Azerbaycan Niçin Savaşıyor?
Savaşın doğasında ölüm vardır ve her ölüm acıdır. Bu nedenle savaş pek arzulanan bir eylem değildir ama bazen ülkeler savaşmak zorunda kalırlar. Orduların emrinde savaşan askerler ‘’kahraman’’ ilan edilirken, kavga eden iki vatandaştan biri diğerini öldürdüğünde ‘’katil’’ ilan edilir.
Burada zihnimizi
meşgul eden şöyle bir soru ile karşılaşırız; öldürme fiilini gerçekleştiren
fail-i, kahraman veya katil yapan nedir? Ordu; bir devletin silahlı kuvveti
olduğu için faaliyetleri hukuka tabidir. Kavga eden vatandaş ise sorununu
hukuka götürme yerine şiddete başvurmuştur. Demek ki kahraman ile katili
belirleyen yegâne kıstas hukuktur.
Peki, hangi hallerde savaş meşru olur?
Uluslararası
ilişkilerin önemli konularından biri savaş teorileridir. Savaş diplomasi ile
sonuç alınamadığı durumlarda son çare olarak başvurulan bir seçenektir. Savaşın
hangi hallerde meşru olabileceğiyle ilgili farklı görüşler ileri sürülmüş olsa
da, iki hususta mutabık kalınmıştır. Birincisi,
saldırgan veya işgalciye karşı direnme hakkıdır. İkincisi, ordular belirlenmiş kurallar dâhilinde savaşmak
zorundadır. Mesela teslim olan askerlerin öldürülmesi veya sivillerin yaşadığı
yerleşim yerlerine saldırılması savaş suçudur.
Savaş hukukuyla ilgili
bu temel bilgileri kısaca hatırlattıktan sonra Azerbaycan ile Ermenistan
arasında yaşanan çatışmada ülkelerin pozisyonuna kısaca bakalım.
Azerbaycan ile Ermenistan’ın üzerinde savaştığı
bölge Karabağ’dır.
Hatırlanacağı gibi Ermenistan,
Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ bölgesini 1988’de askeri bir müdahaleyle işgal
etmişti. Bu işgalin sonucunda yüzbinlerce Müslüman Türk mülteci durumuna
düşmüştü. Azerbaycan Sovyetler Birliği’nden toprak bütünlüğünü sağlanmasını
talep etmiş ve böyle bir işgali kabul etmeyeceğini her platformda belirtmişti.
Ermenistan’ın
işgalci tutumu uluslararası hukukun ‘’Uti
Posidetis’’ prensibine açık bir biçimde aykırıdır. Çünkü bu prensibe göre; bir
devletin toprakları karşılıklı anlaşma olmadığı sürece sınırların
değiştirilmesi yasaktır.
Ermenistan, kendisine
ait olmayan Karabağ’da işgalci pozisyondadır. Ayrıca sivillerin yaşadığı
yerleşim bölgelerine saldırarak savaş suçu işlemektedir. Azerbaycanlı bir Anne
Ermeni Annelere şöyle seslenmektedir: ‘’Bizim
çocuklarımız toprakları için savaşmaktadır ya sizin çocuklarınız niçin
savaşıyor?’’
Bu annenin
seslenişi bölgeyle bağı bulunan-bulunmayan tüm insanların bu savaş hakkındaki yargılarını
şekillendiren şu üç hususa işaret etmektedir. Azerbaycan’ın savaşı ahlaken doğru, hukuken meşru, siyasetten zorunludur.
Çünkü bölgede kalıcı bir barışın sağlanabilmesi Ermenistan’ın işgal ettiği
topraklardan temizlenmesine bağlıdır.
Uluslararası aktörlerin tutumu
AB, ABD ve Rusya, Ermenistan’a
‘’işgale son ver’’ demediler. İşgale
uğramış Azerbaycan’ı Ermenistan’la aynı kefeye koyarak ateşkes çağrısı yapmaları
işgali ve kargaşayı savunmaktalar. Türkiye, işgalin karşısında Azerbaycan’ın
yanında yer almakla adalet ve barışı savunmaktadır. Ermenistan’ın sivil
yerleşim yerlerini vurması, El-Cezire ile TRT World dışında hiçbir uluslararası
medyanın ilgisini çekmemesi bu medyaların ne kadar bağımlı olduklarını
göstermektedir.
Karabağ; Doğu ile
Batı’yı, Güney ile Kuzey’i birbirine bağlayan Kafkasya’nın önemli jeopolitik kavşak
noktasındadır. Dünyanın bu önemli kavşağında Ermenistan ve destekçileri işgal
için, haksızlık için, kötülük için savaşmaktadırlar. Azerbaycan ve destekçisi
Türkiye ise, iyilik için, özgürlük için, adalet ve barış için savaşmaktadır.