Varlığın Bayramı: RAMAZAN
HAZIRLAYAN: SABRİ GÜLTEKİN - [email protected]
***
Günün Ayeti
"İnkar edenler, kendilerine o saat ansızın gelinceye, yahut da (kendileri için hayır yönünden) kısır bir günün azabı gelinceye kadar onun (Kur'an) hakkında hep şüphe içindedirler."
(HAC, 55)
***
Günün hadisi
"Kulun tövbe etmesinden dolayı Allah Teala'nın duyduğu memnuniyet, sizden birinin ıssız çölde kaybettiği devesini bulduğu zamanki sevincinden çok daha fazladır."
(Buhari, Müslim)
***
PROF. DR. MUHAMMET NUR DOĞAN
Her yıl dünyamıza bahar mevsimi gibi gelip bizi ilahu00ee güzelliklerle buluşturan mübarek Ramazan, bir bakıma bütün varlık dünyasının insan ile birlikte kutladığı cihanşümul bir bayramdır.
Ruhu çekilmeye yüz tutmuş dünya...
Yer, gök, hilal, güneş, su, ekmek, zeytin, hurma, pide, zaman, mekan, açlık, susuzluk, anne, baba, çoluk çocuk, kadın erkek, yaşlı, genç, fakir zengin, mescit, minber, dua, secde, minare, hatim, Kur'an, namaz, fitre, zekat, iman, takva, ihsan, imsak, iftar, seherlerde hal dilleri ile zikreden kuşlar, güneşin batışı ile birlikte açan ezan çiçekleri, caddelerimizde, sokaklarımızda kurulan, meleklerin de iştirak ettiği iftar sofraları, Mısır, Kahire, Rabiatü'l-Adeviyye meydanında zulme isyan eden milyonlar, İstanbul, Şam, Halep, şehitler, şahitler, Mekke, Medine, Kabe, Kudüs, velhasıl, Müslüman saatine ait tüm varlık ve duygu dünyası elemanlarının hep birlikte kutladıkları bu bayram, ruhu çekilmeye yüz tutmuş dünyamıza bir aylığına bile olsa Cennet'in kokularını, tatlarını getirir ve içimizi dışımızı hayatı Allah için ve Allah ile birlikte yaşamanın sevinci ile doldurur.
Cennet'ten kopup gelen özel zaman
Ramazan varlık dünyasının bayramıdır. Başta insan olmak üzere mahlu00fbkatın Halik ile münasebetini en yoğun bir şekilde hissettiği bu bayram günleri ruh ile maddeyi, söz ile manayı, dünya ile ahireti bir araya getiren, adeta Cennet'ten kopup gelmiş çok özel bir zaman dilimidir.
Ramazan, insan oğlunu bölge, kültür ve çevre şartlarının sınırlılığından kurtarıp medeniyetin ve evrenselliğin sınırsızlığına götürür.
Yerin ve göğün dini olan İslam...
Ramazan, insanı ırkçılığın, mezhep ve mezhepçilik cehaletinin, bencillik ve cimriliğin cehenneminden kurtarıp yerin göğün dini olan İslam'ın bütün bir varlık dünyasını kuşatan ruhunun cennetine ulaştırır.
Bütün günlerimizin Ramazan günleri, bütün zamanlarımızın bayram zamanları gibi olması duası ile...
Dua İklimi
HZ. ENES İBN-İ Mu00c2LİK'İN DUu00c2Sı: "Allah'ım, hamd Sana mahsustur. Senden başka hamd olmaya layık yoktur. Sen istemeden veren, bol bol ihsan edensin. Ey yerleri ve gökleri meydana getiren, ey celal ve ikram sahibi olan, ey ebedu00ee hay ve kayyum olan Allah! Muhammed'in ve O'nun ali ve ashabına rahmet eyle. Rahmetinle beraber, arzularımı kabul et; ey merhametlilerin en merhametlisi, koruyucuların en koruyucusu!"
Hz. Fatıma'nın okuduğu dua: "Ey yedi kat göğün ve büyük arşın sahibi olan Allah'ım! Bizim Rabbimiz, her şeyin Rabbi olan yüce Allah... Ey Tevrat'ı, İncil'i ve Kur'an-ı Kerim'i indiren; taneyi ve çekirdeği çıkaran yüce Rabbim! Alnından tutup hesaba çekeceğin her şeyin şerrinden Sana sığınırım. Ya Rabbi! Sen öyle evvelsin ki, Senden evvel hiç kimse yoktur. Sen öyle ahirsin ki, zatından sonra hiçbir şey yoktur. Sen öylesine açıkta ve görünürsün ki, Senin üzerine hiçbir şey yoktur. Sen öylesine sır ve gizlisin ki, Senin önünde hiçbir şey yoktur. Ya Rabbi! Bana borcumu ödememi ve fakirliğimi gidermemi nasip et."
