Ayrılsak da beraberiz!..
ABD Başkanı
Donald Trump göreve geldiği 20 Ocak 2017 tarihinden itibaren dünyayı askerlerle
işgal ederek değil, haraca bağlama ve ekonomik yaptırımlarla köleleştirme
yöntemi üzerinden yürüdü.
Yeni tip
koronavirüs (Kovid-19) pandemisi patlak verince Trump, salgın dolayısıyla Dünya
Sağlık Örgütü’nü (DSÖ) suçladı. Küreselcilerin ahtapot kollarından biri olan
Dünya Sağlık Örgütü’ne sağladıkları fonu kesti. (Sonrası malum; sadece
başkanlığı gitmekle kalmayıp, az kalsın azil kararıyla hain ilan edilerek
politik hayatı bitirilecekti.) Çünkü Trump’a göre yeni tip koronavirüs
(Kovid-19) salgınında Dünya Sağlık Örgütü “Çin
yanlısı” davranıyordu.
14 Ocak’ta salgının
çıkış yeri Çin’in Wuhan kentine yeni tip koronavirüsün kökenlerini araştırmak
için giden Dünya Sağlık Örgütü heyeti, daha önce yarasadan bulaştığı iddiasının
aksine virüsün insanlara tavşan ve gelincik porsukları tarafından bulaştırılmış
olabileceğini öne sürdü. Dünyanın sağlığını (endüstrisini) kontrol altında
tutan Dünya Sağlık Örgütü, Çin’le gerekli koordinatlar üzerinde anlaştıktan
sonra bir rapor hazırlayacak. Raporda hayvandan insana, zoonotik rezervuar
hayvanından hayvana oradan da insana, besin zinciri yoluyla ve laboratuvarda
meydana gelen bir sızıntı sonucu olmak üzere 4 ihtimal üzerinde yola çıkılarak,
şaşırtıcı bilgilerin gölgesinde dünya kamuoyuyla paylaşılacak. Sonuç; koskoca
bir muamma!..
Hatırlayın
20 Ocak’ta göreve gelir gelmez küreselci başkan Joe Biden’in ilk icraatı ne olmuştu? Trump’un Dünya Sağlık
Örgütü’nden çekilme kararını iptal ederek büyük bir jest yapmıştı.
***
Bugün 1 Mart. Bir yönüyle Türkiye’nin ABD ile
müttefikliğinin açık açık düşmanlığa evrildiği günün miladı da diyebiliriz.
Neden mi? Meşhur 1 Mart Tezkeresi
yüzünden.
“Türk
Silahlı Kuvvetleri’nin yabancı ülkelere gönderilmesi ve yabancı silahlı
kuvvetlerin Türkiye’de bulunması için hükümete yetki verilmesine ilişkin
başbakanlık tezkeresi” 25 Şubat 2003’te TBMM’ye sunularak, 1 Mart’ta genel
kurulda yapılan oylama sonucu 250 ret, 264 kabul, 19 çekimser oyla (267 salt
çoğunluğa ulaşılamadığından) reddedildi. ABD beklemediği bir hayal kırıklığı
yaşandı. Türk hava sahasını, liman ve topraklarını kullanamayan ABD, Irak işgali
sırasında büyük bir başarısızlığa uğrayarak, ağır bir ekonomik ve sosyal fatura
ödemek zorunda kaldı.
Tezkerenin
reddinin ardından ABD askerleri, 4 Temmuz (ABD’nin bağımsızlık günü) 2003
tarihinde Kuzey Irak’ın Süleymaniye kentinde bulunan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin
karargâhına baskın vererek Türk askerini derdest edip başlarına çuval geçirmek
suretiyle 60 saat alıkoyma alçaklığını sergiledi. Bu çirkin olay, kayıtlara
TBMM’nin tezkereyi red kararına misilleme olarak geçildi.
İşte
müttefik dediğimiz, tıynetsiz Süper Güç Amerika bu. Yörüngesinden çıkana yaşam
hakkı tanımayan, kirli oyunlarının ardı arkası kesilmeyen Amerika. ABD
ajandasına kaydettiği “1 Mart Tezkeresi”nin
intikamını almak için o günden bugüne başımıza geçirmediği çuval, örmediği
çorap kalmadı...
