Dolar (USD)
34.69
Euro (EUR)
36.65
Gram Altın
2960.87
BIST 100
9652
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Taat ve ibâdeti açıklamada ikinci bölüm- İhyau Ulumiddin

Yaptıktan sonra, yaptığını konuşmaktır. Bunun hükmü ise, yapılan ibâdeti açıkça yapmanın hükmüdür. Burada tehlike daha şiddetlidir. Büyük İslam Alimi Ebu Hamid Muhammed Gazali''nin İhyau Ulûmi''d-Dîn eserinden bölümler: Taat ve İbâdeti Açıklamaya Verilen Ruhsatta ikinci bölüm
Taat ve ibâdeti açıklamada ikinci bölüm- İhyau Ulumiddin
15 Mart 2019 14:33:00
Yaptıktan sonra, yaptığını konuşmaktır. Bunun hükmü ise, yapılan ibâdeti açıkça yapmanın hükmüdür. Burada tehlike daha şiddetlidir. Büyük İslam Alimi Ebu Hamid Muhammed Gazali''nin İhyau Ulûmi''d-Dîn eserinden bölümler: Taat ve İbâdeti Açıklamaya Verilen Ruhsatta ikinci bölüm

İkinci Kısım

Yaptıktan sonra, yaptığını konuşmaktır. Bunun hükmü ise, yapılan ibâdeti açıkça yapmanın hükmüdür. Burada tehlike daha şiddetlidir. Çünkü konuşmanın zahmeti, dil için pek hafif gelir. Bazen de hikâyede fazlalık ve mübalâğa olur. Davaları belirtmekte nefsin büyük lezzeti vardır. Ancak ibâdeti belirtmeye riya karışırsa, yapıldıktan sonra geçmiş ibâdetin ifsadına tesir etmez. Bu bakımdan bu yönden yapılan ibâdeti konuşmak, bizzat ibâdeti belirtmekten daha kolay olur. Burada hüküm şu: Kalbi kuvvetli, ihlâsı tamam ve gözüne halk küçük görünen, yanında halkın medhetmesi ile zemmetmesi bir olan bir kimse, eğer kendisine uy-masını umduğu başka bir kimsenin yanında ve o kimse kendisinden dolayı hayra rağbet etsin diye yaptığını söylerse, söylemesi caizdir. Hatta niyeti sâfi ve bütün felâketlerden selim ise, söylemesi güzel ve müstehabdır. Çünkü hayra teşvik etmektir. Hayra teşvik etmek ise hayrın ta kendisidir.

Bunun benzeri, selefin kuvvetli bir cemaatinden nakledilmiştir: Said b. Muaz63 der ki: 'Müslüman olduğumdan bu yana kılmış olduğum namazın gayrisini nefsim istemiş değildir. Hangi cenazeyi takip etmişsem, nefsim onun (hâl lisâniyle) dediğinden başkasını söylememiştir. Hz. Peygamber'den dinlediğim hiçbir hadîs yoktur ki onu hak bilmemiş olayım'.

Hz. Ömer şöyle demiştir: 'Hangisinin benim için daha hayırlı olduğunu bilmediğimden dolayı, yokluk veya varlık içinde sabahlamamdan perva etmem!'

İbn Mes'ud 'Herhangi bir durumda sabahladığım zaman, o durumdan başka bir durumda olmamı temenni etmiş değilimdir' demiştir,

Hz. Osman da 'Teganni ve temenni etmedim. Hz. Peygamber'e biat ettiğimden bu yana, tenasül uzvuma sağ elimle dokunmadım' demiştir.

Şeddad b. Evs de şöyle demiştir: 'Müslüman olduğumdan bu yana herhangi bir kelimeyi gemlemeden ve yularlamadan söylemiş değilim'. Ancak bir söz hariç!' Zira o, hizmetçisine 'Bize sof-rayı getir! Gıdaya varıncaya kadar onunla eğlenelim' demiştir.

Ebu Süfyan64 ölmek üzere iken aile efradına şöyle demiştir: 'Benim için ağlamayın! Çünkü müslüman olduğumdan bu yana bir günah bile işlemedim!'

Ömer b. Abdülaziz şöyle demiştir: 'Allah'ın benim hakkımda vermiş olduğu hiçbir hüküm yoktur ki ondan başkasıyla hakkımda hükmetmesi beni sevindirmiş olsun! Benim isteklerim ancak Allah Teâlâ'nın kader merkezlerinde olur!'

İşte bütün bunlar, şerefli durumları belirtmektedir. Şerefli durumlarla riyakârlık yapan bir kimseden bunlar çıktığı zaman, gösteriş ve riyanın en katmerlisi olur. Bunlar nümûne-i imtisal olacak bir kimseden çıktıkları zaman teşvik ve terğibin de en âlâsı olur. Bu bakımdan örnek olmak amacıyla böyle yapmak, belirttiğimiz şartlar dahilinde kuvvetli olanlar için caizdir. O halde, tabiatlar başkasına benzemek ve uymak üzere yaratılmış olduklarından amelleri belirtme kapısını kapatmak uygun değildir. Aksine insanlar riya olduğunu bilmedikleri zaman riyakârın ibâdetini izhar etmekte (bile) halk için birçok fayda vardır. Fakat riyakâr için zararlıdır. Nice ihlâslı kimse vardır ki onun ihlâsmın se-bebi, Allah katında riyakâr olan bir kimseye uymasından kaynaklanmaktadır.

Rivayet ediliyor ki, insanlar sabah namazı zamanında Basra'nın çarşılarından geçerken, evlerden Kur'an ile namaz kılanların seslerini işitiyordu. Ulemadan biri tasavvuf hakkında bir kitap yazıp riyanın inceliklerini o kitapta bir araya topladı. Böylece onlar (Basralılar) da bu şekilde okuyuşlarını terkettiler, halk da bu hususta onlara rağbet etmeyi terketti. Onlar 'Keşke o kitap yazılmamış olsaydı!' derlerdi. Bu bakımdan riyası bilinmediği takdirde riyakârın ibâdeti belirtmesinde, başkası için çok hayır vardır. Çünkü Allah Teâlâ bu dini fâcir kişi ile, nasipleri olmayan kavimler ile takviye ve teyid eder. Nitekim bu husus haberlerde de vârid olmuştur.65

Riyakârların bazısı, numûne-i imtisal olacak kimselerden idi. Allah en doğrusunu bilir!

________________-

61)Hz. Peygamber, halkı sadakaya teşvik ettiği bir mecliste Ensar'dan bir zat para dolu kesesini tamamen sadaka vermiştir. 62)Müslim 63)Said b. Muaz b. Numan, Ensar'm el-Eşhed soyundandır. Evs'in lideri idi. Bedir'e iştirâk etti. Hendek'te kendisine isabet eden bir okla şehid oldu. 64)Ebu Süfyan b. Hars b. Abdülmuttalib el-Hâşimî'dir. Hz. Peygamber'in amcazadesi ve süt kardeşidir. 65)Buhârî, Müslim, (Ebu Hüreyre'den); Nesâî, (Enes'ten)

En son gelişmelerden haberdar olmak için whatsapp kanalımızı takip edin