Dolar (USD)
35.22
Euro (EUR)
36.68
Gram Altın
2971.69
BIST 100
10022.59
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Ulus devlet refleksinden kurtuluyoruz

Biz vicdani, insani bir Müslüman refleksi ile bakıyoruz. Yeni Türkiye, ulus devletlerin çıkarcı refleksi yerine Gazze'deki İsrail vahşetine de Suriye'deki Esed vahşetine de insani refleksle karşı çıkıyor. Ulusalcı çevrelerin Hükümete en çok kızdığı şey işte bu tavırdır. Aslında, ulus devlet prangasından kurtulup, meselelere büyük devlet gibi bakan Türkiye'ye sinirleniyorlar! İnsanlık yolunda yalnız da bırakılsa, bu yolda devam etmek, tarihin
Ulus devlet refleksinden kurtuluyoruz
23 May 2013 17:21:00
Biz vicdani, insani bir Müslüman refleksi ile bakıyoruz. Yeni Türkiye, ulus devletlerin çıkarcı refleksi yerine Gazze'deki İsrail vahşetine de Suriye'deki Esed vahşetine de insani refleksle karşı çıkıyor. Ulusalcı çevrelerin Hükümete en çok kızdığı şey işte bu tavırdır. Aslında, ulus devlet prangasından kurtulup, meselelere büyük devlet gibi bakan Türkiye'ye sinirleniyorlar! İnsanlık yolunda yalnız da bırakılsa, bu yolda devam etmek, tarihin

Gerçek Hayat dergisi'nden Zeynep Betül Erhun'un, Milat Gazetisi Yazıişleri Müdürü Ahmet Zeki Gayberi ile yaptığı söyleşi:

Reyhanlı'da yaşanan olayla başlayalım isterseniz, büyük bir patlama oldu Reyhanlı'da ve 51 vatandaşımız hayatını kaybetti. Patlama ile alakalı pek çok komplo teorisi de üretildi. Siz Reyhanlı'yı nasıl görüyorsunuz? Arka planında neler var?

Reyhanlı'daki saldırıyı sadece bu patlama ile değerlendirmek doğru olmaz. Çok daha uzun bir öncesi var olayın. Son 26 aydır içimiz kanıyor, İslam ümmetinin içi kanıyor. Suriye'de sadece birileri birilerini öldürüyor şeklinde bakamayız meseleye. Çünkü biz İngilizlerin ve Fransızların çizdikleri haritaların doğal sınırlarımız olduğuna inanmıyoruz. Bugünkü coğrafi sınırların hepsinin yapay ve suni sınırlar olduğuna inanıyorum ben. Somali'den Sudan'dan, Yemen'den Eritre'den Bosna'ya kadar Kosova'ya, Adriyatik kıyılarına kadar bu coğrafya'da küçük küçük suni devletçiklere bizleri bölmelerinin doğal sonucu olduğunu düşünüyorum bu yaşananların. Onların çizdiği bu coğrafi sınırları, bugün İslam dünyası yok etmeye yönelik başkaldırıda bulunuyor.

Reyhanlı ile alakalı bir yazı yazmıştınız, yazının sonuna da bir not düşmüştünüz, "Reyhanlı'da Belediye binasının yakınlarında meydana gelen patlamada, ellerinden metal tellerle bombalı araca bağlanmış bir ceset fotoğrafı vardı. Bence şifre o fotoğrafta!" şeklinde. Sizce şifre nedir bu fotoğraftaki?

