Trump'ın kararı yok hükmündedir
İSMAİL ZELVİ - İSTANBUL
Dünyada yalnızlaşan İsrail ve ABD'nin sırtlarını birbirlerine dayayarak uygulamak istedikleri zulüm politikalarının geri tepeceği açıklandı. ABD'de kendini güçsüz hisseden Trump ile zulüm ve yolsuzlukların simgesi Netanyahu'nun Mayıs ayında ABD Büyükelçiliğini Kudüs'e taşıma girişimlerinden zararlı çıkacakları belirtiliyor.
Kudüs'teki Osmanlı eserlerini ihya etmek, Mescid-i Aksa ve Kudüs'te işgalcilerin tahribatlarının önlenmesi için faaliyetler yürüten Mirasımız Derneği Genel Başkanı Muhammed Demirci ile Kudüs merkezli Filistin'deki son gelişmeleri konuştuk. Demirci, Kudüs özgürlüğe kavuşana kadar 2 milyar islam aleminin Mescid-i Aksa şuuruyla yaşaması gerektiğini vurguluyor.
-Sayın Demirci, Kudüs'ün hukuki statüsü nedir?
Filistin ve Kudüs'te uluslararası hukuk maalesef çalışmamaktadır. 1948 yılında İsrail, Kudüs'ün batısını işgal etti, bununla da kalmadı Kudüs'ü başkent ilan etti. Dünya, İsrail devletini tanısa da Kudüs'ün başkent olmasını iyi karşılamadı. 1967 yılında ise Kudüs'ün tamamı İsrail tarafından işgal edildi. BM ise Doğu Kudüs'ü işgal altındaki Filistin toprağı olarak kabul ediyor. Mescid-i Aksa'nın da bulunduğu tarihi doğu Kudüs'ün işgalcilerin yıkımından kurtarılması için Ürdün ile bir anlaşma imzalandı. Mescid-i Aksa başta olmak üzere bütün vakıf eserleri, camiler, hamamlar, çeşmeler, vakfiye evleri Ürdün Vakıflar idaresinin sorumluluğuna verildi. Kağıt üzerinde Doğu Kudüs, Filistin devletinin başkenti durumunda.
Vatandaş bile değiller
-Kudüs'te etnik yapı nasıl, ne kadar Müslüman yaşıyor.
Kudüs'te yaşayan Müslümanların nüfusu 350 bin civarında. Bunlar hiçbir ülkenin vatandaşı değil, İsrail işgali meşrulaştırmak için Kudüslüleri kendi vatandaşı yapmak istiyor. Fakat, Kudüs topraklarının İsrail'in zimmetine geçmesini önlemek için 350 bin Filistin'li vatandaşlık haklarından mahrum olarak yaşıyor. Kimliksiz ve vatansız olarak yaşıyorlar. İsrail yönetiminden ikamet tezkeresi alarak burada zor şartlarda hayatlarını sürdürmeye çalışıyorlar. İsrail istediği zaman ikamet tezkeresini iptal ederek Filistinlileri Batı Şeria veya Ürdün'e sürgün ediyor.
-İsrail sürgünleri Müslüman nüfusunu azalttı mı?
İsrail'in insanlık dışı politikalarına rağmen Filistinliler, Kudüs ve Mescid-i Aksa'ya sahip çıkmaya devam ediyor. 1967 savaşında Kudüs'te 60 bin civarında Filistinli yaşıyordu. Bugün bu rakam 350 bine ulaştı. İsrail'in kanunsuz yerleşim yerleri kurması da Müslümanlar lehine olan bu dengeyi değiştirmedi. Nüfusu artan Müslümanlar maalesef kalacak ev bulma sıkıntısı yaşıyor. Kudüs'te yeni ev inşa etmek istediklerinde, anlamsız prosedür ve yüklü maliyetlerle karşılaşıyorlar. Kudüs belediyesi, yeni ev inşaası veya restorasyonu için 10 yılda mahkeme kararlarıyla ancak izin veriyor. İzin sonrası da 150 bin dolar gibi ruhsat harcı alıyor. Bu sistemden dolayı Müslümanlar kiralık eve taşınmak istiyorlar. Kiralık evler ihtiyacı karşılamadığı için ev kiraları da fahiş derecede artıyor.
-Yeni evlenen birisinin Kudüs'te yaşama şansı var mı?
İmkanı olmayan ailelerin çocukları evlendiklerinde aynı evde yaşamak durumunda kalıyorlar. İsrail yönetimi bir evde birden fazla ailenin yaşadığını hissettiğinde ikamet tezkeresini elinden alıyor. İkamet tezkeresinin verilme şartı, ya evin olacak veya kira sözleşmen bulunacak. İkamet tezkeresi olmayanlar ise Batı Şeria veya Ürdün'e gönderiliyor. İsrail sadece ikamet olayında değil, Müslümanların onuru, gururu, göz bebeği olan Mescid-i Aksa'da bile haksız tasarruflarda bulunuyor. Ürdün Vakıflar Bakanlığı'nın idaresinde olan Mescid-i Aksa'nın kapılarına askerlerini yığarak istediğini Mescid-e alıyor, istemediklerini almamak gibi bir uygulamaya gidiyor.