***
Evet, bugün 1 Mart.
Türkiye bugün yeni tip koronavirüs (Kovid-19) pandemisinde
küreselcilerin baskılarına rağmen yeni bir normalleşme sürecine giriyor. 81 vilayet ve 84 milyonun gözü kulağı
Bilim Kurulu’nun hazırladığı raporu değerlendirecek olan Cumhurbaşkanlığı
Kabine Toplantısı’nda; daha doğrusu hayatı zindan eden Kovid-19
kısıtlamaların gevşetilerek kaldırılmasında…
*
Bu anormal
sürece nasıl dahil olmuştuk, hayatımızdan hiç çıkmasa da tekrar hatırlayalım.
Gözle
görülmeyen “küresel katil” 31 Aralık
2019’da dünyanın yönetimine el koydu. Yeni tip koronavirüsün (Kovid-19) doğudan
Van, batıdan ise İstanbul kapısından girerek Türkiye’yi istila etmesiyle
birlikte korku, panik ve arkası kesilmeyen ölümler arttıkça arttı.
Tarihler 10
Mart 2020’yi gösterdiğinde, önce sınırlar arkasından okullar kapandı. Dünyayla
birlikte Türkiye’de de Koronadan Sonra (KS) dönemi başladı. Evlerde öğrenciler
için sanal zil çalarken, diğer taraftan “Dijital
Çağ”ın kapısı aralandı. Pandemi nedeniyle “Temizlik+Maske+Fiziki Mesafe” üçlemesi herkesin hayatının merkezine
yerleşti.
*
Sağlık
Bakanlığı tarafından oluşturulan Koronavirüs Bilim Kurulu aldığı kararlarla
hayatımıza yön vermeye başladı. Tedbirler kapsamında kısıtlamalar birbirini
izledi…
Önce 65 yaş
üstü ve kronik hastalığı olanlara sokağa çıkma yasağı getirildi. Sonra 20 yaş
altının dışarı çıkma yasağı ile birlikte, 30 büyükşehir ve Zonguldak’a giriş
çıkışlar yasaklandı. Artık hayat gezince değil, “Evde Kal”ınca güzeldi!..
Bütün
tedbirlere rağmen vaka ve can kayıpları arttıkça, “küresel katil” yoldan çıktı!.. Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim
Kurulu tedbirler kapsamında çareyi cami ve müştemilâtlarını, AVM’leri, parkları,
çay bahçelerini, restoranları, pastaneleri, kıraathaneleri, kafeleri,
berberleri, kuaförleri, statları, spor salonlarını, piknik alanlarını,
sahilleri, sinemaları, tiyatroları, düğün salonlarını, gösteri merkezini vs.
kapatmakta buldu.
Kepenkler kapanınca bıçak kemiğe
dayandı!..
“Biz Bize Yeteriz Türkiyem” millî
dayanışma kampanyasıyla tek yürek olundu... Vefa Sosyal Destek Grupları nereden bir “imdat” sesi yükselse erinmeden koştu...
Yeni tip
koronavirüs (Kovid-19) tedbirleri kapsamında 10 Nisan’dan beri uygulanan hafta
sonu sokağa çıkma kısıtlaması 6 Haziran’da sona erdirildi.
Fakat yaz
döneminde rehavetin yoğunlaşmasıyla birlikte Kovid-19’a bağlı vaka ve ölümler
artış gösterdi. İkinci dalganın pik yapması üzerine 4 Aralık’ta 81
vilayette hafta içi her akşam saat 21.00
ile sabah 05.00 saatleri arasında, hafta sonları ise 56 saatlik sokağa çıkma
kısıtlamasını yeniden devreye sokuldu.
Fakat bütün
tedbirlere rağmen düne kadar tam 28 bin
569 insanımız hayatını kaybetti. (Bu rakam dünya genelinde 2 milyon 543 bin 402 kişiyi buldu.)
*
Çin’den
alınan ve 14 Ocak’ta “Acil Kullanım
Onayı”yla devreye sokulan CoronaVac aşısının birinci dozu (dün itibariyle)
6 milyon 922 bin 638, ikinci dozu 1 milyon 743 bin 149, toplamda ise 8 milyon 665
bin 787 insanın umudunu yeşertti.
