Dolar (USD)
34.41
Euro (EUR)
36.24
Gram Altın
2839.14
BIST 100
9420.42
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Sınırlarımız üzerinden algı savaşı yürütüyorlar

Emekli Hava Savunma Albay Mehmet Yüksel Doğan'la Türk Savunma Sanayiini, sınırlarımızı ve göçmenler üzerinden yapılan olumsuz algıları konuştuk.
Sınırlarımız üzerinden algı savaşı yürütüyorlar
31 May 2022 08:00:00
Emekli Hava Savunma Albay Mehmet Yüksel Doğan'la Türk Savunma Sanayiini, sınırlarımızı ve göçmenler üzerinden yapılan olumsuz algıları konuştuk.

Özlem Doğan

Türkiye’nin sınırlarından kaçak geçiş yapmanın imkânsız olduğunu ifade eden Emekli Hava Savunma Albay Mehmet Yüksel Doğan: “Bu ülkenin sınırları boş değil, alınan tedbirler sayesinde kimse rahatça geçemez. Savaşların şekli teknolojiyle birlikte değişti. Propagandayla şekillendiriliyor, ekonomiyle zora sokuluyor, savaşmadan hedeflerini yapabiliyorlar.”

albay 2_6fc0774fa2d3d31a5014220855f15017.jpg

Türkiye’nin yerli ve milli savunma sanayine yönelik atılımları sürüyor. Bilhassa İHA ve SİHA’larımızın kaydettiği başarılar başta bölgemizde olmak üzere birçok ülke tarafından yakından izleniyor. Türkiye’de yerli ve milli üretimin tarihçesini, son yıllarda büyük gelişim gösteren Türk Savunma Sanayiini, sınırlarımız ve göçmenler üzerinden yapılan olumsuz algıları Hava savunma ve tarihi üzerine akademik çalışmalar yapan, Emekli Hava Savunma Albay Mehmet Yüksel Doğan’la konuştuk.

Kimse sınırlarımızdan rahatça geçemez

Kaynağı belirsiz çeşitli video ve fotoğraflarla Suriyeli, Afgan ve Pakistanlı göçmenler üzerinden Türkiye’nin sınırlarından kolaylıkla geçildiği ve sınırlarımızın yeterince korunmadığı şeklinde algı oluşturuluyor. İddia edildiği gibi sınırlarımızda güvenlik zafiyeti var mı?

Hiç kimse elini kolunu sallayıp sınırlarımızdan geçemez. Mobil ve sabit sınır güvenlik sistemlerinde kör noktalar olabilir, bu noktalar kullanılabilir, ancak bir kez kullanılır, çünkü tespit edilir ve gerekli tedbir anında alınır. Bundan yıllar önce kaçak geçişler gerçekleşmiş olabilir çünkü fiziki tedbirler o zamanlar bu geçişleri önleyecek seviyede değildi. Ancak şu an aldığımız tedbirler doğrultusunda sınırdan kaçak geçiş yapmanın imkânı yok. Kafileler halinde, hiçbir engelle karşılaşmadan geçiyorlar algısı bence çok yanlış. Bu ülkenin sınırları boş değil.

Sosyal medyada bir anda dolaşıma sokulan videoların doğruluğu saptanmadan hızla yayıldığını görüyoruz. Bu tür kışkırtmalarla amaçlanan nedir?

Sosyal medyadan her kesime rahatlıkla ulaşılabildiği için yapılan propagandanın etkisi çok daha hızlı ve etkili olabiliyor. Yayımlanan videoların, fotoğrafların doğruluğunu sorgulamak ya da teyit etmek lazım. Zira sahte ya da gerçek olduğunu ancak konunun uzmanı profesyonel gözler anlar. Sosyal medya savaşları dediğimiz psikolojik propagandayı çok iyi bilmemiz gerekiyor. Halkımızı bu konuda bilinçlendirmek ve yapılabilecek propagandaları öngörüp farkındalık yaratacak tedbirleri almak zorundayız. Savaşların şekli, teknolojiyle birlikte değişti ve değişmeye devam ediyor. Önce kılıçtan ateşli silahlara, günümüzde ise daha çok ekonomik yıkım ve propagandaya dönüştü. Propagandayla şekillendiriliyor, ekonomiyle zora sokuluyor, savaşmadan hedeflerini yapacak şekli verebiliyorlar.

UÇAK DÜŞÜREN İLK ORDU_430f984cb9d3e450737e1f2e056dfc39.png

Dünyada ilk uçak düşüren Türk ordusu

Bu açıdan bakacak olursak teknolojinin savaş dahil her alana etkisi büyük diyebiliriz öyle değil mi?

