Bolu’da, cehenneme dönüşen turistik bir otelde çıkan yangında 76 kişinin yanarak can vermesi sonucu korkunç bir felaket yaşadık. Bu insanlar dinlenmek için oraya gitmişlerdi, amma yanan vücutlarını yakınları bile teşhis edemediler.

Bu otelin yapılışı bile, bir yangın esnasında böyle bir felaketin meydana geleceğinin kaçınılmaz bir habercisi idi. Otelin büyük çoğunluğu ahşaptan yapılmıştı ve şehirden 50 Km. kadar uzakta idi. İtfaiye teşkilatı herhangi bir yangın esnasında en az bir saat sonra gelebilirdi ve öyle de oldu.

Bu otelin bir yanı tamamen uçurumun kenarında yapıldığı için itfaiye o bölgeye giremedi, Bu da otelin yapılışı esnasında yapılan büyük bir hata idi. Otelin iç kısmında çıkacak herhangi bir yangına karşı ciddi önlemler de alınmayınca bütün bu ihmal ve yanlışlar sebebiyle yangını söndürmenin nerede ise imkânsız hale geldiği bir halka oluştu.

Bu yangında otelde mutfakta görevli bazı aşçılar bile mahkemeye sevk edildi. Otel sahibi, müdürü, itfaiye teşkilatı ve belediyenin bazı görevlileri haklarında dava açılan kim varsa, herkes birbirini suçladı. Bu otelin ilk yapılışında bu dehşetli felaketin temeli zaten atılmıştı.

Asrın felaketi olan deprem esnasında da benzer ihmaller insanlarımıza büyük zarar verdi.

Bu felaketler biraz da yüzümü Urfa’ ya çevirdi. Suruç ve Haran ovalarının dengesiz ve bilinçsiz sulanması sebebiyle büyük bir felaket yaşayabiliriz. Bu iki ovanın altı tamamen su ile dolmuştur. Bu yerlere verilen imar sebebiyle yükselen binalar bir gün çökse veya problemli hale gelse bunun mesuliyeti kime aittir. Devletin plansız programsız yaptığı bu işlerin sorumluluğunu kime yükleyeceğiz. Suçlu bulmak için el yordamıyla kimi bulsak suçu onlara mı yükleyeceğiz. Bir şehrin altını su ile doldurmak bir gün mutlaka büyük bir felakete davetiye çıkarabilir, bunu zaman gösterecektir..

Suruç ve Harran’da yaşayan insanlarımız için o ilçelerin yakınında bulunan kıraç ve işe yaramaz arazilerde uydu kentler yapmak mümkündür. TOKİ’nin bir an evvel bu duruma el atması kaçınılmazdır. Böyle bir uygulama aynı zamanda birinci sınıf araziler üzerinde yapılanmayı da önleyecektir.

Bu iki ilçede de DSİ’ nin büyük ihmalleri açıkça görülmektedir. Sulama sistemini kontrol altına almayan devletin ilgili birimleri değil midir? Emin olun böyle bir durumda hiç bir vatandaşı suçlama hakkımız olamaz. Bu tamamen devletin önlem almaması ve kontrolü eksik yapmasından kaynaklanacaktır.

Hatta Birecik İlçemizin güney tarafında da böyle bir durum mevcuttur. Bu yerleri ya imara tamamen kapatacaksınız veya suyun tehlikeli olmaması için gerekli olan tüm önlemleri alacaksınız

Malumunuz Konya ilimizde de çok büyük bir felaket daha yaşanıyor. Devasa obruklar peş peşe oluşuyor. İnsanlar tarlalarına gitmeye korkuyor. Hatta Japonya’da bile bir şehrin ortasında devasa bir obruk oluştu.

Bir müddet sonra Harran ve Suruç ovalarında obrukların meydana gelmemesini kim temin edebilir. Vahşi sulama sebebiyle yer altının yapısı değişmiştir. Bu değişimi engellemeyen, görevini savsaklayan devletin ilgili birimleri değil midir?

      Bizden söylemesi, bu iki ova başta olmak üzere ve hatta ülkemizde bunlara benzer birçok yerlerde aynı tehlike çanları çalmaktadır.

     Erken tedbir tehlikeleri önler, gecikme tehlikenin ta kendisidir.

     Bir an evvel bu iki ilçemizin belediye başkanları devletin ilgili birimlerine müracaat ederek bu tehlikenin önlenmesi için talepte bulunmaları gerekir. Aksi halde onlar da bu mesuliyetten kendilerini kurtaramazlar.

    Kalın sağlıcakla.

 Abdülkadir İKBAL