Yeni politika neleri öngörüyor?
Ekonomist Ahmet Güzel, ekonomide yaşanan dalgalanmayı Milat gazetesi için analiz etti. İşte o analiz;
SON birkaç aydır Türkiye’nin uygulamakta olduğu
faiz politikasına döviz kuru yükseliş ile tepki vermektedir.
Bu bağlamda kur-emtia fiyat artışları skalası
kapsamında “imalat yapımız” sebebiyle mal fiyat artışları da olmaya başladı.
Hükümetin uygulamaya koyduğu ekonomi
politikası yüksek faiz oranını reddediyor. Diğer taraftan bunun aynı zamanda yüksek
kur riskini ortaya çıkaracağını öngörmektedir.
Başka bir ifadeyle; yeni dönemdeki politika düşük
faiz yüksek kur olarak ifade edilmektedir.
Bu politikanın sonuçları pozitif olur mu?
Türkiye’nin imalatı temel itibariyle ithalata
dayanmaktadır. Toplam ithalatımızın içinde “yatırım malı, ara malı ve ham madde”
ithalatı yıldan yıla değişmekle beraber ortalama yüzde 70 civarında gerçekleşmektedir.
Başka bir ifadeyle; Türkiye üretebilmek için
mevcut yapımız itibariyle ara malı ve ham madde ithal etmek zorundadır. Bu başlı
başına yapısal bir sorundur ve olagelen bir durum teşkil etmektedir.
Diğer taraftan; yıllık milli gelirimizin
yaklaşık 800 milyar dolar olduğu dikkate alınırsa kaba bir ifadeyle Türkiye,
imal ettiğinin % 25’ini ihraç etmekte; yüzde 75’ini ise yurt içine satmaktadır.
İmalatın yüzde 75’nin yurtiçinde satılmasından
dolayı dövizdeki kur artışının enflasyonist etkisi de daha fazla baş göstermektedir.
Bu sebeple şu anda uygulanan politikanın yıkıcı
etkisini minimize etmenin yolu daha fazla ihracat yapmaktan geçmektedir ki; bu çok
kısa vadede gerçekleştirilemiyor maalesef.
Acilen yapılması gerekenler
Siyasi iktidar, iradesini şu an itibariyle düşük
faiz oranı yönünde göstermektedir. Bu da döviz kurunu yukarı yönde
etkilemektedir. Bu politikanın “yalnız başına” uygulanmaya devam edilmesi
halinde yıkıcı ve dengeleri bozucu etkisini daha fazla gösterecektir.
Bu sebeple; bu politikanın, yapısal
reformlarla orta ve uzun vadeli teşvik ve destek metodlarıyla desteklenmesi
gerekmektedir.
• Hızlı bir şekilde Sektörel Teşvik Programı
(STP) uygulamaya konulmalıdır.
• Sektörel Teşvik Programı doğrudan ve sadece
ithal ikameye yönelik imalat yatırımlarını kapsamalıdır.
• STP’nin gerçekleştirilmesinde bölgesel değil
ulusal bazda tüm Türkiye uygulama alanı olarak öngörülmelidir.
• STP’nin desteklenmesinde tüm Türkiye 6.bölge
kapsamında olmalıdır.
• Kurumlar Vergisi indiriminden ziyade belli
bir süre Kurumlar Vergisi oranı bu yatırımlar için sıfır olarak uygulanmalıdır,
Bu tür bir teşvik programıyla bir taraftan
tarihi yapısal sorunumuzu orta ve uzun vadede yapılacak yatırımlarla “orantılı”
olarak çözebilecektir.
Başka ne yapabiliriz?
Uzun vadede farklı bir ekonomi ve üretim
modeli geliştirmemiz gerekmektedir. Cumhuriyet tarihi boyunca paramız döviz karşısında
sürekli değer kaybetmektedir. ABD faiz artırınca veya sabit tuttuğunda biz düşürdüğümüzde
(şuanda olduğu gibi) döviz kuru artıyor.
