Üniversite sınav sistemi kaldırılmalı mı?
MHP Genel Başkanı, “Evlatlarımızın hayatını 2 günlük bir sınava mahkûm etmenin adil ve hakkaniyetli bir yanı bize göre yoktur. Üniversite sınavı tamamen kaldırılmalıdır” dedi.
Bahçeli, Erzurum
Pasinler'deki bir evladımızla İstanbul’da özel bir kolejden mezun olmuş bir
evladımızın şartlarını mukayese ederek esasen sınavdan daha çok eğitim
sisteminin köklü bir sorununa da temas etmiş oldu.
Kaldırılmasını
istediğimiz sınav sistemi aslında mevcut eğitim sisteminin doğurmuş olduğu bir
sorundur. Yani asıl problem ve adaletsizlik; okul sıralarında
başlamaktadır.
Bu bakımdan üniversite sınav sisteminden evvel meselenin
kökenine inmekte fayda vardır.
İzleyenler bilir, Üç
İdiot filminin ilk sahnesinde, henüz yeni doğmuş bebeğini gören baba şöyle
diyordu, “Benim oğlum mühendis olacak.” Oysa oğlu sanata daha yatkındır.
Türkiye’de de ortalama ebeveyn psikolojisi de bu yöndedir.
Aileler çocuklarını ileride iyi yerlerde görmeyi hayal ederler ve okulu bir
meslek edinme yuvası olarak görürler.
Bu yüzdendir ki okula henüz adımını yeni atmış çocuklara
ileride ne olacaksınız diye sorulduğunda alacağınız cevaplar genellikle doktor,
mühendis, öğretmen vs. şeklinde olur.
İçlerinden oto tamircisi, iş adamı, ressam, marangoz gibi
alanlarda faaliyet yürütecek ya da böyle bir niyeti olan neredeyse hiç yok
gibidir. Çünkü çocuklar kabiliyetleri,
ilgi ve alakaları yönünde yönlendirilmemiştir tam tersi doğrudan bir mesleğe
şartlandırılmışlardır.
Bu meselenin sadece bir boyutu…
Diğer taraftan, Türkiye’deki eğitim sistemi merkeziyetçidir
ve tek bir yerden kumanda edilir.Öğretmen atama ve yer değiştirme, eğitim
programlarının oluşturulması, eğitim politikalarının belirlenmesi gibi işler
bakanlıkça yürütülür.
Her ilde ve ilçede bir milli eğitim müdürlüğü bulunur.
Okullar da müdür ve müdür yardımcıları tarafından yönetilir.
Kısacası bu
“birlikte” ciddi bir hiyerarşik merkeziyetçi örgütlenme hâkimdir. MEB hâlâ
ulusal düzeyde bu tür bir merkeziyetçi yönetim anlayışıyla eğitim faaliyetlerini
sürdürmeye devam etmektedir.
Eskiden kalma kanun ve yönetmelikleri saymıyorum bile.
Yani Erzurum
Pasinler’deki bir evladımızla İstanbul Beyoğlu’nda öğrenim gören bir evladımıza
aynı müfredat okutulmaktadır ve ikisinin de aynı şartlarda sınava girip yüksek
başarı elde etmesi beklenmektedir.
Bu durum bölgeler ve iller arası kalite farkını her geçen
gün arttırmaktadır. Bugün yaklaşık 206 üniversitenin açılmış olması da bu
sorunu ortadan kaldırmamaktadır.
Bilindiği gibi Türkiye’de hükümetler anayasaya göre her yıl
genel bütçeden eğitime ciddi oranda kaynak aktarımı yapmak durumundadır. Kabul
edelim, bu payı en çok AK Parti hükümetleri ayırdı.
Şüphesiz eğitim
devlet tarafından sunulan ve vergiler yoluyla finanse edilen bir faaliyettir.
Ne var ki devlet vergi mükelleflerinden eğitimin finansmanını temin yoluna
giderken vatandaşların gelir düzeylerini dikkate almadan yapmaktadır. Bu
birinci sorun.
Diğeri ise; bu kaynakların İstanbul’da zengin bir muhitteki
okul ile Güneydoğu’da yoksul bir ildeki okula aynı derecede aktarılmasıdır. Bu
durum da adaletsizliğe yol açmaktadır.
Bu da devlet
okullarında kalite düşüşüne neden olduğu gibi eğitim daha çok zengin ailelere
dönük ayrıcalıklı bir hal almaktadır. Çünkü bu alanda yapılan birçok
araştırma üniversite sınavına kazanan öğrencilerin orta ve orta üstü gelir
düzeyine sahip ailelerin çocukları olduğunu göstermektedir.
Bu yıl YKS'ye birbirinden farklı 2 milyon 607 bin 903 aday
başvurdu. Ve bu öğrencilerimizin hemen hepsi kazanmak ve kısa yoldan bir meslek
sahibi olmak için yarıştı.
Kilosu kadar ağır
kitap yüklü çantaları omuzlayan çocuklarımız esasında boyundan büyük bir yükün
altına sokulurlar. Birbirinden farklı 16-17 farklı derste üstün başarı
göstermeleri beklenir evlatlarımızdan. Çünkü ortalama 40 kişilik sınıflara
yetenekleri doğrultusunda değil doğum tarihlerine göre seçilmişlerdir.
E, bizde İngiltere’de
okul müdür adaylarının, ulusal düzeyde sunulan liyakat programına katılmaları gibi
zorunluluk olmadığından torpille gelen müdürler de bu öğrencileri at yarışı
misali sınavlara hazırlarlar.
Şimdi üniversite sınavı kaldırılsın demekle tüm bu sorunların ortadan kalkacağını düşünen varsa yanılıyor. Önce meselenin bu kısmını konuşalım. Sonra kaldırıp kaldırmayacağımızı yerine ne koyacağımızı düşünürüz.