Dolar (USD)
35.26
Euro (EUR)
36.75
Gram Altın
2974.62
BIST 100
9995.6
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Üzerimize düşen ne varsa yapmaya hazırız

Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Türkiye'nin İran ile 5+1 ülkelerinin müzakerelerinin başarıya ulaşması için çok çaba sarfettiğini belirterek "Üzerimize düşen ne varsa yapmaya hazırız' dedi.
Üzerimize düşen ne varsa yapmaya hazırız
02 Kasım 2013 01:02:00
Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Türkiye'nin İran ile 5+1 ülkelerinin müzakerelerinin başarıya ulaşması için çok çaba sarfettiğini belirterek "Üzerimize düşen ne varsa yapmaya hazırız' dedi.

Suriye konusunda Türkiye ve İran arasında uzun süredir geçiş sürecinin nasıl olacağı konusunda yaşanan görüş ayrılığına ilişkin bir soruya karşılık Davutoğlu, iki ülke arasında bu konuda birçok müşterek husus bulunduğunu ve son 2,5 yıldır Türkiye ile İran'ın sürekli temas halinde olduğunu anlattı. Suriye'de olaylar başladığı anda İran'a gittiğini ve yoğun temaslarda bulunduğunu hatırlatan Davutoğlu, buradaki hedefin Suriye'nin istikrarı, toprak bütünlüğü, iç barışının korunarak, Suriye halkının en doğal hakkı olan kendi yöneticilerini seçme hakkının tanınması olduğunu söyledi.

Bir gazetecinin İran'a uygulanan ambargoların iki ülke ilişkilerini olumsuz etkilediğini belirterek bu konuyla ilgili İran'ın Türkiye'den beklentilerinin ne olduğunu sorması üzerine Zarif, Türkiye ile olan işbirliği ve ilişkilerin sadece bu iki komşu ülkeyi ilgilendirdiğini ve bu ülkelerin ortak imkanları ve karşılıklı ekonomik ihtiyaçları olduğunu hatırlattı. İki ülkenin bu nedenlerle yakın ilişki içinde olması ve dış güçlerden etkilenmemesi gerektiğini vurgulayan Zarif, Türkiye'nin zaten bu konudaki tavrının her zaman net ve belli olduğunu söyledi.

Türkiye'nin İran'la ilişkilerini uluslararası çerçevede daima iyi bir şekilde yürüttüğünü anlatan Zarif, ambargoların bazı sorunlar oluşturduğunu ancak bu sorunların kendileri açısından yasa dışı olduğunu ifade ederek, "Biz, bu ambargolara devam edilmesi yönündeki her türlü bahaneyi diyalog yöntemiyle kaldırmaya çalışıyoruz. Bazı gruplar ambargoların bir çözüm yolu olduğunu zannediyor ancak ambargo bu grupların amacına ulaşması için bir araç olmamalıdır. Ambargolar sadece İran halkının direncini artırıyor. Bu nedenle tüm taraflar barışçıl çözüme ulaşmak için çaba göstermelidir. Bizim 5+1 ile müzakerelerimiz de hep bu hedef doğrultusundadır ve öyle bir perspektif kazanmak istiyoruz ki ambargolar ortadan kalksın. Halkımızın çoğu bu gerginlik ortamını artıran ve barışçıl olmayan yöntemleri tasvip etmiyor" değerlendirmesinde bulundu.

Bakan Davutoğlu da Türkiye'nin son 5-6 yıl içinde, hem İran'a olan yakın dostluk ve nükleer barış konusundaki ilkeli tutumdan hem de bu ülkeye yaptırımların kalkmasının doğuracağı büyük ekonomik potansiyelden dolayı İran ile 5+1 ülkelerinin müzakerelerinin başarıya ulaşması için çok çaba sarfettiğini belirtti. Bundan sonra da bu çabanın devam edeceğine değinen Davutoğlu, "Üzerimize düşen ne görev varsa her şeyi yapmaya hazırız. Bu, İran halkı için de bölge barışı ve dünya barışı için de hayatidir" ifadesini kullandı.

