Tahrim suresinin okunuşu nasıldır? Tahrim suresinin meali nasıldır? Tahrim suresi Medine döneminde nazil olmuştur. Tahrim suresi 12 ayeti kerimedir. Tahrim suresinde ahirette kafirlerin özür bahane ileri sürmelerinin fayda sağlamayacağı, müminlerin tövbe-i nasuh (bir daha günaha dönmemek üzere kesin tövbe) etmeleri gibi konular bildirilmektedir İşte Tahrim suresinin okunuşu ve anlamı...

Kur'an-ı kerîmin altmış altıncı sûresi. Mushaftaki sıralamada altmış altıncı, iniş sırasına göre yüz yedinci sûredir. Hucurat sûresinden sonra, Tegåbün sûresinden önce Medine'de nazil olmuştur.
Tahrîm sûresi on iki ayet-i kerîmedir. Medîne-i münevverede nazil oldu (indi). Bu sûrede; bütün mü'minlerin, emri altında olanları Cehennem'e götürecek davranışlardan korumaları, ahirette kafirlerin özür bahane ileri sürmelerinin fayda sağlamayacağı, mü'minlerin tövbe-i nasûh (bir daha günaha dönmemek üzere kesin tövbe) etmeleri gibi konular bildirilmektedir. (Ayntablı Muhammed Efendi, Senaullah Dehlevî, Razî)

TAHRİM SURESİNİN TÜRKÇE VE ARAPÇA OKUNUŞU İLE MEALİ

Tahrîm 1 (Mealleri Karşılaştır): Ya eyyuhen nebiyyu lime tuharrimu ma ehallallahu lek(leke), tebtegî merdate ezvacik(ezvacike), vallahu gafûrun rahîm(rahîmun).
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ يَٰٓأَيُّهَا ٱلنَّبِىُّ لِمَ تُحَرِّمُ مَآ أَحَلَّ ٱللَّهُ لَكَ ۖ تَبْتَغِى مَرْضَاتَ أَزْوَٰجِكَ ۚ وَٱللَّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ
Ey peygamber! Eşlerinin rızasını arayarak, Allah'ın sana helal kıldığı şeyi niçin sen kendine haram ediyorsun? Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.

Tahrîm 2 (Mealleri Karşılaştır): Kad faradallahu lekum tehillete eymanikum, vallahu mevlakum, ve huvel alîmul hakîm(hakîmu).
قَدْ فَرَضَ ٱللَّهُ لَكُمْ تَحِلَّةَ أَيْمَٰنِكُمْ ۚ وَٱللَّهُ مَوْلَىٰكُمْ ۖ وَهُوَ ٱلْعَلِيمُ ٱلْحَكِيمُ
Allah (gerektiğinde) yeminlerinizi bozmayı (ve kefaret ödemeyi) size meşru kılmıştır. Allah, sizin yardımcınızdır. O, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

Tahrîm 3 (Mealleri Karşılaştır): Ve iz eserren nebiyyu ila ba'dı ezvacihî hadîsa(hadîsen), fe lemma nebbeet bihî ve azherehullahu aleyhi arrefe ba'dahu ve a'rada an ba'd(ba'dın), fe lemma nebbeeha bihî kalet men enbeeke haza, kale nebbeeniyel alîmul habîr(habîru).
وَإِذْ أَسَرَّ ٱلنَّبِىُّ إِلَىٰ بَعْضِ أَزْوَٰجِهِۦ حَدِيثًا فَلَمَّا نَبَّأَتْ بِهِۦ وَأَظْهَرَهُ ٱللَّهُ عَلَيْهِ عَرَّفَ بَعْضَهُۥ وَأَعْرَضَ عَنۢ بَعْضٍ ۖ فَلَمَّا نَبَّأَهَا بِهِۦ قَالَتْ مَنْ أَنۢبَأَكَ هَٰذَا ۖ قَالَ نَبَّأَنِىَ ٱلْعَلِيمُ ٱلْخَبِيرُ
Hani peygamber eşlerinden birine, gizli bir söz söylemişti. Fakat eşi o sözü (başkasına) haber verip Allah da bunu peygambere bildirince, peygamber bunun bir kısmını bildirmiş, bir kısmından da vazgeçmişti. Peygamber, bunu ona (sırrı açıklayan eşine) haber verince o, "Bunu sana kim bildirdi?" dedi. Peygamber, "Bunu bana, hakkıyla bilen ve hakkıyla haberdar olan Allah haber verdi" dedi.