-Fanatik Yahudiler Mescid-i Aksa'ya niçin saldırıyorlar?
Son günlerde hamursuz bayramını bahane ederek, günün belirli saatlerinde Askerlerin nezaretinde Fanatik Yahudiler Mescid-i Aksa'ya alınıyor. Geçtiğimiz günlerde de 750'nin üzerinde Yahudi alındı. Bu saatler içinde Müslümanlar Mescid-e alınmıyor. İsrail yönetimi sürekli Yahudileri Mescid-i Aksa'ya gitmeleri için teşvik ediyor. Bu, İsrail'in yıllardır sürdürdüğü Mescid-i Aksa'yı bölme politikasının bir parçası. Kudüslüler bu sıkıntıların farkında oldukları için, Mescid-in kapısından nöbet tutmayı bir an olsun bırakmıyorlar.
Bu karar uygulanamaz
-Trump'ın iktidara gelmesi ile ABD büyükelçiliğinin Tel Aviv'den Kudüs'e taşınması gündeme geldi. Mayıs ayında taşınma işleminin gerçekleşeceği belirtiliyor. Siz konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz.
Bugüne kadar İsrail ve ABD'nin aldığı hiçbir kararın Müslümanların Kudüs mücadelesini etkilemediği gibi bu karar da etkilemeyecektir. 2009 yılında İsrail, Mescid-i Aksa'yı kamu alanı olarak ilan etti. Bu karar fiiliyatta hiçbir işe yaramadı. Yok hükmünde bir karardı. 2011 yılında Mescid-i Aksa'yı ikiye bölme planı Kudüslülerin dik durması sebebiyle uygulanmadı. 2014 yılında Mescid-i Aksa'yı tamamen ortadan kaldırma kararı da yok hükmündeki kararlar arasındadır. Geçtiğimiz sene uygulanmak istenen Ezan yasağı da yok hükmünde alınmış kararlardan biridir. 350 bin Müslüman bu tür kararlar karşısında büyük direniş gösteriyor. Evlerinde, sokaklarda, Mescid-i Aksa'da bu direnişler sayesinde alınan kararların yaptırımı olmuyor. ABD'nin büyükelçiliğini Kudüs'e taşıması da tıpkı diğer kararlar gibi kadük kalacaktır.
-ABD ile İsrail'in son dönemde birbirlerine yakınlaşmaları hakkındaki yorumunuzu alabilir miyiz?
Trump, Kudüs konusunda karar alırken, zayıflığını ve yalnızlığını bertaraf etmek istiyor. İsrail, ABD'nin kararıyla dünyada yapayalnız olduğunu bir kez daha hissetti. 128 ülke verilen tüm rüşvetleri ellerinin tersiyle iterek bu haksız kararı tanımayacaklarını açıkladılar. Küdüs'ü, İsrail'in başkenti olarak tanıma kararı, tamamen psikolojik bir karar.
Dönüşler İsrail'i korkuttu
-Gazze'de yaşanan büyük dönüş yürüyüşüne İsrail müdahalesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bütün dünyaya dağılmış halde 7 milyon civarında Filistinli var. Bunların uluslararası kanunlara göre vatanlarına dönüş hakları var. Onlar, Filistin'e, vatanlarına dönmek istiyor. İsrail ise bu hakkı ellerinden almak istiyor. Bundan ciddi anlamda tedirgin olduğu için, Gazze'deki sivillerin eylemleri İsrail'i korkuttu. Bunun İsrail'i daha fazla yalnızlığa götürdüğünün farkında değiller. Adam öldürene madalya vereceğiz deniliyor. Uluslararası alanda böyle bir devlet yok. Bu durum, İsrail'in ne kadar aptal olduğunu, ne yaptığını bilmediğini gösteriyor.
-Mirasımız Derneği'nin faaliyetleri hakkında bilgi veri misiniz?
11 yıldır Mescid-i Aksa konusunu, Kudüs konusunu anlatmaya çalışıyoruz. Elhamdülillah çok yol aldık. Mescid-i Aksa'nın kandilleri olarak görüyoruz. Oraya gidin, eğer gidemiyorsanız yağ gönderin oranın kandillerini yakın hadisi şerifini uygulamaya çalışıyoruz. Kudüslü Müslümanlar, Mescid-i Aksa'nın koruyucuları büyük direniş gösteriyorlar. Kudüslü Müslümanları desteklemeye çalışıyoruz. Camileri, evleri ihya etmeye çalışıyoruz. Yüzlerce aileye yardım ediyoruz. Yetimlerle ilgileniyoruz. Ramazan ayında da iftar sofraları açıyoruz.
Her Müslüman İsrail'i BM'ye şikayet etmelidir
-Müslümanlar, Filistin ve Kudüs için hukuki açıdan neler yapabilir?
