Dolar (USD)
34.60
Euro (EUR)
36.61
Gram Altın
2934.28
BIST 100
9640.08
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Tin suresi kaç ayettir?

Adını 1. ayetinde geçen incir anlamına gelen Tin kelimesinden alan Tin suresinde bazı önemli varlıklar üzerinden yemin edilerek insanın değeri vurgulanmış, kötü ahlakın ise bu değeri düşürdüğü ifade edilmiştir. Peki Tin suresi kaç ayettir? Tin suresi Türkçe ve Arapça okunuşunu, manasını, tefsirini, ayet sayısını bu haberimizde bulabilirsiniz.
Tin suresi kaç ayettir?
27 Kasım 2019 11:31:00
Adını 1. ayetinde geçen incir anlamına gelen Tin kelimesinden alan Tin suresinde bazı önemli varlıklar üzerinden yemin edilerek insanın değeri vurgulanmış, kötü ahlakın ise bu değeri düşürdüğü ifade edilmiştir. Peki Tin suresi kaç ayettir? Tin suresi Türkçe ve Arapça okunuşunu, manasını, tefsirini, ayet sayısını bu haberimizde bulabilirsiniz.

Adını 1. ayetinde geçen incir anlamına gelen Tin kelimesinden alan Tin suresinde bazı önemli varlıklar üzerinden yemin edilerek insanın değeri vurgulanmış, kötü ahlakın ise bu değeri düşürdüğü ifade edilmiştir. Peki Tin suresi kaç ayettir? Tin suresi Türkçe ve Arapça okunuşunu, manasını, tefsirini, ayet sayısını bu haberimizde bulabilirsiniz.

TİN SURESİ’NİN TÜRKÇE OKUNUŞU

Bismillâhirrahmanirrahim

﴾1-5﴿ Vet tîni vez zeytuni. Ve tûri sînîn(sînîne). Ve hâzâl beledil emîn(emîni). Lekad halaknâl insâne fî ahseni takvîm(takvîmin).
Summe radednâhu esfele sâfilîn(sâfilîne).
﴾6﴿ İllâllezîne âmenû ve amilûs sâlihâti fe lehum ecrun gayru memnûn(memnûnin).
﴾7﴿ Fe mâ yukezzibuke ba’du bid dîn(dîni).
﴾8﴿ E leysallâhu bi ahkemil hâkimîn(hâkimîne).

TİN SURESİ’NİN ANLAMI

Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

﴾1-5﴿ İncire, zeytine, Sina dağına ve şu emîn beldeye yemin ederim ki, biz insanı en güzel biçimde yarattık. Sonra onu aşağıların aşağısına indirdik.
﴾6﴿ Fakat iman edip sâlih amel işleyenler için eksilmeyen devamlı bir ecir vardır.
﴾7﴿ Artık bundan sonra, ceza günü konusunda seni kim yalanlayabilir?
﴾8﴿ Allah, hüküm verenlerin en üstünü değil midir?

TİN SURESİ HAKKINDA BİLGİLER

Tîn Sûresi’nin Nüzûlü

Tîn Sûresi, Mushaftaki sıralamada doksan beşinci, iniş sırasına göre yirmi sekizinci sûredir. Bürûc sûresinden sonra, Kureyş sûresinden önce Mekke’de inmiştir.

Tîn Sûresi’nin Adı/Ayet Sayısı

Sûre adını 1. âyette geçen ve “incir” anlamına gelen tîn kelimesinden almıştır. Ayrıca “Ve’t-tîn” ismiyle de anılmaktadır.

Tîn Sûresi’nin Konusu

Sûrede bazı önemli varlıklar üzerine yemin edilerek insanın yüksek değeri vurgulanmış, kötü ahlâkın bu değeri düşürdüğü ifade edilmiştir. İman edip iyi işler yapanlar övülmüş, hesap ve cezayı yalan sayanlar kınanmış, hüküm verenlerin en üstününün Allah olduğu bildirilmiştir.

Tin suresi tefsiri

1 – İncir ve zeytin hakkı için!

Bu mübârek sûre, dört mühim kudret eserine yemîn sûretiyle insanlığın nazarı dikkatini çekiyor. İnsanlardan kimlerin en fazla sükûta mahkûm bulunduklarını ve kimlerin de sonsuz nîmetlere aday olduklarını haber veriyor. Allah’ın dininin yalanlanamayacağını ve Cenab-ı Hak’kın bütün kâinat üzerindeki hâkimiyetini beyan buyurmaktadır. Şöyle ki: (Andolsun Tîn’e ve zeytûn’e.) Tîn’den maksat, ya lûgat mânâsı olan incirden ibarettir veya bir beldeden ibarettir. İncir olduğuna göre bu yemîn ile incirin pek fâideli bir kudret eseri olduğuna dikkatler çekilmiş oluyor. Çünkü: İncir, pek fâideli bir nîmettir, insanlar bundan çok istifâde etmektedirler, incir, hem bir gıdadır, hem de bir meyvedir. Hem de bir ilaçtır.

Doktorlar diyorlar ki: İncir, hoş ve hazmı kolay bir yiyecektir. Midede oturup kalmaz, dışarı çıkmayı kolaylaştırır, cilt üzerindeki deliklerden terlemekle ve damla damla hâlinde çıkar, balgamı azaltır, basuru keser, bedeni temizler, diğer bâzı hastalıkları giderir.

Zeytüne gelince; o da mübârek bir ağacın pek bol bir meyvesidir. Mühim bir gıda teşkil eder, kendisinden fâideli bir yağ çıkarılır, ağzı hoş bir hâle getirir, diş kirini giderir, insanların ekonomilerine katkıda bulunur, işte bunların bu pek ehemmiyetine işaret içindir ki: Kendilerine yemîn edilmiş, bunlara insanların nazarı dikkati çekilmiştir.

