Dolar (USD)
35.20
Euro (EUR)
36.85
Gram Altın
2972.91
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Türk dünyası ayrı bir ruha kavuştu!

Müstafi Tümamiral Doç. Dr. Cihat Yaycı, Azerbaycan'ın zaferinin büyük bir anlam taşıdığını belirterek, "Bundan sonra Türk milletine saldıracak olanlar iyi düşünmelidir" dedi.
Türk dünyası ayrı bir ruha kavuştu!
13 Aralık 2020 02:00:00
Müstafi Tümamiral Doç. Dr. Cihat Yaycı, Azerbaycan'ın zaferinin büyük bir anlam taşıdığını belirterek, "Bundan sonra Türk milletine saldıracak olanlar iyi düşünmelidir" dedi.

RÖPORTAJ: MEHMET BEYHAN


Devletler arasındaki çatışma konularının şiddete başvurulmadan barışçı yollarla çözülebilmesi için günümüz uluslararası ilişkilerinde diplomasi önemli bir araçtır. Bu bağlamda Doğu Akdeniz’de Türkiye’yi denklem dışı bırakmak isteyen güçlere karşı Türkiye hem sahada hem de masada büyük bir mücadele vermektedir.

Türkiye-Azerbaycan kardeşliği

Türkiye-Azerbaycan ilişkisine değinen Müstafi Tümamiral Doç. Dr. Cihat Yaycı, "Karabağ nedeniyle Azerbaycan ile Ermenistan arasında çıkan çatışmalarda çok şükür ki Azerbaycan’ın zaferiyle neticelenmiştir. Türk dünyası ayrı bir ruh kazanmıştır. Bundan sonra Türk milletine taarruz edecek herhangi bir güç neyle karşılaşacağını çok daha iyi hesaplamalıdır.Ayrıca Türkiye Cumhuriyeti’nin dostluğunu kazanan, mücadeleyi kazanır. Türkiye cumhuriyeti dost dediğini dost bildiğini asla yalnız bırakmaz. Bu gerçek Katar’da, Libya’da, Suriye’de, Kıbrıs’ta ve son olarak Azerbaycan‘da iyice görülmüştür."

İsrail, deniz komşumuz

Bahçeşehir Üniversitesi Denizcilik ve Global Stratejik Merkezi Başkanı Müstafi Tümamiral Doç. Dr. Cihat Yaycı geçtiğimiz günlerde İsrail’de akademik yayın yapan MDC Dergisine ‘’İsrail, Deniz’de Türkiye’nin komşusudur’’ başlıklı bir makale yazdı. Çeşitli Uluslararası medya kuruluşlarında büyük ilgi gören makale çerçevesinde kendisiyle bir mülakat gerçekleştirdik. Yoğun programlarına rağmen, bize zaman ayıran Cihat hocamıza teşekkür eder, sorularımıza verdiği cevapları ilgiyle okuyacağınızı umuyoruz.

-İsrail’de akademik bir dergi olarak yayın yapan MDC’ye yazmış olduğunuz makale, İsrail başta olmak üzere uluslararası medyada çok ilgi gördü. Bu kadar çok ilgi bekliyor muydunuz?

Makalenin ilgi göreceğini ön görmüştük. Zira bu makale ile Türkiye ile İsrail’in denizden komşu olduğunu, karşılıklı kıyılara sahip olduklarını ifade etmemizin yanında, İsrail ile GKRY arasında imzalanan deniz yetki alanlarının sınırlandırılması antlaşması vesilesiyle İsrail’in kayıplarına, EastMed projesi hakkındaki belirsizliklere ve problemlere değindik. Bunlarla beraber her iki ülkenin deniz yetki alanlarının sınırlandırılması antlaşması imzalayarak elde edecekleri kazanımları vurguladığımız için makalenin ilgi görmesini bekliyorduk.