Asıl sorunu kendi ekonomimizde aramamız,
analiz etmemiz, bulmamız ve “sorunu kökten” çözmemiz gerekmektedir.
Öncelikle üretim modelimizi, “uzun vadeli
programlarla” farklılaştırmamız lazım gelmektedir.
Mevcut ekonomik ve imalat yapımız, ithalata
dayalı ve emek yoğunluklu bir özelliğe sahip; haliyle bu durum, teknolojik ve yüksek
katma değerli ürün imal etmemize engel olmaktadır.
Bu da önemli bir yapısal probleme sebep
olmaktadır: Döviz ihtiyacı!
Sadece döviz ihtiyacı problemi değil; aynı
zamanda döviz kuru bağlamında da kırılgan bir yapıya bizi sürüklemektedir.
Dikkat edersek hızlı ve yüksek ekonomik
performans sergilediğimiz dönemlerde ve yıllarda yüksek ithalat tutarlarıyla
karşı karşıya kalırız. Bu gibi dönemlerde ithalatımızın ortalama % 70’ini aşan
tutarlarda sermaye (makine) ve ara malı ithalatı yapılmaktadır.
Bu sorun, çözüm bakımından “teknoloji yoğunluklu
imalat” yapma modeline geçmemizi şart koşmaktadır.
Döviz kuru belirsiz olmamalı
Özel sektörün belirli periyotlarda döviz
kurunu öngörebilmesi gerekir. Örneğin; ayın başında ve sonunda döviz kuru
tahmini yüksek isabet oranıyla tahmin edilebilmesi gerekir. Eğer aylık, üç aylık
ve 12 aylık periyotlarda bu tahminin isabetli bir şekilde yapılamaması halinde;
işletmeler maliyetlendirme ve fiyatlandırmada sıkıntı yaşar, hatta zarar ederler.
Bunun sonucu işsizlik, kapasite kullanım oranlarının düşmesi, sermaye erimesi
ve düşük milli gelirdir. Bu sebeple özel sektör aktörlerinin döviz kuru “basiretini
kapatmamak” gerekir.
Yapısal sorunu aşmanın yolu…
Teknoloji yoğunluklu üretim yapmanın birinci
yolu teşvikten geçmektedir.
Bu bağlamda; sektörel destek sisteminin oranını
daha fazla artırmamız gerekiyor. Mevcut teşvik sisteminde herkes desteklenmekle
beraber özellikle belli sektörler ve bölgeler daha farklı ve fazla
desteklenmektedir. Ancak bu çerçevede özellikle teknolojik yoğunluklu üretim
yapacak yatırımları daha çok öne çıkarmamız gerekmektedir.
İkinci aşama:
AR-GE oluşturmak
Ar-Ge harcamaları % 100 oranında giderleştirilebiliyor.
Ancak Ar-Ge neticesinde keşfedilen ve imal edilen üründen elde edilen kazancın
da belli bir süre gelir veya kurumlar vergisinden % 100 istisna tutulması veya
Kurumlar Vergisi oranının sıfır olarak uygulanması gerekmektedir.
Üçüncü aşama: İnovasyon
Üçüncü Aşama; Yeni Tüketicinin Tipik Özelliği…
Günümüz ekonomisinde tüketici, sürekli yeni ürün
istemekte; kişiselleştirilmiş ve kendine özgü farklı ürün talep etmektedir.
Bu talebin üretimdeki karşılığı ise “İNOVASYON”.
Gelişmiş ülkeler bunu gördü ve 2011’de çözümü
de geliştirerek uygulamaya soktu: “ENDÜSTRİ 4.0”. Yani 4.Sanayi Devrimi.
TOGG gibi projeler artırılmalı
Dolayısıyla Türkiye’nin de yerli otomobil
projesinde olduğu gibi 4.Sanayi devrimine ilişkin bir program hazırlaması
gerekmektedir.