Ben de çok merak ediyorum. Bu noktada okurlarla beraber bir beyin jimnastiğine ihtiyacımız var. Dehşet bir kareydi o. Birçok yayın organında yer aldı, fakat hiç kimse konuyla alakalı bir şey söyleyemedi. Fotoğrafı görünce 2003 yılındaki Sinagog baskınlarını hatırladım. Bombaya dönüşen gübre yüklü bir kamyon Neve Şalom Sinagogu'nun önüne getirilmişti. Ve tam ayin sırasında patlatılmıştı. Daha sonra medyada o kamyonun şoförünün yani "intihar bombacısının" pasaportu bulundu. İçinde Almanya vizesi, uçak bileti ve bir miktar döviz vardı. Bu pasaportun fotoğrafları medyada da yayınlandı. O zaman şöyle düşünmüştüm, bu şoföre adrese teslim olarak bu işi verdiler, o kamyonu oraya park etmesini istediler. Park ettiği esnada da büyük ihtimalle yönlendirdiler ve uzaktan kumanda ile patlattılar. O çocuğa da pek çok vaatte bulundular. Almanya'ya götürmek gibi, iş bulmak gibi. Bu tarz hazırlıkları olan biri gidip orda intihar bombacısı olmaz ki. Çok mantıksız gelmişti. Reyhanlı saldırısında da bombalı araca elleri telle bağlanmış adamı görünce aklıma o geldi. Rehin alınmış bir muhalif olabilir. Manipülasyon için. Ve hala kriminologlar bir açıklama getirmedi.

Saldırı sonrasında Reyhanlı'da bazı olaylar yaşandığı iddia edildi. Yerel halkın Suriyeli mültecilere kötü davrandığı hatta yer yer şiddete başvurdukları açıklandı. Yayın yasağının da bu nedenle koyulduğu iddia edildi. Siz ne düşünüyorsunuz?

Bu topraklarda yaşayan Arap, Kürt, Laz, Çerkes, Gürcü, Türk, Türkmen, Alevi, Nusayri, Süryani, Yezidi bütün insanlar aziz insanlardır. Ve aziz milletimizi teşekkül eden insanlardır. Biz ulus değiliz, bin yıldır bu topraklarda yaşayan bir milletiz. Bu devletin milletiyiz. Herkesin bir damla kanı bile azizdir. Çözüm sürecine verilen desteğin de toplumun yüzde doksanında karşılık bulmasının altında yatan gerçek neden budur. Ve biz dünyada gönlü en geniş milletlerden biriyiz. Özal zamanında bir milyon Bulgaristanlı Türk, Bulgar zulmüne uğradığında evlerimizi, kapılarımızı, gönüllerimizi açtık onlara. Aynı şekilde beş yüz bin Peşmerge 1. Körfez Savaşı'nda Saddam'ın zulmünden kaçtığı zaman kapılarımızı açtık. Onlar için yardım topladık. Ve ben kendi adım gibi biliyorum ki yarın Ermenistan'da bir diktatör çıksa ve halkına zulüm yapsa bu aziz millet yine aynı şekilde o insanlara kapılarını ve gönüllerini açar. Bu Osmanlı zamanında da böyleydi. Bu konuda bir sıkıntı yok. Fakat oyun büyük. Bu olayın arkasında sadece Esed, muhaberat veya başka gruplar olmayabilir. Çok daha derin hesaplar dönüyor olabilir. Türkiye kendi iç bütünlüğünü sağlamaya yaklaşmışken, çözüm süreci başarıyla yürütülüyorken bundan rahatsız olan, bölgede etkin bir konuma sahip olmasından rahatsız olanlar var.

Kimler mesela?

Birçok ülkenin ajanlarının, provokatörlerinin geçmişte bu topraklarda yapmak istedikleri planları biliyoruz. Bu milleti 1980'den önce sağu2013sol diye birbirlerini kırdırmak istediler. Bugün, asırlık geçmişe sahip ve son 30 yılı kana bulanmış Kürt sorunu parantezini kapatmaya çalışıyoruz. Şimdi de Esed'in Suriye'de başardığı Aleviu2013Sünni çatışmasının tabanını Türkiye'ye kaydırmaya çalışıyorlar. Ama bu hesaplar Türkiye'de tutmaz. O yüzden buradan nemalanmak isteyip, mezhebi bir çatışma zemini çıkacağını düşünenler varsa hiç boşuna uğraşmasınlar. Reyhanlı'dan gelen haberler de bu çalışmanın bir ürünüydü ama dediğim gibi başarılı olamayacaklar. Ne yaparlarsa yapsınlar, ırkçılık bu toprakların genlerinde yok!

Türkiye'nin Suriye politikası hakkında ne düşünüyorsunuz peki? Saldırıdan sonra hükümeti suçlayıcı pek çok söylem oldu muhalefet kanadında.