Makalenin bu denli ilgi görmesi ve İsrail’in en yüksek tirajlı gazetelerinden biri olan Hayom Gazetesi’nde ilk sayfadan yayına sokulması, İsrail kamuoyunun da GKRY ile imzalanan MEB antlaşmasının sağladığı kayıplar hakkında bilinçli olduklarını ve Türkiye ile bir antlaşma akdedilmesine ve edinilecek kazanımlara ilgiyle yaklaştıkları anlamına gelmektedir.

-Makalede İsrail deniz de Türkiye’nin komşusudur diyorsunuz. Bunu biraz açar mısınız?

Deniz yetki alanlarının sınırlandırılması için birçok ülke hesaplamalarını diyagonal hatlar üzerinden yapmaktadır ve bu yöntem dünya çapında çok yaygın bir uygulamadır. Yeryüzünün küre şeklinden kaynaklanan eğim nedeniyle iki ülke arasındaki karşılıklı kıyıların tespiti sürecinde çapraz çizgiler kullanılmaktadır. 1998 yılında SSCB ile İsveç, 2015 yılında Fransa ve İtalya ve daha birçok örnek antlaşmada taraflar bu yöntem ile karşılıklı kıyıları olduğunu tespit ederek deniz yetki alanlarının sınırlandırılması antlaşması akdetmiştir.

Türkiye, dünyanın küre şeklinden kaynaklanan bu eğim nedeniyle yeryüzünde kuzey doğu-güney batı ekseninde yaklaşık 1°’lik açıda konumlanmaktadır. Bu 1°’lik açı sayesinde Türkiye, 27 Kasım 2019 tarihinde Libya ile karşılıklı kıyılarını tespit ederek MEB antlaşması imzaladığı gibi, İsrail ile de MEB antlaşması imzalama imkânına sahiptir. Türkiye’nin deniz hukukunun ilgili hüküm ve prensipleri ile uluslararası mahkeme ve hakem kararları ışığında İsrail ile kıyıdaş olmaları nedeni ile deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasına dair antlaşma imzalaması hem coğrafi hem de hukuki açıdan mümkündür.

-Makalenizde belirttiğiniz gibi doğalgazın Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaştırılması maliyet açısından daha uygun. Buna rağmen neden daha pahalı bir proje olan deniz altından götürülmeye çalışılıyor?

İtalya Dışişleri Bakanı Luigi Di Maio’nun daha önce ifade ettiği gibi EastMed projesi başta Yunanistan olmak üzere, Yunanistan-GKRY ikilisinin hazırlayıp taraflara sunduğu bir projedir. Doğu Akdeniz’de gaz hidrat yataklarının keşfinden itibaren, Türkiye’nin bütün kıyıdaşlarla ortak bir paylaşım yapılması tezine karşın, GKRY ve Yunanistan –ki Yunanistan’ın Doğu Akdeniz’e kıyısı yoktur. Bu gerçek, ilgili uluslararası organizasyonlar (IHO) tarafından hazırlanan dokümanlarla kayıtlara geçmiştir.- maksimalist bir yaklaşım ile tek taraflı inisiyatif alarak ve antlaşma imzaladıkları tarafların haklarını aşırarak uluslararası deniz hukukuna aykırı girişimlerde bulunmuştur.

Yunanistan-GKRY ikilisi haklarını aşındırmaya çalıştığı ve Doğu Akdeniz’e en uzun kıyı şeridine sahip Türkiye’yi 41 000 km2’lik bir alana hapsetmeye çalışmakta, bölgede anti-Türkiye yaklaşımı çerçevesinde bir dış politika izlemekte, muhataplarına da anti-Türkiye yaklaşımı çerçevesinde bir dış politika izlemelerini dayatmaya çalışmaktadır. Doğu Akdeniz’de Türkiye’ye ve muhataplarına karşı uluslararası ilişkilerin en temel prensiplerinden olan iyi niyet ve rasyonaliteden uzak bir tutum sergileyen ikilinin Türkiye’yi EastMed projesinden uzak tutma girişimleri ve daha pahalı bir projeyi seçmeleri bahsi geçen biri devlet diğeri yönetim olan ikilinin Türkiye’ye karşı sergiledikleri tutumun tabiatı nedeniyle olağan karşılanabilir.

