Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Türkiye'nin olumlu imajı zarar görüyor

Ortadoğu Uzmanı Akademisyen Dr. Necmettin Acar Arap dünyasındaki farklı kesimlerde de tıpkı Türkiye'deki Arap karşıtlığı gibi, Türkiye karşıtlığına meyyal guruplar bulunmakta. Bu gelişmeler bir bakıma onların ekmeğine yağ sürüyor diye konuştu.
Türkiye'nin olumlu imajı zarar görüyor
01 Ekim 2023 00:00:00
Ortadoğu Uzmanı Akademisyen Dr. Necmettin Acar Arap dünyasındaki farklı kesimlerde de tıpkı Türkiye'deki Arap karşıtlığı gibi, Türkiye karşıtlığına meyyal guruplar bulunmakta. Bu gelişmeler bir bakıma onların ekmeğine yağ sürüyor diye konuştu.

Haber: Fatma Gülşen KOÇAK

Mardin Artuklu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakülte Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Necmettin Acar ile son zamanlarda artan Arap düşmanlığını ve Türk devletinin bölge ülkeleriyle olan ilişkilerindeki son durumu konuştuk.

Son zamanlarda bazı gruplar tarafından Suriyeli mültecilere ve Arap turistlere yönelik saldırılar Arap dünyasında nasıl yankı buluyor bu konular Arap medyasında nasıl işleniyor?

Türkiye 2000’li yılların başlarından itibaren takip ettiği politika sayesinde Arap dünyasında oldukça olumlu bir imaj edinmişti. Öyle ki Arap dünyasındaki değişim taleplerinde Türkiye rol model olarak kabul edilmişti. Bugün ülkemizde yaşananlar Türkiye’nin son yirmi yılda büyük emeklerle inşa ettiği bu olumlu imaja büyük zarar veriyor.

Arap dünyasındaki farklı kesimlerde de, tıpkı Türkiye’deki Arap karşıtlığı gibi, Türkiye karşıtlığına meyyal guruplar bulunmakta. Bu gelişmeler bir bakıma onların ekmeğine yağ sürüyor. Arap medyasında özellikle de sosyal medyada bu olay oldukça geniş bir şekilde yankılandı. Türkiye’ye yönelik boykot çağrıları, Türkiye’yi ziyaret etmek isteyenleri caydırmaya yönelik çağrılar ve bazı yatırımcıların Türkiye’ye yatırım yapmaktan vaz geçtiğine yönelik haberler medya aracılığıyla servis edildi.

arap_60485301d82e5cf309dd587282795a0e.jpg

İran ve İsrail rahatsız

Araplarla Türkler arasındaki ilişkilerin bozulması kimlerin daha çok işine yarıyor?

Orta Doğu bölgesi dinsel/mezhepsel/etnik/ideolojik açıdan parçalı bir yapı arz ediyor. Bölgenin teopolitik, jeopolitik ve jeoekonmik avantajları ise küresel aktörlerin bölgeye yönelik ilgisini besleyen önemli bir motivasyon kaynağıdır. Bölge uzun yıllardır bir taraftan bölge içindeki farklı kesimlerin yoğun rekabeti diğer taraftan bölge dışından bölgeye yönelik müdahaleci politikalar sebebiyle adeta bir savaş alanı haline gelmiş durumda. Bölgenin bu istikrarsız ve parçalı yapısı aynı zamanda dışarıdan bölgeye yönelik yeni müdahaleler için de bir gerekçe olarak da kullanılıyor. Dolayısıyla bölgenin parçalı yapısının devamı küresel güç rekabeti ve büyük güç statüsünü kazanmak/sürdürmek isteyen aktörler açısından oldukça önemli. Tüm enerjisini komşuları/rakipleri/düşmanları ile mücadeleye harcayan bölge ülkeleri hem ulusal kalkınma programları oluşturmakta hem de iyi işleyen politik bir düzen kurmakta zorlanıyorlar.

Özellikle Arap Baharı sürecinin başlarından itibaren bölgedeki demokratik dönüşümü destekleyen vizyonu ve son dönemde Arap devletleriyle geliştirdiği yakın ilişkiler Türkiye’nin bölge siyasetindeki etkisini artıran bir gelişmedir. Türkiye’nin böyle bir politika takip etmesi elbette ki İran’ı da İsrail’i de çok rahatsız edecektir.

arap1_7f72571605979c35cdc6efb23195a941.jpg

Araplar başka ülkelere yönelebilir

Mevcut saldırıların artması durumunda Türkiye’ye yerleşmiş Arapların batı ülkelerine gitmesi söz konusu olur mu?

Bugün ülkemizde yaşananlar 11 Eylül saldırıları sonrası Batı ülkelerinde yaşayan Arapların durumunu hatırlatıyor. Çok sayıda Arap uzun yıllardır iş, eğitim, politik baskı gibi farklı gerekçelerle başta ABD olmak üzere Batı ülkelerine yerleşmişti. Ancak 11 Eylül olayları sonrası Batı ülkelerinde Müslüman ve Araplara karşı gelişen olumsuz algı Arapların bu ülkelerdeki günlük yaşamlarında çok ciddi sorunlarla karşılaşmalarına yol açmıştı. Bu dönemde çoğu Arap Batı ülkelerinde maruz kaldıkları bu olumsuz durumdan kurtulmak için bu ülkeleri terk etmişlerdi.

