Dolar (USD)
34.33
Euro (EUR)
36.37
Gram Altın
2840.66
BIST 100
9420.42
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Türkiye halkı kendi ülkesine sahip çıksın

Türkiye'nin Arap Baharı sürecince takındığı tavrın ve yüzünü doğuya dönmesinin Batı'yı rahatsız ettiğini belirten Mısır Fazilet Partisi Başkanı Mahmud Fethi, Türk halkının liderinin etrafında kenetlenmesini ve ülkesine sahip çıkmasını söyledi.
Türkiye halkı kendi ülkesine sahip çıksın
24 Ocak 2017 09:55:00
Türkiye'nin Arap Baharı sürecince takındığı tavrın ve yüzünü doğuya dönmesinin Batı'yı rahatsız ettiğini belirten Mısır Fazilet Partisi Başkanı Mahmud Fethi, Türk halkının liderinin etrafında kenetlenmesini ve ülkesine sahip çıkmasını söyledi.

KORAY TAŞDEMİR

ARAP halklarının demokrasi, özgürlük ve insan hakları taleplerinden ortaya çıkan Arap Baharı, Ortadoğu'da sürekli diktatörlükleri desteklemiş ABD'yi şaşkına uğratsa da kısa sürede ABD süreçten faydalanmayı başardı. Müslümanları bölmek adına bölgesel aktörlerin DEAŞ'ı oluşturmasına göz yuman ve çıkarı için bu örgütü kullanan Batı'nın şimdiki hedefinde ise Türkiye var.

15 Temmuz darbe girişimi ile kanıtlanan bu amaç, Türkiye'nin yüzünü doğuya dönmesiyle adeta ayyuka çıktı. Türkiye'nin İslam alemi için bir örnek olduğunu belirten Mısır Fazilet Partisi Başkanı Mahmud Fethi ile İslam aleminin içinde bulunduğu süreci, DEAŞ'ın ortaya çıkmasını, Batı'nın bölge ve Türkiye üzerindeki emellerini 15 Temmuz girişimi üzerinden konuştuk.

ABD, Arap Baharı'nı yönetiyor

-Bölgede İslam alemi şu anda nasıl bir süreçten geçiyor?

Şu an yaşadığımız süreç, Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Sykes-Picot düzeninin yeniden çizilmesidir. Cumhurbaşkanı Erdoğan da buna benzer bir şey söylemişti. Erdoğan meseleyi fark ediyor ve olayın farkında. Bölgede yaşadığımız şey çok kısaca budur. Hoşnut olmadıkları devrimlerden yeni bir kaos çıkararak sınırları yeniden çizmenin peşindeler. Krizi idare etme ilmi Amerika menşeili bir ilimdir ve Amerika bunu çok ustaca yapıyor. Devrimleri çıkaran Amerika ya da bölgedeki rejimler değil elbette ki halktır ama tabii ki Amerika kriz yönetmede önemli bir ülke olduğundan bu sürprizlerle karşılaşmasına rağmen Arap Baharı'nı bir şekilde yönetebiliyor.

DEAŞ'ı ortaya çıkaran İran-Esed

-DEAŞ'tan bahseder misiniz?

DEAŞ, çok ortaklı bir şirkettir. İran, Amerika, Suudi Arabistan, Ürdün ve ajan olmayan ama Amerika'nın istediklerini yerine getiren cihatçı selefiliğin oluşturduğu bir şirket. Selefi cihatçılığın siyasi bir görüş olmadığını sadece şiddete dayalı bir yönetme sevdasında olduğunu Batı biliyor. Batılılar bir senaryo çiziyorlar, DEAŞ'ın de bu senaryoya karşı ne yapacaklarını iyi bildiklerinden yönlendirmeleri de çok kolay oluyor. Amerika DEAŞ'tan istifade etti ve onu sömürdü. Hakikatte DEAŞ'ı ortaya çıkaran İran ve Esed'dir.

-Nasıl yaptılar bunu?

