Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
12 Haziran 2023

​Zor tercih

Uluslararası sistem bir denge arayışı içindeyken Türkiye bu süreçten oldukça fazla etkileniyor.

Rusya-Ukrayna savaşının devam ettiği, AB’nin teknik resesyona girdiği bir dönemde Türkiye ekonomisinin geleceği ile ilgili çok fazla yorum yapılıyor.

Ekonomi yönetimi yeni şeklini alırken nasıl bir yol izleneceği ile ilgili kafalarda çok fazla soru işareti var.

Sorulara cevap verilebilmesi için öncelikle Orta Vadeli Program (OVP) açıklanması gerekiyor. Programda enflasyonun ne kadar sürede hangi seviyeye düşürüleceği planlandığı açıklanacaktır. O vesileyle sıkı para politikasına geçilip geçilmeyeceği daha net bir şekilde anlaşılır.

Ekonomi bilimi fen bilimleri gibi formüllere dayalı bir bilim dalı değildir. Özellikle sosyal medyada “Ekonomi biliminin kuralları bellidir.” şeklinde açıklamalar yapılıyor olsa da gerçek hayatta bu durum pek öyle olmuyor.

Avrupa’da veya Japonya’da aynı politikaya farkı tepkiler alınabilir.

Örnek vermek gerekirse, Japonya’da “savaş çıkacak” dense o bölgenin insanları “savaşta ne olacağı belli olmaz yanımda nakit bulundurmalıyım” diyerek talebi azalır. Ancak Türkiye’de aynı duruma karşı “Un, patates, soğan, makarna, maya stoklayalım. Aç kalmayalım” diyerek talebi artırır.

Bu nedenle her bölgenin sosyolojik yapısının farklı olmasına bağlı olarak aynı politikaya farklı ülkelerde farklı tepkiler gösterilebiliyor.

Türkiye’de uygulanmaya çalışılan yeni ekonomi modeli yatırım, üretim, istihdam, ihracat ve cari fazla üzerine kurgulanmıştı. Ancak gerek iş adamları gerekse hanehalkı aldıkları düşük faizli TL kredilerini döviz, altın veya hisse senedi gibi yatırımlara yönlendirince ilk plan istenildiği gibi sonuç vermedi. Diğer taraftan ihracat kısmına bakıldığında her ne kadar yurtiçinde sanayiciler üretimi artırsalar da Türkiye’nin en önemli pazarı olan Avrupa ülkelerinde faiz artırımı sebebiyle talep daraltılınca Türkiye’nin de ihracatı bu durumdan olumsuz etkilendi.

Ekonomi yönetiminin değişmesiyle birlikte döviz kurunun yükselişi yeniden gündemdeki ilk sırada yerini aldı. Uluslararası ticarette doların rezerv para olması nedeniyle Türkiye’nin en önemli gündem maddesi dolar çekmek oldu. Çünkü Türkiye enerji konusunda ithalatçı ülke olması nedeniyle cari açığın en önemli nedeni olduğu söylenebilir. Enerji ithalatının azaltılması cari açık probleminin çözülmesine çok büyük bir katkı sağlayacaktır. Ancak çözülene kadar pansuman tedavisinin uygulanıp uygulanmayacağı tartışma konusu.

Neden pansuman tedavisi ifadesini kullandım?

Türkiye’nin ekonomi güvenliği için doları çekmenin en güçlü yolu ihracat ve turizmdir. Diğer yöntemler geçici yöntemlerdir. Nitekim Türkiye uzun yıllar bu yöntemi kullanmıştır. Böylece kriz sürekli ertelenmiştir. Bu yöntem aynı zamanda olası bir siyasi anlaşmazlık durumunda dövizin bir sopa olarak kullanılmasına da neden olmuştur.

Doları nasıl çekebiliriz?

En basit ifadeyle faizi yükselterek dolar çekilebilir. Reel faiz yani enflasyon oranının üzerinde bir faiz oranı ile döviz çekilirse diğer ülkelere kıyasla daha fazla kâr elde etmek isteyen yabancı yatırımcı ülkeye para sokacaktır. Ancak en ufak bir kıpırtıda dövizini alıp gittiği için daha yüksek faiz oranı verilmek zorunda kalınmaktadır. Geçmiş dönemlerde bu durumların yaşandığı görülmüştür.

Faiz oranının artması aynı zamanda yatırımları azaltacak bir etkendir. Borçlanmanın maliyeti arttığı takdirde yatırım kararları ertelenir, parası olanlar paralarını yatırıma değil risksiz olan faize yatırır ve bu durum istihdamın önünde engel oluşturur. Sıcak para girişi döviz kurunu düşüreceği için ihracatın da yavaşlayacağı, ithal malların ucuzlayacağı bir dönem yaşanacaktır. Halkın refahı görece artacak ancak faiz ödemelerini finanse edebilmek için vergilerin arttığı bir döneme geçilebilir. İhracatın azalması sebebiyle üretimlerini azaltacak olan iş dünyası işçi çıkarmalara başlayacak ve işsizlik artacaktır. Artan işsizlik sebebiyle talep daralacak ve enflasyon düşecektir.

Politika bir tercihtir. Hangisinin öncelendiği önemlidir.

Eğer enflasyon temel sorun olarak görülüyorsa işsizlikten taviz verilir. Eğer işsizlik temel sorun olarak görülüyorsa enflasyondan taviz verilir.

İktisatta Phillips eğrisi de bunu açıklamaktadır.

Öyle bir yol izlenmeli ki işsizlik artmadan, istihdamı artırarak enflasyon düşürülebilmeli. Bu nedenle yeni ekonomi yönetiminin işi bir hayli zor olacak.