Dolar (USD)
34.33
Euro (EUR)
36.38
Gram Altın
2841.88
BIST 100
9420.42
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Yeni Güç Merkezi Türkiye

'Şu Derin Devlet' ve 'Çok Gizli' kitapları ile gündeme oturan Gazeteci Yazar Hasan Taşkın, yenidünya düzeni adı ile ortaya konan projenin, aslında Müslümanları ayrıştırma, çatıştırma ve terör ile iç içe göstererek maksimum zayıflatarak haçlıya muhtaç bırakma projesi olduğunu söyledi.
Yeni Güç Merkezi Türkiye
26 Mart 2016 12:03:00
'Şu Derin Devlet' ve 'Çok Gizli' kitapları ile gündeme oturan Gazeteci Yazar Hasan Taşkın, yenidünya düzeni adı ile ortaya konan projenin, aslında Müslümanları ayrıştırma, çatıştırma ve terör ile iç içe göstererek maksimum zayıflatarak haçlıya muhtaç bırakma projesi olduğunu söyledi.

Dünya E-Basın Konseyi Genel Başkanı ve Akit TV'de yayınlanan Tam Zamanı Programı moderatörü de olan Gazeteci Yazar Hasan Taşkın, Haçlı politikasının artık iflas etmek üzere olduğunu belirterek, "Yeni güç merkezlerinden biri artık Türkiye olacaktır. Bunun önüne kimse duramayacaktır" dedi.

Amerika'nın özgürlük ve demokrasi maskesi ile dünyada akıttığı kanın, artık Avrupa'ya da sıçradığını ifade eden Taşkın önemli açıklamalar ve stratejik bakış yaptı. İşte Hasan Taşkın'ın önemli açıklamaları:

ABD'NİN KURULUŞUNDA MİSYONERLİK VARDIR

"Mesele Haçlının intikam meselesidir. Mesele İsrail'in vaadedilmiş topraklar meselesidir. ABD El-Kaide örgütü türetmiş bu yolla Müslüman eşittir terör algısını yaratmıştır. Yine ABD DAİŞ terör örgütünü türetmiş, İslam Peygamberinin mührü terör bayrağı algısına dönüştürmesini sağlamıştır. DAİŞ'in baş kesen görüntüleri özellikle servis edilmiş ve dünya İslam'dan ve Müslümanlardan korkutulmuştur. İslam Peygamberine ve Allah'ın dinine saldırılmıştır. Kafa kesme görüntüleri algı operasyonu bittikten sonra artık servis edilme gereği de duyulmamaktadır. Çünkü amacına ulaşmıştır. Bütün dünyada islam eşittir terör algısı yerleştirilmiş, Müslüman olabilecek Amerika ve Avrupalı insanlara korku salınmıştır. ABD yaptığı katliamları bu yolla da örmeyi başarmıştır. Afganistan'da ve Irak'da, Mısır'da, Libya'da ve daha birçok yerde ABD ordusu hep katliam yapmıştır. Çünkü ABD'nin kuruluşunda misyonerlik vardır. Hıristiyan ve Yahudi dayanışması ile Müslümanları yok etme adına, algı oluşturmakta ve oluşturduğu algılarla da operasyonlar yürütmektedir. Bunları iyi anlamak için kısaca şu operasyonlarını hatırlamakta yarar vardır.

ABD'NİN OPERASYONLARI

1949 yılında CİA, Suriye'nin seçilmiş hükümetini deviren askeri darbeyi destekledi. 1953 yılında CİA, İran'da demokratik yollarla seçilmiş Musaddık hükümetinin devrilmesine yardımcı oldu.

1956 yılında Mısır sosyalist ülkelerden de silah almaya başlayınca, ABD, Asvan barajı için Mısır'a taahhüt ettiği mali yardımı kesti. Aynı yıl, İsrail, İngiltere ve Fransa Mısır'ı işgal etti.

