Trump'ı öldürecekler mi?
2016 yılındaki ABD başkanlık yarışı, yalnızca siyasi bir mücadele değil, aynı zamanda toplumun derin yarıklarını gözler önüne seren bir satranç tahtası gibiydi. Bu satrançta, figürlerin en dikkat çekeni kuşkusuz Donald Trump’tı. Göçmenlik karşıtı söylemleri ve Amerikan değerlerini altüst eden çıkışlarıyla Trump, destekçilerine göre "sistemi kökünden değiştirebilecek cesur bir lider" iken, muhaliflerine göre ise bir kaos elçisiydi.
LAS VEGAS SUİKAST GİRİŞİMİ
Ancak bu sert siyasi iklim, yalnızca meydanlarda ya da ekranlarda değil, beklenmedik bir şekilde Las Vegas'ta, bir kampanya etkinliği sırasında ete kemiğe büründü. Tarih 18 Haziran’ı gösterdiğinde, İngiltere doğumlu Michael Steven Sandford isimli bir kişi, Trump’a yönelik bir suikast girişiminde bulundu. Trump’ın başkanlık koltuğuna oturmadan hemen önce gerçekleşen bu girişim, Amerikan siyasetindeki gerilimlerin sınırlarını zorlayan bir dönemin habercisiydi. Bir yanda "Amerika’yı yeniden büyük yapma" sloganı, diğer yanda ise bu sloganın karanlık bir gelecek vadettiğine inanan milyonlar.
PENSİLVANYA SUİKAST GİRİŞİMİ
Donald Trump hem siyasi arenada hem de halkın zihninde her zaman fırtınalı bir figür olmuştur. Ancak 13 Temmuz’da Pennsylvania’daki seçim mitinginde yaşananlar, bu fırtınanın ne denli gerçek ve tehlikeli bir hal alabildiğini bir kez daha gösterdi.
Trump’ın coşkulu bir kalabalığa hitap ettiği sırada, silah sesleri miting alanını sarstı. Olay yerinde öldürülen saldırganın, 20 yaşındaki Thomas Matthew Crooks olduğu açıklandı. FBI, Crooks’un motivasyonunu henüz çözemezken, bu suikast girişimi Trump’ın yalnızca politik bir figür değil, aynı zamanda kutuplaştırıcı bir sembol haline geldiğini bir kez daha gözler önüne serdi.
Bu trajik olayda Trump’ı izleyen bir kişi hayatını kaybederken, iki kişi de yaralandı. Ancak Trump, sahnede sergilediği meydan okuma tarzını olay sonrası açıklamalarıyla da sürdürdü: “Korkmayacağız, bunun yerine inancımızla dirençli kalacağız ve kötülüğe karşı meydan okuyacağız.”
FLORİDA SUİKAST GİRİŞİMİ
15 Eylül 2024’te Eski başkanın golf oynadığı esnada, 58 yaşındaki Ryan Wesley Routh isimli bir şahsın sahaya gizlice girerek çalılıkların arasında saklandığı ve yanında AK-47 tarzı bir tüfek bulundurduğu tespit edilmiştir. Gizli Servis ajanlarının dikkati ve hızlı müdahalesi sayesinde, saldırganın eylemi gerçekleşmeden durdurulmuş ve Donald Trump olayı herhangi bir fiziksel zarar görmeden atlatmıştır.
ABD DERİN DEVLETİ
Trump, başkanlık koltuğuna oturduğu ilk günden itibaren, geleneksel Washington elitlerine meydan okuyan bir figür olarak sahneye çıktı. Ancak bu meydan okuma, sadece siyasi rakipleriyle değil, aynı zamanda ABD’nin "kalıcı devlet" olarak tanımlanan bürokratik ve istihbarat mekanizmalarıyla da bir savaş başlattı.
Trump, iş dünyasından gelen bir outsider olarak, Washington’daki yerleşik düzeni hedef aldı. Onun "Swamp’ı kurutacağız" (We’re going to drain the swamp) söylemi, aslında derin devlete yönelik açık bir savaş ilanıydı. Ancak bu "bataklık," sadece yozlaşmış politikacıları değil, aynı zamanda ABD’nin istihbarat teşkilatlarını, orduyu, medya organlarını ve hatta dış politika yapıcılarını içeriyordu. Trump, bu yapıların ABD halkının çıkarlarına hizmet etmek yerine, elitlerin küresel çıkarlarına çalıştığını savundu.
DERİN DEVLETLE SAVAŞ
Donald Trump ve Amerikan derin devleti arasındaki gerilim, başkanlık dönemi boyunca belirli olaylarla somutlaşmıştır. Bu çatışma, yalnızca Trump’ın politikalarıyla sınırlı kalmamış, aynı zamanda ABD’nin kurumları, medyası ve siyasi elitleri arasındaki güç dinamiklerini de derinlemesine etkilemiştir.
Trump’ın 2016 başkanlık kampanyası sırasında Rusya ile gizli işbirliği yaptığı iddiaları, Amerikan istihbarat kurumları (özellikle FBI ve CIA) ile Trump arasındaki ilk büyük çatışmalardan birini başlatmıştır. Trump, bu süreci kendisine yönelik bir “karalama kampanyası” ve derin devletin siyasi kontrolünü sürdürme çabası olarak değerlendirmiş, ilgili kurumları taraflı olmakla suçlamıştır.
Trump’ın Afganistan’daki uzun süreli savaşları sona erdirme girişimleri, Savunma Bakanlığı (Pentagon) ile ciddi bir görüş ayrılığına yol açmıştır. Trump, askeri liderleri “askeri-endüstriyel komplekse hizmet etmek” ve savaşı gereksiz yere uzatmakla itham ederken, bu politika farklılığı, başkan ile savunma bürokrasisi arasındaki çatışmayı daha da derinleştirmiştir.
