Suriyeli kardeşlerimiz
Abdulkadir İkbal
Son üç yıldır Suriye de yaşanan iç savaş nedeniyle bilhassa rejim tarafından yapılan toplu katliamları durdurmak nerede ise imkansız hale gelmiş, güven ve huzur ortamı ortadan kalkmış ve anarşinin her türlüsü kol gezdiğinden, bu felaketten kurtulmak isteyenler, kafileler halinde ülkemize akın etmiş ve mülteci durumuna düşmüşlerdir.Suriyeli kardeşlerimiz için kurulan bazı çadır kentler bir şehir nüfusu kadar kalabalıktır. Bu kamplarda barınma, yiyecek ve giyecek başta olmak üzere tüm temel ihtiyaçlar temin etmek için çalışmalar yapılıyor. Şüphesiz ki yazın sıcağında, kışın soğuğunda çadırda yaşamak hiç de kolay değil. Çünkü bu çadırlarda can havliyle savaştan kaçanlarla birlikte dul, yetim, yaşlı, şehit aileleri, engelli insanlar da barınıyorlar.
Babasını kardeşini, akrabası veya başkasının ölümünü veya gökyüzünden atılan bidon bombalarının etrafa saçtığı toplu katliamı yaşayan bu insanların psikolojileri bozulmuş olduğundan bir rehabilite tedavisine ihtiyaçları olduğunu hatırlatmakta yarar vardır. Suriye de ki vahşet ve olumsuzluklar birbirini kovalarken, insanlar hayatlarını sürdürebilmek için mücadeleye devam ediyorlar.
Son zamanlar da Suriyeli çocuklar için bu kamplarda eğitim verilmesi büyük bir hizmete vesiledir. Bu hizmet nedeniyle Suriyeli çocukların eğitimsiz kalması önlenmiş oldu. Sağlık hizmetleri ise yirmi dört saat aralıksız yapılıyor. Sağlık ekiplerinin yükü hastaların çoğalması nedeniyle en az iki katına çıkmıştır. Bu hizmeti eksiksiz yapmak için sağlık personeli elinden gelen gayret ve fedakarlıktan kaçınmıyor.
Mülteci olan her kes bu hizmetlerden azami olarak hükümetin aldığı kararla imkanlardan istifade ediyor. Ancak yapılan hizmetlere rağmen her şeyin mükemmel olduğunu hiç kimse iddia edemez. Yurdundan uzaklaşmış, her şeyini geride bırakmış bu insanların gözleri hep yaşlıdır. Bir daha ülkenize dönmek ister misiniz dediğinizde hasretle o günü bekliyorlar. Can ve namuslarını korumak için can havliyle ülkemize gelmişler.
Ancak Suriyeli zenginler ülkemizde bulunmaktan memnun ve onların durumu çok daha farklı. Bunların bir kısmı işyeri açıyor veya ticaret yapıyor. Ciddi bir araştırma yapılsa, ülkemize yüklü miktarda da sermaye getirmişler.
Suriyeli mülteci fakirlerin durumu ise vahim görünüyor. Çünkü mesleğine göre iş bulmak veya bir iş yeri açmak imkanına sahip değiller. İş bulanlar da çok düşük ücretle çalıştırılıyor. Bir işçinin alacağı ücretin üç veya dört katı eksik ücret alıyorlar. Bu durum bazı vicdanı eksik olanlar için bulunmaz bir fırsat oluşturuyor.
Mültecilerin bir başka sorunu, gerekçesi ne olursa olsun ülkemize gelen insanları kontrol etmek zorundayız. Mültecilerin tümü mutlaka bir kimliğe kavuşturulmalıdır. Kendi ülkelerinde kimlikleri olan bu insanların burada kimliksiz gezmelerine asla müsaade edilmemelidir.
Cinayet, yaralama, gasp ve hırsızlık olaylarının Suriye'li bazı insanlar tarafından işlenmesi halkımızı büyük ölçüde tedirgin ediyor. 'Yokluk Mertliği Bozar' diye bir tabir var. Suriye'den gelen bir çok insan da düzenli bir hayat yaşamak, İslami ve ahlaki değerleri muhafaza etmek istiyor. Zaten bunlar kirli işlerden azami derecede uzak durmaya özen gösteriyorlar. Hatta nasihatleriyle günahları önlemeye ve fiilleriyle de örnek olmaya gayret gösteriyor. Bazı Suriyeli alimler de zemin bulduklarında hasbi olarak faydalı olmak istiyor.
