Türkiye'de ilk kez 'Sevgi kontrolü' konferansı verildi
Koronavirüs tedbirleri kapsamında online olarak düzenlenen Analiz uzmanı Taner Akkuş imzalı ve Uzman Klinik Psikolog Bahriye Kaman destekli program, Türkiye Büyük Millet Meclisi TBMM TV Haber Spikeri Handan Musaoğlu moderatörlüğü ile Medipol Üniversitesi Sağlık Yönetimi Bölüm Başkanı Prof.Dr. Yeter Demir Uslu, Av. Özlem Ege, Av. Gürkan İnanlı’nın desteği ile Ünlü sanatçılar Murat Kurşun, Çilem Duman ve Aynur Güneş ile Adli Tıp Gözlemcisi Antropolog Saliha Eylül Özdemir ve Ahde Vefa Platformu Başkanı Nuran Kırlak’ın katılımı ile gerçekleşti.
‘Sevgi kontrolü’ terapileri ile kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetlerini azaltabiliriz!
Ölçüsü ayarlanamadığı için kontrolden çıkan bir sevgi, seven kişiyi her zaman kötülüğe teşvik eder diyen Analiz uzmanı Taner Akkuş, sözlerine şöyle açıklık getirdi: ”Kontrolsüz sevgi besleyen kadın ya da erkeğin duyguları, kıskançlık dürtüsü ile sahiplenme duygusu üzerinden kaybetme korkusu taşıyarak, öfke ile şiddete dönüşmektedir. Tedavi edilmeyen psikolojik etkenler de zamanla saplantı halini alarak sevdiğini zanneden kişiyi, suça meyil davranışlara götürür” vurgusunda bulundu.
Akkuş: “Orantısız sevgide beklediği karşılığı alamayınca da, tepkisizlik karşısında bu defa kendisini değersiz hisseder. Böylece sevgide aidiyet duygusu yerine sahiplenme duygusu taşırlar. Neticede kaybetme korkusuyla yaşar ve bu korku ile gösterilen ölçüsüz sevgi de kötülük adına her türlü tehlikeli eylemi yaptırır” bilgisini verdi.
“Dinimizde bile aşırılıktan kaçınılması gerektiği vurgulanmış ki, bireysel sevgide de aşırılığın sakıncalı ve tehlikeli olduğunu istatistiki verilerde görebiliyoruz.” diyen Analiz uzmanı Taner Akkuş, birbirimizi anlık ruh halimize göre ölümüne ve radikal sevmek yerine, tadında ve bir ömür sevmek hayatı daha değerli hale getirir. Bu vesile ile ‘Sevgi kontrolü’ ile kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetlerini azaltabiliriz.” diyerek sözlerini tamamladı.
‘Sevgi kontrolü terapisi’ nasıl verilir?
Klinik Psikolog Bahriye Kaman:“Ait olmak ve sahip olmak arasında büyük fark vardır. Aidiyet bütüne hizmet ederken, sahip olmak kendisine itaat edilmesini bekler. Karşısındakinin duygusuna da sahip olmayı ister ve bekler. Karşı tarafın duygusuna sahip olamamak, öfke üzerinden şiddete ve suça meyile neden olmaktadır.” dedi.
“Yeryüzünde yedi çeşit duygu vardır ki, bu duygular uzmanlarca ortak akıl üzere kabul edilmekte.” diyen Kaman, sözlerine şöyle açıklık getirdi: “Yedi duygu içinde bulunan sevgi duygusu, huzurlu ve mutlu bir hayata götüren en önemli duygudur. Kimi zaman hayatımızdaki anlam taşıyan değerlerin nedenini sevdiğimize atfederiz. Sevgi duygusunu sevdiğine yükleyen kişi, onu kaybetme ihtimali olduğunda endişe ile korkuya kapılır. Korku da zamanla öfkeyi tetikleyerek şiddeti doğurur. Burada asıl problem sevgiye yatırılan enerjiyi bir kişiye yüklemek, patlamaya hazır bir volkan misali tehlikeli sonuç doğurabilir.” vurgusunda bulundu.
