Türkiye’deki işsizliğin temel nedeni: Çalışma saatleri yüksek; çalışan mutsuz
SÖYLEŞİ: ÖZLEM DOĞAN
Kur krizi, Dolar atışı, konkordato, finansal saldırı son yıllarda sıkça duyduğumuz ekonomik sorunlardan birkaçı. Özellikle ABD-Türkiye arasında yaşanan gerilim sırasında Trump’ın ekonomimize yönelik tehditlerine rağmen Türkiye dik durarak sorunlara boyun eğmedi. İşsizlik rakamları, enflasyon, zamlar ve uzun süre gündemde kalan patates soğan fiyatlarıyla siyanürle intihar vakalarının siyasi bir kullanım malzemesine dönüşmesi de ekonomiyi sadece vatandaşın cebinin değil, sosyal medyanın da bir numaralı gündem malzemesi haline getirdi. ‘İstihdamı Paylaşmak’ adlı kitabında işsizliğin nedenleri ve çözümünü ele alan SETA Araştırmacısı, Ekonomist Doç. Dr. Mevlüt Tatlıyer’le Türkiye ekonomisini ve istihdam sorunlarını konuştuk.
Başka bir ülkenin ekonomisi yerle bir olurdu
Birçok kriz, darbe teşebbüsü ve finansal operasyona maruz kalan Türkiye’nin yaşadıkları başka bir ülkenin başına gelseydi ekonomisi nasıl etkilenirdi?
Aslında yaşadığımız kriz süreçleri ekonomimizin ne kadar dayanıklı olduğunu gösterdi. Böyle bir ekonomi dünyada çok az ülkeye nasip olabilir. Bırakın iyi bir ekonomik performans sergilemeyi, Türkiye’nin yaşadıkları başka birçok ülkenin ekonomisini yerle bir ederdi. Türkiye birçok finansal saldırı ile karşı karşıya kaldı. 2018 Ağustosunda kur krizine girdi ve TL Dolar karşısında yüzde 60’a varan ölçüde değer yitirdi.
Türkiye küresel kuruluşları sürekli şaşırtıyor
Başta Trump’ın tehditleri olmak üzere bu acımasız ekonomik düzende Türkiye ekonomisi ne şekilde ayakta kaldı?
Dünyada her ekonominin zayıf tarafları var, Türkiye ekonomisinin de zayıf tarafları var fakat bütün bunlar ekonomimizin dayanıksız veya zayıf bir yapıya sahip olduğunu ifade etmez. Tam tersi Türkiye ekonomisinin genel olarak sağlıklı, sağlam ve enerjik bir yapıya sahip olduğunu gösterir. Türkiye ekonomisine dönük olarak IMF, OECD gibi kuruluşların büyüme tahminleri -2.5 civarında idi. Şu anda tahminlerini 0 düzeyine hatta +0.2,0.5 düzeyine çıkarttılar ve bu manada gerçekten şaşkınlar. Her seferinde Türkiye bu küresel kuruluşları ciddi şekilde şaşırtmayı başarıyor.
En önemli problemimiz işsizlik
Ekonomik olarak şu an en büyük sıkıntımız nedir?
Türkiye'nin önemli problemlerden birisi işsizlik. Bu yıl işsizlik oranında yüzde 14 düzeyine kadar bir yükseliş yaşadık. İlerleyen yıllarda yani bir yıl içerisinde tekrardan yüzde 10 civarına kadar düşeceğini umuyorum. Türkiye ekonomisi kur krizinin yaralarını önemli oranda sardı ama ne yazık ki işsizlik istediğimiz oranlara düşmedi. Bu da normal bir durum çünkü kur krizinin etkileri ortadan kalktıktan 1-2 yıl sonra ancak işsizlik oranında ciddi bir düşüş gerçekleşebilir. Biz de şu an 2020 içerisindeyiz. 2021 sonu, 2022 başı gibi işsizlik oranının uzun vadeli seyrine geri döneceğini düşünüyorum.