2003 yılında Saddam'ın çöküşünden önce Bush ve Blair'in 'Irak'ın elinde kimyasal silahlar var yakında Irak'a müdahale edeceğiz' şeklindeki bilgilendirmeleri yaklaşık bir sene sürdü. Saddam son senesinde Müslüman ülkelerden Amerika'ya karşı Irak'a yardım etmelerini istedi. Bu talebe karşılık verenler ise cihatçı selefiler oldu. Kriz ve çatışma noktalarına cihatçı selefilerin gelmesi kolay oluyor. Nasıl kelebek ışığa geliyorsa cihatçı selefilerin bölgeye gelmeleri o bakımdan doğaldı. Onları eğiten ve silahlandıran Saddam'dır. Ancak Amerika'ya karşı mukavemet zayıftı direniş ancak üç hafta kadar sürdü. Gelişi güzel şekilde direniş oldu. Bu direniş üçe ayrılıyordu. Kaldırılan Irak ordusundan geriye kalan Baasçı askerler, halk mukavemeti ve cihatçı selefiler. Daha sonra cihatçı selefiler ve Baasçı direnişçiler arasında düşüncelerin örtüşmesi meydana geldi. Bu süreçte Ebu Musab Zerkavi isimli meşhur şahıs ortaya çıktı. Aslen Ürdünlü olan ve cihatçı selefilikten gelen bir adam. Bütün BAAS'ı yanına aldı ve mukavemetin liderliğini üstlenmiş oldu. Ve süreçte İran uyandı ve bir plan ortaya koydu. Suriye'den mücahitlerin buradan geçerek Irak'a girmesine izin vermesini istedi. Suriye muhaberatı çok zekidir. Selefi şeyhi görünümünde selefilerin içine yerleştirdikleri ajanları vasıtasıyla geçişleri kolaylaştırdılar. Irak'a geçenlerin bütün listesi bu sayede Suriyeliler'in elindeydi. Bütün bunlar İran'dan gelen plan gereğiydi.

İran Sünni bölgeleri tuttu

İran, ABD ile birlikte Irak'ı işgal eden güç olmasına rağmen aynı zamanda Suriye ile anlaşıp bu güçlerin Irak'a geçmesini sağlayarak Irak'ta ABD'ye karşı direniş gerçekleştirdi. Çünkü Irak'ı sadece kendisi almak istiyordu. Yaşanan süreç Irak'ın, İran'a kalmasını sağlamak ve Sünni ve Şiiler arasında kavga çıkarmaktı. Hayata geçirilmek istenen senaryoda bütün Arap Şiileri'nin İran'a dost olması amaçlanıyordu. Çünkü selefi cihatçılar aynı zamanda Şii bölgeleri de vuruyorlardı. Irak Savaşı'ndan önce Irak'taki Şii Arapların çok az bir kısmı İran'la birlikte hareket ederken savaştan sonra DEAŞ'ın yaptıkları Şiileri tamamen İran tarafına çekmiştir. Özetle İran DEAŞ bahanesiyle bütün Sünni bölgeleri eline geçirdi. Bütün Şiileri yanına almış oldu. DEAŞ'ın rolünün bittiğine inandıkları zaman DEAŞ'ı ne bitirdiler ne büyümesine izin verdiler. Ancak Suriye devrimi uyandığı zaman bahsettiğimiz küçük ateş yeniden alevlenmeye başladı. Esed, bunun üzerine kendi hapishanelerinde bulunan selefi cihatçıları çıkardı. Düşüncesi gereği DEAŞ'ı büyütmesi gerektiğini anlayan Esed, yaşanan halkın devrimi denmesin diye devrimin teröristlerin ayaklanması olarak algılanmasını istedi. Buradan DAEŞ yeniden büyüdü.

DEAŞ, İran'ı ne zaman vuracak?

İRAN SÜNNu00ce OLDUĞU ZAMAN

-Dünya düzeninin DEAŞ'tan menfaati nedir?

Çok sayıda faydalandıkları nokta var. Birincisi Arap Baharı'nı halkın devrimleri değil, terörist eylemler olarak gösteriyorlar. DEAŞ'ın bu devrimler ile orta çıktığını yaymak istiyorlar. Nerede DEAŞ'ı görsen asla rejimle çarpışmıyor, daima halk ve devrimcilerle çatışıyor. Ne zaman DEAŞ İran'ı vuracak? Meşhur nüktedir: İran Sünni olduğu zaman. İkincisi devrimleri vurmak için DEAŞ'ı kullanıyor. Üçüncüsü İslam dünyasının rüyasını gördüğü büyük İslam birliği ve Müslümanların bir araya gelmesi projesinden insanları nefret eder hale getirmek ve Müslümanların Avrupa Birliği gibi birlik olmalarına psikolojik engeller koymak istiyorlar. Şu bir gerçek ki Amerika'nın DEAŞ'a yaptığı en büyük yardım medya yardımıdır. Amerikan kendi medyasında DEAŞ'ı vurduğunu söylemesi İslam dünyasındaki gençleri cihat düşünen gençleri DEAŞ safına çekmekti. Amerika biliyor ki Müslümanlar Amerika'yı sevmiyor ve kendisi Müslümanların DEAŞ'a katılmasını istiyor. Gerçek şu ki basit haliyle Amerika DEAŞ'a yardım ediyor.

-DEAŞ'ın Müslümanlara yönelik tavrını nasıl okuyorsunuz?