Bütün bunlara ek olarak ifade etmek gerekir ki, 27 Kasım 2019 tarihinde Türkiye ile Libya arasında imzalanan MEB antlaşmasıyla Türkiye’nin, Libya ile karşılıklı kıyılarının kontrolünü güvenceye alması ve bu bağlamda projenin Kıbrıs ve Girit arasındaki deniz alanına hâkim olması ile projenin Türkiye projeye dâhil olmadan gerçekleştirilmesi zora düşmüştür.

-Makalenizde Türkiye-İsrail deniz yetki alanlarının belirlenmesi her iki ülkenin faydasına olacaktır diyorsunuz. Bunu biraz açar mısınız?

GKRY ile İsrail’in yaptığı antlaşmada İsrail lehine bir dengesizlik vardır. GKRY, İsrail’in 12 numaralı sözde parseli de kapsayacak şekilde 4 600 km2 deniz yetki alanını sahiplenmiştir. İsrail’in bu kayıplarını Türkiye ile olası bir antlaşma çevresinde telafi edebilme şansı vardır. Çünkü GKRY ile imzaladığı sınırlandırma antlaşmaları nedeni ile deniz yetki alanı kaybına uğradığının farkına varan İsrail’in bu antlaşmaları kendi anayasal kurumları vasıtası ile fesih etmesi mümkündür. Türkiye ve İsrail arasında sınırlandırma antlaşması imzalanması iki ülkenin çıkarları açısından büyük önem arz etmektedir. Türkiye ile İsrail, aralarındaki karşılıklı kıyılara istinaden, Türkiye ile Libya arasında yapılan antlaşmada esas alınan ilkeler doğrultusunda deniz yetki alanları sınırlandırma antlaşması imzalanması durumunda; İsrail, 125 milyar m3 doğalgaz rezervi bulunan tartışmalı Afrodit yatağının bulunduğu GKRY’nin sözde 12 numaralı parselinin tümüne; 7, 8, 9, 10 ve 11 numaralı sözde parsellerin belirli kısımlarında hak sahibi olarak 16 344 km2’lik bir deniz alanı kazanacaktır.

Türkiye ise GKRY’nin 1, 5, 6, 7, 8 ve 10 numaralı sözde parsellerinin bir kısmında hak sahibi olarak 10 462 km2 deniz alanı kazanacaktır. Türkiye’nin Libya ile yaptığı antlaşmanın aynı şartlarda benzerini İsrail ile imzalaması durumunda GKRY ve Yunanistan'ın Doğu Akdeniz’de Türkiye aleyhindeki faaliyetleri ve gayri hukuki talepleri sekteye uğrayacaktır. Türkiye, Libya antlaşması ile Doğu Akdeniz’deki Türk deniz ülkesinin batı sınırını oluşturarak oyun bozucu hamleyi yapmıştır. İsrail ile bir antlaşma imzalandığı takdirde Doğu Akdeniz’deki Türk deniz ülkesinin doğu sınırı da çizilmiş olacak, bölgede şartlar Türkiye lehine dönecek, Türkiye bölgedeki oyun kurucu sıfatını bir kez daha ortaya çıkarmış olacaktır.

-Türk-İsrail deniz yetki alanları belirlenirse, Yunanistan’ın uzlaşmaz tavrı değişir mi?

Türkiye ile İsrail arasında deniz yetki alanlarını belirleyen antlaşma imzalandığı takdirde, bu antlaşma GKRY’nin maksimalist yaklaşımına ket vuracaktır. Bu antlaşma ile Türkiye ve İsrail kazanan taraf olurken sadece GKRY kaybeden taraf olacaktır. Öte yandan, Yunanistan’ın uzlaşmaz bir tavır sergilemesi Doğu Akdeniz için önem teşkil etmemektedir. Zira Yunanistan’ın Doğu Akdeniz’e kıyısı olmadığı için, Doğu Akdeniz’de söz sahibi olan bir devlet değildir.

