Yeni Yalta kuruluyor!
SÖYLEŞİ: ÖZLEM DOĞAN
ABD Başkanı Trump’ın Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro hükümetinin meşruiyetini kaybettiğini belirtmesi ve Ulusal Meclis'in Başkanı Juan Guaido'yu ülkenin meşru lideri olarak tanıdıklarını açıklaması tepkilere ve tartışmalara yol açtı. Venezuela’daki gerginlik sokaklara yansıdı. Maduro karara sert tepki gösterirken Türkiye ve Rusya seçilmiş Devlet Başkanı Maduro’nun yanında yer alan açıklamalarda bulundu. Birçok AB ülkesinin yanı sıra İsrail ve Güney Amerika’da Venezuela’nın komşusu olan birçok ülke de Guaido’yu desteklediklerini belirtti. ABD’nin işgalcilik ve darbecilik olarak su yüzüne çıkan saldırgan politikalarını ve Venezuela’da yaşananları Kıbrıs Bahçeşehir Üniversitesi Sosyal Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nurşin Ateşoğlu Güney’le konuştuk.
ABD Venezuela’yı arka bahçesi görüyor
ABD’nin Venezuela’ya yönelik saldırgan politikasının çıkış noktası nedir?
ABD, Latin Amerika’yı bir bütün olarak kendi arka bahçesi olarak addediyor ve öyle davranıyor. Dönemsel olarak ideolojiler geldi geçti, Chavez döneminde bile Venezuela’nın iktisadi olarak ABD’ye bağımlılığı engellenemedi. ABD her zaman bir şekilde bunun koşullarını oluşturdu.
ABD’nin Trump’la birlikte daha da sivrileşen yeni agresif tutumu sadece Latin ülkelerine yönelik değil. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Çin’le yaşanan ticaret savaşlarına, Rusya’ya uygulanan ambargolara, İran’a yönelik yaptırımlara bakacak olursak; Trump’ın saldırgan ekonomik politikasının sadece bir bölgeye yönelik olmadığını görürüz. Küresel anlamda farklı bölgelerde kendisi için bir düzen yaratmak istiyor. Bağımlı ve sadık kılmak istediği ülkelerin kimini yaptırımlarla kimini de ödüllendirerek ehlileştirmeye çalıştırıyor.
ABD, seçilmiş meşru liderleri istemiyor
Bu ehlileştirme hareketinden en çok Ortadoğu etkilendi öyle değil mi?
Yıllardır Ortadoğu’daki ülkelerin birçoğu ABD’ye tamamen teslim olmuş ülkelerdi ve başlarında da ABD tarafından getirilen liderler bulunuyordu. 2011 Arap baharında, seçimle gelen liderlerin denetlenemeyeceği korkusuyla karşı darbeler yaşandı. ABD, Suudi Arabistan gibi rahatlıkla kontrol edebildiği liderleri kullanarak bu darbeleri geçekleştirdi.
Venezuela’nın diğer Latin Amerika ülkelerinden bir destek görmemesi ve hatta bu ülkelerin Guido’yu desteklediğini açıklaması da ABD’nin elini güçlendiriyor sanırım…
Latin Amerika’nın ABD’ye olan teslimiyetini gerçekleştirmek üzere adım adım iktisadi olarak petrole yönelik yaptırımların önü açıldı. ABD’nin hışmına uğramak istemeyen Latin Amerika ülkeleri zaten teslim olmuş durumda. ABD’nin alternatif bir lideri desteklemesi, Venezuela’nın doğal zenginliklerini ona aktarması, AB Parlamentosu’nun Guido’yu Venezuela’nın resmi lideri ilan etmesi, 2. Dünya Savaşı sonrası oluşan düzenin bir anlamı kalmadığını gösteriyor. ABD’nin hegemonyasını geçmişte bir istikrar ve düzen adına geliştirmeye çalıştığı resmin paramparça olduğunu görüyoruz.
Emperyalizm görüntü değiştirdi
Şimdi ne olacak? Bu tabloda görünen ne?
Uluslararası hukuktan, normlardan ve değerlerden artık bahsedemeyiz. Küresel anlamda durum parlak değil. ABD’nin politikalarına karşı çıkan ülkelerin sayısı da az. Dünyanın ve büyük güçlerin yeni postmodern bir yalta oluşturduğunu düşünüyorum. Emperyalizm görüntü değiştirdi. ABD, askeri ve iktisadi olarak o kadar güçlü ki meşru zemin kullanmaksızın istediği politikayı uyguluyor.
ABD’nin bu denli pervasız davranabilmesinde ona destek veren ülkelerin de desteğini yadsıyamayız değil mi?