5 kişinin işini 3 kişi yapıyor
Bir yanda diplomalı işsizler, diğer yanda iş beğenmeyenler ya da çok sık iş değiştirenler… Tüm bunların yanında da uzun iş saatleri... Peki çalışanların sorunları istihdam piyasasını ne derece etkiliyor?
Türkiye'de aşırı çalışma saatleri çok yaygın ve işsizlik oranı da bu yüzden yüksek. Türkiye'de yüksek işsizlik probleminin altında yatan temel sebep aşırı çalışma saatleridir. Türkiye, dünyadaki diğer ülkelere göre çalışmanın en yoğun olduğu ülkeler arasında üst sıralarda yer alıyor. Türkiye'de 5 kişinin yapması gereken işi 3 kişi yapıyor. Bu sürelerle işsizlikle başa çıkılamaz çünkü Türkiye’de çalışanlar mutsuz. Ülke olarak daha mutlu olmak, iş-yaşam dengesini kurabilmek ve daha verimli olabilmek için çalışma şartlarının iyileştirilmesi gerekiyor.
Ciddi oranda zenginleştik
Türkiye ekonomisinin son yirmi yılını ele alırsak ortaya nasıl bir tablo çıkıyor?
Ülke ekonomileri zaman içerisinde yapı değiştiriyorlar. Bugün istediğimiz noktada olmasak da orta üst gelire sahip bir ülkeyiz. Türkiye 1950'lerden bu yana çok mesafe kat etti ve ciddi oranda zenginleşti. Son 20 yıl içinde Türkiye'de refah seviyesi ciddi ölçüde arttı. Ülkelerde refah düzeyi ve zenginlik arttıkça insanlar daha konforlu, daha statülü bir hayata alışıyor. Bu nedenden ötürü de istihdam piyasası giderek artan oranda ikili bir yapı arz etmeye başlıyor.
Bu ikili yapı hangi işleri kapsıyor ve istihdam konusunda çalışan seçimine nasıl yansıyor?
Birincil istihdam piyasasında konforlu, statülü, görece vasıf düzeyi yüksek beyaz yakalı işler yer alıyor. İkincil istihdam piyasasına ise konforsuz, statüsüz, güvence düzeyi görece düşük mavi yakalı işler diyebiliriz. İkincil istihdam piyasasında genelde devreye göçmenler giriyor. Örneğin İngiltere’de, Amerika'da taksi şoförlerinin yüzde 80’i göçmenken yine zengin Arap ülkelerinin nüfusunun yüzde 90’ını göçmenler oluşturuyor.
Mülteciler beğenmediğimiz işleri yapıyor
Özellikle Suriye’den gelen mültecilere yönelik ‘geldiler, işimizi elimizden aldılar’ suçlamasını duyuyoruz. Bu bağlamda mülteciler ekonomiye nasıl etki ediyor?
Literatüre ve dünyada yaşanan örneklere baktığımızda bu iddianın temelsiz olduğunu görüyoruz çünkü göçmenler ihtiyaca cevap veriyor. Hangi işler yapılmıyor ve tercih edilmiyorsa oradaki açığı kapatıyorlar. 2010’lu yıllardan itibaren kaportacı ustalar artık çalıştıracak çırak ve kalfa bulamamaya başladı. Şu an sanayilerde Suriyeli gençlerin çalıştığını ve bu açığı kapattığını görüyoruz. Eğer bu gençler olmasaydı bu işleri Türkler yine yapmayacaktı. Göçmenler yerli nüfusta işsizlik oranını artırmıyor.
Geçtiğimiz günlerde ünlü bir iş adamı ‘bundan daha büyük kriz yaşamadık’ açıklamasında bulundu. Siz bu söyleme katılıyor musunuz?