1958 yılında Amerikan birlikleri, 'istikrarı' korumak amacıyla Lübnan'a askeri müdahalede bulundu. 1960 yılında Iraklı lider Abdülkerim Kasım'a karşı başarısız bir suikast girişiminde bulundu.

1963 yılında Amerika, Irak Baas partisine öldürülecek komünistlerin listesini verdi. 70'li yıllarda Saddam Hüseyin'in başkan olacağı Baas partisi, listede yer alan komünistlerin tümünü katletti.

1972 yılında ABD, Enver Sedat'ın 1972'de İsrail ile Mısır arasında bir barış anlaşması imzalanması yönündeki gayretlerini engelledi. 1973'de ABD'nin İsrail'e verdiği askeri yardım, Suriye ve Mısır'la yapılan savaşın kaderini değiştirdi. 1973 yılında ABD, Irak'taki Kürt ayaklanmasını önce destekledi. İran, 1975'te Irak'la anlaşmaya varıp sınırları kapatınca, Irak, Kürtlere karşı katliama girişti. Amerika, katliamdan kaçan Kürtleri mülteci olarak kabul etmedi. Kissinger'in çok sonraları yaptığı açıklamaya göre, 'örtülü eylemler misyonerlik faaliyeti ile karıştırılmamalıdır'. 1978 -79 yılında 1978-1979 İran'ın içişlerine müdahale[değiştir | kaynağı değiştir]

İran halkı Şah'a karşı kitlesel gösterilere başladı. ABD ise hedefteki Şah'ı "kayıtsız, şartsız" desteklediğini beyan etti ve Şah'a kuvvet kullanması tavsiyesinde bulundu. ABD, son ana kadar bir askeri darbe düzenleyip Şah'ın iktidarını kurtarmaya çalıştı, ancak operasyon başarılı olmadı.

1979-1988 yılları arasında ABD, Afganistan'da kurulan sosyalist hükümete karşı tepki gösterdi ve daha Sovyetler müdahale etmeden altı ay öncesinden başlayarak Afgan mücahitlerine gizlice yardım göndermeye başladı. 10 yıl içinde, ABD'nin Afgan mücahitlere yaptığı silah ve eğitim yardımlarının parasal tutarı 3 milyar doları aştı.

1980 -1988 yılları arasında ise Irak, İran'ı işgal ettiğinde, ABD; işgali kınayan bütün Güvenlik Konseyi karar ve eylemlerine muhalefet etti. Bu işgal süresince, ABD Irak'ı terörü destekleyen ülkeler ve kuruluşlar listesinden çıkardı ve Amerikan menşeli silahların Irak'a satışına izin verdi. Yine aynı savaş esnasında, ABD, bu kez İsrail'in İran'a silah satmasına izin verdi.

1985 yılına gelindiğinde, ABD kamuoyu yoklamasından gizli olarak İran'a bu kez doğrudan silah satmaya başladı. Bu silah satışı, daha sonraları siyasi tarihe 'İran-Kontra skandalı' olarak geçecekti. Amerika, İran'a sattığı silahların ve ABD içinde sattırdığı uyuşturucuların parası ile Nikaragua'da sosyalist Sandinista'lara karşı savaşan kontr-gerillaların silah ve eğitim giderlerini finanse etti. Aynı dönemde, ABD Irak'a istihbarat yardımında bulundu.

Irak, 1984'te kimyasal silah kullandı. ABD, Irak'la diplomatik ilişki kurdu. 1987 yılında, ABD deniz filosunu Irak'a destek olmak amacıyla Basra Körfezi'ne gönderdi, gemilerden birinden açılan ateş sonucu sivil bir İran uçağı düşürüldü ve 290 kişi öldürüldü. 1988 yılında Saddam Hüseyin, Halepçe'ye kimyasal bomba saldırısında bulundu ve yüzlerce Iraklı Kürdün ölümüne sebep oldu. ABD, her ne kadar tezat gibi görünse de, bu olaydan sonra Irak'la mevcut ekonomik ilişkilerini arttırıp geliştirmeye karar verdi. Yine ABD, Saddam Hüseyin öncülüğünde gerçekleştirilen El-Enfal Operasyonu'na yönelik bir girişimde bulunmadı.

