Tahşiyeden beter ''1 CD ile 150 yıl hapis''
İSMAİL ZELVİ- ÖZEL HABER
Yargıda Paralel Kumpas dosyasına 18 kişinin 150 yıl hapis cezası aldığı Elazığ İhya-Der davası da ekleniyor. İnsan Hak ve Hürriyetleri Derneği (HÜR DER) avukatları hazırladıkları dosya ile, İhya Der davasında, kutlu doğum haftası etkinliğine katılan, İsrail'i protesto eden, ehli beyt toplantısı düzenleyen ve ihtiyaç sahiplerine yardım edenleri örgütsel suç kapsamına sokarak yıllarca hapse tıkan hakim, savcı ve polisler hakkında suç duyurusunda bulunacak.
Gülen'in ilk hedefe Hizbullah
Paralel yapı ele geçirdiği yargıyı silah gibi kullandı, polis eliyle tuzaklar kurdu, dindarlara ceza yağdırdı. Fethullah Gülen, 6 Nisan'da Tahşiye grubu ile birlikte Hizbullah Cemaatinden de söz etti. Aradan daha bir ay geçmeden 27 Nisan 2009 sabahında polisler eşzamanlı olarak Elazığ İhya Der'e baskın düzenledi. Baskında sadece emniyet arşivinde bulunan bir CD ve katlanmamış bir bilgisayar çıktısı İhya Der'de bulunmuş gösterildi. CD'nin İhya Der bilgisayarlarında kullanılıp kullanılmadığı ve dernek mensuplarının hem CD hem kağıt çıktı üzerinde parmak izinin olup olmadığı ile ilgili avukat talepleri mahkeme tarafından dikkate alınmadı. Dosya kısa bir sürede bitirilip Yargıtay'a gönderildi. Yargıtay 9. Dairesi, bütün sıraları alt üst ederek dosyayı öne aldı. Dernek başkanı Fatih Demirtaş'a indirimsiz 15 yıl, diğer gönüllülere de 6 yıl 3 ay ile 7 yıl 6 ay arasında değişen 150 yıl ceza verdi. Ceza verilenler arasında alimler, bir avukat ve evinde Kur'an dersi veren kadınlar da vardı. Biri 50 yaşını geçmiş diğeri de protez bacaklı 2 kadın, etkinliklere katıldıkları için 6 yılı geçen hapis cezalarına çarpıtıldılar.
Suçlamalar komik
İhya Der davasında 22 kişi Hizbullah-İlim Örgütüne üye olmak suçlamasıyla yargılandı. 18 kişi 150 yıl hapis cezası alırken 4 kişi beraat etti. Dernek Başkanı Muhammet Fatih Demirtaş örgüt yöneticiliği suçlamasıyla 15 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Yurtdışına çıkan Demirtaş için kırmızı bülten çıkartıldı. Zeki Açıkgöz ve Ali Aslan Işık örgüt üyeliği suçlamasıyla 7 yıl 6 ay hapis cezasına, aralarında Av. Mahmut Şahin'in de bulunduğu 15 kişi ise örgüt üyeliği suçlamasıyla 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldı. Muhammed Fatih Demirtaş, Hizbullah ilim terör örgütü mensuplarının taraftar toplamak halkımızın dini hassasiyetleri üzerine düzenlenen basın açıklaması, gıyabi cenaze namazı, protesto gösterisi, miting, dini önemli olan günlerde düzenlenen toplantılardan sorumlu tutularak örgüt lideri olarak cezalandırıldı.
Gülen belgeleri dikkat çekti
İhya Der dosyasında, suçlamalara mesnet olacak en önemli delil 17 Ocak 200 tarihinde Beykoz'da çatışma sonucu öldürülen Hizbullah Lideri Hüseyin Velioğlu'na yönelik operasyonda eğle geçirilen arşivde bulunan İzzettin Yıldırım'ın sorgulanması görüntülerinin bu dosyaya konulması. Yüksel Yangel'in ihbar maili. Dosyada bir başka dikkat çekici nokta da Hizbullah'ın Gülen grubuna yönelik hiçbir eylemi olmamasına rağmen, dosyaya konulan bazı küpürlerle Hizbullah'ın Gülen grubunu hedef aldığı imajı oluşturulması. 'Başarı ödüllendirildi' isimli bir gazete haberi'nin bilgisayar çıktısı kağıda, haberde başarılı iki öğretmenin takip edilmesi yönündeki not, Hizbullahın bu iki isme karşı ileride eylem yapabileceği şeklinde yorumlandı. Ancak bu kağıdı kimin koyduğu üzerindeki itirazlar dinlenmedi. En azından kağıt üzerinde parmak izi araştırılması yapılmadı.
