​Kış turizmi

Kış mevsiminin en soğuk günlerini yaşıyoruz. Yurdumuzun rakım olarak en yüksek bölgeleri olan Erzurum, Kars ve Ardahan gibi serhat şehirlerimizde yaşayanlar soğuğa alışkın olsalar da işleri gereği başka memleketlerden gelip bu şehirlerde bulunanlar, soğuktan dolayı dışarı çıkmanın bile cesaret ve yiğitlik gerektirdiğini düşünüyorlar.

​Kış turizmi

Kış mevsiminin en soğuk günlerini yaşıyoruz. Yurdumuzun rakım olarak en yüksek bölgeleri olan Erzurum, Kars ve Ardahan gibi serhat şehirlerimizde yaşayanlar soğuğa alışkın olsalar da işleri gereği başka memleketlerdengelip bu şehirlerde bulunanlar, soğuktan dolayı dışarı çıkmanın bile cesaret ve yiğitlik gerektirdiğini düşünüyorlar. Doğma büyüme bu şehirlerden olmayanlar, evlerinden ya da çalıştıkları iş yerlerinden dışarıya çıktıkları anda donacaklarını hissederler.Bu soğuk diyarlarda doğup büyüyen ve sözgelimi benim gibi ısrarla buralarda yaşamaya devam edenler ise içinde bulundukları durumun hiç de olağanüstü olduğunu düşünmüyorlar. Yılın neredeyse yarısını kar ve soğuk altında geçirmemize rağmen bu durum, bizler için son derece doğal ve olağandır. Olağan ve doğal olduğu için olsa gerek ki çok uzun yıllarkarın nimetlerinden faydalanmayı da akıllarından geçirmemişlerdir.

Nedir bu kar nimeti ve getireceği faydalar? Bunu anlamak için birkaç ülkeyi örnek vermek yetecektir. Sözgelişi Avusturya, Baltık ülkeleri, Kanada ve Alp Dağlarını coğrafyasında bulunduran İtalya gibi karın çok yağdığı ülkeler, kış sporları alanındaki üstün başarılarıyla dikkat çekmekteler. Bu ülkeler, kurdukları tesislerle kış turizminin sürekli canlı olduğu yerlerdir ve kış turizminden elde ettikleri gelirle ekonomilerini ayakta tutmaktadırlar. Şimdi gelelim bizim ülkemize. Türkiye’de en fazla kar yağan coğrafya, Doğu Anadolu’dadır. Bu bölgede yılın altı ayı kar altında bulunan yüce dağlar bulunmaktadır ve bu dağ silsilelerinden biri de Erzurum Palandöken Dağlarıdır. Palandöken dağ silsilesinde, bırakın Türkiye’yi dünyanın bile en uzun kayak pistleri bulunmaktadır. Bununla birlikte çok uzun yıllar kışın nimeti olan kardan yeterince yararlanabilmiş değiliz. Bu konuyu Erzurum örneği ile anlatmaya çalışacağım.

Bahsini ettiğim kayak pistlerinin büyük bölümü Erzurum Palandöken Kayak Merkezi’nde, bir kısmı da yine Palandöken dağ silsilesinin devamı olan Konaklı Kayak Merkezi’nde yer alıyor. Erzurum Havalimanı’nda uçaktan ayrıldıktan on beş dakika sonra Palandöken Kayak Merkezi’ne ulaşan kayak severler,Palandöken Dağı’nda sayıları her geçen yıl artan ve gerek özel sektör gerekse Erzurum Valiliği tarafından inşa edilen son derece modern otellerde huzur içinde konaklayarak tatillerini geçirebiliyorlar. Erzurum bu seviyeye birden bire değil, uzun yıllar içinde gelen bir şehirdir.

Erzurum’un kayak sporuyla ilgisi, Birinci Dünya Savaşı yıllarına dayanıyor. Kış şartlarının ağır olması dolayısıyla Kafkas cephesinde savaşan askerlerimize tahtalardan yapılmış kayaklarla eğitim verilmiş,daha sonra bu askeri eğitim, zevkli bir spora dönüşmüştür. Şehrin içinde ve yakın yerlerindeki eğimli bölgelerde kayak sporu yapılmaya çalışılmıştır. Bunun yanında 1945 yılında şehir merkezine çok yakın bir mesafede bulunan Küçük KiremitliktepeTabyası’nın bulunduğu mevkide yapımına başlanan tahta tramplen (bugün atlama kulesi denilmekte), 1948 yılında tamamlanarak kayakla atlama sporu da başlatılmıştır. Tahtadan yapılmış olan bu tramplen, Türkiye’nin ilk kayakla atlama kulesidir ve bizim çocukluk ve ilk gençlik yıllarımızda (1975 yılına kadar) yerinde dururken, eskidiği gerekçesiyle yıkılmıştır. Bu tramplenin yenisi, 2011 Üniversite Kış Oyunları için bu kez Büyük KiremitliktepeTabyası’nın bulunduğu yığma tepe üzerinde betonarme olarak iki atlama kulesi yapılıp kayak sporunun hizmetine sunulmuştur.(Devam edecek)