% 100’e varan HAKİKAT
Başlığın mağazalardaki indirim spotlarına benzediğinin tamamen farkındayım. Eskiden belirli dönemlere mahsusluğuyla gündemde olan indirimler, şimdilerde “sürekli indirim” şeklinde tezahür ediyor. Bunun bile insan üzerinde nasıl bir psikolojik etkisini olduğunu bizzat yaşayan insanlar olarak biliyoruz.
Tezim şudur: Tüketim kültürünün içerisine yerleştirilen insanın, giderek hakikatle arasına bir mesafe açılmakta, bu mesafe “kutsal”dan boşandırılmakta ve nihayetinde boşalan alana “kutsal” görünümlü, kutsalın temsillerini veren, kutsal taklidi yapan, Baudrillard’ın deyişiyle “simülasyon”lar dolmaktadır. Tamamıyla bir gösteriye dayanan simülasyon, “an”ın giderek hızlanmasıyla birleşince “hakikat” gibi kalıcılıklar insan hayatına girememektedir. Bu durum, bir ışıklı oyun bitince fasılasız diğerine geçen insanın, kendi üzerine düşünmesini de engellemektedir. “Hakikat” e götürecek yol haritası ise okunamayacak kadar küçük harflerle yazılmaktadır.
Yazıyı yazma fikrim şuradan oluştu. Mağazalar büyük oranda indirim miktarını büyük, yanına “e varan” ifadesini makul uzaklıktan okunmayacak kadar küçük ve nihayet indirim kelimesini de büyük yazıyorlar. Böylece ilk anlık bakışlar sözgelimi “%70’e varan İNDİRİM” ifadesini, “% 70 İNDİRİM” olarak okuyorlar. Meselâ, mağaza % 10 net indirim yapsa, “% 70’e varan yolda” olduğu için sözün uygunluk düzeyinde bir problem oluşmamaktadır. Ancak “hakikat” açısından nerede duruyor diye soracak olursanız, işte orada problem başlıyor.
Şimdi tezimizin detaylarını analiz ederek ilerleyelim. Bugün fizik, sosyoloji, psikoloji vb. çok farklı alanlarda teoriler üretilmeye devam etmektedir. Teoriler, ele aldığınız vakıayı ya da sorunu açıklama biçimidir. Bu anlamda teoriler, vakıayı açıklayabildikleri oranda geçerlilik kazanırlar. Aslında teorileri, eşyanın gerçekliğine dair süreklilik arzeden açıklama biçimleri olarak görmek gerekir. Dolayısıyla teorilere mutlak doğruluk statüsü atfedilemez. Bugün daha çok eşyaya dair üretilen bilgilerin hakikatiyle örtüşüp örtüşmediğinden ziyade, eşyanın vakıaya uygunluğu üzerinden hareket edilmektedir. Bu durum, hakikat kavramını insan için bir sorunsala dönüştürmektedir.
Elbette dünya ve eşya ile ilgili bilgileri elde etmenin yolu bilimdir. Fakat eşya ve dünya ile nasıl bir irtibat kurulacağı, bir “anlam” sorununu işaretlediği için burada varoluşsal tartışmalar devreye giriyor. Eğer insan dünya ile sınırlı bir varlıksa, öncesi ve sonrasının anlamı yoksa, o zaman problem de yok. Fakat insanın geldiği yer, dünyada varoluşu, hayat, anlam ve ölüm üzerine konuşmak gerekiyorsa, o zaman hakikat özel bir anlam kazanmaktadır.
Hakikat ile ilgili temel problemlerden birisi onu indirgemeci ve olabildiğince sınırlanmış bir biçimde onu konuşmaktır. İçinde yaşadığımız dünyada sınırlandırılmış ve indirgemeye uğratılmış insan da, tıpkı küçük harflerle yazılan kelimeler gibi bütünü görme konusunda zafiyete uğramaktadır.
Tüketim burada özel bir anlam kazanıyor. Tüketim, dünya ölçeğinde sınır tanımadan yolunda ilerleyebilmek için bütün direnç noktalarında problemli alanlar ve tartışmalar üretmektedir. Bunun için ortodoksisi olan din ve ideolojilerin direnç noktalarına çalışmaktadır. İnsanlar için değersel eşikler olan çizgiler aşınırken, aslında görünmeyen bir ideoloji devreye girmektedir. Bu arada aşındırdığı kutsalların yerine yenilerini ve sahtelerini üreterek, onları da insanlara satmaya devam etmektedir.
Yeni hakikatlerin üretildiği, hakikatin sahte temsillerinin gezindiği bir ortamda insanlar sadece “% 100 Hakikat” kısmını okuyabiliyorlar. Arada yazılanları okuyabilmek için daha dikkatli bakışlar gerekiyor.