1990-91 yılında ABD'nin dolaylı olarak ses çıkarmayacağını ima etmesi üzerine, Irak, Kuveyt'i işgal etti. Ancak, Kuveyt'in işgali üzerine derhal Irak'la ilişkileri kopardı ve uluslararası bir koalisyon oluşturma çabasına girişti. İşgal devam ederken, Irak'ın sorunun diplomatik yollardan çözümü için yaptığı bütün hamleler reddedildi. Irak'a karşı aslolarak ABD'nin öncülüğünde uluslararası koalisyonun katıldığı bir savaş başlatıldı. Bütün sivil altyapı hedefe kondu. Irak bir yandan yok edilmeye çalışılırken, diğer yandan güneydeki Şiilerin ve kuzeydeki Kürtlerin ayaklanmasına ABD tarafından 'istikrarı bozar' gerekçesiyle karşı çıkıldı. Kürtlerin ele geçirilen Irak silahlarına el koymasına da karşı çıktı; ama aynı zamanda Irak'ın Kürtlere ve Şiilere karşı helikopter uçuşları yapması da engellenmedi.

Irak'a karşı ekonomik yaptırımlar uygulanmaya başlandı. Yaptırımları delmeye yönelik her hareket ABD ile İngiltere tarafından engellendi. İlaç ambargosunu da içeren bu yaptırımlar sonucunda on binlerce insan öldü. BM Güvenlik Konseyi, Saddam Hüseyin'in kitle imha silahları geliştirme programlarına son vermesi şartıyla yaptırımların kalkabileceğini söylemesine karşın, dönemin ABD hükümeti, yaptırımların Saddam Hüseyin iktidarda kaldığı müddetçe devam edeceğinin herkes tarafından bilinmesi gerektiğini söyledi.

1998 yılında ABD ile İngiltere, Irak'ın kimyasal silah ürettiğini iddia ettikleri tesislere saldırı düzenlediler. ABD Suriye'deki terör örgütü PYD-YPG'yi Türkiye'ye rağmen destekledi. PYD, Ankara'da askeri servis aracına yapılan bombalı saldırı ile terör örgütü olduğunu gösterdi. Ancak, ABD yine ikna olmadı. Çünkü ABD zaten oyun kurucusu idi.

ABD Yıllarca ambargo uyguladığı İran ile şimdilerde dostane ilişkiler içinde. Türkiye'nin Rusya ile ilişkisi ABD açısından tehlikeli bulundu ve 24 Kasım 2015 tarihinde Rusya Federasyonu Hava Kuvvetleri'ne ait Sukhoi Su-24M tipi uçağın sınır ihlali gerçekleştirmesinden dolayı Türk Hava Kuvvetleri tarafından düşürüldü. Bu eylemin ardından ABD ile Rusya, Suriye'deki savaş konusunda anlaştı. Ancak, Türkiye u2013 Rusya ilişkileri büyük zarar gördü.

CİA, HER YERDE MAŞA KULLANIR

Saddam Hüseyin'in idamına kadar CİA operasyonu olduğu artık herkesçe malüm. Kaddafi'nin sonu da hüsran oldu. Kendi halkı tarafından linç ettirilmesi tabi ki CİA operasyonu idi.