ABD saldırgan, pervasız, hiçbir hukuk tanımayan yeni sürüm bir müdahalede bulunuyor. Güçsüz olan Latin Amerika ülkelerine karşı küresel anlamda başka bölgede kendisine tabi olan ülkeleri kullanıyor. Olası bir kriz sırasında Venezuela petrolünün dünya piyasalarına çıkışı engellenirse o boşluğu telafi etmek için petrol arzını artırıp krizi önlemesi hususunda Arabistan’ı kullanacaktır.
Başka yerde kriz patlak verebilir
Bu kimseyi dinlemeyen işgalci tutumun ABD’ye bir faturası olmayacak mı? İşlerin beklediği gibi gitmemesi ihtimali yok mu?
Venezuela Trump’ın yeni politikalarından ve onun agresifliğinden kurtulamaz ama ABD de risk alıyor. Oysa beklenmedik krizler başka sorunları da tetikleyebilir. Petrol piyasalarını regüle etmeye çalışıyor ve kendi gücüyle şu an bunu yapabiliyor. Ama körfezde başka bir kriz patlak verebilir. Her yeri idare etmeye çalışmak ve yönetmek ABD’ye maliyetli olabilir. Elindeki iktisadi imkân ve araçları devreye sokarak olayları yönlendirebileceğini düşünüyor ama bu hesap şaşabilir. Bekleyip göreceğiz.
Venezuela’ da gerçekleştirilmek istenen darbenin altında sadece petrol kaynakları mı yatıyor?
ABD, sömürgeci Batılı ülkelerin sömürü sistemlerini postmodern biçimde uygulayarak Latin Amerika’yı kendi denetimine almak istiyor. Bu durumu meşrulaştırmanın ötesinde sağlamlaştırmak istiyor. İktisadi olarak olarak da doğal kaynaklarına el koymak amacını güdüyor. Venezuela’da sadece petrol değil, altın ve uyuşturucu ticareti yapan karteller de söz konusu. Maduro’yu kıskıvrak yakalayan ABD’nin daha derin planları olduğunu düşünüyorum.
Olan Venezuela halkına olacak
Venezuela’daki ekonomik durum nasıl? Krizin aşılması mümkün mü?
Venezuela’da iktisadi koşullar oldukça kötü. İktisadi olarak muhalif liderin bile sokakları teskin edebileceğini sanmıyorum. Maduro’yla ya da bir başkasıyla da olsa ülke ABD’ye teslim olacak. Bu şekilde kıskaç altına alınması bunu gösteriyor. ABD önce iktisadi yönden sıkıştırıyor ardından pek çok unsuru kullanarak kıstırıyor. Bu yüzden halkın çektiği sorunlara dayanarak söylersek seçimden çok parlak bir sonuç çıkmayacaktır.
Son dönemde birçok olay dolayısıyla gergin seyreden ABD-Türkiye ilişkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye-ABD ilişkilerinde dosya çok kabarık. Özellikle sınır güvenliği ve PKK/PYD tehdidini bertaraf etmek adına Suriye’ye baktığımızda bu konuya müdahil olan pek çok aktör var. Bunlardan ikisi büyük güç ABD ve Rusya. Güvenli bölge fikrini ortaya atan Trump’tı ve Türkiye tercihlerini daima net bir biçimde ortaya koydu.
Örtülü bir ABD-Rusya mücadelesi yaşanıyor
Güvenli bölge konusunda ülkeler arasında net bir çerçeve çizilemedi gibi…
ABD’nin bölgeyi boşaltması durumunda oluşacak boşluğun doldurulması konusuna hızla Rusya da müdahil oldu. Rusya rejim üzerindeki hâkimiyeti düşünerek o alanın rejime bırakılmasını istiyor. Bu anlamda da bir formül oluşturdu. ABD çekilme sürecini uzattı. Bizim istediğimiz derecede bir çözüme gelemedik. Kimsenin güvenli bölge konusunda fikri net değil. Sürekli formül üretiliyor. Alan üzerinden stratejik ve jeopolitik boyutta örtülü bir şekilde ABD-Rusya mücadele ediyor. Bunun için Türkiye belirli açıkları yakalayıp kendi istediklerini oluşturmaya çalışacak.
Türkiye-Rusya yakınlaşması başta ABD olmak üzere diğer ülkeler tarafından nasıl okunuyor?
Batı ve ABD, Türkiye’yi Rusya’ya kaptırmak istemiyor. Stratejik ve jeopolitik konumundan ötürü de Türkiye’den vazgeçemiyorlar. Türkiye çoklu diplomasisini sürdürerek, sahada da askeri varlığını bulundurarak yoluna devam ediyor. Diplomatik girişimler sonuç vermezse belirli alanlara müdahale yapılabilir.