Sürekli hukuk içersinde mağduriyetleri ve şikayetleri dile getirmek lazım. Avukatlar kanalıyla BM kanunlarını uygulamak suretiyle şikayetlerde bulunmamız lazım. İnsan hakları açıkça ihlal ediliyor. Ben Kudüs'e gitmek istiyorum. Kudüs işgal altındaki toprak. İsrail bunu engellemeye çalışıyor, deport veriyor. Her deport yiyen Müslüman BM'ye şikayet etmelidir. Çünkü onları rahatsız etmemiz lazım. Her taraftan şikayetler geldiğinde BM sessiz kalamayacaktır ve karar alacaktır. Biz sessiz kaldığımızda onlar zulümlerini sürdürüyor. Sürekli ses çıkartıldığında durum Müslümanların lehine olacaktır. Ben Kudüs'ün bölünemeyeceği, tamamının Müslümanların toprağı olması gerektiğini düşünüyorum. Doğu Kudüs'ün Müslümanların Başkenti olduğuna dair bir karar alınabiliyorsa, İsrail ve ABD'ye rağmen, umut var demektir. Halklar harekete geçtiğinde yürüyüşler yapıldığında, hukuki yollarla mücadelemiz arttığında bazı şeyler değişecektir.
Eğer İslam dünyası birleşirse zalimler hüsrana uğrar
Müslümanlar bir olmalı
-Prens Selman'ın ABD ve İsrail ile yakınlaşması Kudüs davasını nasıl etkiler?
İşin esasına geldiğimizde 2 milyar Müslüman var. Müslümanlar aynı fikirde olduğunda Prens Selman'ın görüşmeleri, kararları, anlaşmaları hiçbir şey ifade etmez. Mescidi Aksa ve Kudüs Müslümanlara ait bir yerdir. İsrail orda işgalci konumundadır. Mesele halkın gücünde, İslam dünyası birleşirse zalimler hüsrana uğrar.
Filistinlilerin ABD fonuna ihtiyacı yok
-Trump, Filistinlileri fonları kesmekle tehdit etti. ABD'nin Filistin'e verdiği fonlar ne işe yarıyor?
ABD'nin Filistinlilere yardım ediyor algısı tamamen bir aldatmacadır. Filistinlilerin kaynaklarına ABD ve İsrail el koyuyorlar, bu kaynaklardan bir kısmını Filistinlilere verdiklerinde kendilerini himmet ediyormuş gibi gösteriyorlar. Filistin toprakları ve Kudüs zengindir. Filistin halkına da çevre halklara da yeter. Filistin sahillerinde balıkçılık yasağı kalktığında bile Filistinliler rahatlayacaktır. Gazze başta olmak üzere Filistinlilere ambargo kalktığında Filistinliler kendi kaynaklarını üreteceklerdir. Filistinlilerin hiçbir zaman ABD'nin verdiği fonlara ihtiyaçları yok, kendi kaynakları var, onlar için yeter, Gazze ambargosu kalktığında büyük bir gelir olacak.
BM kararlarının yaptırımı yok ki!
-Uluslararası topluma ne gibi vazifeler düşüyor? İsrail'e ambargo düşünülebilir mi?
İşgal altındaki topraklar için uluslararası camia hiçbir şey yapmak istemiyor. Kısaca BM birçok karar aldı. Yaptırım olmayınca İsrail bu kararları uygulamıyor, İslam dünyasındaki devletler, İslam İşbirliği Teşkilatı, Birleşmiş Milletler yaptırım uygulamak gerekiyor. İşgal topraklarından çekilmesi gerekiyor. Mescid-i Aksa şu anda uluslararası hukuk ve kanunlarda bile işgal altındaki topraklardır. İşgal altındaki topraklardan çekilmesi lazım. Ambargo gibi düşünce olduğunda, terörist ülke, devlet, cemaat yaftası vuruyorlar. Terörist şahsiyetler yaftasını Müslümanlara veriyorlar. Böyle bir şey yapılmıyor.
"Üye/Üyeler suç teşkil edecek, yasal açıdan takip gerektirecek, yasaların ya da uluslararası anlaşmaların ihlali sonucunu doğuran ya da böyle durumları teşvik eden, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik ya da ahlaka aykırı, toplumca genel kabul görmüş kurallara aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde hiçbir İçeriği bu web sitesinin hiçbir sayfasında ya da subdomain olarak oluşturulan diğer sayfalarında paylaşamaz. Bu tür içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk münhasıran, içeriği gönderen Üye/Üyeler'e aittir. MİLAT GAZETESİ, Üye/Üyeler tarafından paylaşılan içerikler arasından uygun görmediklerini herhangi bir gerekçe belirtmeksizin kendi web sayfalarında yayınlamama veya yayından kaldırma hakkına sahiptir. Milat Gazetesi, başta yukarıda sayılan hususlar olmak üzere emredici kanun hükümlerine aykırılık gerekçesi ile her türlü adli makam tarafından başlatılan soruşturma kapsamında kendisinden Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 332.maddesi doğrultusunda istenilen Üye/Üyeler'e ait kişisel bilgileri paylaşabileceğini beyan eder. "
Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.