Kesinlikle. Teknoloji dâhil her alandaki değişime ayak uydurmak zorundayız. Ancak daha önemli olan değişimi sizin başlatmanızdır. Teknolojik gelişmelerin temeli, askeri ihtiyaçlardan doğmuştur. Hava savunma ihtiyacı da havadan gelebilecek tehditleri önleme zorunluluğundan doğmuştur. Sistemli hava savunma silahı geliştirme ihtiyacı da ilk kez Trablusgarp Harbinde ortaya çıkmıştır. Türk Ordusu, zamanın piyade ve topçu silahlarını ihtiyacı karşılayacak şekilde tadil ederek, İtalyan balon ve uçaklarına karşı kullanmıştır. Bilinmezlik her zaman korku yaratır. Balon ve uçakları gökyüzünde ilk kez gören askerler, uçan bu araçları şaşkınlık ve merakla izlediler; üzerlerine bombalar düşünce çaresizce kaçıştılar, korktular ve ne yapacaklarını bilemediler. Ancak bu durum uzun sürmedi; çaresizlik ve korkularını, pratik zekâ ve yaratıcılıklarıyla bu tehdide anında çözüm bulan, Türk subaylarının liderliğinde üzerlerinden attılar.

Hava savunma tarihçemiz nasıl başladı?

Uçaklar askeri maksatlı olarak ilk defa Trablusgarp harbinde kullanılmıştır. Hava savunma tarihimiz de bu harple başlar. Trablusgarp, Balkan Harpleri ve Birinci Dünya Savaşında, hava tehditlerine karşı; piyade tüfekleri ile üstlerinden geçen uçağa sırtüstü yatarak ya da diz çökerek, makineli tüfekler hurma ağaçları üzerine bağlanarak ya da tekerlek üzerine monte edilerek, obüsler gerekli yükselişi sağlamak için tekerlekleri yüksek bir sütrede rahatlıkla kundak atarak sağa sola dönüş yapmasını sağlayacak şekilde kundak altı düzenlenerek kullanılmıştır. Bu teknikler Türk askerinin yaratıcı zekâsının ürünüdür. Ne yazık ki cumhuriyetimizin başlangıcında hava savunmaya verilen önem, İkinci Dünya Savaşı’nın sonunda terk edilmiş, yaklaşık elli yıl (1946-1996) ihmal edilerek NATO hava savunma güvencesi altında eldeki sistemlerle ya da dışarıdan tedarikle yetinilmiş, Türk hava sahasının emniyeti adeta NATO insafına bırakılmıştır.

NCE İÇ CEPHEMİZ_66def9bb282bb7ef7fea3b5827bc54c9.jpg

Önce iç cephe sağlam olmalı

Türk müteşebbisler Vecihi Hürkuş ve Nuri Demirağ’ın uçak üretimiyle ilgili atılımları desteklenseydi bugün Türkiye’de havacılık alanında nasıl bir tablo olurdu?

Nuri Demirağ’ın ve Vecihi Hürkuş’un kendi sermayeleriyle başlattığı özel teşebbüseve o yıllarda üretim ve ihracat yapan uçak fabrikamıza sahip çıkılmış olsaydı, şu an geliştirmeye çalıştığımız milli jetimizi çok daha önce üretmiş ve havacılık alanında dünyanın sayılı ülkeleri arasına girmiş olurduk. İç cepheniz sağlam olacak ki dış cephenizi de sağlam tutabilesiniz. Yani dış cephenizi sağlam tutabilmeniz için iç cephenizin de sağlam olması gerekiyor. Ne yazık ki o dönemler çalkantılıydı. Dünya olaylarını kendiniz şekillendiremediğiniz zaman şekillendirilen ortama uymak zorunda kalıyorsunuz.

1940’lı yıllarda başlayıp uzun yıllar boyunca yerli ve milli üretimin desteklenmemesinin nedeni nedir?

Aslında Türkiye üreten bir ülke ancak teknoloji üretemediği için dışa bağımlı kalıyor. Bir de içimizdeki bağımlılar ve kendi içimizdeki çekişmeler de bu durumu olumsuz etkiyor. Yoksa Türkiye’de üretilen uçaklar dışarıya da satılmıştı. Uçak üretmemizi istemeyen kesimler, aramızdaki zayıf noktaları kullanmak suretiyle Vecihi Hürkuşgibi girişimcileri ve uçak fabrikamızı üretim dışı bıraktırdılar. Türkiye’nin ilk Hava Kuvvetleri Komutanı Zeki Doğan bile 1949 yılında “Amerikan yardımından bedava uçak almak dururken, uçak fabrikanıza (Türk Hava Kurumu Uçak Fabrikası)parayla sipariş verirsem, yarın bu millet beni asar.” demiştir. Bunu söyleyen bir kuvvet komutanı. Zihniyet bu olduğu için hem uçakhem de silah endüstrisi olmak üzere birçok fabrika o dönem kapatılmıştır.

Bilimsel olarak hiçbir eksiğimiz yok

Geçmişten günümüze ülkemizde teknoloji üretim anlamında nasıl bir tablo ortaya çıkıyor?