Kimi şirketler, kimi sektörler kendilerini sıkıntı içerisinde bulabilirler. Bu yaşadıkları ekonomik sıkıntı genel bir ekonomik krizin sonucunda da, özel bir sıkıntı nedeniyle de ortaya çıkabilir. Bu noktada tekstil sektöründeki bir şirketin kötü durumda olması, genel olarak ekonominin kötü durumda olduğu anlamına gelmez. Zevk ve tercihlerde değişimler yaşanabilir. Mesela hizmetler sektörüne baktığımızda; İstanbul'da Balat'ın ciddi şekilde popüler hale gelmeye başladığını, At Pazarı’nda ise talebin düştüğünü görüyoruz. Daha sonra tam tersi bir durum yaşanabilir. Bu ekonominin değil, tüketici zevk ve talebinin değiştiğini gösterir.
İntiharları siyasi çıkarlarına alet ettiler
Patates soğan krizinden sonra da ardı ardına yaşanan siyanürle intihar vakalarını da ekonomiye bağlayanlar oldu. Şimdi neden bu hadiseler yaşanmıyor? Altında başka şeyler mi yatıyor?
Gerek patates soğan fiyatları gerekse siyanürle intihar vakaları hızlı bir şekilde hayatımıza giriyor ve yine bizi hızlı bir şekilde yönetmeye çalışıyor. Aynı hızda da bir başka konuya geçiyoruz. Bu, toplumsal olarak bize çok ciddi zarar verme potansiyeline sahip bir durum. Geçen sene patates soğan fiyatlarında ciddi bir artış yaşandı. Bunun çeşitli sebepleri olabilir fakat her anlamda devleti dövme ve sopalama aracına dönüştürdüler. Sonrasında genelde psikolojik sorunlardan kaynaklanan intihar vakalarını da siyasi çıkarlara alet ettiler. Bu gayriahlaki bir davranıştır. Oysa siyanür vakalarında mevzunun açlık olmadığı net şekilde ortadaydı.
MEVLÜT TATLIYER KİMDİR?-----------------------------------------------------------
Mevlüt Tatlıyer, 2007 yılında İTÜ İşletme Mühendisliği bölümünden mezun oldu. Yüksek lisansını İstanbul Bilgi Üniversitesi Finansal Ekonomi bölümünde, doktorasını ise İstanbul Üniversitesi İktisat bölümünde tamamladı. SETA Ekonomi Araştırmacısı Tatlıyer, İstanbul Medipol Üniversitesi Ekonomi ve Finans bölümünde öğretim üyesi olarak çalışmaktadır. İlgi alanları arasında makro iktisat ve uluslararası politik iktisat bulunan Tatlıyer’in çeşitli uluslararası dergilerde yayınları bulunmaktadır. Tatlıyer’in ayrıca ‘İktisadi Düşüncenin Evrimi’ ve İktisat Politikası ve ‘İstihdamı Paylaşmak İşsizliğin Nedenleri ve Çözümü’ isimli iki kitabı vardır.
"Üye/Üyeler suç teşkil edecek, yasal açıdan takip gerektirecek, yasaların ya da uluslararası anlaşmaların ihlali sonucunu doğuran ya da böyle durumları teşvik eden, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik ya da ahlaka aykırı, toplumca genel kabul görmüş kurallara aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde hiçbir İçeriği bu web sitesinin hiçbir sayfasında ya da subdomain olarak oluşturulan diğer sayfalarında paylaşamaz. Bu tür içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk münhasıran, içeriği gönderen Üye/Üyeler'e aittir. MİLAT GAZETESİ, Üye/Üyeler tarafından paylaşılan içerikler arasından uygun görmediklerini herhangi bir gerekçe belirtmeksizin kendi web sayfalarında yayınlamama veya yayından kaldırma hakkına sahiptir. Milat Gazetesi, başta yukarıda sayılan hususlar olmak üzere emredici kanun hükümlerine aykırılık gerekçesi ile her türlü adli makam tarafından başlatılan soruşturma kapsamında kendisinden Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 332.maddesi doğrultusunda istenilen Üye/Üyeler'e ait kişisel bilgileri paylaşabileceğini beyan eder. "
Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.