Taziyede okunacak dua
Taziyede bulunurken hangi dua okunur? Taziye evinde hangi dua okunur? Cenazede okunacak dua nedir? İşte taziye evinde okunacak dua...
Taziyeye giden müminler, bazı ayet ve hadisleri okuyarak dua edebilirler. Örneğin şu ayet ve hadis okunabilir:
كُلُّ نَفْسٍ ذَائِقَةُ الْمَوْتِ ثُمَّ إِلَيْنَا تُرْجَعُونَ
"Her nefs ölümü tadacaktır. Sonunda bize döneceksiniz."(Anbuket, 29/57)
إِنَّ للهِ ماَ أَخَذ وَلَهُ ماَ أَعْطىَ وَكُلُّ شَيْءٍ عِنْدَهُ بِأَجَلٍ مُسَمًّى فَلْتَصْبِرْ وَلْتَحْتَسِب
"Aldığı Allah’ındır, verdiği Allah’ındır. Her şey O’nun katında belirli bir ecel iledir. Sabret ve karşılığını Allah’tan bekle." (Buhârî, Cenâiz, 33)
Bundan sonra şu dua da okunabilir:
أَعْظَمَ اللهُ أَجْرَكَ وَأَحْسَنَ عَزاَءَكَ وَغَفَرَ لِمَيِّتِكَ
"Allah ecrini büyük kılsın, sabrını güzel eylesin ve ölünü bağışlasın." (Nevevi, el-Ezkâr, s.126)
Diğer taraftan, Arapça veya başka diller ile de duruma uygun olarak istenildiği gibi dua edilebilir. Örneğin:
"Sen her şeye kadirsin; bizler aciziz. Başlangıcından bugüne kadar niceleri bu aleme geldiler ve gittiler. İşte bu kulun da öbür aleme göç etti. Bizim dualarımıza, senin de rahmetine ve bağışlanmana muhtaç. Sen onu rahmetinle kucakla; makamını cennet eyle, geride kalan yakınlarına sabır ver ya Rabbi."
"Bizlere de kamil bir iman ile ruhumuzu teslim etmeyi nasip eyle Allah'ım..."
"Taziye" kelimesi Kur’ân-ı Kerîm’de geçmemekle birlikte, her canlı için ölümün kaçınılmaz olduğunu ve sonunda herkesin Allah’ın huzuruna varacağını bildiren ayetler (Âl-i İmrân 3/185; Enbiyâ 21/35; Ankebût 29/57)insanların ölüm gerçeği karşısında düzgün bir hayat yaşamalarının, ayrıca ölümü normal karşılamanın gerekliliğine işaret etmektedir.
Bakara suresinin 154-156. âyetlerinde, Allah’ın insanları çeşitli sıkıntı ve kayıplarla imtihan ettiği, ölümün de bunlardan biri olduğu belirtildikten sonra, bunları sabır ve metanetle karşılayanlar Allah’ın rahmet ve hidayetiyle müjdelenmekte, bu ayetler ölümle ilgileri dolayısıyla taziye sırasında okunmaktadır.
Dünyadaki bütün varlıkların fâni ve yalnız Allah’ın baki olduğunu bildiren ayetler de (Rahmân, 55/26-27) kapsamlı bir taziye örneği olup, klişeleşmiş taziye cümlelerine ilham kaynağı teşkil etmiştir.
"Taziye" kavramı bazı hadislerde geçmektedir. Abdullah b. Mes‘ûd’un rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
“Başına bir musibet gelene taziye ziyaretinde bulunan kimseye musibete uğrayanın sevabı kadar sevap verilir.”(İbn Mâce, Cenâiz, 56)
Diğer bir hadiste, yaşadığı bir ölüm acısından dolayı mümin kardeşine taziyede bulunan kimseyi Allah’ın kıyamet gününde herkesin gıpta edeceği güzellikte bir elbiseyle donatacağı bildirilir (Hatîb, VII/397)
Bazı hadislerde Hz. Peygamber (asm)’den taziye örnekleri yer almaktadır. Meselâ oğlu vefat etmek üzere olduğu için büyük acı çeken kızı Zeyneb’i,
“Veren de alan da Allah’tır; O’nun katında her şeyin belli bir vakti vardır.”(Buhârî, Cenâiz, 33)
şeklinde teselli etmiştir. Bu ifadelerin, sonraki dönemlerde Müslümanlar arasında yaygınlaşan tâziye sözlerine örnek teşkil ettiği anlaşılmaktadır.