Bugün ülkemizin bazı bölgelerinde Araplara karşı artan sert söylem ve bazı yanlış davranışların yaygınlaşması 11 Eylül saldırılarını takip eden dönemde olduğu gibi Arapların Türkiye yerine başka ülkelere eğitim, yatırım, ticaret gibi gerekçelerle yönelmesine yol açabilir.

Suudlarla ilişkilerin onarımı ekonomik fayda sağlayabilir?

Türkiye ve Suudi Arabistan ilişiklerinde son dönemdeki yakınlaşmaların ülkemiz açısından öneminden bahseder misiniz?

2010 yılında başlayan Arap Baharı süreci Türkiye ile Suudi Arabistan arasındaki ilişkileri oldukça olumsuz etkilemişti. 2018 yılında Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğunda işlenen Kaşıkçı cinayeti ilişkileri kopma noktasına getirdi. Bu dönemde başta siyasi ilişkiler olmak üzere ekonomik ve ticari anlamda iki ülke arasındaki münasebet en alt seviyeye geriledi.

Son dönemde Türkiye başta Suudi Arabistan olmak üzere Birleşik Arap emirlikleri, Mısır bibi ülkelerle ilişkilerini onarmak için önemli adımlar attı. Bu anlamda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Körfez turu bu ülkelerle ilişkilerin eski seviyesine ulaşması için oldukça önemli bir katkı sağlayacaktır.

Bizim Suudi Arabistan ile ilişkilerimizi onarmamız kısa vadede bize önemli ekonomik faydalar sağlayabilir. Bu anlamda Suudi fonlarının ülkemize yönelik yatırımlarının artacağını, daha çok Suudi turistin ülkemizi ziyaret edeceğini öngörebiliriz. Uzun vadede ise iki ülkenin işbirliği Türkiye açısından önemli bir endişe kaynağı olan Suriye ve Irak gibi istikrarsız ülkelerde yeniden istikrarın sağlanmasına katkı sağlayacaktır. Çünkü Irak ve Suriye’de yaşanan politik istikrarsızlık her iki ülke için de -aynı düzeyde olmasa da- önemli bir tehdit kaynağıdır.

Kuşak ve yol inisiyatifi

Çin'in 2013 yılında geliştirdiği Kuşak ve Yol İnisiyatifi'yle ortaya çıkan "ekonomik koridor" bölge ülkeleriyle Türkiye arasında ilişkileri nasıl etkileyecek. Türkiye nasıl bir strateji izlemeli?

Tarih boyunca küresel siyasetin en önemli gündem maddelerinden biri olan kritik su yolları ve geçiş güzergâhlarını Çin’in ilan ettiği “Kuşak ve Yol İnisiyatifi” ile birlikte yeniden önemli bir gündem maddesi haline gelmeye başladı. Kritik su yolları ve geçiş güzergâhlarının yeniden önemli hale gelmeye başladığı bir dönemde Türkiye, jeopolitik önemi sebebiyle kritik bir aktör olacaktır. Çünkü Türkiye küresel siyaset ve iktisadın ağırlık merkezi olan Asya-Pasifik bölgesi ile Batı arasındaki en güvenli geçiş güzergahında bulunuyor. Gerek Çin’in “Kuşak ve Yol İnisiyatifi” gerekse de Hindistan’ın “Hindistan-Orta Doğu-Avrupa Ekonomik Koridoru” projesinin en kritik jeopolitik hattı ya Türkiye üzerinden ya da Türkiye’nin mücavir coğrafyasından geçmekte. Dolayısıyla bölge ülkeleri söz konusu koridorlar üzerinden Batı’ya ulaşmak istiyorlarsa Türkiye ile ilişkilerini iyi tutmak zorundalar.

Bu süreçte Türkiye’nin sayılan ekonomik koridorlardan maksimum fayda sağlaması için bölgesel istikrara katkı sağlaması ve Irak ve Suriye’de bir an önce politik istikrarın sağlanmasını temin etmesi gerekiyor. Bu anlamda son dönemde Basra Körfezinden başlayarak Mersin limanına ulaşacak olan Kalkınma Yolu projesi büyük önem arz etmektedir. Bu proje Irak’ın siyasal istikrarına ve toprak bütünlüğüne büyük bir katkı sağlayarak Türkiye’nin güvenlik endişelerini hafifletebileceği gibi Türkiye’nin küresel ticaret ve enerjideki rolünü de artıracaktır.

İsrail yalnızlaşıyor

Türkiye’nin bölge ülkeleriyle yakınlaşmasından İsrail nasıl etkilenir? İsrail’in bu konudaki yeni stratejisi ne olur?