Trump’ın, medya organlarını derin devletin propaganda aygıtı olarak tanımlaması, başkan ile Amerikan basını arasındaki gerilimi artırmıştır. Özellikle CNN, The Washington Post ve The New York Times gibi medya kuruluşları, Trump’ın politikalarını otoriterlik bağlamında eleştirirken, Trump bu kuruluşları "halkın düşmanı" ilan etmiştir. Medya üzerinden yürütülen bu çatışma, Amerikan kamuoyunun kutuplaşmasını hızlandıran bir faktör haline gelmiştir.
Trump’ın Ukrayna hükümetiyle yaptığı telefon görüşmesi, Kongre tarafından başlatılan azil soruşturmasına yol açmış ve Trump’ın derin devletle olan mücadelesinde yeni bir cephe açmıştır. Trump, bu süreci Washington elitlerinin kendisini başkanlık makamından uzaklaştırmak için yürüttüğü bir komplo olarak nitelendirmiştir. Azil süreci, derin devletle yürütülen çatışmanın yalnızca bir yansıması değil, aynı zamanda Amerikan siyasetinde kurumsal hesaplaşmaların karmaşıklığını gösteren bir örnek olarak değerlendirilmiştir.
TRUMP'IN OTELİNİN YANINDAKİ TESLA PATLAMASI
Washington D.C.’nin merkezinde, Trump International Hotel’in yakınında gerçekleşen Tesla patlaması, yüzeyde sıradan bir kaza olarak sunulsa da olayın bağlamsal analizi daha karmaşık bir siyasi ve sembolik hesaplaşmaya işaret etmektedir. Patlamanın gerçekleştiği lokasyonun ve hedef alınan nesnenin (Tesla marka bir araç) rastgele olmadığı aşikar.
Trump International Hotel, yeni başkan Donald Trump’ın iş dünyasındaki başarılarını ve siyasi kariyerini temsil eden bir sembol niteliğindedir. Patlamanın bu denli stratejik bir noktada gerçekleşmiş olması, mesajın doğrudan Trump’a yönelik olduğuna dair yorumlara zemin hazırlamaktadır. Ancak olayın bir diğer boyutu, hedef alınan aracın bir Tesla olmasıyla, Elon Musk’ın da bu sembolik çatışmanın bir parçası haline gelmiş olmasıdır. Tesla, Musk’ın teknolojik yenilikçiliğinin, küresel etkisinin ve ekonomik gücünün bir temsilcisi olarak görülmektedir. Tesla’nın patlamanın bir unsuru olarak seçilmiş olması, yalnızca lüks ve teknoloji sembolizmini değil, aynı zamanda Musk’ın Trump ile ilişkisi ve ABD siyasi sistemi üzerindeki etkisi bağlamında değerlendirilmelidir. Elon Musk, özgürlükçü söylemleri ve teknoloji odaklı yaklaşımıyla yalnızca iş dünyasında değil, aynı zamanda siyasi arenada da giderek artan bir etki yaratmaktadır. Bu durum, ABD’deki derin yapılar tarafından bir tehdit olarak algılanıyor olabilir.
Amerikan derin devletinin tarihsel süreçte, gücü ve etkisi artan aktörlere yönelik mesajlar göndermek amacıyla benzer sembolik eylemlere başvurduğu iddiaları mevcuttur. Bu bağlamda, söz konusu patlama, Trump ve Musk ikilisine yönelik “hizaya çekme” veya “sınırlandırma” çabalarının bir yansıması olarak değerlendirilebilir. Donald Trump’ın siyasi arenaya geri dönüşü ve Elon Musk’ın Twitter’ı satın almasının ardından gelişen politik söylemler, Amerikan istihbarat yapıları ve küresel elitler için rahatsız edici bir tablo oluşturmuş olabilir.
Hem Trump hem de Musk, geçmişte ABD derin devletinin kendilerine yönelik tehditlerde bulunduğunu dile getirmiştir. Elon Musk, bu tür baskılar karşısında direneceğini ve gerekirse derin devletin etkisini “bitireceğini” iddia etmiştir. Bu tür söylemler, ABD’nin politik ve ekonomik elitleri arasındaki güç dengesi çatışmalarını daha da görünür hale getirmektedir. Patlama olayı, bu gerilimin bir tezahürü olarak, ABD siyasetindeki sembolik mücadelelerin güncel bir örneği olarak değerlendirilebilir.
"Üye/Üyeler suç teşkil edecek, yasal açıdan takip gerektirecek, yasaların ya da uluslararası anlaşmaların ihlali sonucunu doğuran ya da böyle durumları teşvik eden, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik ya da ahlaka aykırı, toplumca genel kabul görmüş kurallara aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde hiçbir İçeriği bu web sitesinin hiçbir sayfasında ya da subdomain olarak oluşturulan diğer sayfalarında paylaşamaz. Bu tür içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk münhasıran, içeriği gönderen Üye/Üyeler'e aittir. MİLAT GAZETESİ, Üye/Üyeler tarafından paylaşılan içerikler arasından uygun görmediklerini herhangi bir gerekçe belirtmeksizin kendi web sayfalarında yayınlamama veya yayından kaldırma hakkına sahiptir. Milat Gazetesi, başta yukarıda sayılan hususlar olmak üzere emredici kanun hükümlerine aykırılık gerekçesi ile her türlü adli makam tarafından başlatılan soruşturma kapsamında kendisinden Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 332.maddesi doğrultusunda istenilen Üye/Üyeler'e ait kişisel bilgileri paylaşabileceğini beyan eder. "
Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.