Türkiye karanlık planları bozdu!
Söyleşi: Özlem DOĞAN
‘Tarih tekerrürden ibarettir’ sözünden yola çıkıldığında tarihin akışında bazı şeylerin değişmediği muhakkak. Osmanlı’dan günümüze uzanan bir tahlil yaptığımız zaman Osmanlı dönemindeki ismiyle Düveli Muazzama (İngiltere, Fransa, Almanya ve Rusya) şimdi de ABD ve Avrupa ülkelerinin gözünün hâlâ Ortadoğu topraklarında olduğu apaçık ortada. Filistin, Irak ve yıllardır süren savaşla paramparça olan Suriye’nin halinden sorumlu olan ülkeler, 1.Dünya Savaşı’nda Osmanlı topraklarını paylaşan ülkelerle aynı hedefi güdenlerin devamı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçtiğimiz hafta Le Figaro için kaleme aldığı makalede "Bölgemizde yeni Sykes-Picot paylaşımlarının yapılmasına izin vermeyeceğiz" mesajı vermişti. Biz de bu mesajdan yola çıkarak tarihin ışığında bulunduğumuz coğrafyada yaşananların dünü ve bugününü Tarihçi Yazar Ahmet Anapalı ile konuştuk.
Sömürecek yeni ülke peşindeydiler
Birinci Dünya Savaşı’nı tetikleyen ana unsur nedir? 1914 yılında dünyada artık sömürmeye müsait bir devlet kalmayınca kapitalist vahşi Avrupa devletleri birbirlerinin sömürgelerine göz dikmeye başladı. Bu noktada en önemli merkez Avrupa ve Asya sömürgeleriydi. Almanya ve İngiltere karşı karşıya gelince Avusturya Macaristan veliahdının bir Sırp tarafından öldürülmesi bardağı taşıran son damla oldu ve ülkeler birbirine savaş ilan etti.
Osmanlı topraklarında ulaşmak istedikleri en büyük emelleri neydi?
O an itibarıyla sömürülmemiş ve toprakları bir otonom yapı içerisinde bulunan tek devlet Osmanlı devletiydi. Dünya petrol rezervinin yüzde 76’sı Osmanlı toprakları çatısı altındaydı. Birinci Dünya Savaşı bir enerji savaşıydı. Savaşa Almanya safında girdik. İngiltere, Fransa ve Rusya bize var güçleriyle saldırdı. İtilaf Devletleri savaş sonrası paylaşım noktasında gizli anlaşmalar yaptılar.
Sykes Picot kimlik değiştirdi
Bu gizli anlaşmaların en etkilisi hangileriydi?
Akdeniz ve Ege bölgesindeki adalar ve bölgenin kendisi Saint Jean de Maurıenne anlaşmasıyla bölüştürüldü. Mezopotamya topraklarını da kendi aralarında paylaştılar. Cumhuriyetin kurulması ve o bölgedeki insanların isyanıyla Sykes Picot sona erdi fakat anlaşma kimlik ve vücut değiştirerek devam etti.
Nasıl bir değişim?
Artık ülkeler değil şirketler sömürüye başlamışlardı. İşgalci ülkelerin orduları o topraklardan çekilirken dünyayı tekeline almış büyük petrol şirketleri o topraklara yerleşti. Halen de petrolü o şirketler idare ediyor. Sykes Picot siyasi ve fiziki anlamda devam etmese de sosyolojik ve psikolojik anlamda şirketler bazında bu topraklarda varlığını sürdürüyor.
Arap Baharı 2. Sykes Picot olabilir
Günümüzün Sykes Picot’u hangi olay olabilir sizce?
102 sene önce imzalanan ve dünyada geçerliliğini 90 sene önce kaybeden bu anlaşmadan sonra Yemen, Libya, Irak, Suriye kısacası Arap topraklarını birbirine katan Arap Baharı’yla acaba kan emmekten zevk alan büyük devletler Sykes Picot 2’nin anlaşmasını mı yapmışlardı, bunu irdelemek lazım.
