Dergiler edebiyatın atardamarıdır. Modern edebiyatın var olduğu en güçlü mecralar yine dergilerdir. Teferrüc dergisi, hem gençlerin hem de usta kalem ve kelam erbabının yazdığı bir dergi. Son sayısında Şair-Yazar Ali Ural dosyası ile okurlarını selamladı.
Dergiler edebiyatın atardamarıdır. Modern edebiyatın var olduğu en güçlü mecralar yine dergilerdir. Teferrüc dergisi, hem gençlerin hem de usta kalem ve kelam erbabının yazdığı bir dergi. Son sayısında Şair-Yazar Ali Ural dosyası ile okurlarını selamladı.
Tanzimat’tan sonra edebiyatımız,
genellikle bir derginin etrafında toplanan yazarların açtıkları yol üzerinden
gelişmiştir. Günümüzde de birçok edebiyat dergisi çıkmaya devam ediyor.
Teferrüc dergisi de ulaştığı 26. sayısı ile takdiri hak ediyor. Bu vesileyle en
başta dergiyi sahiplenen ve destekleyen Sultanbeyli Belediyesini ve
yöneticilerini tebrik etmek istiyorum. Önceki dönem Belediye Başkanı Hüseyin
Keskin ile başlayan ve şimdi Ali Tombaş ile devam eden kültür-sanat hamleleri
takdire değer şekilde ve örneklik teşkil ederek sürdürülüyor. Tabiî ki bu, bir
ekip ve gönül işi.
Edebiyata zaman ayırmak, kültür ve
sanatı desteklemek, sanatçının kıymetini bilmek, sanatçıya alan açmak yüksek
bir anlayış ve derinlikli bir bakışı ve inceliği gerektirir. Sultanbeyli
Belediyesi bu farkı ortaya koydu ve başlatılan edebiyat çalışmaları, Aydos ve
Teferrüc gibi dergilerle imrenilen ve örnek alınan bir seviyede yoluna devam
ediyor.
Onuncu yılında ve 26. sayısına
ulaşan Teferrüc dergisi, Genel Yayın
Yönetmeni ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Şair Ercan İriş ve arkadaşlarının
gayretiyle çıkmaya devam ediyor. Bir yerde şairin sesine kulak veriliyorsa
orada engin bir gönül, yüksek bir hakikat algısı, üst bir dil bilinci, sağlam
bir şuur ve güçlü bir gelenek vardır. Sultanbeyli Belediyesi, açtığı ve genişleterek sürdürdüğü edebiyat
atölyeleriyle böyle bir evsafın sahibi ve hâmisi.
Teferrüc dergisi hem ele aldığı
konular hem de imkân sunduğu genç kalemlerle edebiyat camiasının dikkatini
çekiyor. İnsan ve Şehir Akademisi bünyesinde faaliyetlerini sürdürüyor. Her
sayısını merakla beklediğimiz Teferrüc dergisi bu sayısında çok özel bir dosya
ile karşımızda. Şair ve Yazar Ali Ural için hazırlanan dosya ciddi bir emeğin,
hassas bir çalışmanın, incelikli bir bakışın, güçlü bir vefanın ve saygının
gereği olarak karşımızda. Çünkü Ali Ural, ömrünü edebiyatımıza, Türkçemize ve
şiirimize veren bir kıymet. Bu çalışma bir selamlama mahiyetinde elbette. Yoksa
bir derginin dosya çalışmasına sığacak ve anlatılacak bir ömür değil. Elbette
Teferrüc dergisi çok kıymetli bir vefa örneği gösterdi.
En başta teşekkürü hak ediyor. Zira her şeyin bir metaya dönüştürülmeye
çalışıldığı şu çağda vefa göstermek alkışlanacak bir çalışmadır.
Derginin selamlama metninde Şair
Ercan İriş, “Kıymetli okur kardeşim, bu
sayımızda günümüz edebiyatının hatırı sayılır şair, yazar ve mütefekkirlerinden
Ali URAL dosyası ile karşınızdayız. Yazdıkları ve söyledikleriyle düşün
dünyamızı berraklaştıran, edebiyatımızda müstesna bir yere sahip olan kıymetli
hocamızı sayfalarımızda yer vermek ve geleceğe gerçek bir sanatçının sanatı ve
yaşamı ile ilgili bilgiler bırakmak amacıyla hazırlanan…” diyerek Sayın
Ural’a dair derin vefa duygularını ifade ediyor.