Rusya Türkiye’yi kaybetmek istemez
Rusya ile Türkiye arasındaki anlaşmalar iki ülkeye neler kazandırdı?
Rusya ve Türkiye ilişkileri farklı bir ivme kazandı. Eskiden enerji, turizm, ticaret konusunda biz Rusya’ya bağımlı gibi duran taraftık. Şimdi tam tersi bir görünüm çiziyoruz. Rusya’nın Türkiye ile olan ilişkisinde bir dönüşüm oldu. Türk Akımı gibi stratejik bir projeyle Rusya’nın eli Türkiye sayesinde güçlendi. Sadece jeopolitik nedenlerden ötürü değil, iktisadi olarak da Rusya şu an asla Türkiye’yi kaybetmek istemez.
Türkiye’nin ülkeler arası alternatiflerinin olması bölgede hareket alanı adına nasıl bir seyir ortaya çıkaracaktır?
İkili rekabet belki Suriye üzerinden yürüdüğü için zorluyor gibi görünse de bize bazı fırsat alanları da açıyor, hazırlıklarımızı yapıyoruz, akıllı adımlarla belirli enstrümanları kullanıyoruz. Rusya’yı ticari, iktisadi ve askeri alanda bağlamayı başardık.
Türkiye’nin bağımsız duruşunu hazmedemiyorlar
ABD’nin yıllar önceki Türkiye’yi bu denli hedef aldığına şahit olmazdık. Özellikle son dönemde sürekli bir tepki söz konusu. Bunun nedeni nedir?
Eskiden Türkiye’nin bir iradesi, alternatif bir düşüncesi yoktu. Şimdi iktisadi, askeri ve siyasi olarak bağımsız ve egemen bir güç olarak Ortadoğu’da kendi ayakları üzerinde durabilecek kapasiteye ulaştı. Gerektiğinde kendi ulusal menfaatleri söz konusu olduğunda farklı duruş sergileyeceğini açıkça gösterdi. Sırf bu yüzden saldırılara uğradı. Bunun geriye dönüşünün olmadığını her boyutta ispat etti. ABD’ye geri çekilme açıklaması yaptırmayı bile başardı.
Venezuela’nın şanssızlığı coğrafi uzaklık
Katar krizinde bölgesel anlamda yakın olduğu için Türkiye kilit bir rol oynadı, Katar’a destek verebildi. Fakat Venezuela’nın çevresinde kendisine destek olabilecek bir devlet yok, bu bakımdan şanssız çünkü coğrafi uzaklık ve erişim kabiliyeti önemli.
NURŞİN ATEŞOĞLU GÜNEY KİMDİR?
1960 doğumlu Nurşin Ateşoğlu Güney, State University College İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi Bölümü’nden mezun oldu. Yüksek lisans ve doktorasını İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkilerde tamamladı. Marmara Üniversitesi’nde doçentlik ve profesörlük yaptıktan sonra yine aynı üniversitede uluslararası ilişkiler bölüm başkan yardımcılığı görevini yürüttü. Yıldız Teknik Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanlığının ardından halen Kıbrıs Bahçeşehir Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi dekanlığı görevini yürütmektedir. Güney, aynı zamanda Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde güvenlik ve nükleer enerji uzmanı olarak çalışmaktadır. Orta Doğu, ABD dış politikası, güvenlik çalışmaları, silahların kontrolü ve silahsızlanma, NATO ve AB üzerine pek çok kitap, bilimsel makale ve analizin yazarıdır.
"Üye/Üyeler suç teşkil edecek, yasal açıdan takip gerektirecek, yasaların ya da uluslararası anlaşmaların ihlali sonucunu doğuran ya da böyle durumları teşvik eden, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik ya da ahlaka aykırı, toplumca genel kabul görmüş kurallara aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde hiçbir İçeriği bu web sitesinin hiçbir sayfasında ya da subdomain olarak oluşturulan diğer sayfalarında paylaşamaz. Bu tür içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk münhasıran, içeriği gönderen Üye/Üyeler'e aittir. MİLAT GAZETESİ, Üye/Üyeler tarafından paylaşılan içerikler arasından uygun görmediklerini herhangi bir gerekçe belirtmeksizin kendi web sayfalarında yayınlamama veya yayından kaldırma hakkına sahiptir. Milat Gazetesi, başta yukarıda sayılan hususlar olmak üzere emredici kanun hükümlerine aykırılık gerekçesi ile her türlü adli makam tarafından başlatılan soruşturma kapsamında kendisinden Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 332.maddesi doğrultusunda istenilen Üye/Üyeler'e ait kişisel bilgileri paylaşabileceğini beyan eder. "
Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.