Kaman: “Peygamber efendimiz ile Hz. Ali arasında geçen bir konuşmada;’Allah’ı aklımızla, peygamberi kalbimizle, eşimi nefsimizle, çocuklarımı da şefkatimizle severiz.’ derlerken, sanki günümüz sorunlarına ışık tutmuşlardır. Bu anlamlı sohbet içinde geçen öğreti, sevginin katmanları ile ölçüsü aktarılarak metotsal bir uygulama olarak bizlere iletilmiştir.” bilgisini verdi.
“Dolayısı ile hayatı güzel kılan sevgiyi, farklı alanlara dağıtmak ve pay etmeliyiz.” diyen Kaman sözlerini şöyle sürdürdü: “İnsan aklıyla yaratıcıyı severken, enerjinin bir kısmını bu alana yatırır. Çocukları, garipleri ve doğadaki sevecen varlıkları şefkatle severken enerjisini pay eder. Eşini nefsiyle seven insan, yine enerjiyi paylaşmaya aday olur. Kaybetme duygusu böylece bölünmüş ve gücünü de artık dağıtmıştır. Neticede gücü dağılan ölçülü sevgi, kaybetme duygusuna karşın tutunacağı başka dalları oluşturur. Sevgiyi orantılı bir şekilde dağıtan kişi için artık aşırılık yoktur.” dedi.
Psikoloji bilimi ülkemize henüz giriş yapmasına rağmen
hızla gelişmekte ve yoğun ilgi görmekte diyen Kaman:”Gözlemlediğimiz bazı
kesimler ise psikolojik sorunlarına danışmanlık hizmeti ile destek almak
yerine, reyting amaçlı yayın yapan ve karmaşık ilişkilerle senarize edilmiş
kast programlara bel bağlamaktadır!.. Oysa ki Psikolojinin tüm çözümleri,
toplumsal değil tamamen bireyseldir. Bu nedenle tavsiyemiz şudur ki;
içindeki şiddet eğilimine engel olamayanlar gönül rahatlığıyla kendini
ülkemizin tecrübeli psikologlarına emanet edebilir. Meslektaşlarımızın da
şiddet eğilimine yönelik iyileştirme maksadıyla ve samimiyetle mücadele
verdiklerinden hiç şüphem yoktur” diyerek sözlerini tamamladı.
Kontrolsüz ve orantısız bir sevgi karşısında yasal
haklarımız nelerdir?
Programın Hukukçu konuşmacısı Av. Özlem Ege:”Türkiye'de
kadına şiddet artık apayrı bir boyuta ulaşmış ve devlet müdahalesinin çok
sert ve etkili bir biçimde yansıtılmasının zorunlu olduğu bir boyuta
gelmiştir. Ülkemizde her yıl kadın erkek farketmeksizin mağdur olan insanlar
varken, her şeyin dozajında olmasının insan doğasına en yararlı şey olması
gerektiğini hukukçu olarak savunmaktayım. Sevgi duygusunu kontrol edilebilir
hale getirebilirsek eğer, iç karartıcı tüm şiddet eğilimlerinin
azalacağını düşünmekteyim. Sevginin kontrol edilebilir bir duygu olduğunu
ve kontrol edilemezse eğer orantısız bir şekilde ruhsal ve fiziksel
tahribatlara yol açacağının örneklerini müvekkillerimde gördüm.” dedi.
“Ülkemizin yaşadığı en trajik vakaların, aslında sadece
bir kaç dakika bile sürmeyen haber kesitlerinden oluşmadığı, avukatlar veya
yargı mensupları olarak önümüze gelen dosyalardaki vakaların içler acısı
durumda olduğunu sizlere üzülerek aktarmak isterim.” diyen Ege, sözlerine
şöyle açıklık getirdi:”Adalet Bakanlığı verilerine göre, kolluk
kuvvetlerinin aldığı ve mahkemeler tarafından onaylanan karar sayısı 2013’te
60 bin civarındayken 2017’de 100 bine yaklaştı. Bu durumda son 5 yılda acil
durum kapsamında koruma kararı sayısında yüzde 70’e yakın bir artış
olduğunun göstergesidir. 2020 yılında toplanan verilerinde 2017 yılını ikiye
katlaması öngörülüyor ki, 2012'den bu yana geçen sürede korunma talebinde
bulunan kadınların sayısı beş kat arttı” bilgisini verdi.
“Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile
Hacettepe Üniversitesi‘nin birlikte yürüttüğü, 2014'te yayımlanan
‘Türkiye’de Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırması’ da ağır derecede
şiddete maruz kalan kadınların durumunu ortaya koyar niteliktedir.”
diyen Ege, sözlerini şöyle sürdürdü:”Şiddete uğrayan ya da tehdit
altındaki kadın doğrudan polis, jandarma gibi kolluk kuvvetlerine
başvurabilir, kolluk kuvvetleri de 6284 sayılı Kanun kapsamında, koruma talep eden
kişinin gördüğü şiddet sonucu hayati tehlikesi bulunduğuna hükmeder ise
aile mahkemeleri tarafından onaylanmak koşuluyla, koruma kararı çıkartabilir.
Ancak nüfusu 100 bini geçmeyen ilçelerde aile mahkemesi bulunmaması halinde
asliye hukuk mahkemeleri aile mahkemesi sıfatıyla faaliyet gösterebiliyor”
vurgusunu yaptı.
“Tüm bu verilerden yola çıkarak, toplumsal fayda
sağlayacağına tüm kalbimle inandığım bu anlamlı projenin mimarları;
Akademisyen Prof.Dr. Yeter Demir Uslu, Psikolog Bahriye Kaman ile Analist Taner
Akkuş’un söylediği gibi aşırı sevginin kontrolsüzlüğü gerçekten de
zararlıdır!” diyen Ege:”Şiddeti uygulayan kişilerin bir çoğunun ortak
özelliği, sahiplenme isteği ile kaybetme korkusu taşımasıdır. Mesleki
yaşantımdan bir örnek daha verecek olursam; Adli yardıma başvuran ve şiddet
mağduru kadınlara destek amacıyla adli kurum içerisinde avukatlık yapan bir
hukukçu olarak, eğitimli bir müvekkilim ile eşi arasında kontrolsüz sevgi
nedeniyle sahiplenme duygusu üzerinden tahakküm isteği ile çok severek
yapmış oldukları evlilikleri, maalesef müvekkilime sürekli şiddet
uygulaması nedeniyle birkaç kez ‘yoğun bakıma alınmıştı. Tüm bu
yaşananlara rağmen yine de erkeğin, eşimi çok seviyorum ve kesinlikle
ayrılmak istemiyorum ki bunun için de her şeyi göze alırım!’ diyerek tehdit
etmesi, konumuzun önemini gözler önüne sergilemektedir” diyerek sözlerini
tamamladı.
"Üye/Üyeler suç teşkil edecek, yasal açıdan takip gerektirecek, yasaların ya da uluslararası anlaşmaların ihlali sonucunu doğuran ya da böyle durumları teşvik eden, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik ya da ahlaka aykırı, toplumca genel kabul görmüş kurallara aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde hiçbir İçeriği bu web sitesinin hiçbir sayfasında ya da subdomain olarak oluşturulan diğer sayfalarında paylaşamaz. Bu tür içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk münhasıran, içeriği gönderen Üye/Üyeler'e aittir. MİLAT GAZETESİ, Üye/Üyeler tarafından paylaşılan içerikler arasından uygun görmediklerini herhangi bir gerekçe belirtmeksizin kendi web sayfalarında yayınlamama veya yayından kaldırma hakkına sahiptir. Milat Gazetesi, başta yukarıda sayılan hususlar olmak üzere emredici kanun hükümlerine aykırılık gerekçesi ile her türlü adli makam tarafından başlatılan soruşturma kapsamında kendisinden Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 332.maddesi doğrultusunda istenilen Üye/Üyeler'e ait kişisel bilgileri paylaşabileceğini beyan eder. "
Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.