Türk milletinin bilimsel anlamda hiçbir eksiği yok hatta fazlası var. Üretim konusunda sıkıntısı yok, kaynaklarımız da zengin. Sadece koordine edip dış baskılardan bağımsız hale getirmemiz önemli, bunu yüzde yüz yapamıyoruz desek bile baskıları karşılama konusunda şu an daha dirençliyiz. Türkiye’de 1944 yılında uçaksavar topçu okulu kurulmuş, fakat 1952’de NATO’ya girişimizle beraber askeri stratejimiz yüz seksen derece değişmiş ve 1961 yılında kapatılmıştır. Neticede NATO eksenli taktik, teknik ve stratejilere ağırlık verilmiş, milli ve yerli teknoloji ile savunma sanayimizi geliştirmek yerine, dışarıdan tedarik ile hazır alım yöntemi tercih edilmiş ve dışa olan bağımlılık artmıştır.

Savunma Sanayimizi eskiyle kıyaslarsak şu an hangi noktadayız?

1974 Kıbrıs Barış Harekâtı sonrasında başlayan milli ve yerli savunma sanayii kurma hamlesinde, Özal’ın girişimciliği sayesinde ilk uçaksavar fabrikası kurulmasına rağmen hava savunma silah sanayine öncelik verilmemiş, hava savunmanın önemi 1991 yılında başlayan Körfez Krizi döneminde anlaşılmıştır. Son yirmi yılda atılan doğru stratejik adımlar neticesinde elli yıllık gecikmenin yarattığı sarsıntı durdurulmuştur. IFF’e kod yüklemeye gelen oldukça yaşlı ABD’linin ardından NETAŞ ve ASELSAN’ın genç mühendisleri ‘acaba bir şeyler öğrenebilir miyiz’ diye dolaşıp dururlardı. O ise bilgileri saklardı. İşte biz oralardan buralara geldik. Şimdi hedefimiz, bir daha bu sarsıntıları yaşamamak için son yirmi yılda atılan doğru adımlar sonucu sağlam temeller üzerine kurulan “Türk Hava Savunma Sanayii”ni, yüzde yüz yerli ve milli üretim yapacak yeteneğe ulaştırmak, bu yeteneği geliştirmek ve geleceğe taşımaktır.

BÖLGEMİZDE GÜÇLÜ DEVLETİZ_5096b9263065d10a2a9967b89cedb970.jpg

Bölgemizde güçlü bir devletiz

Küresel güçler, bu coğrafyada güçlü olmasını istemedikleri devletleri nasıl engellemeye çalışıyorlar?

Küresel güçler ekonomik bağımsızlığınızı kazanmamanız için gerek içerideki gerekse dışarıdaki dostları vasıtasıyla ellerinden geleni yaparlar. Biz bölgemizde güçlü bir devletiz. Tarihimizi çocuklarımıza doğru aktaramazsak kendilerinin ne kadar değerli olduğunu unuturlar. Unutmayalım ki Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra bağımsızlığını kazanmış tek ülke Türkiye Cumhuriyeti Devleti’dir. Bu anlamda mazlum milletlere örnek olmuş bir milletiz. Biz Osmanlı’yla da Selçuklu’yla da ondan önceki kurulmuş Türk devletleriyle de övünür, onların bıraktığı mirasla geleceğe daha güvenle bakar ve ülkemizi daha da güçlü hale getirmek için kendimizde güç buluruz.

Tüm dünyanın konuştuğu Türkiye’nin İHA ve SİHA’ların ülkemize nasıl bir katkısı oldu?

Türk İHA ve SİHA’ları, teknik özellikleri, yetenekleri ve kullanım konsepti neticesinde yarattığı asimetrik etki ile muharebe sahasında kuvvet çarpanı sistemler haline geldi. Selçuk Bayraktar İHA çalışmalarına öğrenciyken başlarken özel girişimci olarak rahmetli babası da ilk olarak bu yolu açan kişidir. O dönemin askerî karar verici makamları, İHA’lara dair projeleri kabul edip destekleseydi bu sisteme daha erken kavuşabilir, terör ile daha etkin mücadele edebilirdik. Terörle mücadele aklın akılla mücadelesidir. Ben bir hamle yaptım, bu hamlenin karşılığında karşımdaki ülke ne yapabilir, o ülke bunu kaç yılda yapabilir, karşılığında ben ne yapabilirim şeklinde on yıllık, otuz yıllık, elli yıllık hedefleriniz olmalı, savunma sanayiinizi de bu hedeflere uygun geliştirmelisiniz. Bu anlamda ambargolar bizi hep kamçıladı. Vermediler, kendimiz ürettik. STINGER füzeleri envanterden çıkmak üzere, çünkü artık Türk mühendislerinin ve biz hava savunmacıların gururu, STINGER’dan daha üstün yeteneklere sahip, yerli ve milli alçak irtifa hava savunma füzemiz SUNGUR’lar var, KORKUT, HİSAR-A ve HİSAR-O’larımız var. Şimdi hedefimiz daha da yüksek, milli uzay ve uzay savunma sanayiine sahip olmak. Türk mühendislerimize güveniyoruz ve bunu da başaracağız.

En son gelişmelerden haberdar olmak için whatsapp kanalımızı takip edin