Paralel rakip gördüklerine kumpas kurdu
Elazığ İhya-Der mağdurlarından Fatih Demirtaş, Parelel yapıya defalarca dikkat çektiklerini belirterek, 'Paralel yapının yaptığı hukuksuzlukların gündeme gelmesi olumlu bir gelişme. Bizim dosyamız daha yargı aşamasındayken yargılanma sürecimiz devam ederken bir Paralel Yapı'nın mağduru olduğumuzu haykırdık. Genelde Türkiye'de özelde Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Paralel Yapı çok kirli ilişkilere bulaştığından muhafazakar kesimi hedef tahtasına koydu. Paralel yapı bütün İslami kesimleri kendisine rakip gördüğü için bundan ötürü de eş zamanlı operasyonlar düzenleyerek bölgenin tamamında Antep'te, Maraş'ta, Elazığ'da, Malatya'da, Van'da, Muş'ta operasyonlarla Müslümanları gözaltına alıp çok komik nedenlerle cezalandırması aslında Paralel Yapının Müslümanlara taalluk eden kısmıydı ve o süreç içerisinde başbakanlığa bildirmiştik. ' dedi.
İslami etkinlikler suç kabul edilmiş
Yargılama süresi boyunca elle tutulur hiçbir delil olmadığı gibi sorgulama süresince de kayda değer bir delil ile sorgulama ve suçlama yapılamadığını belirten Demirtaş, 'Her ne kadar dava dosyasına aslında yansıyan Kutlu Doğum Etkinlikleri, Kerbela Tiyatrosu, Filistin'e destek Mitingleri, Gıyabi Cenaze Namazları, Filistin için yardım kampanyaları gibi Türkiye'nin tamamında yapılan meşru işler suç olarak gösterilmişse bile kayıt altına alınmayan sorgu süresince özellikle dernek yönetici ve temsilcilerine sorulan sorular paralel yapı ile alakalı olup derneğimizin, camiamızın paralel yapıya bakış açısı bir fiil sorgulanmıştır. Tabi o zaman gözaltındayken de bu duruma tepki gösterilmiş mahkeme süresince de zaten bu durum aşikar olarak kendini göstermiş dosya Yargıtay 9. Dairesine gönderilerek aslında süreç neticelendirilmiştir.' şeklinde konuştu.
2000'li yılların başlamasıyla Devletin birçok alanda demokratik adımlar attığını düşünsel olarak ta özgür bir toplum oluşturma yoluna gittiğini söyleyen Demirtaş, bu durumun yapılmak istenmesine karşın Devlet tarafından mağdur olmuş kimselerin mağduriyetlerinin giderilmesine yönelik herhangi bir çalışma ve iyileştirmenin yapılmadığını da hatırlattı.
Kerbela Tiyatrosu düzenlemek mi terör eylemi oluyor?
İhya-Der dosyasının Terör kapsamında değerlendirildiği ve bu kapsamda cezalandırmaların yapıldığı bilgisini aktaran Demirtaş, 'bugün terör suçundan dolayı ceza verilmiş olan, terörle suçlanmış olan İhya-Der'in faaliyetlerinin hangisi terör eylemi olarak gösterilebilir. Allah Resulü'nü anmak mı? Kerbela Tiyatrosu düzenlemek mi terör eylemi oluyor? Bir şiir okuyup 4,5 ay cezaevinde kalma ile Elazığ da Kerbela Tiyatrosu düzenleyip 4,5 yıl cezaevinde yatma arasında mağduriyet bakımından ne fark var? Oysa düşünsel olarak, hukuki olarak, kanuni olarak bu mağduriyetin giderildiğini biliyoruz fakat pratikte bu mağduriyetler devam ediyor. Belki kanunlar değişmiş olabilir, hukuk değişmiş olabilir ancak birilerinin kafası değişmediği müddetçe halkın, bireyin menfaati yerine devletin ali menfaatleri gözetildiği için sürekli mağdur edilen halk olmuş ve bu hususta birçok mağdur cezaevinde yatmak zorunda kalmıştır.'