Tahrîm 4 (Mealleri Karşılaştır): İn tetûba ilallahi fe kad sagat kulûbukuma, ve in tezahera aleyhi fe innallahe huve mevlahu ve cibrîlu ve salihul mû'minîn(mû'minîne), vel melaiketu ba'de zalike zahîr(zahîrun).
إِن تَتُوبَآ إِلَى ٱللَّهِ فَقَدْ صَغَتْ قُلُوبُكُمَا ۖ وَإِن تَظَٰهَرَا عَلَيْهِ فَإِنَّ ٱللَّهَ هُوَ مَوْلَىٰهُ وَجِبْرِيلُ وَصَٰلِحُ ٱلْمُؤْمِنِينَ ۖ وَٱلْمَلَٰٓئِكَةُ بَعْدَ ذَٰلِكَ ظَهِيرٌ
(Ey peygamber'in eşleri!) Eğer siz ikiniz Allah'a tövbe ederseniz, ne iyi. Çünkü kalpleriniz kaydı. Eğer Peygamber'e karşı birbirinize arka çıkarsanız bilin ki Allah onun yardımcısıdır, Cebrail de, salih mü'minler de. Bunlardan sonra melekler de ona arka çıkarlar.

Tahrîm 5 (Mealleri Karşılaştır): Asa rabbuhû in tallakakunne en yubdilehû ezvacen hayren min kunne muslimatin mû'minatin kanitatin taibatin abidatin saihatin seyyibatin ve ebkara(ebkaren).
عَسَىٰ رَبُّهُۥٓ إِن طَلَّقَكُنَّ أَن يُبْدِلَهُۥٓ أَزْوَٰجًا خَيْرًا مِّنكُنَّ مُسْلِمَٰتٍ مُّؤْمِنَٰتٍ قَٰنِتَٰتٍ تَٰٓئِبَٰتٍ عَٰبِدَٰتٍ سَٰٓئِحَٰتٍ ثَيِّبَٰتٍ وَأَبْكَارًا
Eğer o sizi boşarsa, Rabbi ona, sizden daha hayırlı, müslüman, inanan, sebatla itaat eden, tövbe eden, ibadet eden, oruç tutan, dul ve bakire eşler verebilir.

Tahrîm 6 (Mealleri Karşılaştır): Ya eyyuhellezîne amenû kû enfusekum ve ehlîkum naren vakûduhan nasu vel hicaretu aleyha melaiketun gılazun şidadun la ya'sûnallahe ma emerehum ve yef'alûne ma yu'merûne.
يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ قُوٓا۟ أَنفُسَكُمْ وَأَهْلِيكُمْ نَارًا وَقُودُهَا ٱلنَّاسُ وَٱلْحِجَارَةُ عَلَيْهَا مَلَٰٓئِكَةٌ غِلَاظٌ شِدَادٌ لَّا يَعْصُونَ ٱللَّهَ مَآ أَمَرَهُمْ وَيَفْعَلُونَ مَا يُؤْمَرُونَ
Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. O ateşin başında gayet katı, çetin, Allah'ın kendilerine verdiği emirlere karşı gelmeyen ve kendilerine emredilen şeyi yapan melekler vardır.

Tahrîm 7 (Mealleri Karşılaştır): Ya eyyuhellezîne keferû la ta'tezirûl yevm(yevme), innema tuczevne ma kuntum ta'melûn(ta'melûne).
يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ لَا تَعْتَذِرُوا۟ ٱلْيَوْمَ ۖ إِنَّمَا تُجْزَوْنَ مَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ
Ey inkar edenler! Bu gün özür dilemeyin! Siz ancak yapmakta olduklarınızın karşılığını görüyorsunuz.

Tahrîm 8 (Mealleri Karşılaştır): Ya eyyuhellezîne amenû tûbû ilallahi tevbeten nasûha(nasûhan), asa rabbukum en yukeffire ankum seyyiatikum ve yudhilekum cennatin tecrî min tahtihel enharu, yevme la yuhzîllahun nebiyye vellezîne amenû meah(meahu), nûruhum yes´a beyne eydîhim ve bi eymanihim yekûlûne rabbena etmim lena nûrena vagfir lena, inneke ala kulli şey´in kadîr(kadîrun).
يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ تُوبُوٓا۟ إِلَى ٱللَّهِ تَوْبَةً نَّصُوحًا عَسَىٰ رَبُّكُمْ أَن يُكَفِّرَ عَنكُمْ سَيِّـَٔاتِكُمْ وَيُدْخِلَكُمْ جَنَّٰتٍ تَجْرِى مِن تَحْتِهَا ٱلْأَنْهَٰرُ يَوْمَ لَا يُخْزِى ٱللَّهُ ٱلنَّبِىَّ وَٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ مَعَهُۥ ۖ نُورُهُمْ يَسْعَىٰ بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَبِأَيْمَٰنِهِمْ يَقُولُونَ رَبَّنَآ أَتْمِمْ لَنَا نُورَنَا وَٱغْفِرْ لَنَآ ۖ إِنَّكَ عَلَىٰ كُلِّ شَىْءٍ قَدِيرٌ
Ey iman edenler! Allah'a içtenlikle tövbe edin. Umulur ki, Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter, peygamberi ve onunla birlikte iman edenleri utandırmayacağı günde Allah sizi, içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokar. Onların nurları önlerinden ve sağlarından aydınlatır, gider. "Ey Rabbimiz! Nûrumuzu bizim için tamamla, bizi bağışla; çünkü senin her şeye hakkıyla gücün yeter" derler.