Reyhanlı saldırısından sonra MHP lideri Bahçeli ve CHP lideri Kılıçdaroğlu çıkıp dedi ki; hükümet Suriye politikasını "gözden geçirmeli." Bu tek bir anlama geliyor; "gidin Esed'le anlaşın." Çünkü Türkiye'nin Suriye politikasını ana teması bu; Esed'siz bir çözüm süreci. Önce kendi insanın kanına giren bir insanın sahneden çekilmesi lazım ki el sıkışılabilsin. Türkiye'nin Suriye politikası çok yerinde.

Genel olarak dış politikamızı nasıl yorumluyorsunuz?

Çok akıllı, vicdanlı ve merhametli. Türkiye'nin dış politikasında, dikkat ederseniz; Afrika'da da, Arakan'da da, Mısır'da, Libya'da, Tunus'ta, Gazze'de de duruşumuz hep net. Kesinlikle emperyalist bir duruş değil. Türkiye ulus devlet refleksiyle yaklaşmadı bu ülkelerin hiç birine. En büyük artımız bu. Bu aziz milletin, geniş gönlünün refleksiyle yaklaştı. Biz Amerika değiliz, Amerika gibi bakmıyoruz, İran değiliz, Rusya değiliz, Rusya gibi bakmıyoruz. Bu saydığım ülkeler ve daha birçokları ulus devlet refleksiyle bakıyorlar. Biz vicdani, insani bir Müslüman refleksi ile bakıyoruz. Yeni Türkiye, ulus devletlerin çıkarcı refleksi yerine Gazze'deki İsrail vahşetine de Suriye'deki Esed vahşetine de insani refleksle karşı çıkıyor. Ulusalcı çevrelerin Hükümete en çok kızdığı şey işte bu tavırdır. Aslında, ulus devlet prangasından kurtulup, meselelere büyük devlet gibi bakan Türkiye'ye sinirleniyorlar! İnsanlık yolunda yalnız da bırakılsa, bu yolda devam etmek, tarihin Türkiye'ye yüklediği bir görevdiru2026

Reyhanlı'daki saldırının arkasında Esed rejimine yakın isimlerin olduğu açıklandı?

Reyhanlı'daki olaylarda bunu bize sıçratmaya çalışmanın, iki yıllık sürece Türkiye'nin de dahil edilmek istenmesinin sonucuydu. Bunun arkasında "Acilciler, THKP-C, Suriye Baası, İran, Rusya vs. var" deniyor. Zamanlamasına da çok dikkat çekildi mesela. Çözüm sürecinde; PKK'lıların sınır dışına çekildiği, Başbakan Erdoğan'ın Obama ile görüşeceği ziyaret öncesine rast geldiği ve daha birçok meseleye denk düştüğü, dolayısıyla farklı adresler tarafından da yapılabileceğine dikkat çekildi.

'Arap Baharı'nın arkasında da emperyalizmin, ABD'nin vs. olduğu öne sürülüyor?

Her meseleyi emperyalizm penceresinden okumaya çalışanların büyük bir hatası var. Bu ülkelerde insanların kendi ruhuyla, kendi kültürel, dini, coğrafi ruhlarıyla bir başkaldırıda bulunabileceklerine inanmıyorlar. Ortadoğu diye adlandırılan, (ki bu tanımlamayı da İngilizler yapmıştır, kimin doğusu, kime göre doğu? Orası dünyanın kalbidir) bölgedeki haritaların hepsi değişecek. Bu suni coğrafi sınırların Arap Baharı ile başlayan süreçte yeniden revizyona gireceğine ve küçük ulus devletçikler yerine; ekonomik, sosyolojik ve kültürel olarak bir entegrasyona gireceklerine inanıyorum. Bizim, "direnişçilerin arkasında, Arap Baharı'nın arkasında Batı var" gibi, Batı'yı tanrılaştıran söylemleri terk etmemiz gerekli. Çünkü bu, orada yaşayan insanların aklına hakaret etmek demek. Onların vicdani hiçbir gerekçeyle silkinip de bu dünyadaki değişimden kendilerinin de pay almak istemelerine inanmamak demektir.

Özellikle Suriye krizinde bu söylem daha çok kullanılmaya başladı?