Asr-ı Saadet ikliminden
"BEN KÖLE DEĞİLİM!
HAZRETİ Ebu00fb Bekir, Basra taraflarına doğru ticaret gayesiyle yolculuğa çıkmıştı. Yanında, her ikisi de Bedir gazilerinden olan Nuayman ile Suveyd b. Harmele vardı. Konakladıkları bir yerde, Hz. Ebu Bekir'in bir işi çıktı ve eşyaların başına Nuayman'ı bırakarak gitti. Suveyd'in karnı çok acıkmıştı. Nuayman'a gelerek: "Karnım aç, bana yiyecek bir şeyler ver!" dedi.
Nuayman ise: "Ebu Bekir gelene kadar kimseye birşeycik veremem" diye onu tersledi. Suveyd ne kadar ısrar ettiyse, Nuayman'ın cevabı değişmedi. "Ebu Bekir gelene kadar kimseye birşeycik yok!"
Bu işe çok kızan Suveyd: "Yemin ederim sana öyle bir iş yapacağım ki, göreceksin!" dedi.
Bir süre sonra, bir kafileye rastladılar. Suveyd onlardan birine şöyle dedi: "Benim bir kölem var. Satmak istiyorum, onu satın alır mısınız?" Onların bir köleye ihtiyaçları vardı. "Neden olmasın bir görelim!" dediler. "Ancak bu kölenin garip bir huyu vardır" dedi, Suveyd. "Nedir?" diye sordular. "Köle olduğunu asla kabul etmez. 'Ben köle değilim! Ben köle değilim! Bırakın beni!' diye bağırır durur. Eğer o böyle dedi diye bırakacaksınız, bu işe hiç girmeyelim" dedi, Suveyd. Adamlar, "Olsun" dediler. "Biz senin köleni satın alacağız."
Bir miktar kumaş karşılığı anlaştılar ve satış gerçekleşti. Olup bitenden habersiz Nuayman'ın yanına gelen adamlar, onun boynuna bir sarık sarıp bağladılar. Nuayman, işin aslını öğrendiğinde başladı bağırmaya: "Ben köle değilim! Ben köle değilim! Bırakın beni!" Adamlar ise, gülerek: "Tabii, tabii! Sen köle değilsin" dediler. "Biz senin huyunu efendinden öğrendik, boşuna çırpınma!"
Nuayman son bir ümitle: "Vallahi o sizinle dalga geçiyor! Ben hür bir adamım asla köle değilim!" diye bağırdıysa da, bu çabaları hiç işe yaramadı. Adamlar Nuayman'ı çeke sürükleye alıp götürdüler.
Biraz sonra, Hz. Ebu Bekir geldi ve Nuayman'ı sordu. Suveyd, olup biteni kendisine anlatınca, Hz. Ebu Bekir, koşup adamlara yetişti ve kumaşları kendilerine iade edip Nuayman'ı geri aldı. Medine'ye geldiklerinde olup biteni Peygamber Aleyhisselam'a anlattılar. Allah'ın Resulü(sav) neşelendi ve çok güldü.
Esma-ül Hüsna
EL-TEVVAB:
Tevbeleri kabul edip günahları bağışlayan.
EL-MÜNTEKİM:
Günahkarlara, adaletiyle, müstahak oldukları cezayı veren.
EL-AFÜVV:
Affeden, mağfiret eden.
EL-RAUF:
Merhamet edici, pek şefkatli.
Fıkıh Penceresi - DOÇ. DR. MUSTAFA TEKİN
Bir kadının, kocasının huysuzluğu ya da titizliği (sağlık sorunları sebebiyle de olabilir) yemeklerin tadına bakması orucu bozar mı?
- Böyle bir durumda yutmamak şartıyla kadının pişirdiği yemeğin tadına bakması orucunu bozmaz.
Gün içinde oruçlu halde uyurken ihtilam olan kimsenin orucu bozulur mu?
- Bu, kişinin elinde olmadığından dolayı orucunu bozmaz.
Kimi tartışmalarda akşam iftar vaktinin 5-10 dakika geç yapıldığı gibi görüşler var. Bu konuda nasıl bir tutum almak gerekir.