Son dönemde bölgede yaşanan bazı gelişmeler İsrail’in hem bölgesel hem de küresel düzlemde yalnızlaşmasına yol açıyor. Türkiye-Körfez ülkeleri, Türkiye-Mısır ilişkilerinin normalleşmesi, İran-Suudi uzlaşısı ve İran-Mısır normalleşmesi İsrail’in tüm rakiplerinin/düşmanlarının barıştığı bir siyasal atmosfere yol açıyor. İkinci olarak İsrail içerisinde yükselen aşırı sağcı rejimin attığı adımlar İsrail’in Batı ile ilişkilerine de zarar veriyor.

İsrail’in uzun yıllardır temel hedefi bölge ülkeleri arasındaki rekabeti ve düşmanlığı körükleyerek bölgede kendisine karşı oluşabilecek Arap-Müslüman bloğunu parçalı bir yapıda tutmaktır. Son dönemde yaşanan gelişmeler bölgedeki rekabet ve düşmanlıkların azalmasına işbirliği fırsatlarının gelişmesine yol açıyor. Bu da tabii İsrail’in çıkarına olan bir durum değil.

n-acar_7cfa04349daba512c9a6cf15bee0db57.jpg

Türkiye Mısır ilişkilerinde olumlu adımlar

Türkiye Mısır ilişkilerinde son durum nedir? İlişkilerin normalleşmesinin iki ülke açısından stratejik önemi nedir?

Türkiye ve Mısır Orta Doğu bölgesinin demografik, askeri, kültürel ve ekonomik açıdan iki önemli aktörüdür. 2013 yılında Mısır’da yaşanan askeri darbe ile ülkenin ilk seçilmiş Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin görevden uzaklaştırılması ve hapsedilmesi Türkiye tarafından sert tepkiyle karşılandı. Ülkede askeri darbe ile iktidara gelen Sisi yönetimi, Türkiye’nin hem askeri darbeye hem de Mısır’daki insan hakları ihlallerine yönelik tepkisini ülkesinin iç işlerine müdahale olarak yorumladığı için ilişkiler kopma noktası geldi.

Ancak son dönemde iki ülke arasındaki buzları eritmeye ve ilişkilerin seviyesini yeniden yükseltmeye yönelik bir çaba söz konusu. Uzun yıllar Maslahatgüzarlık seviyesinde bulunan ilişkililer geçtiğimiz aylarda yapılan karşılıklı atamalarla yeniden Büyükelçilik seviyesine çıkarılmış oldu. Uzun zamandır Devlet Başkanı Sisi’nin Türkiye ziyareti bekleniyor. Bu anlamda olumlu sinyaller var. Eğer bu ziyaret gerçekleşirse Sisi 1950’li yıllardan beri Türkiye’yi ziyaret eden ikinci Mısır Devlet Başkanı (ilki Hüsnü Mübarek’ti) olacak. Türkiye-Mısır ilişkilerinin normalleşmesi iki ülkenin Doğu Akdeniz’de birlikte hareket etmesini sağlayarak Türkiye’yi bölgedeki tecrit edilmiş pozisyondan kurtaracaktır. Bu işbirliği aynı zamanda Doğu Akdeniz enerji kaynaklarının Batıya taşınmasında önemli rol oynayacaktır.

Körfez ülkeleri Türkiye'ye önemli yatırımlar yapabilir

Körfez ülkelerinin yatırımlarını ülkemize yapması Türkiye ekonomisini nasıl etkiler? Cumhurbaşkanımıza Körfez ülkelerinin ilgisi nasıl?

Son yıllarda nispeten yüksek seyreden petrol fiyatları Körfez ülkelerinin elinde yüklü miktarda fon birikmesine yol açıyor. IMF’nin yaptığı gelecek projeksiyonuna göre Rusya-Ukrayna savaşıyla tırmanan enerji fiyatları 2026 yılına kadar Körfez ülkelerinin elinde fazladan 1,3 trilyon dolar fonun birikmesine yol açacak. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde Körfez ülkelerinin küresel ölçekteki en önemli yatırımcılardan biri olacağını söyleyebiliriz.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Körfez turu işte bu fonlardan maksimum ölçüde istifade etmeye yönelik bir girişimdi. Geleneksel olarak Avrupa ülkeleri Türkiye’ye yapılan yatırımlarda önemli bir pay sahibi. Ancak son birkaç yıldan beri Türkiye’ye bu ülkelerden gelen doğrudan yatırım miktarında ciddi bir azalmayla karşı karşıyayız. Dolayısıyla bu durum Türkiye’de ciddi bir yatırım ve finansman açığına yol açıyor. Son dönemde Körfez ülkeleri ile geliştirilen ikili ilişkiler eğer yatırım çekme konusunda başarılı olursa Türkiye’de oluşan bu yatırım ve finansman açığı sorunu çözülebilir.

Son olarak eklemek istediklerinizi alabilir miyiz?

Teşekkür ediyorum.


En son gelişmelerden haberdar olmak için whatsapp kanalımızı takip edin