Yaşarken kıymet vermek bizde yok
gibidir. Ancak ölünce hakkınızda bir şeyler yazılır, söylenir. O da bir gelenek
olmuştur. Birkaç süslü kelam edilir,
“şöyle değerliydi, böyle güzeldi” gibi cümlelerle rahmet dilenir. Hepsi
bu! Sonrasında her şey unutulur. Teferrüc dergisi bir güzelliğe vesile ve örnek
olacak adım attı. Ali Ural hakkında hazırlanan dosya ile tarihe hakikatli bir
kayıt düştü. Şair için değerli bir kaynak oldu. Değerli Ali Ural’ın dostları,
okurları onun hakkında derinlikli ve emek mahsülü yazılar yazdı. İşte o
isimler: Mehmet Narlı, Bahtiyar Aslan, Sadık Yalsızuçanlar, Yunus Emre
Altuntaş, Mehmet Özger, Ali Ömer Akbulut, Mustafa Uçurum, Muhammet Bayram,
Ahmet Karpınar, Ertuğrul Aydın, Mustafa Köneçoğlu, Mehmet Aycı, Melike Yaylı,
Hümeyra Yabar. Ayrıca onu daha yakından tanıyan değerli dostlarına Ali Ural’ı
sorduk. Kısa ama gerçekten çok dikkat çekici ve ciddi cevaplar aldık. Hülasa
Sayın Ural’ın bıraktığı derin izler edebî hayatımızda unutulmayacak mahiyet ve
manada hafızalarda yer etmiş. Bilhassa eserleri üzerinden yapılan değerlendirme
ve tahliller Ural’ın edebiyat tarihimizdeki yerinin ne kadar sağlam olduğunu
göstermektedir. Bir edip için yaşarken takdir edilmek az bahtiyarlık olmasa
gerek. Ali Ural’ın dostlarına buradan çok teşekkür ediyorum.
“Biçimi
ve bilinci ile özgür bir şiirdir Ali Ural’ın şiiri…” diyor Mehmet
Narlı. Bahtiyar Aslan, Ali Ural’ın En
Uzun Şiiri: Mara başlıklı yazısıyla Ural’ın şiirine dair mühim tespit ve
tahliller yapıyor. Yine bir gönül insanı olan Sadık Yalsızuçanlar, “Ural’dan öğrendiğimiz şey, ‘yolculuğun
şartı’nın, ‘yıkanmış bir kalp’ olduğudur.” diyerek, şairin beşeri hayatta
da öncü bir şahsiyet ve samimi bir dost olduğuna işaret ediyor. Yunus Emre
Altuntaş, “Ali Ural’ın şiiri için şairin
“ben”inden başlaya- rak çevreye doğru genişleyen modern lirik şiir tanımlaması
yapabiliriz.” diyor. Mehmet Özger, Ural’ın denemeciliği üzerine önemli
yorumlar yapıyor: “Yazarın bu tarz
denemeleri, okurunu hem bilgi hem de irfan bakımından besler. Okur sadece bilgi
edinmez, aynı za- manda bir arınma yaşar, estetik bir tecrübe marifetiyle bir
istikamet kazanır.” Ali Ömer Akbulut, Mara
şiirinden hareketle adeta şiirsel bir tefekküre davet ediyor ve şöyle diyor: “Mara, bir ayrılık ve kavuşma seferidir
yeryüzü yolculuğunda. Nây-ı Mevlâna cevherindendir Mara.” Mustafa Uçurum,
Ural ile tanışıklığını ve yıllardır takip ettiği şiirini anlatıyor: “Hayatı ıskalamadan ve yaşamın sıcaklığıyla
şiirini buluşturuyor Ural. Şiirin nefes alıp verdiğini dizeler arasında
ilerlerken hissediyorsunuz.” Muhammet Bayram, Ural’ın denemelerindeki
İslamî kavramlardan bahsediyor: “İslami
kavram ve unsurlar konusunda dikkat çeken husus, yazarın özellikle ayetlerden,
hadislerden, tasavvufi ve İslami şahsiyetlerden, sahabelerden, Allah’ın
isimlerinden ve inançla ilgili kavramlardan çokça faydalanmış olmasıdır.”
Ahmet Karpınar, Raf Ömrü’nü değerlendiriyor: “A. Ali Ural’ın okuma serüvenine dair notlar
aldığımız, kendisine dair notlar aldığımız kitabında kendisine kattığı
derinliğe, farklı bakış açılarını, içindeki yanmayı bekleyen imgeleri
görmekteyiz.” Ertuğrul Aydın,
Ural’ın poetikasını değerlendiriyor: “Ali
Ural’ın şiirlerinde, poetika/şiir sanatı anlayışında çok katmanlı ve simgeye
dayalı anlatımlar kadar; gelenekten beslenen dünya ve modern bakışını yan yana
ve iç içe görürüz.” Mustafa Köneçoğlu, Ali Ural’ın kitap isimlerine dikkat
çekiyor. Önemli edebî portreleri yazan
Mehmet Aycı, Ural’ın şiiri hakkında önemli tespitler yapmış: “Şiirinin, hemen her şiirinin binasında
farklı gök taşlarının, henüz kataloglara girmemiş kıymetli dil madenlerinin-
elbette alışılmamış bağdaştırmaların- kullanılması “şiir evi”ni gizemli kıldığı
kadar görkemli de kılıyor.” Melike
Yaylı da Ural’ın denemeleri hakkında yazmış: “A. Ali Ural’ın denemeleri; bireysel ve toplumsal temaları
derinlemesine işlerken okuyucuları, farklı hayat sahnelerinden hareketle
kendileriyle yüzleşmeye ve içinde bulundukları durumu değerlendirmeye davet
eder.”