Yâhut Tîn ile incirden maksat, arz-ı mukaddesedeki iki şerefli dağdan ibarettir. Bunlara süryânî lisânında: Turitina, Turi Zinya deniliyor.Bunlar, bâzı Peygamberlerin birer makamı sayılmaktadır. Çünkü: Tîn dağı civarında Hz. İsâ dünyaya gelmiş, Zeytin dağı civarında da diğer bâzı Peygamberler, şeref vermişlerdir. Nitekim Mekke-i Mükerreme’ye de bizim Peygamberimiz şeref vermiştir. Binaenaleyh bunlara yemîn ile de bu yerlerin tarihi önemine değinilmiş ayrıca, Peygamberlere saygı gösterilerek onların yüksek derecelerine işaret buyrulmuştur.

2 – Sina dağı, hakkı için!

(Ve Sîna) Denilen mevzî (dağına…) da andolsun ki, o da Mûsa (a.s)’ın Cenab-ı Hak’ka münacatta bulunduğu ve kendisine ilâhî hitabın yöneldiği bir mübârek dağdır. Bir mukaddes yer olan Şam’da bulunmaktadır. Tevrat kitâbının da Sîna mahallinde inmiş olduğu rivâyet olunuyor.

3 – Bu emin belde hakkı için ki:

(Ve bu emîn olan beldeye) de andolsun ki: Burası da, Resûl-i Ekrem’in içinde doğmuş olduğu Mekke-i Mükerreme şehridir. Peygamber Efendimizin gelişiyle de ayrıca şereflenmiştir ve kendi sahası her türlü tecâvüzlerden emîn bulunmaktadır. O mübârek şehre gerek câhiliye devrinde ve gerek İslâmiyet’in ortaya çıkışı ve yayılmasından sonra gelen insanlar, dâima emîn bir hâlde bulunmuşlardır. Onun dairesindeki hayvanlara, ağaçlara da tecâvüz edilmesi câiz bulunmamıştır. İşte bu mübârek beldeye yemîn edilmesi de onun öyle kudsiyetine ve bir feyz ve bereket mahalli olduğuna işaret etmektedir. Yüce Yaratıcı, o yeminlerin cevabını, yâni: Kendisi için yemîn edilen şeyi şöylece beyan buyuruyor.

4– Biz insanı en mükemmel sûrette yarattık.

(Muhakkak ki: Biz, insanı) O hususi nev’i (en güzel bir biçimde) en mükemmel bir şekil ve sûrette (yarattık.) bir çok kabiliyetlere eriştirdik. Evet.. İnsanlar, haddizatında pek üstün bir mahiyette yaratılmışlardır, kudrete ve irâdeye mâliktirler, ilk ve hikmet tahsiline kabiliyetlidirler, görür, işitir ve konuşurlar, böyle fâideli sıfatlara sâhiptirler.

“Takvim”, biçim, sûret, bir şeyi lâyık olduğu bir şekilde yapmak demektir, günleri, mevsimleri gösteren cetvele de takvim denilir.

5 – Sonra da onu en aşağı derekeye düşürdük.

(Sonra onu) O insanların bir kısım fertlerini yaratılış gereğine, varoluş gâyesine muhalif hareket ettiğinden dolayı (aşağıların en aşağısına döndürdük.) yâni: İnsanların bir kısmı; insanlık şerefini kaybetmiş, kulluk vazifesini yerine getirmekten kaçınmış, hayvanî bir hayatın esiri olmuş, gayr-ı meşrû zekv ve sefaya dalmış olduğu için en bayağı bir mahlûk kesilmiş, artık cehenneme lâyık bulunmuştur. Cehennem ehli ise her aşağı kimseden daha aşağıdır, elbette ki, akıl ve fikrini güzelce kullanmayan, yaradılışındaki hikmeti, gâyeyi düşünmeyen, maddî zevk ve sefaya esir olan, ahlâkı temizliğe muhalif harekette bulunan her hangi bir şahıs, insanlık şerefini zâyi etmiş, en âdi bir mahlûktan ibaret bulunmuş olur.

6 – Ancak iman edip güzel ve makbul işler yapanlar müstesnadır. Onlara ise hiç eksilmeyen bir mükâfat vardır.

(Ancak o kimseler ki: imân ettiler) Kalplerini imân nûru ile aydınlatmaya muvaffak oldular (ve sâlih sâlih amellerde bulundular) kendilerine yönelen dinî vazifeleri, namaz, oruç, zekât gibi farizeleri yerine getirmeye çalıştılar. (artık onlar için kesilmeyecek) ebedî (bir mükâfat vardır.) onlar, istikbâllerini temin etmiş, uhrevî selâmet ve saadete nâil bulunmuş zâtlardır. İşte yaratılış gâyesini düşünen, kulluk vazifelerini yapmaya çalışan gerçek aydın, mütefekkir zâtların âkıbetleri böyle güvenilirdir.

7 – Bütün bunlardan sonra ey insan, senin mahşere ve hesaba inanmana hangi engel kalabilir?

(O hâlde) O kadar deliller, kudret eserleri meydanda iken artık (seni) ey Son Peygamber!, (din hususunda) Âhrette herkesin lâyık olduğu cezaya kavuşacağına dair ihtardan dolayı (kim yalanlayabilir?.) Elbette ki: Kimsenin yalanlamaya selâhiyeti olamaz.

En son gelişmelerden haberdar olmak için whatsapp kanalımızı takip edin