6 Şubat 2023’te yaşanan Kahramanmaraş merkezli depremlerin ikinci yıldönümünde, Türkiye’deki deprem gerçeğini, depremlere ilişkin teknik unsurları ve son dönemde Ege Denizi’nde ard arda yaşanan depremlerin olası etkilerini değerlendirmek üzere Gazi Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi ve deprem mühendisliği uzmanı Doç. Dr. Bülent Özmen ile konuştuk.

Deprem tahmini mümkün değil

6 Şubat döneminde, yani o depremi önceden tahmin etmek mümkün müydü? Erken uyarı sistemleri Türkiye’de etkili olabilir mi? Türkiye’de depreme yönelik erken uyarı sistemleri altyapıları yeterli mi?

Şimdi, öncelikle şunu kesin ve net olarak söyleyebiliriz: Biz depremin ne zaman olacağını, nerede ve hangi büyüklükte olacağını kesin netlikte söyleyemiyoruz. Yani ne Türkiye’deki bilim insanları ne de dünyadaki bilim insanları bunu söyleyebilir. Dolayısıyla, Kahramanmaraş’ta meydana gelen depremi önceden biliyor muyduk? Sorusuna hayır diyebiliriz. Fakat biz, bir bölgenin deprem açısından tehlikeli bir durumda olup olmadığını, ya da tehlikenin yüksek veya düşük olup olmadığını, o bölgede meydana gelmiş depremlerden, geçmiş dönemdeki diri faylardan, onların karakterlerinden ve yayınlanmış olan resmi deprem tehlike haritalarından bakarak değerlendirebiliriz. Biz ve bizim gibi bilim insanları bu çalışmalar ışığında, Doğu Anadolu Fay’ının uzun süredir deprem üretmemesi nedeniyle Kahramanmaraş Depremleri’nden önce o bölgenin sismik boşluk olarak gösterildiğini ve her ne kadar zamanını net bilemesek de, deprem üretme potansiyelinin oldukça yüksek olduğunu ifade ediyorduk. Yani bunu biliyorduk. Zaten resmi deprem bölgeleri haritasında da 1945 yılından günümüze kadar birçok deprem bölgesi ve tehlike haritası yayınlandı. Bu haritalarda da Kahramanmaraş bölgesinin deprem tehlikesinin yüksek olduğu açıkça yer alıyordu.

Erken uyarı sistemleri sınırlı fayda sağlıyor

Genelde kamuoyunda deprem öncesi uyarı yapılabiliyor gibi bir algı oluşmuşken, aslında dünyada ve Türkiye'de böyle bir teknoloji bulunmuyor. Peki, depremlerle ilgili erken uyarı sistemleri nasıl çalışıyor?

Erken uyarı sistemleri şöyle çalışıyor: Deprem olduktan sonra bizim cisim dalgası ve yüzey dalgası dediğimiz iki tür dalga yayılır. Bu cisim dalgası da kendi içinde P ve S dalgası diye ayrılır. P dalgaları, deprem olduktan sonra bizim yaşadığımız yere, binaya ilk gelir. Bu dalgalar, ortamı sıkıştırarak ve genişleterek hareket ederler ve üzerindeki yapıya hasar yapmazlar. Ama biz bir sarsıntı hissederiz o anda ve aletler de kaydeder. Bunun hemen ardından gelen S dalgası esas yıkıma neden olan dalgadır ve sonrasında gelen yüzey dalgaları vardır. Dolayısıyla bu P ve S dalgaları arasındaki zaman farkı için erken uyarı sistemleri işliyor. Ne kadar deprem merkezine yakınsak, bu zaman farkı o kadar kısa olur. Örneğin 24 kilometre mesafede ise 3 saniye, 80 kilometre mesafede ise 8 saniye kadar bir uyarı alabilirsiniz. Bunlar daha çok önemli tesislerde, doğalgaz hattını, hızlı treni veya elektrik hattını kesmek için kullanılıyor. Bu erken uyarı sistemlerinin halk için de faydaları var.

Doğu Anadolu fay hattındaki enerji hala tehlike oluşturuyor

Peki, baktığımızda, 6 Şubat depreminde Kahramanmaraş merkezli bir deprem gerçekleşti ama birçok ilde çok büyük yıkımlar yaşandı. Bu, ilerleyen fay hattında bir enerji boşalması yaşandı. Bu boşalma neticesinde… Korkulması gereken bir enerji hala var mıdır? Yani Allah korusun, böyle bir şeyin tekrardan yaşanma durumu riski her zaman vardır. Ama sizin görüşünüz nedir?