Osmanlı’nın toprak kaybıyla başlayan süreçte topraklarındaki zenginliği korumak adına önlemler alınmış mıydı?
Sultan Abdülhamid büyük bir devlet adamıydı. 20. yüzyılın başında 10 yıl içinde dünyayı kasıp kavuracak bir petrol savaşının çıkacağını anlamıştı. Dünyadaki tüm hukuk kurallarında özel mülkiyet tapulu maldır, gasp edilir ama el konulamaz. Ülkeler işgal ettikleri toprakları gasp etse de özel mülkleri hukuki bir savaşla geri alabilmek mümkündür. Bunu bilen Abdülhamid, uzmanlarına o dönem adı neft olan ve Filistin, Beyrut, Lübnan, Ürdün, Suriye ve Irak’ta bulunan tüm petrol kuyularının haritalarını çıkarttırmış ve 178 bölgede petrol olduğunu tespit ettirmişti. Paralarını vererek hepsini kendi özel mülkü haline getirmiş ve hukuki olarak güvence altına almıştı.
Enver Paşa liyakati olmayan bir basiretsizdi
Peki neden şu an Abdülhamid’in özel mülkleri başka devletlerin elinde?
Basiretsiz, liyakatsiz, padişah ailesine damat olmaktan başka hayatta hiçbir başarısı olmayan Enver Paşa, 1917 yılında İttihat ve Terakki hükümetine başkomutan sıfatıyla bir kanun çıkarttırarak hanedan üyelerinin mal varlıklarını devletleştirdi. Mondros’ta İngiltere ve Fransa böylece Abdülhamid’in malvarlığına değil Türkiye Osmanlısının malvarlığına el koymuş oldu.
Bu da işgal kuvvetlerinin işini kolaylaştırdı öyle değil mi?
Enver Paşa’nın yapmış olduğu bu gafilane kanunla diğer ülkelere gün doğmuş oldu. İşgal devletlerinin işi kolaylaştı. Abdülhamid’in hazırlatmış olduğu haritalar vasıtasıyla işgalci kuvvetler petrol kaynaklarını rahatlıkla tespit ettiler. Abdülhamid’in feraseti Enver Paşa yüzünden amacına ulaşamadı.
Abdülhamid bu savaşa mümkün olduğu kadar geç girilmesini ve pazarlık yapılmasını belirtmiştir. Deniz kuvvetleri güçlü olduğu için İngiltere yanında yer alınması gerektiğini ön görmüştür. Beylerbeyi Sarayı’nda oturup dünyayı gözetleyen bir adamın öngörüsü dünyayı gezen ekipte yoktu. Enver Paşa Alman ordusuna hayran olduğu için onların yanında yer aldı. Almanya’nın Osmanlıyı yanında istemesinin nedeni de genç bir nüfusu ve petrol kaynaklarının sahibi olmasıdır.
En çok tartışılan polemik; Araplar bizi arkamızdan vurdu mu?
Arabistan emiri Şerif Hüseyin, oğlu Abdullah ve Faysal. On milyon kilometre kareye yayılmış Arap yarımadasını Afrika topraklarındaki Arap milletini bir baba ve iki oğlu mu ifade ediyor? Bizi Araplar değil hainler arkamızdan vurdu. İngiltere'nin Mısır Valisi Mac Mahon, Mekke emiri Şerif Hüseyin’e özgür bir ülke vaadinde bulundu ve bu üç kişiyle anlaşma yaptı. Arap halkının bundan haberi yoktu. Emir Hüseyin, Osmanlı’ya karşı ordu kurdu.
Sultan Abdülhamid her şeyin farkındaydı
Bu isyan hazırlığına karşı Osmanlı yönetimi nasıl bir tedbire başvurdu?
