Toplumları bilim ile dönüştürme sanatı
Bilimin
bir bakıma kiliseden intikam aldığı aydınlanma çağı haliyle modern düşünce
biçimi olan pozitivizmi ve bilimsel düşünceyi de beraberinde getirdi.
Buna göre tüm toplumsal hayat,
tarihi tecrübeler, kültür, sanat, düşünce ve insan ilişkileri eğer rasyonel
temelde yeniden inşa edilirse arzu edilen bütünlüğün sağlanacağı varsayıldı.
Anlayacağınız
kiliseyi bilimle yıkan aydınlarımız bu sefer de yeni bir bilim kilisesi inşa ediyorlardı.
Öyle ki Auguste
Comte de Mustafa Reşid Paşa’ya
yazdığı bir mektupta şöyle diyordu.
“…İster
toplu ister bireysel, bütün insanlığı tamamen pozitif bir inançla kucaklamak
için her türlü ilahi inancı bertaraf ederek, beni tam anlamıyla evrensel dini
keşfetmeye iten temel neden budur.” Mektup uzun. Comte özetle pozitivizme akın
edin diyordu.
Eh, bizim aydınlar da boş durur mu?
Derhal akılcı ve bilimsel
ilkeler doğrultusunda(pozitivizm) toplumu dönüştürmenin yol ve yöntemlerini
bulmaya çalıştılar.
Yani pozitivist bilim anlayışı
bir bakıma dinin yerine geçirilmek istendi ve bir tür uygar din yaratılmaya
çalışıldı.
Çünkü aydınlanmacı kafa toplumsal karmaşayı yeni bir toplumsal düzenleme ve
reformla ortadan kaldırmayı düşünüyordu.
Çünkü
bu düşünceye göre tüm toplumsal olaylara ve olgulara bilimsel referanslarla
yaklaşılır. Dolayısıyla pozitivizm bir
toplumsal dönüştürme aracı olarak toplumları kontrol etme ve yön verme
ihtiyacıyla birlikte doğdu ve bu amaca hizmet etti.
Oysa
aklın ve bilimin öncülüğünde ideal bir toplum oluşturma çabaları aslında katı
bir totalitarizmin ürünüdür.
Aklı putlaştıran pozitivist
kafa; aydınlanmacı, bilimci, akılcı ve rasyonalist önderlerin kendilerini
doğuştan haklı ve yanılmaz, kendisi gibi olmayanları ise gerici, hastalıklı,
cahil ve işe yaramaz yığınlar olarak görmelerine de neden oldu.
Çünkü
bilim aracılığıyla yeni bir toplumsal model oluşturma gayretleri içerisinde
insanların ne düşüneceği, neye inanacağı, nasıl giyinmesi gerektiği hatta hangi
tür müzik dinleyeceğine, yemesinden içmesine varana kadar tüm davranış
kalıpları belirlenmişti.
İtiraz edenlere de bilim düşmanı
gözüyle bakılarak zor kullanıldı. Ülke olarak geçmişte bunun örneklerini az
yaşamadık.
Bugün
de geçerli bir durumdur bu. Ve bilim hala bir baskı unsuru olarak güncelliğini
korumaktadır.
Bugün bilimsel
eğitim diyerek yeri göğü inleten kesimlere bakmayın siz onların kafasındaki
bilim yukarıda anlattığımdan başka bir şey değildir.
Günümüz
bilim kilisesinin üyeleri bilim karşıtı olarak etiketledikleri insanları dine
bağlayarak onları gerici olarak yaftalamak suretiyle ilginç bir şekilde
toplumdan tecrit etmeye çalışıyorlar.
Oysa
Feyerabend’in ifadesiyle bilim, kutsal
bir varlık değildir. Var oluşu, hayranlık uyandırışı, sonuç üreten bir yapıya
sahip bulunuşu, bilimin, bir mükemmellik ölçüsü olarak alınması için yeterli
değildir. Modern bilim, daha düne kadar olup bitenlere yönelik global
itirazlardan doğmuştur.
Bir
önceki yüzyılda Newton yasaları üzerine bina edilen bilimsel yaklaşımlar,
kuramlar, disiplinler kuantum fiziğinin keşfine kadar tüm dünyada vazgeçilmez
Tanrı yasaları olarak makbul görmüyor muydu?
İki
yıldır pandemi dolayısıyla ortalıkta DSÖ merkezli genel geçer tek bir bilimsel
yaklaşımın kabul edilmesi ve toplumların dizayn edilmesi sürecini yaşadık,
yaşamaktayız.
Bilimsel eleştiri yapanların
dahi ihanete varan suçlamalara maruz bırakıldığı, yasakları savunanların,
reçeteye yanlış ilaç yazıp sonra kaldıranların, açık havada maske taktırıp, bol
bol aşı kampanyası yapanların bilimsel kabul edildiği enteresan bir süreçti bu.
Geçmişte
bilim aracılığıyla yeni bir ulus devleti inşa etmek için nasıl otoriter bir
tutum sergilendiyse bugün de bilim adınaaynı otoriter, katı, baskıcı bir tutum
sergilenmektedir.
Bugün bilim kilisesinin istediği
tek dünya hükümetine uygun, uyumlu, itaatkâr, nakitsiz, tek kimlikli, tek dinli,
tek dilli yeni bir ulus inşa etmektir.
Bakınız, 1 Temmuz tarihinden itibaren kısıtlamaların kaldırılmasından hemen sonra tüm yasakçıların birden özgürlükçü kesilmesi gibi bir garabetle karşılaştık. Demek ki uysallaşma süreci çoktan başlamış bile.
Çünkü ne diyorlar; bilime inanın yani iman edin!