"Tedaviye erişimin önündeki engellerin kalkması önemli"
İSTANBUL (AA) - "Türkiye Hepatit C Eliminasyon Yol Haritası Raporu"nda, dünyada ve Türkiye'de hastalığı tamamen bitiren tedavilerin kullanıma sunulduğu ancak tedavilerin tek başına yeterli olmadığı, tedavilere erişimin önündeki bürokratik ve fiziksel tüm engellerin kalkmasının, halk sağlığı açısından çok önemli olumlu sonuçlar doğuracağı belirtildi.
Barselona Üniversitesi Küresel Sağlık Enstitüsü, Türk Karaciğer Araştırmaları Derneği (TKAD) ve Viral Hepatitle Savaşım Derneği (VHSD) önderliğinde, Gilead Sciences desteğiyle Türkiye'nin tüm bölgelerinden uzman hekimlerin katkılarıyla hazırlanan "Türkiye Hepatit C Eliminasyon Yol Haritası Raporu", basın toplantısıyla açıklandı.
Dünya Sağlık Örgütü'nün Hepatit C'nin 2030'da tamamen yok edilebilmesi için bazı planlar oluşturduğu ve hedefler koyduğuna değinilen raporda, hedefler "yeni Hepatit enfeksiyonlarında yüzde 90 azalma", "Hepatit C hastalarının yüzde 90'ına tanı konulması" ve "bu hastaların en az yüzde 80'inin tedavi edilmesi" olarak sıralandı.
Dünyada ve Türkiye'de hastalığı tamamen bitiren tedavilerin kullanıma sunulduğu, ancak tedavilerin tek başına yeterli olmadığı, tedavilere erişimin önündeki bürokratik ve fiziksel tüm engellerin kalkmasının, halk sağlığı açısından çok önemli olumlu sonuçlar doğuracağı vurgulandı.
Bu kapsamda 2030'a kadar yaklaşık 6 bin 320 karaciğer kaynaklı ölüm, 4 bin 400 karaciğer kanseri vakası ve 4 bin 60 dekompanse siroz vakasının engellenebileceğine ve yaklaşık 15 bin hayatın kurtarılabileceğine işaret edildi.
VHSD Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Fehmi Tabak, 2014'ten sonra ağız yoluyla kullanılan, yan etkileri olmayan, 2-3 aylık sürede tedavi başarı oranının yüzde 100'e yaklaştığını kaydederek, bulaştırıcılığı önlemek için tedavi çok önemli olduğuna işaret etti.
Türkiye'de tedavi geri ödemesi konusunda problem olmadığının altını çizen Tabak, "Geri ödenen ilaçlarla hastalarımızın yüzde 100'e yakınını tedavi ediyoruz. Bazı engeller var. Şehirlerin yarısında ancak hekimler ilaç yazabiliyor. Bunun bir an evvel tüm şehirlere yayılmasında fayda var. Kronik Hepatitli hastalar ortalama 50-55 yaşlarında oluyor. Bu yaştaki bir kimsenin en az 5 kez en yakınındaki bir şehre gidip, tanısını gözden geçirip yeniden tedavilerinin yapılması gibi zorlukların bırakılması lazım." diye konuştu.
Tabak, hastaların yüzde 20'sinin tanındığını kaydederek, hastaların ameliyat öncesi testlerde, evlilik öncesi taramalarda, genel sağlık kontrolü veya kan bağışı sonrası pozitif sonuç sonrası sağlık kuruluşlarına başvurduğunu anlattı.
Hepatit C'nin tedavi edilebilir bir hastalık haline geldiğini belirten Tabak, "Riskli grupların taranması çok önemli. Yüzde 20'lik tanıdığımız hasta grubunu yüzde 80-90'larda tanınır hale gelmesi lazım. Tanıdığımız zaman tedavi edeceğiz, tedavi ettiğimiz zaman bulaşma engellenecek." dedi.
