Türkiye sınırında terör ordusu yetiştiriyorlar
ÖZLEM DOĞAN
ABD’nin Türkiye’ye yönelik aylarca sürdürdüğü ekonomik saldırı, Rahip Brunson’ın tutukluluk süreci ve serbest bırakılması, Suriye iç savaşının etkileri ve terörle mücadele gündemden birkaç satırbaşı. Bu olaylara son dönemin en çok konuşulan hadisesi Cemal Kaşıkçı cinayeti de eklendi. Ülke gündemini belirleyen tüm unsurları Emekli Albay İbrahim Keleş’le konuştuk.
ABD Suriye’de terör ordusu yetiştiriyor
TSK, geçtiğimiz günlerde Fırat’ın doğusundaki hedefleri obüslerle vurdu. Türkiye’nin önüne geçmek istediği terör yapılanmasının şu an ki durumu nedir?
Türkiye Güneydoğu’da; sınırın hemen kenarında terör yapılanmasına elbette müsaade etmez. ABD, PYD’ye yaptığı silah yardımlarıyla, verdiği eğitimlerle bölgede ciddi bir terör ordusu oluşturuyor. PKK/PYD o bölgeye yerleşmeye başladı. Rakka-Deyrizor bölgesine inerek kendisi için maddi getiri sağlayacak petrol kuyularına ulaştı. Terör örgütünün şimdi önü alınmazsa bir devlet yapılanmasına giderek kökleşmeye başlayacaklar. Bu durum Türkiye için olduğu kadar bölge için de büyük bir tehdit.
Bu tehdit durdurulamazsa bölgede ileri vadede ne tür sorunlar yaşanabilir?
Suriye’de bir terör devleti yapılanması başladığı zaman Kuzey Irak’ta da devamı gelir ve büyük Kürdistan haritasının gerçekleşmesine şahit oluruz. Tabi hadise bununla sınırlı değil. Büyük Ermenistan ve Arz-ı Mevud’un haritaları Türkiye’nin şehirlerini de içine alan bir coğrafyayı kaplıyor. Bunlar da gerçekleştirilmek üzere harekete geçilmiş olacaktır.
Fırat’ın batısında başardık, sıra doğusunda
PYD/PKK’nın an itibarıyla Suriye toprakları üzerindeki etkinliği nedir?
Terör örgütü PYD/PKK’nin etki alanı Suriye’nin toprak bütünlüğü içerisinde yüzde 30’u geçti ve bu çok ciddi bir rakam. Şu an anayasa çalışması yapıyor ve devletleşmeye gidiyor. Bunun önüne geçmemiz şart. Fırat’ın batısında bunu başardık; terör koridorunu kapattık. Şimdi Fırat’ın doğusunda da başarmamız gerekiyor.
TSK’nın bu anlamda hazırlıkları sürüyor mu?
Zaten Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekâtları döneminde mart ve nisan ayında sevkiyat yapıldı. Harekât planları yapılmıştır. İstihbarat çalışmaları yürütülüyordur. Bu harekât tüm sınır hattı boyunca da olabilir, tespit edilen merkezler de kontrol altına alınabilir.
Terörün aslı ABD, maşası PKK
Bölgede yer alan Rusya ve ABD’nin Fırat’ın doğusuyla ilgili tutumlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Rusya artık Fırat’ın doğusuna karışmıyor, ilgi alanının dışında. Orada muhatabımız ABD, Fransa, İran. Fakat ABD 22 üsle bölgede daha etkin. Bu nedenle bizim karşılaşacağımız PKK ise de asıl muhatabımız onları palazlandıran ABD ve onlara para desteği sağlayan diğer ülkelerdir. Sahada ABD ile savaşacağımız düşünülemez zira ABD askerlerinin sayısı az. Biz yine PKK’lılarla mücadele edeceğiz.
AB ülkeleri Suriye’deki bu mücadeleye karşı nasıl bir politika izliyor?
AB ülkeleri daima ‘bekle gör politikası’ izler. Kendileri ile ilgili bir menfaat söz konusu olunca devreye girerler. Bununla birlikte İstanbul’da gerçekleşen ve Türkiye’nin ev sahipliği yaptığı, Almanya, Rusya ve Fransa’nın katıldığı dörtlü zirveyi hafife almamak lazım. Avrupa’nın, Türkiye’nin savunduğu tezleri destekler mahiyetteki açıklamaları Türkiye’nin elini kuvvetlendirdi.
