Semâ''nın Haram Olduğunu Savunanların Delilleri - Gazali - İhyau Ulumiddin
4.Semâ'nın Haram Olduğunu Savunanların Delilleri ve
Semâ'nın haram olduğunu savunanlar, şu ayet ile istidlâl etmişlerdir: İnsanlardan kimileri de Allah yolundan bilmeyerek saptırmak ve o yolu eğlence yerine tutmak için bâtıl ve boş lafa müşteri çıkar, (kıymet verir)ler... (Lokman/6)
İbn Mes'ud, Hasan Basrî vc Nehâî ayetteki 'lehv'el-hadîs' ifa desi ile teganninin kastedildiğini söylemişlerdir.
Hz. Âişe'nin rivayetine göre Hz. Peygamber (s.a) şöyle bu yurmuştur: Allah Teâlâ şarkıcı cariyeyi, onun alış verişini, onun bedelini ve ona teganni öğretmeyi haram kılmıştır.32
Biz onların bu delillerine şöyle cevap veririz: Hadîste şarkı söyleyen 'cariye'den murad, içki meclislerinde erkeklere şarkı söyleyen kadındır. Zaten biz daha önce yabancı ve nikah düşen bir kadının, fasıklar için ve fitneye düşmesinden korkulan kimseler için, şarkı söylemesinin haram olduğunu söylemiştik. Onlar zaten satılmaz cariyeden ancak mahzurlu olanını kastederler.
Cariyenin efendisine şarkı söylemesine gelince, hadîsten bu nun haram olduğu anlaşılmaz. Belki fitneden korkulmadığı tak dirde sahibi olmayan bir kimse de cariyenin sesini dinleyebilir. Delil olarak, Müslim ve Buhârî'den iki cariyenin Hz. Aişe'nin evinde şarkı söyledikleri ve Hz. Peygamberin onları dinlediği gösterilebilir.
Allah yolundan saptırmak için 'lehv'el-hadîs'i33 din ile değiştirmeye gelince, bu haram ve kötüdür. Bunun haramlığı mü nakaşa götürmez. Oysa her teganni, din karşılığında satın alınmış olmadığı gibi, her teganni de Allah yolundan saptırıcı değildir! Ayette yasaklanan teganni ancak din karşılığında alınan ve satılan tegannidir. Eğer Kur'an dahi Allah yolundan saptırmak için okunursa, okunması haram olur.
Bir münafık imam oluyordu ve 'Abese' suresinin dışında bir zamm-ı sure okumuyordu. Çünkü bu surede Hz. Peygambere yapılan ilahî bir azarlama vardır. Bunun üzerine Hz. Ömer kendisini öldürmek istedi. Halkı idlâl edip saptırdığından dolayı Hz. Ömer onun bu fiilini haram gördü (Oysa Kur'an okuyordu). Bu bakımdan şiir ve teganni ile insanları saptırma sözkonusu ise, onun haram sayılması daha evladır. Teganninin haramlığmı sa vunanlar şu ayetlerle de istidlal etmişlerdir: Şimdi siz bu Kur'an'a mı hayret ediyorsunuz? Bir de gülü yorsunuz da ağlamıyorsunuz. Siz baş kaldırıyorsunuz.(Necm/59-61)
İbn Abbas diyor ki: 'Sâmidûn' Himyer lisanında 'teganni edi yorsunuz' mânâsına olursa en uygunu gülmeyi de ağlamayı da haram kabul etmektir. Çünkü ayet bunu kapsamaktadır.
İtiraz: Haram olan gülmek, onların müslümanlara müslüman oluşlarından dolayı gülmeleridir.
Cevap: Bu onların müslümanlarla alay etmek için okumuş ol dukları şiir ve tegannilere mahsustur. Nitekim Allah Teâlâ 'Şairlere ise, sapık kimseler uyarlar' (Şuara/224) buyurmuştur ve bu şairlerden 'kâfirlerin şairlerini' kastetmiştir. Bu ayet esasında şiirin haram olduğuna delâlet etmez.
Teganniyi haram sayanlar Hz. Cabir'in (r.a) Hz. Peygamber'den rivayet ettiği hadîsle de istidlal etmişlerdir. Hz. Peygamber şöyle buyurmaktadır: İlk ağıt söyleyen ve ilk teganni eden İblis aleyhillânedir.34
İşte görüldüğü gibi İblis ağıt ile teganniyi bir araya getirmiştir. Cevap olarak deriz ki: İblis'in ilk ağıt ve teganniyi yapması şüphesiz ki, her ağıt ve teganniyi haram kIlmaz. Ondan Hz. Davud'un ağıtı, günahkârların günahlarından dolayı ağlamaları istisna edilmiştir. İşte böylece sevgi, üzüntü ve iştiyakı tahrik edip kabartan teganninin mübah olduğu yerlerde istisna edilmelidir.