- "Tedaviye erişimin yüzde 80-90'lara kadar çıkarılması planlanıyor"
TKAD Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Ramazan İdilman, Türkiye'de Hepatit C farkındalığının düşük düzeylerde olduğunu dile getirerek, şu bilgileri paylaştı:
"Ülkemizde her yıl 4 bin 500-5 bin 500 arasında yeni vaka çıkıyor, ancak farkındalık yüzde 20'lerin altına kadar düşmekte, tedaviye erişim ise yüzde 1-5 arasında değişmekte. Çok kolay tedaviye rağmen yılda 5 bin 600-6 bin hasta arasında tedavi edebiliyoruz. Ülkemizde 250 bin-300 bin Hepatit C'li kişinin tedavi olması gerekiyor. Programla risk gruplarının belirlenmesi, farkındalığın artırılması, tanı konulma oranının artırılıp tedaviye erişimin yüzde 80-90'lara kadar çıkarılması planlanıyor. Program, 2018-2023 dönemini kapsıyor ve 2023-2030 döneminde devam edecek. Program sahaya çıktığı zaman Sağlık Bakanlığı başta olmak üzere bütün paydaşlar programın takipçisi olacak."
- "Biyopsi şartının kaldırılması bilimsel bir gerçek"
VHSD Yönetim Kurulu İkinci Başkanı Prof. Dr. Rahmet Güner ise hastalara ulaşmanın ilk adımının tarama çalışmalarından geçtiğini belirterek, "Risk grubu olan hastaların taranmasına öncelik verilmeli. Cerrahi öncesi yapılan taramalarda tanı konulmuş ama ulaşılmamış hasta grupları var. Onlara ulaşmanın yolları araştırılmalı. Kan, kan ürünü transfüzyonu yapılan hastalar, hemodiyaliz hastaları, organ nakli hastaları, HIV ile enfekte hastalar, Hepatit B ile enfekte olan hastalar bu bağlamda risk grubu olarak değerlendirilip, esas hedef popülasyon oluşturabilirler. Damar içi madde bağımlıları ve gebeler de tarama için öncelikli popülasyon olarak alınabilir. Bu grupları tarayıp, buradaki hastaları tedavi edersek, büyük oranda hastalığın eliminasyonunu sağlamış oluruz." diye konuştu.
Karaciğer biyopsi gerekliliğine değinen Güner, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Artık karaciğer biyopsi yapılıp da biyopside belli skora bağlı hastaya tedavi vermenin yüzde 100 gibi başarı şansı olan bir hastalıkta gerekli olmadığı çok net. Biyopsi şartının kaldırılması bilimsel bir gerçek. Ne hastaya ne hekime fayda getiren bir uygulama değil. Ülkemizin her ilinde, her hastanede tedaviye erişim yok. 39 ilde, 58 hastanede ilaçlar verilebiliyor. Her ilde bu tedavinin hastalara reçete edebilir olması önemli. Biyopsi gerekliliği ve her ilde erişebilir olmaması kaldırıldıktan sonra büyük bariyerler aşılmış olacaktır. Tedavi açısından başarı şansı çok yüksek olan ilaçlar mevcut. Hekimin uygun gördüğü ilacı hastasına verebilmesinin önünün açılması katkı sağlayacaktır. Yan etkiler minimal, başarı şansı yüzde 95 ama bunu bütün şehirlerimizde veremiyoruz. Bu bariyerler rahatça kaldırılabilir bariyerler. Bunlar sağlanırsa hastalarımızı büyük oranda tedavi etmiş oluruz."
- "Farkındalık yok denilecek kadar az"
Asya-Pasifik Karaciğer Araştırmaları Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof.Dr. Necati Örmeci, Hepatit C'nin halktaki farkındalığının "yok denilecek kadar az" olduğunu belirterek, "Kamu kesiminde önemli farkındalık düşüklüğü söz konusu çünkü kamu tedaviyi ateş bacayı sardıktan sonra yapmayı hedefliyor. Hekimler arasında oldukça düşük bir farkındalık söz konusu. Konuyla yakın ilişkili hekimlere bakıldığında Hepatit C'nin tamamen tedavi edilebilir bir hastalık olmadığını zannediyorlar." dedi.
