemiz; Libya’yı, güdümlerinde bulunan Hafter’den kurtarmamız; uluslararası ticareti, YERLİ PARALARLA yapma anlayışımız; hızla yükselen savunma sanayimiz; keşfedilen gaz, altın vb. kaynakları çıkarmamız; özellikle de içeride ve dışarıda aldığımız BAĞIMSIZ KARARLAR ise fazla söze hacet bırakmayan cinsten.

Hülasa ABD ile avenelerinin Sn. Erdoğan’dan kurtulma planı, eskisi gibi kendilerine BOYUN EĞEN bir Türkiye idealinden ileri geldiğini belirtmek mümkün. Öyle ki Türkiye’nin jeostratejik konumu ve bölgesinde üstlendiği misyon, majör güçlerin iştahını kabarttığı sır sayılmaz. Siz bakmayın NATO Zirvesi’nde ağzından bal damlayan Batılı liderlere… Türkiye’nin elinde eğer BÜYÜK KOZLAR olmasa, aynı tavrı takınmaları nerdeyse imkânsız. O yüzden Devletimiz bunu çok iyi bildiğinden, İHTİYATLI BİR DİYALOG yürütmekte. Zaten olması gereken de KÖPRÜLERİ TAMAMEN ATMADAN, Devletimizin menfaatlerini gözetmektir muhakkak. Yoksa Ankara’nın açıklamalarında, her ne kadar yumuşama sinyali verilse de, bir geri adım emaresi ise bulunmadığı malumunuz.

Hal böyleyken bizim muhalefetin, bu kritik süreçte iktidar sevdasına düşmesi fazlasıyla üzücü maalesef. Yanlış anlaşılmasın sakın! Muhalefet iktidar olmanın mücadelesini, YAPICI PROJELER sunarak kovalamakla mükelleftir. Fakat bu amaçları en azından MİLLİ MEVZULARDA, TEK YUMRUK olmamıza sınır koymamalıdır. Zira Devletimize YÖN TAYİN ETMEK için, dışarıda çok uluslu bir cephe kurulduğunu kimse inkâr edemez. Türkiye’yi zayıflatmak ve durdurmak için; ekonomik baskılardan çeşitli yaptırımlara, sınırlarımızda PKK/PYD’ye verdikleri destekten denizlerimizde bayrak sallamaya kadar, vaz geçmiş de değiller. Tabi ki herkes, görevini yapacak. Neticede onlar da, görevlerini yerine getirmekle meşguller. Peki, ya bizler? Ülkemizi mecalsiz bırakmak, aklını karıştırmak ve enerjisini içeride harcatmak isteyenlere, bu fırsatı verecek miyiz? Devletimizin iki bin yıllık stratejik aklı ve tüm unsurlarıyla, hem sahada hem de diplomatik alanda, zaten büyük bir mücadele verdiği net. Ama bu yetmez. Millet olarak hangi fikirde, hangi kimlikte, hangi değerde olursak olalım; yüreğinde vatan, millet, bayrak, mukaddesat sevgisi bulunanların, bu ULVİ MÜCADELEYE OMUZ VERMESİ de bir zorunluluk değil midir? El Hak, zorunluluktur… Bunu Milli mücadele döneminde, Çanakkale’de ve 15 Temmuz’da başardık. YİNE BAŞARACAĞIMIZDAN DA, KİMSENİN EN UFAK BİR TEREDDÜDÜ OLMASIN/OLMAMALI DA. Yeter ki nasıl bir Türkiye inşa edildiğini, bundan kimlerin rahatsız olduğunu ve onun için neler yaptıklarını/yapacaklarını tasavvur ederek davranalım. Biliyorum çok yoruldunuz. Fakat ZAHMET çekmeden de, RAHMETE erişilemiyor.