Şöyle, Doğu Anadolu Fayı özelinde konuşacaksak, 6 Şubat depremlerinde Antakya’dan Çelikhan’a kadar, yani Malatya Çelikhan’a kadar Doğu Anadolu Fayı’nın yaklaşık 400 kilometrelik kısmı kırıldı. Birinci depremde, sonrasında Çardak Fayı denilen, yani Doğanşehir’den başlayıp Gölbaşı’na doğru giden fay hattı da ikinci depremde kırıldı. Bu kırılan kesimler hem bilim insanları tarafından hem MTA tarafından, AFAD tarafından haritalandı. Bu kırılan fay hatlarının tekrar kırılabilmesi için uzun bir zaman geçmesi gerekiyor. En azından 200-300 yıl ya da daha fazla. Fakat bu Doğu Anadolu Fayı oldukça uzun bir fay olduğu için ve irili ufaklı fay zonu içinde başka fayları da barındırdığı için, bu iki büyük deprem sonrasında kırılmayan faylar için tehlike riski hala sürüyor.

Yani kırılan fay hatlarındaki enerji bir nevi boşaldı ama diğer faylar üzerindeki gerilim aktarıldı ve bunlar tetikleme yapabilir. Evet, Türkiye’nin birçok yeri çok sayıda fay barındırıyor, dolayısıyla deprem tehlikesi oldukça yüksek. Türkiye’de son 125 yıl boyunca neredeyse her bir buçuk yılda bir büyüklük açısından 6’dan büyük deprem olmuştur. Bu verilerden ve Kahramanmaraş Depremleri’nin deneyimlerinden yola çıkarak Türkiye’nin herhangi bir yerinde 6’dan büyük bir deprem olma olasılığının arttığını söyleyebiliriz.

Ege’de “Deprem fırtınası” yaşanıyor

Şu sıralar Ege’de bir sallantı var. Yapılaşmanın güvenliği hakkında ne düşünüyorsunuz? Ege Denizi’nde meydana gelen sallantılar hakkında bizi aydınlatabilir misiniz?

Ege Denizi’ndeki Santorini ve Amorgos Adası arasında oluşan depremler, hem Yunanistan’da hem Türkiye’de hem de dünya çapında dikkatle takip ediliyor. Buradaki depremler “deprem fırtınası” şeklinde gelişiyor. Yani birbirine çok yakın büyüklükteki depremler sık aralıklarla meydana geliyor. Bu depremlerin tektonik ya da volkanik kökenli olabileceği söyleniyor. Her iki yönde de görüşler var ve bu deprem fırtınasının büyüklüğü ve süresi hakkında kesin bir şey söylemek mümkün değil. Bu bölge, dünyadaki en tehlikeli deprem bölgelerinden biridir.

Ege kıyılarında bir deprem ve tsunami riski var mı?

Bu bölge oldukça tehlikeli. Eğer büyüklüğü 6.5 ve üzerine çıkarsa, Ege kıyılarının hem tsunami dalgaları hem de deprem sarsıntısından etkilenme olasılığı var.

Türkiye deprem hazırlığı konusunda hazır mı? İzmir gibi bir yer için hazırlığımız var mı?

17 Ağustos 1999 depreminden sonra, Türkiye’de deprem risklerinin azaltılması konusunda bir seferberlik başladı. Ancak, yıkımlar bize hazır olmadığımızı acı bir şekilde gösterdi. Türkiye’de hala deprem açısından riskli binalar var ve bu konuda eyleme geçme konusunda sıkıntılarımız var. Hızla ve istenilen şekilde ilerlememiz gerektiği bir gerçek.

Son olarak, Antalya kıyılarında deniz suyunun 7-8 metre çekildiğine dair haberler var. Bu doğal bir süreç mi?

Bu tür çekilmeler, depremle ilişkili olabilmesi için büyük bir deprem olması gerekir. Eğer büyük bir deprem yaşanırsa, deniz suyu geri çekilebilir ve ardından tsunami dalgaları vurabilir. Fakat bu, doğal bir süreç olabilir, depremle doğrudan ilişkili değil.

Minguzzi cinayet övgüsüne operasyon: 5 gözaltı! Minguzzi cinayet övgüsüne operasyon: 5 gözaltı!

Teşekkür ederim, hocam. Eklemek istediğiniz başka bir şey var mı?

Türkiye’nin deprem açısından tehlikeli bir bölgede bulunduğu gerçeğini hepimizin kabul etmesi gerektiğini ve deprem olmadan önce yapılacak çalışmalara, risklerin azaltılmasına odaklanmamız gerektiğini bir kez daha hatırlatmak istiyorum.

Kaynak: Haber Merkezi/ Rümeysa GÜVEN BÜYÜK