Millet olarak hepimiz bir maarif modelimizin olmasını çok arzu ediyoruz ama istediğimiz, arzu ettiğimiz, sahiplenmek istediğimiz bir eğitim sistemimiz ne yazık ki bugüne dek olmadı. 20 yılı aşkın süredir AK Parti iktidarında eksik kalan tek konu belki de budur; milli, yerli bir eğitim sistemini oturtamamış olmak. Bunun için yıllarca çalışıldı. Pek çok şey denendi. Ama ne yazık ki hiçbiri istenilen, arzu edilen, milletçe gönlümüzde yatan ve ihtiyacı duyulan bir eğitim sistemini tahkim etmeye yetmedi.
Doğrusunu söylemek gerekirse, milli bir mesele haline gelen eğitim sistemi sorununun çözümüne Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde teknokrat bakanlar döneminde daha çok yakınlaştık. Eğitimi siyasetten ayrıştırdığımız ve milli eğitimin başına siyasetçilerden değil işin ehli eğitimcilerden birini getirdiğimiz için midir bilemiyorum ama son yıllarda eğitim sisteminde umut verici pek çok değişiklikler yaşandı. Değişiklik yapılmasının önemi bir kenara, bu değişikliklerin kamuoyunda ve özellikle de eğitim camiasında karşılık bulması, sahiplenmesi ayrı bir önem kazanıyor. Bu süreci eğitimcileri ve eğitim paydaşlarını dahil edip sözlerini söylemlerine fırsat tanımak saha da olan eğitimciler nezdinde apayrı bir önem arz ediyor.
Milli bir mesele haline gelen maarif davamızı sistemleştirmek elbette ki bir ekip işi ama bir orkestra şefi gibi lider konumunda olan ve süreci yöneten, takip eden, koordine eden, eşgüdümleyen, paydaşlara ilham veren kuşkusuz Yusuf Tekin’dir. Sayın Tekin de bu gücü elbette ki kendisine güvenen, müzakere etme imkânı tanıyan, yaptığı politikaları sahiplenen ve ilham kaynağı olan lider Erdoğan’dır.
Hiçbir ülkede lidersiz bir eğitim sistemi inşa edilememiştir. 2021 yılında bu köşeden yazdığım “Eğitim sisteminde ideoloji” başlıklı yazıda bu noktaya değinmiş ve şunları söylemiştim: “Bir daha sıkıntılı günler yaşanmaması adına elimizde güçlü bir deneyim olarak var olan Erdoğan’ın öngörüsünden faydalanmak gerekir. Modern devletlerde ideolojilerin temel aygıtı olarak eğitim sistemleri tanımlanır. Modern bir toplum olan Türkiye için yeni bir eğitim sistemi inşa edilecek ise eğer, bunun mimarı Erdoğan olmalı ve eğitim sistemimizin yeni ideolojisi de Erdoğan’ın öncülüğünde milli birlik ve beraberlik, kardeşlik, vatan sevgisi olmalıdır.”
Bugün hala aynı noktadayım. Sayın Erdoğan’ın liderliğinde ve Sayın Yusuf Tekin’in olağanüstü çabaları ve çalışmaları ile milli bir mesele haline gelen maarif davamızda oldukça yol kat edilmiştir. Meslek liselerine ayrı bir önem verilmiş, mesleki eğitim merkezlerinin sayısı arttırılmış, müfredat sadeleştirilmiş, dijital ve teknolojik alt yapıya dair çalışmalar yapılmış, yapay zeka teknolojileri üzerine ilerlemeler kaydedilmiş ve bu satırlara sığmayacak pek çok çalışmalar yapılmıştır. Maarif davasında neler yapıldı neler hedeflendi hangi noktadayız merak edenler Sayın Tekin’in Star Gazetesindeki “Millî bir mesele olarak Maarif Modeli” başlıklı yazısını okumasını öneririm.
Neslin yok olmaya doğru gittiği, toplumun gittikçe dejenere olduğu bir dönemde Sayın Tekin’in ilgili yazısında bahsettiği şu ifade ne kadar da önemli ne kadar da anlamlı: “İdraki gelişmiş, şahsiyet sahibi bir nesil…” Yazıda en çok dikkatimi çeken ifade bu oldu. Bütün samimiyetim ile söylüyorum; okullarda, eğitim kurumlarında öğrencilere bilgi öğretmekten çok daha önemli bir şey var ise o da çocuklara şahsiyet kazandırmak olmalı.
Toplumda istismarların, hırsızlık ve dolandırıcılığın, yüzsüzlüğün, arsızlığın gittikçe yaygınlaştığı şu dönemde toplumu düzeltmek bir anda mümkün olmayabilir ama toplumun geleceğini, mevcut nesli şahsiyetli yetiştirerek mümkün kılınabilir. Bu nedenle bazı okullarda öğrencilerine “benim için sınavlardan aldığınız notlardan çok daha önemlidir davranışlarınız, eylemleriniz, duruşunuz” diyen öğretmenler gördükçe kendilerini takdir ediyorum.
Daha önce defalarca köşemde yazdım. Öğrencilerin, hatta öğretmenlerin ve eğitimcilerin bilgiye ulaşması artık eskisi kadar zor değil. Çok kolay. Teknolojik imkânlara bağlı… Bu nedenle bilgi öğretmekten öte, bilginin eyleme, davranışa, uygulamaya dönüştüğünü gözlemlemek önemli olmalı okullarda. Belki o vakit, okullarda bilgi öğretmeye yönelik süreç daha kıymetli olur, daha anlam kazanır. Milli bir mesele olarak inşa edilen maarif modelinin inşası, ihyası için hep birlikte bu süreci sahiplenip üzerimize düşen sorumluluğu yapmamız gerekiyor. Kimimiz kalemi kimimiz kelâmı ile, kimimiz öğrendikleri kimimiz öğrettikleri ile…
Sürece katkı sunan herkese, özellikle de Milli Eğitim Bakanı Sayın Yusuf Tekin ‘e teşekkürlerim ile…