Selam dosyası 2- Algı operasyonu devrede

26 Ocak 2015 01:00:00

Paralel Yapı tarafından piyasaya sürülen Tevhid Selam dosyasında algı operasyonunun nasıl ilmek ilmek işlendiği Milat gözler önüne seriyor. Paralel Yapı kendi kurguladığı örgüte kendine muhalif kişileri gazetelere haber uçurarak algı oluşturdu.

Mehmet Ali Tekin

[email protected]

Algı operasyonu devrede

Komplo o kadar geniş çaplı kurulmuş kiu2026 İnsan hayret ediyoru2026 Bu zekanızı neden memleket menfaatine kullanmıyorsunuz da, İsrail Uşaklığı'na kullanıyorsunuz? Hemen hemen tüm gazetelere haber uçurulmuşu2026 Biz daha, terörle mücadelede sorguya alınmadan; gazete rotatifleri dönmeye başlıyordu:

İşte Katilleru2026 Bu sefer iş tamamu2026 İran'dan para aldılaru2026 Molla yobaz el eleu2026

Yukarıda belirttiğim gibi İstanbul Başakşehir'de evimden gözaltına alındımu2026

Hayır öyle değilu2026 Sayın Tuncay Özkan'a göre ben, İçişleri Bakanı Saadettin Tantan'ın evinin çevresinde istihbarat toplarken yakalanmışımu2026

Hedef Tantan'dı

Mumcu sanığı Mehmet Ali Tekin, İçişleri Bakanı Tantan'ın evinin çevresinde istihbarat toplarken yakalandı. Tekin, İran'lıların emriyle Tantan'a bombalı suikast düzenleyeceklerini itiraf etti.

Polis, Mehmet Ali tekin'in ismine ilk olarak Beykoz'da Hüseyin Velioğlu'nun öldürüldüğü Hizbullah operasyonunda ele geçirilen dökümanlarda rastladı. Bu dökümanlarda Tekin'in Mumcu suikastı ile ilgili bağlantısına yer veriliyordu. Aynı sıralarda İçişleri Bakanı Tantan'ın ikametgahı ile bakanlık çevresinde bazı şüpheli kişilerin bilgi topladıkları belirlendi.

Özel ekip ele geçirdi

Emniyet istihbarat Daire Başkanlığı özel bir ekiple olayı araştırmaya başladı. 26 Nisan 2000'de Mehmet Ali Tekin, Tantan'ın ikametgahı çevresinde dolaşırken yakalandı. Tekin'in ifadesiyle, Arif Tarı ve Fatih Aydın ele geçirildi. Sanıklar İranlılardan aldıkları talimat ile İçişleri Bakanı Sadettin Tantan'a bombalı suikast yapacaklarını ve bunun için istihbarat topladıklarını itiraf etti.

Bir insan, bilerine yaranmak için, ancak bu kadar yalan bir haber üretebiliru2026

Allah'tan korkmayan, Ahiret gününe inanmayan, ancak böyle yalan ve iftira bir haber üretebiliru2026

Bu yalan haber sadece, Posta gazetesinde yayınlanmakla kalmadı, aynı Tuncay Özkan tarafından, Kanal D Televizyon ana haber bültenlerinde, günlerce yayınlandıu2026

Böyle uydurma ve yönlendirme haberle, 'Karanlık Güçler' ( Paralel Devlet), operasyonuna destek vermek için gönüllü seferber olur sayın ve saygın (!) gazeteci Tuncay Özkanu2026

Bir insan, hele hele toplumun doğru bilgi ve haber alma hakkını, kendi süflu00ee emelleri için kullanan bir gazeteci olarak bu yalan haberlerin üreticisi Tuncay Özkanu2026

Şahsımla ilgili bu yalan haberi üretmekten utanmayan Tuncay Özkan, Ergenekon davasından tahliye olduktan sonra, televizyon ekranına çıkıp utanmadan 'şerefli gazetecilik, dürüst gazetecilik' ahkamları kesiyorduu2026

İşkence altında ifadeler alınıyor

İstanbul'da 5 Mayıs Cuma günü sabaha karşı evimizden gözaltına alındıktan sonra, Vatan Caddesi'ndeki Emniyet Müdürlüğü'ne götürüldük. Burada Pazar günü öğleye kadar hücrelerde tutulup, sorgulandık. Pazar günü öğleye doğru Ankara Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'ne götürüldük. Pazar günü akşama doğru Ankara'ya vardık.

Ertesi günü öğleye doğru, sorgulamaya başladılar. Sorgu esnasında uykusuzluktan, yorgunluktan gözlerim kapanıyordu. Sorularına kısa cevaplar veriyordum. Bana doğru söylemiyorsun, doğrusunu söyle diyerek, oturduğum sandalyede bir sağdan, bir arkadan, bazen de karşımdan; yüzüme, karnıma, kafama tokat, tekme geliyordu. Sonunda o malum soru geldi: 'Uğur Mumcu'nun öldürülmesi olayı hakkında ne biliyorsun?' Hiçbir şey bilmediğimi, söylediğim anda, hemen bir tekme veya yumruk geliyordu. Bu bir müddet böyle sürdü. Daha sonra Ekip Şefi olduğunu söyleyen ses, şöyle söyledi: 'Bak Mehmet Ali, Uğur Mumcu'yu sizin öldürmediğinizi biliyoruz. Ama bu işin ihalesi, size kalmış; bunu kabul edeceksiniz. Bunun başka çıkar yolu yok.' dedi. Ben de 'Yapmadığımız bir işi neden kabul edelim. Ben bir şey bilmiyorum.' diye cevap verdikçe, tekme tokatlar bir sağdan, bir soldan geliyordu. Benim, söyledikleri ifadeyi kabul etmeyeceğimi anlayınca; arkadaşlarıma yapılan işkencelerin aynısına, tabi tutulacağımı söylediler ve beni başka bir odaya götürüp, yan odada arkadaşlarıma yapılan işkencelerden dolayı, bağırmalarını dinlettiler. Abdülhamit Çelik ve Mehmet Şahin'e ne gibi bir işkence yaptıklarını çıkardıkları seslerden, tahmin edebiliyordum. Arkadaşlarımın sesleri, bu gün bile kulağımda çınlamaktau2026