"Sıfır sorun ilkesini savunuyoruz"

Davutoğlu, "Türkiye'nin dış siyasetinde izlediği sıfır sorun politikası devam ediyor mu yoksa Türkiye bu politikayı bıraktı mı?" yönündeki soruya karşılık ise şunları kaydetti:

"Biz, hala komşularla sıfır sorun ilkesini savunuyoruz. Bu konuda şüphe eden taraflar oldu. Ama sadece şu bir aylık takvimde bile ilişkilerin nereden nereye geldiğini görürsünüz. Son bir aya baktığınızda Ukrayna ile yüksek düzeyli stratejik işbirliği toplantısı yaptık, Rusya ile de 21 Kasım'da yapacağız. Bulgaristan Dışişleri Bakanı geçen hafta buradaydı. Birkaç hafta içinde de ben Yunanistan'a gideceğim. Azerbaycan ile 12-13 Kasım'da yüksek düzeyli stratejik işbirliği konseyi yapacağız. Irak Dışişleri Bakanı geçen hafta buradaydı. İnşallah en geç iki hafta içinde de ben ziyaret edeceğim. İran Dışişleri Bakanı bugün buradaydı, ben 26 Kasım'da bu ülkeyi ziyaret edeceğim. Gürcistan ile çok yakın temaslarımız var. Romanya Başbakanı Marmaray dolayısıyla İstanbul'daydı, mükemmel görüşmeler yaptık. Bütün bu komşulara baktığınızda, hiçbir ülke bir ay içinde komşularıyla bu kadar çok temas gerçekleştirmemiştir. Bu takvim dahi komşularla sıfır sorun ilkesinin ne kadar başarılı olduğunu ve uygulanmakta olduğunu gösterir.

Peki nerede sorun var? Suriye'de ama sıfır sorun politikası dolayısıyla değil. Suriye rejimi kendi halkını katletmediği zaman mükemmel ilişkilerimiz olacaktır. Zalim ile mazlum söz konusu olduğunda başka bir ilke tanımayız biz. Dünyanın neresinde, hangi gerekçeyle olursa olsun bir rejim kendi halkına kimyasal silah kullanmışsa, 125 bin insanın ölümüne sebebiyet vermişse, milyonlarca göçe yol açmışsa, böyle bir rejimle sorunsuz olmamız, adaletle sorunlu olmamız anlamına gelir. Onun için Suriye ile sorunlarımızı da Suriye halkı ile bir sorun olarak görmüyoruz. Yanlış davrandığını düşündüğümüz Suriye rejimi ile bir sorun olarak görüyoruz. İnşallah bu sorun aşıldığında, komşu ülkelerle birlikte Suriye krizine çözüm bulduğumuzda dünya da görecek ki Türkiye'nin en yakın, ebedi ve ezeli dostu yine Suriye olacaktır. Bu zor günler geçer ama bizim komşu ülkelerle ezeli ve ebedi kardeşliğe dayalı dostluğumuz bozulmaz."

Mısır konusunda da Türkiye'nin hiçbir zaman halkın iradesine karşı çıkmadığını ancak ne zaman birileri halkın iradesini gözardı edip bir müdahaleyle bu iradeyi değiştirmeye yönelirse ilkesel tutumun ortaya konulduğunu vurgulayan Davutoğlu, "İlkesel tutumlar birbiriyle çelişmez. Biz, Ortadoğu'daki her kardeş halkın kendi ülkesinde kendi kaderini tayin edeceği haklara sahip olmasını temel ilke olarak görüyoruz. Bu ilke çerçevesinde davranan tüm komşu ve dost ülkeler ile ilişkilerimiz mükemmelen seyredecek" diye konuştu.

Lazkiye'deki saldırı

Ahmet Davutoğlu, Suriye'nin Lazkiye kenti yakınlarında askeri üsse düzenlenen saldırıyla ilgili basında yer alan haberler hatırlatılarak, "Elinizde bu konuya ilişkin ne gibi bilgiler var?" sorusu üzerine Türkiye'nin bu konuda İsrail ile iş birliği varmış gibi bir intiba uyandırılmaya çalışıldığını belirtti. Türkiye'nin Suriye rejimiyle ilkesel bir probleminin olduğunu belirten Davutoğlu, "Ama hiçbir gerekçeyle hiçbir zaman Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti İsrail ile herhangi bir başka Müslüman ülkeye veya başka bir ülkeye dönük olarak iş birliği yapmamıştır, yapmaz ve yapmayacaktır. Bu konuda çıkan haberlerin hepsi Türkiye'nin ilkesel tutumuna gölge düşürmeye yönelik haberlerdir" ifadesini kullandı.

İran Dışişleri Bakanı Zarif de aynı soruya verdiği yanıtta, saldırıya ilişkin şimdiye kadar kendisine herhangi bir bilgi ulaşmadığını söyledi. Saldırı haberi doğruysa başka bir Müslüman ülkenin topraklarına girilmesini kesinlikle kınadıklarını dile getiren Zarif, "Bunlar Cenevre-2 müzakerelerini gölgelemeye çalışan çabalardır. Ne yazık ki bazı çevreler çatışmalar devam ederse var olmaya devam edeceklerini düşünüyor. Onlar barıştan korkuyor. Onlar radikaller ve her zaman bölgede barışı sonlandırmak için uğraşıyorlar. Bu. küresel arenada oldukça olumsuz bir atmosfer yaratmaktadır" diye konuştu.