Nitekim bayram günü, Hz, Peygamber'in evinde iki cariyenin te gannisi ve Hz. Peygamberin Medine'ye teşrif buyurdukları zamanda Medineli kızların 'Ondörtlük ay Şeniyet'ül Veda'dan bizim üzerimize doğdu' meâlindeki şiirleri istisna edildiği gibi... Teganninin haram olduğunu savunanlar Ebu Umame'nin Hz. Peygamber'den rivayet ettiği şu hadîsi de hüccet göstermişlerdir:
Kim teganni etmek sûretiyle sesini yükseltirse. Allah Teâlâ, onun için iki şeytan gönderir. Onlar onun omuzlarında karar kılar. Topuklarıyla o susuncaya kadar vurup üzengilerler!35
Cevap olarak deriz ki: Bu hadîs-i şerif daha önce belirttiğimiz teganninin bazı türlerine hamledilir. Bu hadisten kalpte şeytanın hedefi olan şehvet yaratıkların aşkını tarif eden teganni kaste dilmiştir. Allah'a doğru götüren şevki, bayramdan ötürü sevinmeyi veya herhangi bir çocuğun doğumu anındaki sevinci veya aziz ve hatırı sayılır bir kimsenin gurbetten gelmesi anındaki teganniye gelince, bütün bu yerlerde ve zamanlarda teganni şeytanın hedefine ters düşer. Delil olarak Âişe validemizin evin deki iki cariyenin ve Habeşlilerin hikâyesi ve daha önce sahih kaynaklardan naklettiğimiz hadîsler bunu göstermektedir.
Bu bakımdan, bir tek yerde birşeyin caiz olduğu tesbit edildi mi, bu tesbit onun mübah olduğuna bir nasstır. Bir yerdeki yasak ise tevil edilmeye ve başka bir mânâya hamledilme ihtimali olan bir ya saktır. Fiil ise, onun tevili olmaz. Zira yapılması haram olan birşey ancak mecburiyet ve zorlama ile olursa helâl olur. Bu bakımdan yapılması mübah olan birşey birçok ârızdan dolayı haram olabilir. Hatta niyet ve kasıtlardan dolayı da haram olur. (İçkicilere benzemek niyetiyle içilen şerbetin haram olduğu gibi). Teganniyi haram görenler Ukbe b. Âmir'in Hz. Peygamberden rivayet ettiği şu hadîsle de istidlal etmişlerdir. Kişinin oynadığı ve oyuncak yaptığı herşey bâtıldır. Ancak atını alıştırmak, ok (ve silah) ile atıcılık yapmak ve hanımıyla oynaşmak bu hükmün dışındadır.36
Cevap olarak deriz ki: Hadis'teki "O bâtıldır' sözüne gelince: Bu sözcük, haram olduğuna delalet etmez. Habeşlilerin oyunlarına bakmakla lezzetlenme ve teferrüc, hadîste istisna edilen üç hükmün dışında kalan bir şeydir. Oysa aynı zamanda haram da değildir. Belki burada mahsur ve sayılı olmayan, kıyas yönünden mahzurlu ve sayılı bulunan hükme dâhil edilir.
Nitekim Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: Müslüman bir kişinin kanını akıtmak ancak üç sebepten biriyle helâl olur.37
Hz. Peygamber'in bu hadîs-i şerifte saydığı bu üç şeye dördüncüsü ve beşincisi de ilhak olunur. İşte böylece kişinin hanımıyla oynaşmasının da lezzetten başka bir faydası yoktur. Madem ki zevkten başka faydası olmayanan oynaşma helâldir, o halde bostan ve bahçelerde gezmenin, kuşların seslerini dinlemenin ve oyunların diğer çeşitlerinin ki kişi onlarla oynar durur haram olmadıklarına delildir. Her ne kadar bu tür oyunlara 'bâtıl' vasfını yakıştırmak caiz ise de...
Teganni dinlemenin haram olduğunu savunanlar, Hz. Osman'ın şu sözünü de delil getirmişlerdir: Ben hiçbir zaman tegannide bulunmadım. Hiçbir zaman kendi elimle şehvetimi dindirmedim. (veya herhangi bir temennide bulunmadım), Hz. Peygamber ile biat ettikten bu yana sağ elimle tenasül uzvuma dokunmadım. (İbn Mâce)
Cevap olarak deriz ki: Diyelim ki kendi eliyle şehvetini dindirip menisini akıtmak ve sağ eliyle aletine dokunmak haram olsun. Eğer bu teganninin haram olduğuna delil ise, acaba Hz. Osman'ın bunları haram olduğu için terkettiği nasıl tesbit edilir?