Abdülhamid Han, Şerif Hüseyin’in başka bir ajandası olduğunun farkındaydı. İşte bu yüzden onu İstanbul’da tutuyor, Mekke’ye göndermiyordu. Fakat Sultan Abdülhamid hal edilince kardeşi Mehmet Reşat, Emir Hüseyin’in ricasını kırmayıp onu Arabistan’a gönderdi. Bununla birlikte “ikimiz birbirimizle çatışırsak İslam dünyası zarar görür. Davandan vazgeç, kardeşliğimiz bakidir. Arabistan senindir, emir olarak sen idare et” dedi.
Emir Hüseyin nasıl bir karar aldı?
Emir Hüseyin silah bırakma kararını almak üzerindeyken İstanbul’dan Mekke’ye Bahriye Nazırı Cemal Paşa giderek “silahını bırakırsan Osmanlı tepene biner. Sakın vazgeçme’ diyerek telkinde bulunur. Bir Türk olan Cemal Paşa’nın bu ihaneti tüm topluma mâl edilemez. Dört Arap aşiretine karşı on dört Arap aşireti Osmanlı’nın yanında oldu. Irkların haini olmaz, insanların haini olur.
Gazeteci Hasan Cemal de dedesi gibi hain
Günümüzde de tarihin tekerrür ettiği böyle vakalar ve hainler var, öyle değil mi?
Çözüm Süreci’nde PKK’nın silahsızlandırılması yönünde AK Parti PKK hücrelerini Türkiye’den çıkarmaya çalışıyordu. Bu esnada Kandil’den Türkiye’ye karşı silahsızlanma kararı çıkacakken Türkiye’den Kandil’e bir gazeteci gitti ve ‘kesinlikle silah bırakmayın. Yoksa Türkiye tepenize çöker. Kandil’i başınıza yıkar’ dedi. İşte PKK’yı silah bırakmaktan vazgeçiren bu kişi Arapları Osmanlı’ya karşı kışkırtan Cemal Paşa’nın torunu gazeteci Hasan Cemal’dir.
Ortadoğu’nun içinde bulunduğu durumun planı yakın geçmişte kimler tarafından tasarlandı?
2005-2009 yılları arasında Amerika Birleşik Devletleri'nin Dışişleri bakanı olan Condoleezza Rice Ortadoğu topraklarının üzerinde parmağını gezdirip ‘burada altı ülke çok yer kaplıyor. Yirmiye bölmemiz lazım’ demişti. Şu an bu altı ülkenin beşi paramparça. Sadece Türkiye ayakta.
İkinci parçalanmayı Erdoğan önledi
Karanlık planları Türkiye bozdu diyebilir miyiz?
15 Temmuz’da Türkiye’nin Güneydoğu ve Doğu Anadolu Bölgesi sınırlarında üç dört saat askeri birimler içeri çekilmişti. Sınırlar sıfır koruma halindeydi. DEAŞ, PKK-PYD, El-Nusra ve diğer terör örgütleri sınırdan içeri girmeyi bekliyorlardı. Bu noktada darbeye karşı dik durarak Sykes Picot’un yeni sürümünün piyasaya sunulmasını ve bu toprakların bölünmesini engelleyen Recep Tayyip Erdoğan oldu.
Suriye’de savaşın sona ermesi Türkiye açısından ne anlam ifade ediyor?
Türkiye komşu olarak güçlü, kudretli, istikrarlı, topraklarının her santimine sahip bir Suriye, Irak, İran ister. İstikrarlı komşu bize zarar veremez. Ama kendi hâkimiyetine sahip olamayan bir ülke terör üretir. Türkiye’nin varlığı Suriye için önemli zira Türkiye’yi lider olarak kabul eden Türkmenler ve o bölgede Kürtler var.
Türkiye güçlenirse her şey değişir
Son dönemde Lozan da oldukça tartışılıyor. İddia edildiği gibi Lozan 2023’te sona mı erecek?