- İftarı tam ezan okunurken yapmak gerekir. İhtiyatlı davranarak daha önce yapılmamalıdır. Hatta bazen sehven ezan erken okunabilmektedir. Ezanı, iftar saatiyle de kontrol etmek iyi olur.
Doktorunuzdan Tavsiyeler - PROF. DR. SEFA SAYGILI
Bir bardak suyla da olsa sahur yapılmalı
Bazı insanlar genellikle sadece iftarı yapıp sahuru atlamaktadırlar. Bu durumun iki türlü mahzuru vardır. Birincisi, çok uzun süre aç kalmak, hassas bünyeli kişilerde kan şekerinin hızla düşmesine sebep olmakta, kişinin verimliliği ve konsantrasyonu azalmaktadır. İkincisi de, oruç tutan kişi bütün gün aç kaldığı için akşam çok fazla yiyebilirler ve bu fazla yemeği sindirip kullanamayabilirler. Bu durumda bazı kalp ve mide-bağırsak bozuklukları ortaya çıkabilir. Öğünleri, yani iftar ve sahuru muhakkak yapmalıyız.
Zaten sahura kalkmak sünnettir. Sahurda bereket olduğunu Peygamberimiz (sav) bildirmiştir. Ayrıca gecenin geç saatlerinde, uyanıp ailece yemeğe oturmak ve Allah'ın rızasına kavuşmayı ummak ne güzel bir ibadettir. Sahura kalkmayarak fazla kilolarını atacaklarını zannedenlerde hata içindedirler. Aksine bu kişiler kilo aldıklarını göreceklerdir. Bunun sebebi, vücudun verdiği reaksiyondur. Az gıda alınınca vücut az enerji harcamaya alışır ve iftarda yenilenleri hemen depolar. Bu da yağlanmaya yol açar.
Uykumuzu bölüp sahura kalkalım. Sağlık açısından bu gereklidir ve boşa tavsiye edilmemiştir. Bir bardak su ile dahi olsa sahuru yapalım.
Tebessüm
Sultana yakalanan ayyaşlar
Üçüncü Selim bir Ramazan günü, saltanat kayığıyla Kağıthane deresinde dolaşırken birkaç kişinin köprü başında sofra kurarak demlendikleri gözüne ilişir.
Saltanat kayığının görünmesiyle ne yapacaklarını şaşıran adamlar, hemen işret tepsisinin üzerine bir örtü örttükten sonra hep birden namaza dururlar. Muziplikten hoşlanan Padişah, önlerinden geçerken kayığını yavaşlatır. Eğilecek olurlarsa kadehlerinin, sürahilerin şangırtısı duyulacak, belki örtü açılıp her şey meydana çıkacaktır. Bu sebeple uzun süre ayakta dururlar. Hünkar kıs kıs gülerek yanındakilere:
"Bu namazın hiç rüku ve secdesi yok mu?" diye sorar.
Yanındakilerden biri:
"Efendim, ne yapsınlar, mazurdurlar. Secde edecek olurlarsa bir daha başlarını kaldıramayacaklarından korkuyorlar."
Mani
Yükseklere aşmayın,
Kötüye yanaşmayın,
Eller ne derse desin,
İyilikten şaşmayın
Günahın olsa yığın
Yine de O'na sığın.
Gazabından fazladır
Rahmeti Allahımın.
"Üye/Üyeler suç teşkil edecek, yasal açıdan takip gerektirecek, yasaların ya da uluslararası anlaşmaların ihlali sonucunu doğuran ya da böyle durumları teşvik eden, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik ya da ahlaka aykırı, toplumca genel kabul görmüş kurallara aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde hiçbir İçeriği bu web sitesinin hiçbir sayfasında ya da subdomain olarak oluşturulan diğer sayfalarında paylaşamaz. Bu tür içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk münhasıran, içeriği gönderen Üye/Üyeler'e aittir. MİLAT GAZETESİ, Üye/Üyeler tarafından paylaşılan içerikler arasından uygun görmediklerini herhangi bir gerekçe belirtmeksizin kendi web sayfalarında yayınlamama veya yayından kaldırma hakkına sahiptir. Milat Gazetesi, başta yukarıda sayılan hususlar olmak üzere emredici kanun hükümlerine aykırılık gerekçesi ile her türlü adli makam tarafından başlatılan soruşturma kapsamında kendisinden Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 332.maddesi doğrultusunda istenilen Üye/Üyeler'e ait kişisel bilgileri paylaşabileceğini beyan eder. "
Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.