Örmeci, Hepatit C'nin tedavi edilebilir bir hastalık olduğu, ilaçlara kolayca erişilebildiği ve 6-8 haftada bile hastalığın tamamen iyileşebileceğine dair kamu spotlarıyla farkındalığın artırılabileceğine işaret etti.
- Türkiye'nin odaklanması gerekenler Barselona Üniversitesi Küresel Sağlık Enstitüsünden Prof. Dr. Jeffrey Lazarus da Dünya Sağlık Örgütü Hepatit C'nin 2030'da tamamen yok edilebilmesi için strateji geliştirdiğini hatırlatarak, hedeflere ulaşabilmek için tarama ve tanının artırılması, ulusal strateji ve planlara ihtiyaç duyulduğunu belirtti. Yapılacak yasal düzenlemelerle Türkiye'nin DSÖ hedeflerine hızlıca erişip örnek bir ülke olabileceğine işaret eden Lazarus, raporun hazırlanma sürecince gerçekleştirilen çalıştaylarda dünyada HCV eliminasyonu fikrinin nasıl ortaya çıktığını, DSÖ'nün HCV eliminasyonu için önerdiği hedefleri, mikro-eliminasyon yaklaşımını ve faydalarını ve HCV eliminasyonu konusunda yapılan iyi uygulamaları anlattı. Lazarus, Türkiye'nin odaklanması gerekenleri "ulusal planın yürürlüğe konulması", "özellikle riskli gruplarda tarama" ve "tedavilere erişimin önündeki engellerin kaldırılması" şeklinde sıraladı. - "Yerli Hepatit ilaçlarını üretmeye hazırız"
Gilead Sciences Genel Müdürü Şebnem Girgin ise raporun içeriğindeki tavsiyelerin uygulanması halinde 2030'a kadar yaklaşık 15 bin hayatın kurtarılabileceğini kaydederken, "Hepatit C hastalığı elimine edilerek ülkemizin sağlık gündeminden tamamen çıkartılabilir." dedi.
Hepatit C'nin Türkiye'den yok edilmesi için bütün bilimsel platformları desteklemeyi hedeflediklerini ifade eden Girgin, "Devletimizin yenilikçi ilaçların ülkemizde yerli ilaç olarak üretilmesine yönelik önemli yatırım çağrısı var. Biz de bu çağrıyı ciddiye aldık. Ülkemizde, dünyada piyasaya sunduğumuz ilaçların yerli ilaç olarak Türkiye'de üretilmesi amacıyla yatırım hazırlıklarımıza hız verdik. Ülkemizde yerli Hepatit ilaçlarını üretmeye hazırız." diye konuştu.
"Üye/Üyeler suç teşkil edecek, yasal açıdan takip gerektirecek, yasaların ya da uluslararası anlaşmaların ihlali sonucunu doğuran ya da böyle durumları teşvik eden, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik ya da ahlaka aykırı, toplumca genel kabul görmüş kurallara aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde hiçbir İçeriği bu web sitesinin hiçbir sayfasında ya da subdomain olarak oluşturulan diğer sayfalarında paylaşamaz. Bu tür içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk münhasıran, içeriği gönderen Üye/Üyeler'e aittir. MİLAT GAZETESİ, Üye/Üyeler tarafından paylaşılan içerikler arasından uygun görmediklerini herhangi bir gerekçe belirtmeksizin kendi web sayfalarında yayınlamama veya yayından kaldırma hakkına sahiptir. Milat Gazetesi, başta yukarıda sayılan hususlar olmak üzere emredici kanun hükümlerine aykırılık gerekçesi ile her türlü adli makam tarafından başlatılan soruşturma kapsamında kendisinden Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 332.maddesi doğrultusunda istenilen Üye/Üyeler'e ait kişisel bilgileri paylaşabileceğini beyan eder. "
Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.