ABD'nin tüm bu operasyonlarını iyi anlamak için biraz temeline, kuruluşundan öncesine bakmak gerekir. ABD'nin Ortadoğu'ya ilgisi, kuruluşundan başlayan misyonerlik faaliyetlerine dayanmaktadır. Bu faaliyetler, I.Dünya Savaşı'na kadar ticari ve kültürel alanda, fazla bir gelişme göstermeden devam etmiştir. II. Dünya Savaşından sonra İngiltere'nin bölgeden çekilmesi ile tamamen bu bölgeye yerleşmiştir. ABD'nin Soğuk Savaş döneminde Ortadoğu politikası, başkanlarının adları ile anılan doktrinler çerçevesinde gerçekleşmiştir. ABD'nin Soğuk savaş döneminde Ortadoğu da ki muhtemel politikaları Sovyetler Birliği eksenli şekillenmiş ve Sovyetler Birliği Parçalandıktan sonra ise temel politikası 'terörizmle mücadele' şeklinde değişmiştir. Tabiki terörü ve terörizmi de El Kaide gibi DAİŞ gibi kendileri üretmekte idiler. Böylece dünyayı dizayn etme çabası içine girdiler. Buna uyanan Rusya ise Suriye'de Esed ile anlaşarak, Suriye'de bende varım dedi. Güç dengeleri bu eksende sandılar.

YENİ TÜRKİYE OYUN OYNADIKLARI BİR TÜRKİYE DEĞİL ARTIK

Ama bir şey unutulmuştu. Yeni Türkiye, oyun oynadıkları bir Türkiye değildi artık. Artık milli uçak, milli gemi, milli helikopter, milli tank ve milli silahlarını, mermilerini yapan bir Türkiye vardı. Kendi uydusunu yapan ve böylece haberleşme ve istihbaratta da bağımsızlığını elde eden bir Türkiye vardı. Bu uğurda TÜBİTAK' da onlarca seçilmiş başarılı mühendisler para psikolojik yöntemle intihar dahi ettirilmişti. Ama Türkiye geri adım atmamıştı. Türkiye Devlet Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı Gezi Provokasyonları ile terör örgütü PKK ile dizayn etmeye çalışılmasına rağmen, sol gruplar, Kemalistler, pkk terör örgütü ve hatta onun siyasi uzantısı meclise sokulan HPD üzerinden operasyon yapmaya kalktılar elbette. Ama 7 Haziran Genel Seçimlerinde başardıklarını sandıkları ve işi bitirmeye hazırlandıkları anda, yine Devlet Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın devreye girmesi ve 1 Kasım seçimlerinin yapılması ile millet kaosa dur dedi. Millet Haçlı'ya dur dedi. Millet ayrıştırmaya, çatıştırmaya, bölüştürmeye dur dedi.

ABD bir şey daha yapmıştı. Suriye politikasında Türkiye'nin uçuşa yasak bölge talebinin yanında durmayarak, 3 milyon insanın Türkiye'de sığınmacı olmasını sağladı. Ancak, bu oyun da tutmadı. Çünkü sığınmacılar Avrupa'yı ciddi anlamda tehdit eder duruma geldi. Bu yolla Türkiye'yi zayıflatmak isteyen Amerika yine başaramadı. Avrupa ise oyunu sonunda gördü ve Almanya Başbakanı bir ayda 2 kez Türkiye'ye gelerek, meselenin ciddiyetini anlamaya çalıştı. Şimdi Avrupa'nın da Amerika tarafından bir oyuna itildiği gerçeğini kavradı.

İNSAN HAKLARI KİMİN İÇİN?

Başka ne mi oldu? Bu oyun yıllarca insan hakları savunuculuğunu yapan ABD ve Avrupa'yı sınıfta bıraktı. Yuvaları bombalanan aileler ve çocukları Avrupa hayali ile denizlerde boğuldu. Arya bebek ise Amerika ve Avrupa'nın, hatta Rusya ve işbirlikçi İran'ın utanmaları için yeterli bir acı deneyim olması gerekirdi. Sizce bu işten ders alan ya da insanlığından utanan var mı? İnsan hakları dedikleri acaba kimin için?