Aşılamanın
artmasıyla birlikte devreye girecek olan “sürü
bağışıklığı” normalleşmeyi beraberinde getirecek.
Bütün sağlık
ordusu, diğer sağlık hizmetlerinde olduğu gibi aşılamada da dünyanın gelişmiş
birçok ülkesine örnek oldu.
***
Bugün 1 Mart normalleşmenin
miladı. Türkiye,
Cumhurbaşkanlığı Kabine Toplantısı’ndan çıkacak kararlarla 2 Mart’ta yeni bir
döneme başlayacak. Normalleşme için ilk adımlar yarın itibariyle kademeli
olarak “yerinde karar dönemi”
kapsamında devreye sokulacak. Aylardır sıkıntıda olan toplum ve esnaf yeniden
hayata dönüşün sevincini yavaş yavaş yaşamaya başlayacak.
Kısıtlamaların
kalkmasına en çok da öğrenci ve esnaflar
sevinecek… Çocuklar yüz yüze eğitime, esnaflar ekmek teknelerine kavuşacak… “Nefes alamıyoruz” diye feryat eden
toplum “can suyu”na kavuşunca,
yitiğini bulmuşçasına rahatlayacak… Sokağa çıkma kısıtlamasından dolayı “kötü dünya sendromu” yaşayanlar hayata
dört elle sarılacak...
Fakat
tedbirlere riayet edildiği oranda. Unutmayalım!..
Koronadan Sonra (KS) döneminin parolası: “Kontrollü Sosyal Hayat”.
Bakalım
Türkiye’nin bu normalleşme eylemine Dünya Sağlık Örgütü nasıl bir yaklaşım
sergileyecek. Bekleyip göreceğiz...
***
İNTİHAR VAKALARINDA ARTIŞ VAR
Yeni tip
koronavirüsün (Kovid-19) o kadar çok yüzü var ki, anlatmakla bitmiyor. Dünyayı
istila ettiği günden beri ölümlerin yanında “Evde Kal”ma ve yanlış beslenmenin
sonucu olarak obezite hastalığı zirve yaptı. Ayrıca haddinden fazla
enformasyon ve dezenformasyonlarla psikolojisi bozulanlar (vesvese, fobi,
kaygı, stres) çığ gibi büyüdü.
Türkiye’de
salgın nedeniyle ekonomik kriz giderek derinleşti. Son aylarda işini kaybeden
ve geçim sıkıntısı yaşayan (salgının ekonomik etkilerini azaltmak için 17 Nisan
2020 tarihinde ilan edilen işten çıkarma yasağı ve maddi desteklere rağmen) 95
vatandaş yaşamına son verdi. Antideprasan kullanımı artarak 2020’de 54.6 milyon
kutuya ulaştı.
Koronavirüs
nedeniyle intiharların arttığı Japonya’da Başbakan Yoshihide Suga, geçtiğimiz
günlerde Bölgesel Kalkınma Bakanı Tetsushi Sakamoto’yu yalnız yaşayan kişilerin
problemini çözmesi için “Yalnızlık
Bakanı” olarak atadı.
***
Bütün bu
gelişmelerin ışığında Dünya Sağlık Örgütü geçtiğimiz günlerde bir kehanette
bulunarak Yeni tip koronavirüsün (Kovid-19) pandemisinin 2022’nin başında
biteceğini açıkladı. Anlayacağınız, Koronavirüs’le
ayrılsak da beraberiz!..
Hamiş:
Türkiye gelişmekte olan bir ülke olarak, ekonomide dışa bağımlılığını devam ettiriyor. Bağımlılık bu süreçte daha da arttı. Çünkü gelirin büyük bölümünü ekonominin lokomotiflerinden olan turizmden sağlanıyor. Pandeminin ilk döneminde iptal edilen rezervasyonlar sonucu çok sayıda işletme büyük kayıplar yaşamıştı. Bu yaz dönemi turizmde rekor beklentilerine rağmen, yine de büyük bir riskle karşı karşıyayız.