Tahrîm 9 (Mealleri Karşılaştır): Ya eyyuhen nebiyyu cahidil kuffare vel munafikîne vagluz aleyhim, ve me'vahum cehennem(cehennemu), ve bi'sel masîr(masîru).
يَٰٓأَيُّهَا ٱلنَّبِىُّ جَٰهِدِ ٱلْكُفَّارَ وَٱلْمُنَٰفِقِينَ وَٱغْلُظْ عَلَيْهِمْ ۚ وَمَأْوَىٰهُمْ جَهَنَّمُ ۖ وَبِئْسَ ٱلْمَصِيرُ
Ey Peygamber! Kafirlere ve münafıklara karşı cihad et, onlara karşı sert davran. Onların varacağı yer cehennemdir. Ne kötü varılacak yerdir orası!

Tahrîm 10 (Mealleri Karşılaştır): Dareballahu meselen lillezîne keferûmreete nûhın vemreete lût(lûtın), kaneta tahte abdeyni min ibadina salihayni fe hanetahuma fe lem yugniya anhuma minallahi şey'en ve kîledhulen nare mead dahılîn(dahilîne).
ضَرَبَ ٱللَّهُ مَثَلًا لِّلَّذِينَ كَفَرُوا۟ ٱمْرَأَتَ نُوحٍ وَٱمْرَأَتَ لُوطٍ ۖ كَانَتَا تَحْتَ عَبْدَيْنِ مِنْ عِبَادِنَا صَٰلِحَيْنِ فَخَانَتَاهُمَا فَلَمْ يُغْنِيَا عَنْهُمَا مِنَ ٱللَّهِ شَيْـًٔا وَقِيلَ ٱدْخُلَا ٱلنَّارَ مَعَ ٱلدَّٰخِلِينَ
Allah, inkar edenlere, Nûh'un karısı ile Lût'un karısını örnek gösterdi. Bu ikisi, kullarımızdan iki salih kişinin nikahları altında bulunuyorlardı. Derken onlara hainlik ettiler de kocaları, Allah'ın azabından hiçbir şeyi onlardan savamadı. Onlara, "Haydi, ateşe girenlerle beraber siz de girin!" denildi.

Tahrîm 11 (Mealleri Karşılaştır): Ve dareballahu meselen lillezîne amenûmreete fir'avn(fir'avne), iz kalet rabbibni lî indeke beyten fîl cenneti ve neccinî min fir'avne ve amelihî ve neccinî minel kavmiz zalimîn(zalimîne).
وَضَرَبَ ٱللَّهُ مَثَلًا لِّلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ ٱمْرَأَتَ فِرْعَوْنَ إِذْ قَالَتْ رَبِّ ٱبْنِ لِى عِندَكَ بَيْتًا فِى ٱلْجَنَّةِ وَنَجِّنِى مِن فِرْعَوْنَ وَعَمَلِهِۦ وَنَجِّنِى مِنَ ٱلْقَوْمِ ٱلظَّٰلِمِينَ
Allah, iman edenlere ise, Firavun'un karısını örnek gösterdi. Hani o, "Rabbim! Bana katında, cennette bir ev yap. Beni Firavun'dan ve onun yaptığı işlerden koru ve beni zalimler topluluğundan kurtar!" demişti.

Tahrîm 12 (Mealleri Karşılaştır): Ve meryemebnete ımranelletî ahsanet ferceha fe nefahna fîhi min rûhına ve saddekat bi kelimati rabbiha ve kutubihî ve kanet minel kanitîn(kanitîne).
وَمَرْيَمَ ٱبْنَتَ عِمْرَٰنَ ٱلَّتِىٓ أَحْصَنَتْ فَرْجَهَا فَنَفَخْنَا فِيهِ مِن رُّوحِنَا وَصَدَّقَتْ بِكَلِمَٰتِ رَبِّهَا وَكُتُبِهِۦ وَكَانَتْ مِنَ ٱلْقَٰنِتِينَ
Allah, bir de iffetini sapasağlam koruyan ve bizim de kendisine ruhumuzdan üflediğimiz, Rabbinin kelimelerini ve kitaplarını doğrulayan İmran kızı Meryem'i de (inananlara) örnek gösterdi. O itaat edenlerdendi.

Muhabir: Yazar Silinmiş