Bu grup aynı zamanda İbn Mes'ud'un (r.a) şu sözüyle de istidlal etmişlerdir: Teganni kalpte nifakı bitirip, geliştirir.38
Bazıları da İbn Mes'ud'un bu sözüne 'nitekim su, sebzeleri bitirdiği gibi' ibaresini ilave etmiştir. Bazıları da bunu Hz. Peygambere kadar vardıran merfû bir hadîs olarak kabul etmiştir. Oysa bu hadîs sahih değildir.39
İbn Ömer'in (r.a) yanından ihrama giren bir grup hacı geçti. O grubun arasında teganni eden biri vardı. İbn Ömer onlara şöyle hi tap etti: 'Ne yapıyorsunuz! Allah Teâlâ sizin iyiliğinizi dinletme sin. Dikkat ediniz, Allah Teâlâ sizin iyiliğinizi dinletmesin!
Nâfî şöyle. anlatır: İbn Ömer'le beraberdim. İbn Ömer, bir çobanın kaval sesini dinledi. Bunu üzerine iki parmağını iki kulağına tıkadı. Sonra yoldan çıktı ve bana sormaya başladı: Ya Nâfî! Kavalın sesini duyuyor musun?' Ben 'hayır' deyinceye kadar, uzaklaşmaya devam etti ve sonra parmaklarını çıkardı ve dedi ki: 'Hz. Peygamberin böyle yaptığını gördüm'.40
Fudayl b. İyaz 'Teganni, zinanın merdivenidir!' demiştir. Başka biri de şöyle diyor: Teganni fısk ve fücurun elçilerinden bir elçidir!'
Yezid b. Velid şöyle demiştir: Teganniden sakınınız! Çünkü teganni hayayı eksiltir, şehveti artırır ve mürüvveti yıkar ve mu hakkak teganni şarabın yerine geçer. Sarhoşluğun yaptığım yapar. Eğer muhakkak tegannide bulunmak mecburiyetinde iseniz, bari onu kadınlar yanında yapmayınız. Zira teganni zinaya davet edicidir'.
Biz bütün delillerin cevabı olarak deriz ki: İbn Mes'ud'un 'teganni nifakı bitirip, geliştirir' sözüne gelince, İbn Mes'ud burada şarkı söyleyen hakkında bu sözü sarfetmiştir. Zira teganni, bilfiil yapanın kalbinde nifakı geliştirir. Çünkü söyleyenin gayesi; sesini başkasına arzetmek, sesini tervic edip satmak ve daimi bir şekilde nifak göstermek hevesidir. Halk sesine rağbet etsin diye kendini halka sevdirmek peşindedir. Fakat böyle olması da teganninin haram olmasını gerektirmez. Çünkü güzel elbise giymek, süslü püslü atlara binmek, ziynetin diğer çeşitlerini takmak, ziraat ve mal ile böbürlenmek ve bunlara benzer hareketler de insanın kalbinde riyakarlık ve münafıklığı geliştirir. Fakat bunların tümü hakkında mutlak haramdır denilmez. Zira nifakın kalpte yer etmesinin sebebi sadece günah değildir. Belki halkın gözüne ilişen mübahlar, bu hususta daha fazla tesir ederler. Bunun için Hz. Ömer (r.a) altında bulunan attan indi ve atın kuyruğunu kesti. Çünkü atın güzel yürüyüşünden ötürü Hz. Ömer nefsinde böbürlenme hissetti ve ondan dolayı da bu harekete başvurdu. İşte bu nifak, mübahlardandır.
İbn Ömer'in (r.a) 'Dikkat ediniz, Allah sizin iyiliğinizi dinlet mesin' sözüne gelince, bu söz, teganninin, teganni olmak hasebiyle haram olduğuna delalet etmez. İbn Ömer'in yanından geçen ce maat ihrama girmiş kimselerdi. İhrama girenlere basit sözler söy lemek uygun değildir ve onların durumlarından teganniyi bir vecd ve Allah'ın beytinin ziyaretine karşı olan bir aşktan dolayı dinle medikleri anlaşılıyordu. Belki bunlar sadece oyun ve eğlence için söyleyip duruyorlardı. Bu bakımdan İbn Ömer onların ve içinde bulundukları ihramın haline nisbeten münker düşen bu durum larını çirkin görmüştür. Hâllerin durumlarına gelince, onların hakkında ihtimaller oldukça çoktur.