'Hükümetin kendisine dokunulunca yaptırım gücü ortaya çıktı'
Yıllardır haksız yere Cezaevinde tutulan Salih Mirzabeyoğlu'nun mağduriyetine de değinen Demirtaş, 'Salih Mirzabeyoğlu'nun dosyası devletin önünde kara bir leke olarak durmaktadır. 28 Şubat darbe girişiminin mağduru olan bu insan için hiçbir bir girişimde bulunulmamıştır. Önce o mağduriyetlerin giderilmesi lazım. Zalime ceza vermeden önce mazlumun o zulümden kurtarılması lazım. Hukukun düzgün işletilmesi lazım Hükümetin bunu takip etmesi lazım. Verilen kararlarda özellikle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine açılacak olan dosyalarda sorumlunun hakimler olması lazım? Dava açılıyor tazminatı devlet veriyor böyle olunca hakim istediği gibi tarafgir kalabiliyor. Tazminatı hakimler verse kararlarında daha özgürlükçü ve daha hukuki karar vermek zorunda kalacaklar.' değerlendirmesinde bulundu.
Tek mağdur biz değiliz devlet dairelerinde birçok insan mağdur
'Hükümet, yangın kendisine ulaştığı için feveran etse de yani mağdur olduğunu güdeme taşısa da işin doğrusu kendisinden başka mağdur olmuş kesimleri çokta umursamıyor.' diyen Demirtaş, 'Sadece tek mağdur biz değiliz devlet dairelerinde birçok insan diskalifiye edilmek için çeşitli bahanelerle ve oyunlarla görevlerinden uzaklaştırılmış ve paralel yapı mensupları yerleştirilmiştir. Bu konuda birçok bireysel şikayetler olmuş ama Hükümet bununla alakalı çok fazla bir endişe taşımamıştır. Hükümet kanaatimce kendisine dönük olan hamlelere cevap verme endişesinde bundan ötürüde bize karşı yaşatılan mağduriyetin giderilmesine yönelik bir girişimde bulunulmadı. Hükümetin mağduriyeti gündemine alması için sivil toplum kuruluşlarının samimi olması lazım. Bu hususta düşüncelerini beyan eden Müslüman İslami sivil toplum kuruluşları şayet bu hususta samimi olurlarsa İhya-Der dosyasından mağdur olan kardeşlerini gündeme taşırlarsa o zaman bu mağduriyet Hükümet tarafından ele alınır bunu sadece bizim için değil, tüm İslami kesimlerin mağduriyeti için diyorum. Maalesef Müslümanlar bu hususta kendileri rahatsız olmadıkları müddetçe müdahil olmadıkları gibi kendileri rahatsız olunca sadece kendilerini dile getirme konusunu alışkanlık haline getirmişler. Yani bu bizim içinde bulunduğumuz düşünsel fikirsel çürümüşlüğün neticesidir. Ancak müminler kardeştir, Ayrı düşünebiliriz ama ortak paydalarımız çok daha fazla.' açıklamasını yaptı.
"Üye/Üyeler suç teşkil edecek, yasal açıdan takip gerektirecek, yasaların ya da uluslararası anlaşmaların ihlali sonucunu doğuran ya da böyle durumları teşvik eden, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik ya da ahlaka aykırı, toplumca genel kabul görmüş kurallara aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde hiçbir İçeriği bu web sitesinin hiçbir sayfasında ya da subdomain olarak oluşturulan diğer sayfalarında paylaşamaz. Bu tür içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk münhasıran, içeriği gönderen Üye/Üyeler'e aittir. MİLAT GAZETESİ, Üye/Üyeler tarafından paylaşılan içerikler arasından uygun görmediklerini herhangi bir gerekçe belirtmeksizin kendi web sayfalarında yayınlamama veya yayından kaldırma hakkına sahiptir. Milat Gazetesi, başta yukarıda sayılan hususlar olmak üzere emredici kanun hükümlerine aykırılık gerekçesi ile her türlü adli makam tarafından başlatılan soruşturma kapsamında kendisinden Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 332.maddesi doğrultusunda istenilen Üye/Üyeler'e ait kişisel bilgileri paylaşabileceğini beyan eder. "
Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.