PKK dikkati Türkiye içine çekmeye çalışıyor
Mardin, Malatya ve Diyarbakır’da ele geçirilen bombalar PKK’nın köşeye sıkıştığı anlamına mı geliyor? PKK ne yapmak istiyor?
PKK attığı adımlarla güç bölünmesi sağlamaya çalışıyor. Dikkatleri Fırat’ın doğusundan Türkiye’nin içine çekmek için uğraşıyor. Kısa süre önce yakalanan bombalı araçların amacı budur. Sınır hattı boyunca yer alan askeri birliklerimizi de durdurmaya çalışacaklardır. Oysa TSK’nın elindeki ihalar vasıtasıyla tüm hareketleri izlenen sabotaj timlerine göz açtırılmıyor.
İran’a ambargo uygulayacak ülkeler arsında Türkiye yok. Hem ambargoyu hem de iki ülke arasındaki ilişkileri nasıl yorumluyorsunuz?
Bölgedeki güçlü devletlerden biri olan İran’a yönelik ambargoyu bu bölgede hafifletecek yegâne ülke Türkiye. O yüzden İran Türkiye aleyhine bir adım atamaz. Nükleer güç yüzünden İran’a ambargo kararı veriliyor. Oysa bulunduğumuz coğrafyada en büyük nükleer güç İsrail’de. Bu ülke için hak olan neden diğer ülkeye yasak oluyor? İsrail’in de bir yaptırıma maruz kalması lazım.
İsrail, karşısında rakip güç istemiyor
Suriye’nin ve genel olarak Ortadoğu’nun içinde bulunduğu durumu da göz önüne alırsak böyle bir yaptırım mümkün mü?
İsrail Suriye’nin şu an ki yaşadığı çatışmanın bitmemesinin tek nedenidir. Çünkü kendisine rakip olup güç olarak karşısına çıkabilecek hiçbir ülkeyi istemiyor. Irak’ın başına gelenlerin sebebi buydu. Suriye parçalanıyor. Irak üçe bölündü. Mısır’ın başına bir diktatör geldi. Ürdün parayla ayakta duruyor. İsrail için tehlike sayılan ülkelerin başı bir şekilde derde sokuluyor. Türkiye de başta 15 Temmuz olmak üzere büyük badireler atlattı.
O halde bölgedeki tüm karışıklığın sebebi İsrail diyebiliriz, öyle değil mi?
Bölgedeki çatışmaların ana kaynağı olan İsrail’in adının hiçbir şekilde geçmesine gerek yok. İsrail’in vekâlet verdiği ABD zaten gereğini yapıyor. ABD iplerini İsrail’e kaptırmış durumda. Tüm gelişmeler İsrail’le doğrudan bağlantılı ve menfaatleri doğrultusunda gerçekleşiyor.
Cemal Kaşıkçı cinayetinin arkasında ABD var
Her konuda İsrail ve ABD ile anlaşan ve onların istekleri konusunda adım atan Suudi Arabistan yönetiminin Cemal Kaşıkçı cinayetini tek başına işlediğini düşünüyor musunuz?
Cemal Kaşıkçı kendisi için güvenli olacak bir yerde katledildi. Bu vahim bir durum. Devletler hukukunda böyle bir şey asla kabul edilemez. Suudi Arabistan bunu tek başına düzenleyecek kadar akıl sahibi değil. Bu işin arkasında kraliyeti ayakta tutan ABD var.
Tek hedef Kaşıkçı’nın ortadan kaldırılması mıydı?
Hedef sadece Cemal Kaşıkçı değildi. Türkiye’de güvenlik zafiyeti varmış gibi bir görüntü vermek istediler. Hem kendilerine muhalif bir gazeteciyi ortadan kaldırmış olacaklardı hem de her ne kadar konsoloslukların statüsü varsa da cinayeti Türkiye’nin sırtına yükleyeceklerdi.
Harem-i Şerif zalim bir ailenin işgali altında
Fakat sonuç istedikleri gibi olmadı...
Planları tutmadı. Türkiye’yi Suriye konumuna düşürmek isterlerken kendileri bu duruma düştüler. Artık kim Suudi Arabistan büyükelçiliğine ya da Arabistan sınırları içerisine endişe etmeden girilebilir? Suudi Arabistan tehlikeli insanlar tarafından yönetiliyor. Harem-i Şerif bu zalim aile tarafından işgal altında.
İşbirliği yaptığı ülkeler bir gün Suudi Arabistan’ı da bölmeye çalışacaklar mı sizce?