İbn Ömer'in iki parmağını iki kulağına tıkamasına gelince, İbn Ömer'in kölesi ve beraberinde bulunan Nâfî'ye 'sen de par maklarını kulağına tıka' şeklinde emir vermemesi ve onun dinle mesini yasaklamaması, bu grubun, İbn Ömer'in yaptığından delil getirmelerine ters düşer. İbn Ömer parmaklarını kulaklarına se Sİn haram olduğundan dolayı değil, ancak hal-i hazırda kulağını ve kalbini eğlenceye tahrik eden sesten dolayı tıkamayı uygun bulmuştur. O anda içinde bulunduğu bir fikrin veya zikrin kesil mesine sebebiyet verebilecek bu sesten o fikir veya zikrin daha evla olduğunu düşünmüştür. Hz. Peygamber de (s.a) böyle yapmış ve beraberinde o anda bulunan İbn Ömer'i dinlemekten menet memiştir. İbn Ömer'in fiili de haram olduğuna delâlet etmez. Terkedilmesinin daha evla olduğuna delâlet eder.
Biz de zaten birçok halde teganniyi terketmenin daha evla olduğunu görmekteyiz. Dünyanın bazı mübahlarını terketmek eğer o mübahların işlenmesi kalpte menfi bir tesir yapacağı bili nirse daha evladır. Çünkü Hz. Peygamber (s.a) namazı kıldırdıktan sonra Ebu Cehm'in elbisesini sırtından çıkarı vermiştir. Zira o elbisenin üzerinde Hz. Peygamberin kalbini meşgul eden çizgi ve işaretler vardı. Acaba Hz. Peygamberin bu fi ili elbise üzerindeki çizgi ve işaretlerin haramlığma delalet eder mi? Umulur ki, Hz. Peygamber (s.a) öyle bir halde idi ki; çobanın kaval sesi, o hâl üzerinde iken onu meşgul edebilirdi. Tıpkı elbise deki işaretin kendisini namazda meşgul ettiği gibi... Belki daima hakkı gören bir kimse için teganni dinlemek sûretiyle kalpte saklı bulunan şerefli halleri galeyana getirmek ihtiyacı kusur sayılır. Her ne kadar böyle bir ihtiyaç hakkın şuhudunda daimi olmayan bir kimseye nisbetle kemâl görünürse de... Bu sırra binaen Ebu Hasan Ali b. İbrahim Husarî41 şöyle demiştir: 'Söyleyeni öldüğü zaman, sonu gelen bir teganniyi dinlemeyi neyleyim?' O bu sözüyle işaret eder ki, ancak Allah Teâlâ'dan dinlemek daimidir.
Bu bakımdan dinlemenin ve şuhudun lezzeti içerisinde bulunurlar. Onlar hile ile kalbi böyle bir lezzete yöneltmeye muhtaç değildirler.
Fudayl b. İyaz'm Teganni zinanın merdivenidir!' şeklindeki sözüne ve buna yakın başka fikirlere gelince, bu söz, fâsık ve nef sanî şehvetlere sahip olan ve yeni yetişen gençler üzerine hamle dilmelidir. Eğer bu hükümler umumi kabul edilirse, o vakit Hz. Peygamber evinde şarkı söyleyen iki cariyenin sesini dinlemezdi. Kıyasa gelince, teganni dinlemek hakkında en son söylenen söz şudur; Çalınması yasak olan evtar denilen sazlar üzerine kıyas edilmesidir. Oysa daha önce de teganni ile sazlar arasındaki fark geçmişti veya teganni lehv-u la'b'dır denilecektir.Evet, haddi zatında teganni lehv-u la'ba'dır. Fakat bütün dünya lehu la'ba dır. Nitekim Hz, Ömer (kendisiyle münakaşa eden) hanımına şöyle demiştir: 'Sen evin köşesinde bulunan bir oyuncaksın'.
Kadınlarla cereyan eden oynaşmaların tamamı lehvdir. Ancak çocuğun varlığına sebep olan cinsî ilişki bunun dışındadır. Böylece içinde fuhşiyat bulunmayan şakalar da helâldir. Nitekim Hz. Peygamber (s.a) ve onun ashabından bu tür şakalaşmalar nakle dilmiştir. Nitekim bunun tafsilatı Dilin Afetleri bölümünde Allah'ın izniyle gelecektir.