-Türk-İsrail deniz yetki alanlarının belirlenmesi, Filistin’de İsrail sorununu nasıl etkiler?

Türkiye, Filistin’in kurulduğu tarihten itibaren uluslararası kamuoyunda en büyük destekçisi olmuştur ve olmaya devam edecektir. Filistin, İsrail tarafından abluka altında bulunmasına rağmen, Gazze Şeridi dolayısıyla Doğu Akdeniz’de MEB’e sahiptir. Bu bağlamda Türkiye ve İsrail arasında imzalanacak olan olası deniz yetki alanları sınırlandırma antlaşmasından Filistin de faydalanacaktır.

İleride Filistin BM’nin asli üyesi olursa Türkiye ile İsrail arasında imzalanacak olası antlaşma Gazze Şeridi’ni de kapsayacağından ötürü, Filistin Türkiye ile antlaşma tazeleyerek bu antlaşmadan elde edilecek GKRY’nin sözde 7’inci parselinin küçük bir bölümüne, 11 ve 12 numaralı sözde parsellerin ise bir bölümünde hak sahibi olarak 10 200 km2 deniz alanı kazanacaktır.

Cihat Yaycı Foto

-Son olarak, siz aynı zamanda uluslararası ilişkiler uzmanısınız, böyle bir anlaşma iki ülke ilişkilerini nasıl etkiler?

İsrail-Türkiye ilişkileri, İsrail’in kurulduğu tarihten itibaren iki ülke arasındaki karşılıklı çıkarlar ve barış temelinde devam etmiştir. Ciddi bir biçimde ticaret hacmine sahip olan İsrail-Türkiye ilişkileri, İsrail’in 2008 yılındaki Gazze Operasyonu ve 2010 yılındaki Mavi Marmara gemisine yaptığı saldırıda Türk vatandaşlarının hayatlarını kaybetmesi, iki ülke arasında ilişkileri hızla bozmuş ve Türkiye Tel Aviv Büyükelçisi merkeze çağırılmıştır. İkili ilişkilerin düzeltilmesi ve tazmin için İsrail ile Haziran 2016’da mutabakata varılmıştır. Mutabakat neticesinde normale dönen ilişkiler İsrail’in “Büyük Dönüş Yürüyüşü” gösterilerine katılan Filistinli sivillere yönelik saldırıları ile yeniden hassas bir döneme girmiştir. Bu olaylar sonrası 15 Mayıs 2018’de Türkiye Tel Aviv Büyükelçisi yeniden merkeze çağırılmıştır. Türkiye-İsrail ilişkileri bu tarihten itibaren Maslahatgüzarlar seviyesinde yürütülmektedir. Bununla birlikte İsrail’in, 17 Aralık 2010 tarihinde GKRY ile MEB anlaşması imzalaması ve diğer kıyıdaş devletlerle herhangi bir anlaşma imzalamadan 12 Temmuz 2011 tarihinde MEB bölge sınırlarını gösteren koordinat listesini BM’ye bildirerek MEB ilanında bulunması, Türkiye ile İsrail’in arasındaki ilişkilerin daha da gerginleşmesine sebep olmuştur.

Fakat bu olumsuzluklara rağmen Türkiye-İsrail ikili ilişkileri ekonomik olarak gelişmeye devam etmiş ve 2019 yılında Türkiye, İsrail’e ihracat rekorunu kırmıştır. Her iki devletin dış politikadaki farklı yaklaşımlarına rağmen deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasına ilişkin antlaşmaların imzalanması taraflar açısından kazan-kazan durumudur. Zira devletler gelişmelere pragmatik yaklaşarak, çıkarları doğrultusunda adım atmaktadır. Bir deniz yetki alanlarının sınırlandırılması antlaşması, siyasi çizgi değiştirmeyi gerektirmemektedir.

En son gelişmelerden haberdar olmak için whatsapp kanalımızı takip edin