Ali Ural, oluşturduğu edebî
topluluk ile tek başına bir edebiyat mektebi olmuştur. Hem yayıncı hem de yazar
olan Ural, elde ettiği ün ve yetiştirdiği talebeleriyle Karabatak dergisini
yıllardır çıkarıyor. Bu mektebin önemli bir yazarı olan Hümeyra Yabar, Öğretmenimin Tebeşiri başlıklı yazısıyla
hocası Ural’ı birçok yönüyle anlatıyor.Yabar, hocası Ural’ın gayesini şöyle
özetliyor: “Otağımızı göğe kurmuştur
hocam: ‘AYA’. Her talebesi için ayrı bir rüyası vardır. ‘Aya’ bir Dede Korkut
ocağıdır, bizi ustamızla aynı ateşin etrafında buluşturan. Kendine güvenen,
özgüveni yüksek, kimlik bilincine sahip, disip- linli, mütevazı öğrenciler
yetiştirmektir gayesi.”
“Ne Dediler” başlıklı bölümde ise
Ural hakkında dostları içtenlikli değerlendirmeler yaptı. Sıddık Ertaş,
kalbiyle gören adam, der Ural için. Ahmet Nedim Serinsu, Ali Ural’ı hayattayken
sevdim ve sevdiğimi söyledim, diyor. Abdullah Harmancı, “Ural hepsinden önce şairdir ve o da Tanpınar gibi, diğer eserlerini
şiir ateşinin çevresinde ısıtır.” diyor. Turan Karataş, Ural’ın edebiyat
tarihine mal olacak hikâyesinin olduğunu söylüyor. Kamil Yeşil, onun için ağzı
dualı şairdir, diyor. Ömer Lekesiz, “…şairliği
ona hayat Veren’e şükrünün bir vesilesi ve bu hayatın ihtiva ettiği hallerin
samimi bir tabiridir.” diyerek Ural’ı derinlikli bir şekilde anlatır.
Hüseyin Yorulmaz, Ural’ın hocalığını anlatıyor: “Yeni yetişen ve gelecek vadeden genç şair-yazar adaylarının elinden
tutarak onlara yol göstermek.” Yıldız Ramazanoğlu, Ural için Türkçenin
aynalarındandır, diyor. Sibel Eraslan, Ural deyince aklına gelen kavramları
sıralıyor: “sükûnet, rıza, nezaket, şiir,
Sevgili Efendimiz (sav)e dair anlatılarının güçlü oluşu, çöl, derin bir göl,
itikaf, yıldızlı ve sessiz bir gece, İstanbul, yalnızlık, sahaflar çarşısında
gezinti, İmam Şafi’nin beyitleri, tecahül-i arif sanatı, seçkinlik, soyut ve
sırlı hissiyat âlemi, mü’minlik, uzak diyarlarda yoldaşlık…” Cihan Aktaş,
Ural’ın edebiyatın birkaç dalında eser veren velut bir yazar olduğunu ve
yönettiği atölyelerde birçok ismin yetiştiğini ifade ediyor. Mustafa Çiftçi,
Ural’ı samimi cümlelerle anıyor ve şöyle diyor: “Ali Ural Ağabeyimiz benim ‘komşum olsa listesi” diye adlandırdığım
listede yer alır.” Celal Fedai, Ali Ural ile dostlukları ve birlikte
çıkardıkları Merdiven dergisiyle başlayan edebî yolculukları hakkında bilgi
vererek onun şairliğiyle ilgili şöyle diyor: “Ali Ural bir şairdir öncelikle ama onun şairliği, muhayyilesinin
genişliği sayesinde diğer edebi türlere de uzanır. Hikâyeler, denemeler yazdı.
Bunların onun için açık birer amel defteri olacağından kuşkum yok.”
Teferrüc dergisi örnek bir dosya
ile bir şairi hayatta iken takdir ve taltif etmiştir. Vefa duygusu yaşatır. Ali
Ural, nesneye, tabiata, insana, canlı cansız tüm mevcudata apayrı bir nazarla
bakıyor. Eserlerindeki rikkat, dikkat ve hakikat onun hassas bir mizaca,
murakabesi olan bir fikre ve çağın hikâyesine duyarlı bir vicdana sahip
olduğunu gösterir. Şiirlerinde yaşadığı çağın ahvalini görürüz. O, asırlardan
süzülüp gelen tertemiz Türkçemizin nahif sesidir. Şair dostum Ercan İriş’e ve
Teferrüc dergisini himaye edip yayımlayan Sultanbeyli Belediyesine, emeği
geçenlere kalbî teşekkürlerimi sunuyorum. Ne diyordu büyük şair M. Emin
Yurdakul, “Unutma ki şairleri haykırmayan
bir millet/ Sevenleri toprak olmuş öksüz çocuk gibidir.”