"Birlikte bir tavır sergileyemezsek hepimiz bunun tarihsel vebali altında kalırız"

İkili ilişkileri yeni bir yaklaşımla ve bütün bakanlıkları ilgilendiren stratejik bir perspektifle geliştirme konusunda fikir birliği içinde olduklarını vurgulayan Davutoğlu, bölgede istikrarsızlıkların da bulunduğunu ifade ederek, bu konuda iki ülkenin daha yakın bir istişare içinde olmasının önemine işaret etti.

Ortadoğu'daki halkların kendi geleceğini tayin hakları ile mezhep ve etnik kutuplaşma senaryolarını engellemek konularında tam bir işbirliğine hazır olduklarını dile getiren Davutoğlu, "Daha sık görüşeceğiz. Görüş ayrılıklarımız olabilir ama mezhep çatışmalarının ortaya çıkardığı risk konusunda birlikte bir tavır sergileyemezsek hepimiz bunun tarihsel vebali altında kalırız" diye konuştu.

"Suriye konusunda 3 temel hususta mutabakat"

Suriye konusunda görüş ayrılıkları olsa da 3 temel hususta mutabakatın bulunduğunu vurgulayan Davutoğlu, şunları söyledi:

"Birincisi insani durumun kötüleşmesi karşısında acilen insani tedbirlerin alınması ve Suriye'de insani yardım ulaşımının önündeki engellerin kaldırılması. Türkiye'de 600 bin mülteci var ve elimizden gelen yardımı yapıyoruz ama Suriye içindeki kardeşlerimizin son derece kötü şartlarda olduklarını biliyoruz. İnsani yardım konusunda çatışan kim olursa olsun, bu şartlarda bütün komşu ülkelere düşen görev bir an önce insani yardımın ulaşması için gerekli tedbirlerin alınması yönünde işbirliğidir. Bu konuda ortak anlayışa sahibiz.

İkincisi, Ortadoğu'nun genelinde olduğu gibi Suriye'nin geleceğini Suriye halkının belirlemesi ve halkın haklı demokratik taleplerinin karşılanmasıdır. Bu çerçevede de nasıl İran'da seçimlerle çok büyük bir iyimser atmosfer doğduysa, nasıl Türkiye'de son 10 yıldır serbest seçimlerle bir iktidarın sürmesi önemli başarılara imza atmasına sebebiyet verdiyse, Suriye halkına da kendi yöneticilerini seçme hakları hepimizin saygı duyması gereken taleplerdir.

Suriye'de mutabık kaldığımız husus geçişin barışçıl yollarla korunması ve Cenevre-2 Konferansı da dahil olmak üzere, süratle geçiş yönetiminin oluşması konusunda barışçıl teşebbüslere katkıda bulunmaktır. Suriye konusunda önümüzde büyük meydan okumalar var. Biz bunlar karşısında bundan sonra da sürekli istişarelerle Suriyeli kardeşlerimizin huzur ve istikrarı için elimizden geleni yapmaya kararlıyız."

Cevad Zarif

İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif de Türkiye ve İran'ın bölgedeki tarihten gelen derin köklü ilişkilere sahip çok önemli iki ülke olduğunu söyledi. İki ülkenin de topraklarını barış içinde yönettiğini, işbirliği ve dayanışma içinde bulunduğunu vurgulayan Zarif, tarihi bağların gelecekteki işbirliğinin de altyapısını oluşturacağını ve bölgedeki huzur ve istikrar için de ayrıca önem taşıdığını ifade etti. İki ülkenin yetkililerinin gelecek günlerde üst düzeyde görüşmeler yapacaklarını da belirten Zarif, ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi konusunda da mutabık kalındığını söyledi.

Bölgedeki tüm sorunların diyalog ve barışçıl yöntemler yoluyla çözülebileceğine inandıklarını aktaran Zarif, başka alternatiflerin düşünülmemesi gerektiğine işaret etti. Zarif, "Temel kaygımız, bazı kişilerin etnik sorunları farklı mezheplere dayandırarak alevlendirmeye çalışmasıdır. Bu, sadece bizim değil, uluslararası toplumun da kaygısı olmalı" diye konuştu.

KAYNAK: AAHABER

En son gelişmelerden haberdar olmak için whatsapp kanalımızı takip edin