Ruhlar âleminde Allah’ı rab kabul ettikten sonra yeryüzüne iniş gerçekleştirdik… Tamamen bizim kontrol ve irademiz dışında kendisiyle doğduktan sonra tanışacağımız bir kadının rahmindeki bir çiğnem et parçasına nüfuz ediyoruz…
Cinsiyetimiz ve beden şeklimize Allah karar veriyor…
Zerre kadar katkımız yok… O bedenin eşit orantılı büyümesine de katkımız yok…
Bir kendimize geldik ve çok özellikli bir bedene misafir olduğumuzu gördük…
Ruh ve beden…
Şu an içinde bulunduğum beden bir araba, ruhum da bir
şoför gibi bedenimi oradan oraya yürütüyor ve koşturuyor… Zavallı beden
itirazsız itaat ediyor… Çok ilginçtir ki bedenim ruhumun isteklerine çok
sınırlı cevap veriyor…
Ruhum bulutlar üzerinde dolaşmak istiyor… Fakat
bedenim en fazla bir metre sıçrarım diyor… Ruhum ağrı dağını kaldırıp Beşşar
Esed ve askerlerinin başına indirmek istiyor; fakat bedenim en fazla elli kilo
kaldırırım diyor…
Ruhum acı çekmek istemiyor… Bedenim kusuruma bakma
diyor…
Kısacası bedenim ruhumun isteklerine çok sınırlı cevap
veriyor…
Bir anlık bedenim dile geliyor ve bana;
“Beni Allah’ın dediği yollarda kullanırsan Firdevs
cennetinde ruhuna hitap edecek bedenine sıçrarsın… O beden tam ruhuna göre…
Beni iyi kullanırsan tabii” diyor…
Bu kez bedenime soruyorum;
“ya seni Allah’ın razı olmadığı güzergâhta
kullanırsam?”
Bedenim şöyle cevap veriyor;
“Ben ve Firdevs’teki beden dışında bir beden daha sana
özel hazırlanmış… Bir dişi Uhud dağı büyüklüğünde devasa bir beden… O beden de
sabırsızlıkla seni bekler… O bedene giren yanar.”
Değerli okuyucu kardeşim!
Vallahi bizleri iki beden de bekliyor… Şu an ya
cennetteki ya da cehennemdeki bedenimize doğru yol alıyoruz… Şu an içinde
bulunduğumuz bedenin hangi güzergâhta olduğunun farkına varırsak toparlanmamız
kolay olur… Aksi halde hiç ummadığımız bir bedene giydiriliriz de varil varil
kanlı irin yudumlarız Allah muhafaza…
Rabbim bedenimizi hak yolda koşturmamızı
kolaylaştırsın… Âmin.