Suriye'de de böyle başladı bu işler, iki sene boyunca insanlar sadece sokaklarda gösteri yaptılar, duvarlara yazılar yazdılar, "defol git Esed" dediler. Hiçbir zaman şiddete evrilmedi gösteriler. Fakat iki, iki buçuk seneden sonra, her Cuma namazı çıkışında insanların üzerine ateş edildi. Suriye'deki Baas rejimi ısrarla mezhepsel bir çatışma zeminine çekmeye çalıştı olayları. Mısır ve Tunus'taki gibi kansız ve silahsız olarak halk ayaklanması devrimle sonuçlanacaktı oysa.

ABD ve Rusya, Suriye krizini çözmek için istekli mi sizce?

Amerika ile Rusya Cenevre Konferansı 2'yi önümüzdeki aylarda tekrar toplamayı düşünüyor. ABD ve Rusya. Doğulu emperyalistlerle Batılı emperyalistlerin iki marka ismi. Geçtiğimiz hafta Rus Dışişleri Bakanı Lavrov ile ABD Dışişleri Bakanı Kerry ortak bir basın toplantısı yaptı. Oldukça samimi kahkahaların havada uçuştuğu bir toplantıydı bu. Bu yakınlaşmanın nedeni de Boston maratonunda yapılan saldırıydı. Saldırının arkasından "Çeçen teröristlerin(!)" çıkması iki ülkeyi yaklaştırmış. Çünkü istihbarat paylaşımı olmuşmuş. Bunlar bize göstermek istedikleri kısımlar tabi!Elli yıllık soğuk savaş sürecinde Amerika ile Rusya birbirlerine mantar tabancası bile sıkmadı. Her zaman kavgalarını küçük ve gelişmekte olan ülkeler üzerinden veriyorlar. Soğuk Savaş'ta Komünizmi şeytanlaştırıp kendisine hedef seçmişti Batı ve Amerika. Soğuk Savaş'ın hemen akabinde Yeşil Kuşak, Müslüman ülkeler hedefe oturtuldu. Rusya'nın bu oyunda pergelin oynak ayağı, ABD'nin ise pergelin sabit ayağını oluşturduğuna inanıyorum. Birbirlerine karşı düşman görünen bu iki ülkenin İslam dünyası üzerinde bir tezgah tasarladıklarını düşünüyorum. Onlar için çıkarları her şeyden üsttedir.

Arap uyanışı karşısında yalpalamalarını neye bağlıyorsunuz?

Tunus'ta Muhammed Ebuazizi'nin yaktığı meşale, onları şoke etti. İlk defa kontrollerinde olmayan bir gelişmeydi bu. Bu değişim taleplerine hazırlıksız yakalandılar. Mübarek'in gideceği gün bile Amerika,"Tahrir Meydanı'ndaki olaylarda hükümetin yanındayız, Mübarek'in bu olayları yapıcı görüşmelerle düzeltebileceğini düşünüyoruz" gibi şeyler diyorlardı. Fakat Tahrir'deki öfkenin hükümeti yıktığını, kansız bir devrim gerçekleştiğini görünce hemen ona göre pozisyon aldılar. "Biz gelecek olan İslami yapılarla görüşmeye hazırız" dediler. Libya ve Tunus'ta da öyle olmuştu. Duruma göre pozisyon alıyorlar .

İran faktörü nedir peki bu denklemde?

İran çok daha enteresan. Afganistan ve Irak işgalinde İran'ın söylemsel düzeyde kalan bir iki karşı çıkışından hariç bir çaba görmedik. Çünkü Afganistan'daki yapılar İran'ı da rahatsız ediyordu. Irak'ta daha sessiz kaldılar. Ama şimdi İran ile yakınlığı herkesçe bilinen Maliki, Irak'ın başında. Şu anda İran'ın Irak'taki etkinliği Amerika'dan daha çok. Bu ülkeler arasında kayıkçı kavgası var. Petrol faktörü var bir de. Basra Körfezi'ndeki her gerilim petrol fiyatlarını yükseltiyor. Petrol üreten ülkeler de bundan karlı çıkıyorlar. Türkiye malum petrol üreten ülke değil.

En son gelişmelerden haberdar olmak için whatsapp kanalımızı takip edin