Müslümanların çıkarına dair ne zaman bir şey olsa orada DEAŞ ortaya çıkıyor ve Müslümanlara zarar veriyor. Örneğin Fransa, Suriye'deki devrimi destekliyor ve DEAŞ'lılar Fransa'da eylem yapıyor. Patlamalardan sonra Fransızlar, Suriyelilere karşı nefret beslemeye başlıyor. Aynı şekilde Türkiye'yi iktisadi ve siyasi açıdan zor durumda bırakmak istiyorlar. DAEŞ'lı biri yılbaşı gecesi devreye giriyor ve bu şekilde işlerini görüyorlar.

-Türkiye'nin Arap Baharı'na yaklaşımı nasıldı?

Türkiye'nin ortaya koyduğu program Batı'yı rahatsız ediyor. Türkiye'nin ortaya koyduğu proje özellikle Arap Baharı için örnek bir projedir. Türkiye'yi istikrarsızlaştırmak, iktisadi ve siyasi açıdan zor durumda bırakmak istiyorlar. Türkiye Arap Baharı devrimlerini direkt olarak desteklemedi ama iki önemli şey yaptı. Ahlaki duruş, Türk hükümetinden önce Türk halkının ahlaki duruşu ve değişik Arap ülkelerindeki Arap Baharı devrim liderlerine ev sahipliği yaptı. Bu da bize hareket imkanı sağladı. Bunlar çok önemliydi.

-15 Temmuz kalkışması hakkında ne düşünüyorsunuz?

15 Temmuz'dan çok şey beklediler. Öncelikle Türkiye'nin geri kalmasını istediler, Türkiye'nin yüzünü tekrar Batı'ya dönmesini istiyorlardı. Arap ülkelerinin örnek olarak gördüğü bir projeyi vurmak, yok etmek ve Arap değişim hareketlerine yönelik desteği kesmek istediler. Darbenin başarılı olması halinde Türkiye'de gittikçe genişleyen bir kaos ortamı oluşacaktı. Tabii ki Türkiye'de kaos olması demek tüm İslam dünyasının bir kaos içine düşmesi demekti. Ya da bundan daha kötü bir senaryo ortaya çıkacaktı. İslam dünyasındaki bütün Sünni Müslümanların soykırımdan geçirilmesi karşımıza çıkabilirdi. Şu da önemli; 15 Temmuz darbesinin başarılı olması halinde Türkiye'de DEAŞ'a katılımlar önemli miktarda artacaktı. DEAŞ'ın sürekli propagandasını yaptığı 'dinsiz devlet' Müslümanları egale etmiş olacak ve örgütün halkı kendi saflarına çekmesi kolaylaşacaktı.

İsrail'in sinsi Sina planı!

-Mısır özelinde DAEŞ ne durumda peki?

Şu anda Sina yarımadasında devam eden operasyonlar var ve bundan istifade eden en büyük güçler İsrail ve Sisi'dir. Sisi orada terör olduğunu söylüyor ama aynı şekilde halk da orada. DEAŞ'a karşı savaştığını söyleyenler aslında halkı oradan atmak için halkı vuruyor. Tabii ki halkın ayrılığı istemesini amaçlıyorlar. Böyle bir durum İsrail'in faydasına olacaktır. Sina, Mısır'dan ayrı İsrail'in faydasına çalışan ayrı bir devlet yapılmak isteniyor. Ya da İsrail Sina'da teröristler olduğu ve kendisini koruma bahanesiyle Sina'ya girecek ve Sina'yı alacak. Hakikat şu ki bu durum karşısında Sina halkı, vurulduğu için bölgesinde yer alan DEAŞ ile bir bağ kuruyor. Halk, DEAŞ'la birlikte hareket etmeye mecbur hale getiriliyor. Şu anda Mısır'da ikinci bir Süveyş Kanalı projesi var ki bu da Mısır ve Sina arasındaki engellerin artması istemiyor. Aslen Mısırlılar bu projeyi reddediyor. Hiçbir akıllı ülkesinin ikiye bölün böyle bir şey istemez. Şu an haritaya baktığımız zaman İsrail Sina'ya uzanıyor ama Mısır'la Sina arasında fark var. Sina sanki İsrail'in parçası gibi. Sisi zaten bunu amaçlıyor. Sisi Siyonist bir projedir.

-Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?

Türk halkının iradesine sahip çıkması ve ülkesini canla başla koruması lazım. Çünkü şu anda Türkiye ve Türk halkı hedefte. Allah, Türk halkını liderler ve dürüst insanlar ile besledikçe bir şey olmaz. Liderin etrafında kenetlenmek önemli bir şey. Türk halkı buna dikkat etmeli.

En son gelişmelerden haberdar olmak için whatsapp kanalımızı takip edin