Ayrıca Suriye'li kardeşlerimizin sağlıklı bir iş ortamına kavuşturulması için bürokratik kolaylığın sağlanması, hem onların hem de ülkemizin yararına olacaktır. Suriye' den ülkemize giriş yapan bütün vasıtaların trafik kaydı yapılmalı, her hangi bir trafik suçu işlendiği zaman, bunu en aza indirmek için vatandaşımıza uygulanan sistem onlara da uygulanmalıdır. Çünkü Suriyelilerin işlediği trafik suçları sadece gümrüklere bildirilmekte ve cezai işlem yapılamamaktadır.
Madem ki Suriyeli kardeşlerimize kucak açtık, onların da her alanda insanca yaşayabilmeleri için önlem almamız kaçınılmazdır. Doğru ve yanlışları yan yana getirerek, yanlışları düzeltmek için gayret etmemiz gerekiyor. Eminim ki mültecilere küçük bir konut yapmaya karar verebilirsek, halkımızın desteği arkamızda olacak, onlara sadaka vereceğimize işe yarayan ciddi projeleri hayata geçirmek daha faydalı olur.
Suriyeli kardeşlerimizin yerine aynı felaketi yaşasaydık, Müslüman kardeşlerimizden beklentilerimiz neler olurdu? Bu soruyu kendimize sormamız lazım. Çoluk çocuğuyla birlikte gayri insani bir ortamda bulunmak nasıl bir şeydir. Çünkü o felaket ortamını ancak yaşayanlar bilir. Ne acı gerçektir ki bazıları belki Suriyeli kardeşlerimize bir sadaka vermekten bile imtina ediyor, hatta yan gözle bakarak bunların burada ne işi var diyenlere de rastlıyoruz. Kendimizi onların yerine koymadığımız sürece onları asla anlayamayız.
Hatta bazı Suriyeli kardeşlerimiz yardım almayı bir zül kabul ediyor ve almak istemiyor, bize iş verin alın terimizle çalışarak ve izzetimizle yaşayalım diyorlar. Şüphesiz ki: her insan akıl buluğ olduktan sonra İlahi bir imtihanla mükelleftir. Suriyeli kardeşlerimizin imtihanı ve bizim imtihanımız birbirine tevafuk etti. Elbette bazıları bu imtihanı kaybedecek, bazıları da kazanacaktır. Çünkü feleğin çarkını döndüren Allah bunun böyle olmasını istiyor.
Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir diyen Hz. Peygamber (a.s.m.) Allah'n lütfü ile bu gün ümmetin yanına gelebilseydi, acaba size böyle bir din bırakmadım demez miydi? Çünkü Müslümanların derdi tüm ümmetin derdi olmalıdır.
* Suriyeli mültecilerin durumu vahim görünüyor. İş bulanlar da çok düşük ücretle çalıştırılıyor. Bu durum ise, bazı vicdanı eksik olanlar için bulunmaz bir fırsat oluşturuyor.
* Suriye'den gelen birçok insan düzenli bir hayat yaşamak, İslami ve ahlaki değerleri muhafaza etmek ve kirli işlerden azami derecede uzak durmaya özen gösteriyor.
* Suriyeli kardeşlerimizin imtihanı ve bizim imtihanımız birbirine tevafuk etti. Zira bazı Suriyeli kardeşlerimiz yardım almak istemiyor ve 'Alın terimizle çalışarak yaşayalım' diyorlar.
"Üye/Üyeler suç teşkil edecek, yasal açıdan takip gerektirecek, yasaların ya da uluslararası anlaşmaların ihlali sonucunu doğuran ya da böyle durumları teşvik eden, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik ya da ahlaka aykırı, toplumca genel kabul görmüş kurallara aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde hiçbir İçeriği bu web sitesinin hiçbir sayfasında ya da subdomain olarak oluşturulan diğer sayfalarında paylaşamaz. Bu tür içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk münhasıran, içeriği gönderen Üye/Üyeler'e aittir. MİLAT GAZETESİ, Üye/Üyeler tarafından paylaşılan içerikler arasından uygun görmediklerini herhangi bir gerekçe belirtmeksizin kendi web sayfalarında yayınlamama veya yayından kaldırma hakkına sahiptir. Milat Gazetesi, başta yukarıda sayılan hususlar olmak üzere emredici kanun hükümlerine aykırılık gerekçesi ile her türlü adli makam tarafından başlatılan soruşturma kapsamında kendisinden Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 332.maddesi doğrultusunda istenilen Üye/Üyeler'e ait kişisel bilgileri paylaşabileceğini beyan eder. "
Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.