Çocuğu ölen Muâz b. Cebel’e Resûl-i Ekrem’in yazdığı rivayet edilen bir mektuptaki ifadeler de Kalkaşendî’ye göre en anlamlı tâziye örneğidir (Subhu’l-aşâ, IX/82-83).
Mektupta "canlarımız, mallarımız ve aile fertlerimizin Allah tarafından bize bağışlanmış tatlı hediyeler, geçici bir süre için yanımıza bıraktığı emanetler olduğu belirtilir ve Allah’ın evlât vererek kulunu sevindirmesi gibi, onu geri alması hâlinde kulunu mükâfatlandıracağı, böyle durumlarda Allah’ın rahmetine, mağfiret ve hidayetine erişmek için sabretmek gerektiği, ağlayıp sızlamanın gideni geri getirmeyeceği" ifade edilir. (Hâkim, III/273)
İslâm âlimleri, bu tür rivayetlere dayanarak taziyenin hem erkekler hem kadınlar için sünnet veya müstehap olduğunu kaydetmiştir.
Müslümanlar akraba, komşu ve tanıdıklarından birinin yakını vefat ettiğinde, cenaze namazına katılmayı hem dinî hem insanî bir görev bilir. Defin işleminin ardından genellikle cenaze evine veya taziye için belirlenmiş başka bir yere gidilerek ölenin yakınlarına taziyede bulunulur.
Taziyeye gelenler, bazen yanlarına bir okuyucu alarak ölünün ruhu için Kur’an’dan birkaç ayet (çoğunlukla Bakara suresinin 153-157. ayetleri) okuturlar. Kur’an okunduktan sonra “el-hükmü lillâh, innâ lillâh” gibi ifadelerle Allah’tan gelene razı olmak gerektiği belirtilir.
Ölen hakkında,
“Allah rahmet eylesin; mekânı cennet olsun; Allah gittiği yerde utandırmasın; Allah taksiratını affetsin.”
gibi sözlerle dua edilir.
“Geride kalanların başı sağ olsun; Allah sabırlar versin; merhumun geride kalanlarına Allah hayırlı uzun ömürler versin; Allah başka acı göstermesin; ölenle ölünmez, er geç hepimiz öleceğiz, Allah iman nasip etsin.”
gibi cümlelerle, ölenin yakınları teselli edilir. Yaşlı ve hatırlı kişiler, kendilerini kontrol edemeyecek derecede ağlayıp dövünen cenaze yakınlarını, ölümden kurtuluş olmadığı, isyan etmemek gerektiği vb. sözlerle yatıştırmaya çalışır.
Hz. Peygamber (asm)’in ölenler hakkında, çirkin sözler söylemeyi yasaklayan, ölüleri iyilikle anmayı emreden hadislerine göre (Ebû Dâvûd, Edeb, 42) taziye için gelenler ölünün iyi taraflarından bahseder, güzel hatıraları yadeder...
İbn-i Abbâs’tan -radıyallâhu anhümâ- rivâyet edildiğine göre Resûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
“Kabirdeki ölü, denizde boğulmak üzere olan ve dehşet içerisinde yardım isteyen kimse gibidir. Babasından, anasından, kardeşinden, samîmî ve sâdık arkadaşından bir duâ bekler. Şayet bir duâ gelecek olsa, bu onun için dünyâ ve içindekilerden daha kıymetli ve sevimli olur. Şüphesiz Allah, kabir ehline, dünyadakilerin duâsı bereketiyle dağlar misâli ecir verir. Dirilerin ölülere gönderebileceği en iyi hediye ise onlar için istiğfâr etmek ve onlar adına sadaka vermektir.”