Tüm anlaşmaların son maddesi kaç sene geçerli olduğuna dairdir. Son maddesinde bir bağlayıcı süre yoksa o anlaşma kıyamete kadar geçerlidir. Lozan’ın son maddesi süreyle alakalı değil. Dolayısıyla geçerliliği ya kıyamete kadar ya da bir ülkenin bizim toprağımıza el koymaya kalkışıncaya kadardır. Ya da bizim çok güçlenip ‘Kerkük, Musul, on iki adalar bizim. İtirazı olan var mı?’ diyene kadardır. Rusya, ‘Ukrayna ve Kırım benim’ dedi kimse itiraz edemedi. Bu yüzden Lozan’ın ömrü Türkiye’nin gücüne bağlı.
Türkiye’nin bu güce ulaşması için yapması gerekenler nedir?
Son on yılda ciddi atılımlar gerçekleştirmeye başladık. Geçmişte yaşananların farkında olan bir yönetim kadrosu çıktı, ülkemizi kendi coğrafyasında ve dünyada söz sahibi kılmaya çalışıyor. Batı, yıllardır Türkiye’ye küçük bir gömlek vererek gündemini belirlemiş ve diz üstü çöktürmüştü. Fakat Türkiye kendisine biçilen bu gömleği üzerinden çıkardı. Artık gündemi belirlenen değil, gündemi belirleyen ülke konumuna doğru hızla yoluna devam ediyor.
Bizi patates soğan üretmeye mahkûm ettiler
Osmanlı tarih sahnesinden çekildikten sonra Türkiye’nin önüne ne tür engeller çıkardılar?
Küresel güçler kurudukça sulanan uzadıkça budanan bir politikayla izledikleri Türkiye’yi hiçbir zaman rahat bırakmadılar. Tek başına fabrika kuramayan, araba, uçak, silah yapamayan bir ülke olmamız için önümüze engeller çıkardılar. Bizi sadece patates soğan üretmeye mahkûm ettiler. Türkiye’nin ilk yerli otomobili Devrim’i durdurmayı bir şekilde başardılar. Önemli projelere imza atan Aselsan mühendisleri şüpheli ölümlere kurban gitti. Yıllarca her adımımızın önü kesildi.
AHMET ANAPALI KİMDİR?
Mart 1974’te İstanbul’da dünyaya gelen Ahmet Anapalı, Anadolu Üniversitesi tarih bölümünden mezun oldu. Marmara Üniversitesi Ortadoğu ve İslam ülkeleri araştırmaları enstitüsü sosyoloji ve antropoloji bölümünde yüksek lisans ve siyasal tarih bölümünde de doktora eğitimini tamamladı. Anapalı’nın Masada Kaybedilen Vatan -Lozan, Kurtuluşun Faturasını Ödeyen Adam ve Bir Cihan İmparatoru Sultan Mehmet Han isimli kitapları bulunmaktadır. Halen televizyon programı ve köşe yazarlığı yapan Anapalı evli ve üç çocuk babasıdır.
"Üye/Üyeler suç teşkil edecek, yasal açıdan takip gerektirecek, yasaların ya da uluslararası anlaşmaların ihlali sonucunu doğuran ya da böyle durumları teşvik eden, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik ya da ahlaka aykırı, toplumca genel kabul görmüş kurallara aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde hiçbir İçeriği bu web sitesinin hiçbir sayfasında ya da subdomain olarak oluşturulan diğer sayfalarında paylaşamaz. Bu tür içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk münhasıran, içeriği gönderen Üye/Üyeler'e aittir. MİLAT GAZETESİ, Üye/Üyeler tarafından paylaşılan içerikler arasından uygun görmediklerini herhangi bir gerekçe belirtmeksizin kendi web sayfalarında yayınlamama veya yayından kaldırma hakkına sahiptir. Milat Gazetesi, başta yukarıda sayılan hususlar olmak üzere emredici kanun hükümlerine aykırılık gerekçesi ile her türlü adli makam tarafından başlatılan soruşturma kapsamında kendisinden Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 332.maddesi doğrultusunda istenilen Üye/Üyeler'e ait kişisel bilgileri paylaşabileceğini beyan eder. "
Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.