ABD, İngiltere hamleler yaparken, Rusya, İran, Çin boş durmuyor değil mi? Sanmayın ki, Türkiye boş duruyor. Dedik ya artık Yeni Türkiye var. Osmanlı misyonunu, sorumluluğunu taşıyan bir Türkiye var.

İSLAM ORDUSU YOLDA

Türkiye, bu operasyona karşı bir operasyon yaptı. İşte Türkiye'nin büyüklüğü de bu noktada fark edildi. Türkiye Devlet Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suudi Arabistan Kralı ile görüşerek, İslam Ordusunun kurulması önerisini sundu. Müslüman Arapların kan gölüne dönen toprakları, yine Müslüman Arabistan yönetiminde, Müslüman Türkiye desteği ile sona erdirilecekti. Müslümanın, Müslümandan başka dostunun olmadığı vurgusu yerinde idi. Bu teklif olgunlaşınca, Başbakan Ahmet Davutoğlu, Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar ile Birlikte Suudi Arabistan'a giderek, Kral ile birlikte kuruluş çalışmaları başlatılmış oldu. Dahası 38 ülke İslam Ordusu'nun kuruluşuna katıldı. Şimdi, ABD ve Rusya bu gelişmeden derin endişe duymaya başladı.

Çünkü İslam Ordusu Suriye'deki savaşın Nisan ayına kadar bitirilmesini istedi. Aksi halde İslam Ordusu Suriye'ye girecek ve ABD ve İngiltere, hatta Rusya ve İran bu işten zararlı çıkacaktı. Suriye'de ABD ile Rusya'nın ateşkes konusunda anlaşmalarının altında bu var. Yoksa 5 yıldan fazla süren bu çalışma ortamının bitirilmesine kimse razı gelmezdi. DAİŞ'i ve PYD, YPG terör örgütlerini kuran ve destekleyen ABD'nin işine bu gelir mi?

Şimdi, Türkiye Avrupa için can simidi olmuştur. Çünkü milyonlarca sığınmacı Avrupa'yı ciddi tehdit etmekte ve Avrupa'nın belki de yıkılışı, dağılması bu nedenle olacaktır. Haydi, ABD ve Avrupa gelin Türkiye'nin gücünün yanında, birlikte sorunları çözmeye. Yoksa Türkiye o her daim istediğinizde, darbe yaptırdığınız, istediğinizde, sağ-sol, Kürt-Türk, Alevi u2013 Sünni çatıştırdığınız eski Türkiye değildir.

KURUN İSLAM BİRLİĞİ'Nİ

Bence yetmez. Türkiye İslam coğrafyasının, acı çeken Müslümanların, mazlumların sesi olmayı başarmıştır. Öyle ise, Türkiye Devlet Başkanı Recep Tayyip Erdoğan yine öncülük etmeli. Erdoğan'ın öncülüğünde İSLAM BİRLİĞİ kurulmalıdır. Avrupa Birliği orada duruyor. Başka modele ne gerek var. Çünkü Avrupa İnsan Haklarından tutun da, Dünya Bankası'na kadar, Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne kadar model hazır. Birleşmiş Milletler 5 daimi üye ile dünyayı yönetme iddiasını da bitirme hamlesi olacaktır. Zor mu? Allah'ın gücü her şeye yeter ve Allah Müslümanlarla beraberdir. Mehdi gelsin de Müslümanları kurtarsın diye beklemek sorumluluğumuzu ortadan kaldırmayacaktır. Dünya hiç bu kadar Müslümanın dökülen kanı için ağlamamıştır. Dünya hiç bu kadar Müslümanın acısına yanmamıştır. Dünya hiç bu kadar Müslümanları birleştirmeye yetecek fırsatı da yakalamıştır. Dünya hiç bu kadar İSLAM Birliği'nin kuruluşuna yaklaşmamıştır.

Haydi, Kurun İSLAM BİRLİĞİ'Nİu2026

En son gelişmelerden haberdar olmak için whatsapp kanalımızı takip edin