Hayat adı verilen kelimenin tek ilginç yanı, herkesçe ona farklı anlamlar yüklenmesi ya da insan ömrünün sınırlılığını hatırlatmasına rağmen hala insanlarca sempatik görünmesi değil. Daha ilginç olan, aradan geçen binlerce yıla ve gelişmelere rağmen içimizde mündemiç olan; hırs, zaaf, hata yapmaya meyilli yanlarımızla ilk insandan bu yana hayat dediğimiz mefhumun içeriğinin aslında hiç değişmemesi.
Hayat sürerken önümüze çıkan sorunlar da kolaylıklar da müşterek ya da münferit nasıl yaşandığı fark etmeksizin sadece insan için. Hal böyle olunca insan bu hayatı,münferit olarak nasıl tanımlarsa tanımlasın dünyaya meyilli oluşunun gerektirdiği şekilde yaşamak ve onu yaratan Rabbinin beklediği nitelikte bir insan olabilmek için müşterek bazı zorluklarla başa çıkmak zorunda. Fakat yaşadığımız çağ, ilk insandan bu yana aynı insani temel özelliklere sahip olmamıza rağmen, uhrevileşmenin önüne yığdığı barikatlarla ve dünyevileşmenin önüne kurduğu asansörlerle diğer çağlardan belirgin bir şekilde ayrılıyor.
İnsan, dünyevi yada uhrevi yol ayrımında hangi yöne yönelirse yönelsin yolculuk esnasında karışılacağı türlü zorlukları aşmasına yardımcı olacak, gittiği yolda yaptıklarını meşrulaştıracak kendi ile müşterek özelliklere sahip yol arkadaşlarına ihtiyaç duyuyor. İnsanın bu ihtiyacını nasıl ve nereden karşılayacağı önemli çünkü dünyevileşmenin önündeki asansörü kuracak olan da uhrevileşmenin önündeki barikatı yıkmaya yardım edecek olan da bu yol arkadaşları.
Fakat insan müşterek hayatı münferit bir şekilde yaşamaya başlayınca(bireyselleşme, benmerkezcilik vb.) ve hayatın tanımını dünya ekseninde izafileştirince ne tarafa gideceği fark etmeksizin yol arkadaşlarına da ihtiyaç duymaz oldu. Dolayısıyla bu çağın insanı, ne dünyevi hayatın ne de uhrevi hayatın gereklerini yerine getirememiş; dini yaşantısı ritüel boyutundan öteye geçememiş ve yoldaki zorlukların üstesinden gelememiştir.
Müşterek sorunlarımızın münferit hayatımıza etkisinin nereye varacağını anlayabilmek için modern dünyanın başımıza açtığı müşterek sorunların aslında Kabil’in sorunlarıyla aynı olduğunu; münferit hayatımızın müşterek sorunlarının hayatımıza etkisinin ne olduğunu anlayabilmek için ise Habil’in dünyevileşme temayülünün frekans ve şiddetini iyi idrak etmek gerekir. Yani biz bu hayatın sorunları içerisinde sürekli ve farklı şekillerde de beleniyor olmaktan yakınırken ve o sorunlarımızı insanın müşterek sorunu haline getirirken aynı zamanda insanın dünyevi hedeflerine ulaşmasını engelleyen sorunlardan veya uhrevileşmemize yardım edecek kolaylıklardan da bahsetmiş oluyoruz.
Dünyevi hedeflerimize ulaşmayı engellediği gerekçesiyle sorun olarak gördüklerimizin,insanın kendi Habil’ini öldürmemesi için Allah tarafından bahşedilmiş nimetler olduğunu idrak edemediğimizden sürekli bir biçimde sorunlarla karşılaşıyoruz. Dolayısıyla müşterek veya münferit sorunlarımızın asıl sebebini, dünyevileşme temayülümüz oluşturuyor.Bu hayata, içimizdeki Habil’i öldürerek devam ettiğimiz müddetçe de bu değişmeyecek.