Daha sonra cezaevinde Mehmet Şahin, Abdülhamit Çelik ve Hasan Kılıç'a yapılan işkenceleri kendilerinden dinledim. Mehmet Şahin ve Abdülhamit Çelik yaklaşık 3-4 ay boyunca, kan işediler. Böbreklerinden rahatsızlıkları, aradan bu kadar sene geçmesine rağmen, hala devam etmektedir.

Ertesi akşam beni tekrar sorguya aldıklarında, gözlerim bağlı bir şekilde bana: 'Bak Mehmet Ali, boşuna kendini ezdirme, bizim dediğimizi nasıl olsa kabul edeceksin; kendini ezdirmeden kabul et, bu iş bitsin. Yoksa bir hafta işkenceye sıkıntıya katlanırım, bizim gözaltına alındığımızı, herkes biliyor nasılsa, bizi bir hafta içinde mahkemeye çıkarmak zorundasınız, düşüncelerini geçu2026 geç bu düşünceleri. Biz öyle bir yetki ile geldik ki bizim dediğimizi kabul edinceye kadar, 7 gün değil 77 gün bile, sizi tutabiliriz. Bize, böyle bir yetki verildi. Ya bizim dediğimizi imzalayıp, mahkemeye çıkarsınız, ya da buradan ölünüz çıkar..' diye tehditlerini sıraladı. Bu tehditlerin boş olmadığını ve arkadaşlarıma yapılan işkenceleri ve duyduğum seslerinden, ne gibi bir ızdırab çektiklerini tahmin ettiğim için, bana yazdırılacak ifadeleri kabul edeceğimi ve imzalayacağımı, söyledim. Bu şartlar altında polis ifadelerimi, imzalamak zorunda kaldım.

Gösteri başlıyor

Yusuf Karakuş ve Abdülhamit Çelik onlarca televizyon canlı yayınında ve yüzlerce gazeteci önünde Uğur Mumcu'nun arabasının bulunduğu sokakta tatbikat yaptırılıyor.

Ertesi günü de basın toplantısında Başbakan Ecevit ile İçişleri Bakanı Sadettin Tantan tarafından, Uğur Mumcu'nun katilleri olarak dünyaya ilan ediliyorlardı.

Bir önemli ayrıntı daha: 11 Mayıs 2000 gecesi ve ertesi günü bana dayatılan ve çıktısı alınan ifadelerde, örgüt ismi olarak Tevhid-Hizbullah Örgütü geçiyordu. 12 Mayıs 2012 gece yarısına doğru, bu ifadelerimi ilk önce 'Tevhid Terör Örgütü', daha sonra 'Selam Terör Örgütü' ve son olarak, yani dördüncü olarak TEVHİD SELAM ÖRGÜTÜ ismi kullanılarak, imzalar attırıldı.

14 Mayıs 2000 Pazar günü, Ankara 2 Nolu DGM savcılığına çıkarıldık. Savcılık ve Sorgu Hakimliğinde verdiğim ifadede, Polisteki ifadelerimi kabul etmediğimi, beyan ettim. Tevhid Selam Örgütü kurmaktan tutuklandık.

Benimle birlikte, toplam 8 kişi tutuklandık ve Eskişehir Özel Tip Cezaevi'ne götürüldük.

2002 Yılı Ocak ayında, DGM verdiği karada bana Tevhid Selam Örgütüüyesi olmak suçundan ceza verdi. Yargıtay bana verilen cezada, hataya düşüldüğünü belirterek, 'Örgüt Liderliği'nden ceza verilmesini talep ederek, davayı benim aleyhime bozdu.

2005 Yılı 28 Temmuz Günü, mahkeme bana Örgüt Liderliği'nden 12.5 yıl Hapis cezası verdi.

4959 Sayılı Topluma Kazandırma Yasası hükümlerinden yararlandırarak, cezadan yarı oranında indirim yaptı ve cezamı: 6 yıl 3 aya indirdi. İnfaz kanunu gereğince bu ceza, 4 yıl 8 ay cezaevinde yatmayı gerektirdiği ve benim 5 yıl 2 aydır cezaevinde olduğum için, tutukluğumun kaldırılmasına ve salıverilmeme karar verdi.

Daha sonra, dosya Yargıtay'a gitti ve Kasım 2006'da Yargıtay 9 Ceza Dairesi Topluma Kazandırma Yasası'ndan yararlanmayı hak etmediğimizi ve bu kararın kaldırılması gerektiğine karar verdi ve dosyayı Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'ne geri gönderdi.

Ankara 11. Ağır Ceza Mahkeme'si, 17 Ocak 2013 tarihinde Yargıtay'ın istediği şekilde karar verdi. Bu karar Yargıtay tarafından 10 Nisan 2014 Perşembe günü onandı.

BİTTİ

Selam dosyası 2- Algı operasyonu devrede

Yorum Yazın