ÖLÜNÜN AZABI HAFİFLER Mİ?
İbn-i Abbâs -radıyallâhu anhümâ- şöyle rivâyet eder:
Resûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, iki kabrin yanından geçerken onlar hakkında:
“İkisi de azap görüyorlar, ancak (onların zannına göre) büyük bir günahtan dolayı değil. Birisi söz götürüp getirdiğinden, diğeri de küçük abdest bozarken icâb ettiği sûrette korunmadığından dolayı muazzeb oluyor.” buyurdu.
Akabinde yaş bir hurma dalı istedi. Onu ikiye ayırdı ve daha sonra bunları kabirlerin başına birer birer dikti. Sonra da sözlerine şöyle devâm etti:
“Kurumadıkları müddetçe onların azâbını hafifletmeleri umulur.” (Müslim, Tahâret, 111)
Müfessir Kurtubî, bu hadîs-i şerîfi şöyle îzâh eder:
Hadîsin, “kurumadıkları müddetçe” kısmı, o dalların yaş kaldıkları müddetçe tesbih ettiklerine işâret etmektedir. Nitekim âlimlerimiz şöyle demişlerdir: Kabirlere ağaç dikmekten ve orada Kur’ân-ı Kerîm okumaktan oradaki mevtâlar istifâde ederler. Bir ağaç dikmek bile ölülerin azâbını hafifletirse, bir mü’minin Kur’ân okumasından kim bilir ne kadar istifâde ederler? Ölüye hediye edilen şeyin sevâbı da kendisine ulaşır.” (Kurtubî, X, 267)
ÖLÜNÜN ARKASINDAN YASİN OKUNUR MU?
Kur’ân tilâveti sebebiyle husûle gelecek ilâhî rahmetten ölülerin de istifâdesi için bilhassa Yâsîn-i Şerîf okunması, herkesin bildiği ve tatbîk ettiği bir usûldür. Nitekim hadîs-i şerîfte şöyle buyrulur:
“…Yâsin, Kur’ân’ın kalbidir. Bir kimse onu Allâh’ın rızâsını ve âhiret yurdunu talep ederek okursa, muhakkak günahları bağışlanır. Ölülerinize de Yâsîn Sûresi’ni okuyunuz.” (Ahmed, V, 26)
CENAZE DEFNİNDEN SONRA OKUNACAK DUA
Ölülerin mânevî istifâdesi için diğer âyet ve sûrelerden de okunabilir. Buna dâir rivâyetlerin bir kısmı şöyledir:
“Sizden biri vefât ettiğinde onu fazla bekletmeden kabre götürünüz. Defnettiğiniz zaman da biriniz, başucunda Fâtiha Sûresi’ni, ayak ucunda da Bakara Sûresi’nin son kısmını (Âmenerrasûlü) okusun.” (Taberânî, Kebîr, XII, 340; Deylemî, I, 284; Heysemî, III, 44)
"Üye/Üyeler suç teşkil edecek, yasal açıdan takip gerektirecek, yasaların ya da uluslararası anlaşmaların ihlali sonucunu doğuran ya da böyle durumları teşvik eden, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik ya da ahlaka aykırı, toplumca genel kabul görmüş kurallara aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde hiçbir İçeriği bu web sitesinin hiçbir sayfasında ya da subdomain olarak oluşturulan diğer sayfalarında paylaşamaz. Bu tür içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk münhasıran, içeriği gönderen Üye/Üyeler'e aittir. MİLAT GAZETESİ, Üye/Üyeler tarafından paylaşılan içerikler arasından uygun görmediklerini herhangi bir gerekçe belirtmeksizin kendi web sayfalarında yayınlamama veya yayından kaldırma hakkına sahiptir. Milat Gazetesi, başta yukarıda sayılan hususlar olmak üzere emredici kanun hükümlerine aykırılık gerekçesi ile her türlü adli makam tarafından başlatılan soruşturma kapsamında kendisinden Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 332.maddesi doğrultusunda istenilen Üye/Üyeler'e ait kişisel bilgileri paylaşabileceğini beyan eder. "
Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.