Suudi Arabistan bu attığı adımların kendisine döneceğini göremiyor. Büyük Ortadoğu Planı içinde Suudi Arabistan’ı dörde bölen bir harita yer alıyor. Buna rağmen kendilerini parçalayacak olanlarla birlikte hareket ediyorlar.
Türkiye onların diktiği elbiseden kurtuldu
Türkiye’ye kurulan bunca tuzağın ve ekonomik saldırıların altında yatan sebep nedir?
Kurulduğundan beri Türkiye’yi ne diklenecek kadar güçlü ne de bir lokmada yutulacak kadar zayıf bir elbiseye mahkûm ettiler. Ne zaman onların diktiği elbiseden çıkmaya çalıştıysak darbelerle, ekonomik saldırılarla diz çöktürmeye çalıştılar. Ayağa kalkmaya çalıştığımız an da başımıza vurdular. Bölgede güçlü bir Türkiye amaçlarına uymuyor. Çünkü bu coğrafyada güçlü olan çok şey alır, zayıf olan çok şey kaybeder. Biz son 16 yıllık dönemde ayağa kalkmaya çalışıyoruz.
Başta Filistin olmak üzere mazlum coğrafyalarda Türkiye ve Erdoğan’a gösterilen sevginin de bu saldırılara etkisi var sanırım?
Türkiye’nin nüfuz alanı sınırlarıyla sınırlı değil. Kıtaları aşan bir etki alanımız var. Biz güçlendikçe gelişmemizi engellemeye çalışıyorlar. Bu bağlamda başka bir ülkenin kaldıramayacağı yoğunluktaki gündemler bizde olağan bir hal aldı.
Kabiliyetimizi ortaya koyduk
Eski Türkiye ile yeni Türkiye arasındaki en büyük farkı hangi noktada görüyorsunuz?
Eskiden kaale alıp fikrimizi soran olmazdı. ‘Biz yapalım Türkiye zaten itiraz etmez, uyar’ diye düşünüyorlardı. Şimdi hiçbir şey eskisi gibi değil. ABD, Suriye yahut bölgedeki hareketlerde bizi ciddiye almıyordu. Ekonomimizdeki gelişmeler, dünya üzerindeki nüfuzumuzun artışı, yerli ve milli silah üretimi yapmaya başlamamızla birlikte bölgedeki kabiliyetimizi ortaya koymuş olduk. Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekâtını ABD’ye rağmen yaptık. Bizi geçmişte muhatap almayan ülkeler artık bizimle birlikte hareket etme noktasındalar.
İBRAHİM KELEŞ KİMDİR?
1963 doğumlu İbrahim Keleş, İstanbul’da üniversite eğitimini tamamladıktan sonra Silahlı Kuvvetlerde ve Askeri Liselerde Öğretmenlik yaptı. Yüzbaşı rütbesindeyken 28 Şubat döneminde TSK’dan ihraç edilen mağdurlardan biri oldu. Daha sonra medya ile ilgilenen Keleş, ulusal bir gazetede 12 yıl haber müdürlüğü, arşiv dokümantasyon merkezi müdürlüğü görevlerinde bulundu. 2011 yılında tekrar çıkarılan bir kanunla Silahlı Kuvvetlere geri dönen Keleş, emekli albay statüsünde farklı alanlarda çalışmaya devam ediyor.
"Üye/Üyeler suç teşkil edecek, yasal açıdan takip gerektirecek, yasaların ya da uluslararası anlaşmaların ihlali sonucunu doğuran ya da böyle durumları teşvik eden, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik ya da ahlaka aykırı, toplumca genel kabul görmüş kurallara aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde hiçbir İçeriği bu web sitesinin hiçbir sayfasında ya da subdomain olarak oluşturulan diğer sayfalarında paylaşamaz. Bu tür içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk münhasıran, içeriği gönderen Üye/Üyeler'e aittir. MİLAT GAZETESİ, Üye/Üyeler tarafından paylaşılan içerikler arasından uygun görmediklerini herhangi bir gerekçe belirtmeksizin kendi web sayfalarında yayınlamama veya yayından kaldırma hakkına sahiptir. Milat Gazetesi, başta yukarıda sayılan hususlar olmak üzere emredici kanun hükümlerine aykırılık gerekçesi ile her türlü adli makam tarafından başlatılan soruşturma kapsamında kendisinden Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 332.maddesi doğrultusunda istenilen Üye/Üyeler'e ait kişisel bilgileri paylaşabileceğini beyan eder. "
Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.