Acaba Habeşlilerin oyunlarından daha aşırı bir oyun gösterebilir mi? Buna rağmen nass ile onların oyunlarının mübah olduğu sabit oldu. Buna ilaveten derim ki, oyun kalbe rahatlık verir. Kalpten düşüncenin ağır yükünü hafifletir. Kalpler zorlandıkları zaman körleşir. Onları rahata kavuşturmak, çalışmak hususunda onlara yardım etmektir. Mesela daima fıkıh ilmine devam edene cuma gününde tatil yapmak uygundur Zira birgün tatil yapmak diğer günlerde ciddiyetle çalışmaya vesile olur. Sair vakitlerde na file namaza devam eden bir kimsenin bazı vakitlerde tatil yapması uygundur. İşte bunun içindir ki bazı vakitlerde namaz kılmak mekruh kılındı! Bu bakımdan tatil yapmak çalışmaya yardımcıdır. Oyun da ciddi gayret göstermeye yardımcıdır. Katıksız ciddiyete daimi bir şekilde sarılmaya kişi sabredemez. Acı hakikate ve halis ciddiyete ancak daimi bir şekilde peygamberlerin nefisleri dayana bilir. Bu bakımdan eğlence ve oyun, yorgunluk ve bitkinliğe karşı kalbin ilacıdır. O halde mübah olması uygundur. Fakat fazla ilaç almak uygun olmadığı gibi, oyun ve eğlenceye de fazla dalmak uygun değildir.
Hâl böyle iken bu niyetle yapılan eğlence ve oyun insanı Allah'a yaklaştırıcı amellerden olur. Bu hüküm, teganni dinlemek, kal bindeki güzel bir sıfatın hareket etmesine vesile olmayan bir kimse hakkındadır. Belki bu kimse sadece teganni dinlemekle lezzet ve is tirahat temin eder. Bu bakımdan bizim zikrettiğimiz hedefe (mahmud bir sıfatın kalpte harekete geçmesine) ulaşmak, için te ganni dinlemenin müstehab sayılması uygundur, Evet, boyle ol mak, kişinin kemâlinin eksik olduğuna delalet eder. Çünkü, kâmil kimse odur ki, nefsini Allah Teâlâ'nm gayrisiyle rahat ettirmeye muhtaç olmaz. Fakat iyilerin hasene ve sevapları Allah'ın dergah ı izzetine yakın bulunanlar için günah sayılır. (Bu söz Sehl Tüsterî'ye aittir). O halde kalp ilaçlarının ilmini ihata eden, kalp teki çeşitli incelikleri ki onlar vasıtasıyla kalp hakka sevkedilir bi len bir kimse anlar ki kalbi bu gibi işlerle rahata kavuşturmak ke sinlikle fayda verici bir deva ve ilaçtır. Hiçbir zaman insanoğlu bu ilacı kullanmaktan müstağni değildir.
32) Beyhakî 33) Taberî'ye göre lehv'el-hadîs davul demektir, Ata'ya göre lehv'el-hadîs, oyun ve eğlence demektir. Bazılarına göre, dinde cidal yapmaktır. Bazılarına göre de Allah'ın zikrinden alıkoyan herşey demektir, (İthaf us- Saade, VII/517) 34) Irakî bu hadisin aslına rastlamadığım söylemiştir. (Deylemî, Hz. Ali'den) 35) İbn Ebî Dünya, Taberânî 37) Müslim, Buhârî 38) Simen sahipleri 38) Ebu Davud, Beyhâkî 39) isnadında ismi zikredilmiyen bir ravi vardır. (İthaf'us-Saade, VII/525) 40) Ebu Dâvud 41) Risale meşayihindendir. Bağdad'da oturuyordu. H. 371 senesinde vefat etmiştir.
"Üye/Üyeler suç teşkil edecek, yasal açıdan takip gerektirecek, yasaların ya da uluslararası anlaşmaların ihlali sonucunu doğuran ya da böyle durumları teşvik eden, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik ya da ahlaka aykırı, toplumca genel kabul görmüş kurallara aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde hiçbir İçeriği bu web sitesinin hiçbir sayfasında ya da subdomain olarak oluşturulan diğer sayfalarında paylaşamaz. Bu tür içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk münhasıran, içeriği gönderen Üye/Üyeler'e aittir. MİLAT GAZETESİ, Üye/Üyeler tarafından paylaşılan içerikler arasından uygun görmediklerini herhangi bir gerekçe belirtmeksizin kendi web sayfalarında yayınlamama veya yayından kaldırma hakkına sahiptir. Milat Gazetesi, başta yukarıda sayılan hususlar olmak üzere emredici kanun hükümlerine aykırılık gerekçesi ile her türlü adli makam tarafından başlatılan soruşturma kapsamında kendisinden Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 332.maddesi doğrultusunda istenilen Üye/Üyeler'e ait kişisel bilgileri paylaşabileceğini beyan eder. "
Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.