O zaman ne olacak?...
Geleceği güvence altına almanın yolu;
teknoloji yoğunluklu yeni ve farklı ekonomi ve üretim modelini uygulamaktan geçmektedir…
Eğer bu programı başarabilirsek...
• “YÜKSEK KATMA DEĞERLİ” ürün geliştirme,
• Yüksek teknolojik ürün imal etme ve
teknoloji yoğunluklu “ihracata” geçiş yapma,
• Daha kolay marka geliştirme,
• Sürekli yeni ve farklı ürün keşfedebilme,
• İhracatın ithalatı karşılaması hatta geçmesi,
• Aşırı döviz ihtiyacını tamamıyla gidermiş
olma,
• Dünya ekonomisinde % 1,3’lük payını daha yükseğe
çıkarabilme,
• Yeni tüketicinin ihtiyaçlarını karşılayabilme,
• Dünya ticaret hacmindeki pazarını genişletme
ve payını artırabilme,
• Orta gelir tuzağından tamamıyla kurtulma
yeteneğini kazanacağız.
Dünya Ekonomisinde Ağırlığımız Artacak
Eğer % 25 oranında teknoloji yoğunluklu
ekonomi ve imalat modelimizi geliştirebilir ve hayata geçirebilirsek;
• Dünya ekonomisinde % 2,5-3 oranında pay
sahibi olma,
• Dünya ticaret hacminde % 3,5 civarında paya
ulaşma,
• 500 milyar dolar ihracat,
• 500 milyar doların çok altında ithalat,
yani ihracat fazlası veren bir ekonomi,
• 20.000-25.000 $ kişi başına gelir,
• 2,5-3 trilyon dolar milli gelir,
• % 5-6 seviyesinde işsizlik,
• % 5’in altında enflasyon gibi kazanımlarını
elde edebiliriz.
AHMET GÜZEL KİMDİR?
1973 yılında Şanlıurfa’nın Hilvan ilçesinde
doğdu. 2001 yılında Vergi Müfettişliğine atandı. Gazi Üniversitesi İİBF
Uluslararası İlişkiler Bölümünü 3’ncülükle bitirdi. 2011 Temmuz ayı itibariyle
Yeminli Mali Müşavirlik Belgesini aldı. Mali mevzuatla ilgili başta vergi müfettiş
yardımcıları olmak üzere değişik kesimlere hitaben eğitim dersleri ve
seminerler, İnşaat Sektörünün Vergilendirilmesi, Tekstil Sektörünün
Vergilendirilmesi, İade İşlemleri ve KDV Uygulamaları ile Yatırım Teşviki
konularında panel ve konferanslar verdi.
"Üye/Üyeler suç teşkil edecek, yasal açıdan takip gerektirecek, yasaların ya da uluslararası anlaşmaların ihlali sonucunu doğuran ya da böyle durumları teşvik eden, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik ya da ahlaka aykırı, toplumca genel kabul görmüş kurallara aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde hiçbir İçeriği bu web sitesinin hiçbir sayfasında ya da subdomain olarak oluşturulan diğer sayfalarında paylaşamaz. Bu tür içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk münhasıran, içeriği gönderen Üye/Üyeler'e aittir. MİLAT GAZETESİ, Üye/Üyeler tarafından paylaşılan içerikler arasından uygun görmediklerini herhangi bir gerekçe belirtmeksizin kendi web sayfalarında yayınlamama veya yayından kaldırma hakkına sahiptir. Milat Gazetesi, başta yukarıda sayılan hususlar olmak üzere emredici kanun hükümlerine aykırılık gerekçesi ile her türlü adli makam tarafından başlatılan soruşturma kapsamında kendisinden Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 332.maddesi doğrultusunda istenilen Üye/Üyeler'e ait kişisel bilgileri paylaşabileceğini beyan eder. "
Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.