Dolar (USD)
34.58
Euro (EUR)
36.26
Gram Altın
2920.25
BIST 100
9659.96
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Şeker zararlı mıdır? Şeker hakkında   müthiş bilgiler

2014 yapımı İşte o Şeker (That Sugar)   ödül almış bir belgesel. Belgesel çok   çarpıcı şeker gerçeğini gözler önüne   seriyor.
Şeker zararlı mıdır? Şeker hakkında   müthiş bilgiler
01 Ekim 2019 12:10:00
2014 yapımı İşte o Şeker (That Sugar)   ödül almış bir belgesel. Belgesel çok   çarpıcı şeker gerçeğini gözler önüne   seriyor.

Eşiyle tanışmadan önce sigara içen,
pizza ve şekerli gıdalarla beslenen
adam kız arkadaşından etkilenerek
rafine şekeri hayatından çıkardı.

Şekerin haberlere konu olması üzerine
araştırma yapmaya koyulan adam çok
ilginç sonuçlara ulaştı. İşte o ödülle
belgeselde şekerle ilgili yer alan
müthiş bilgiler.

4 kişilik bir aile bir haftada
tükettikleri şeker ihtiyacını
karşılamak için bir markete gitse 6 kg
şeker almalı ve hepsini bir haftada
tüketip aynı şeyi diğer haftalarda da
devam ettirmeleri gerekirdi.

Şeker o kadar yaygın hale geldi ki,
şeker içeren ürünler raflardan
kaldırılsa geriye sadece ürünlerin
yüzde 20'si kalırdı.

Şeker önceleri şeker kamışından elde
ediliyordu. Şeker kamışı ticaretli
Hindistan'a ulaşmış, 12. yy'da
Avrupa'ya ulaşmış ve zor bulunduğundan
kraliyet sembolu haline gelmiştir.

Kraliçe 1. Elizabet şekere adeta aşık
olmuştur. O kadar ki dişleri çürümüş ve
kararmıştır.

20. yy'ın başlarında şeker hala çay
veya kahveye atılacak ikramlık bir şey
olarak görülüyordu.

1955'te bugün yediğimiz şeker miktarına
bir olay yol açtı. 23 Eylül 1955'te ABD
Başkanı Dwight D. Eisenhower kalp
krizinden öldü. Bir doktor sorunu yağ
olarak açıklarken, diğeri şeker olarak
açıkladı.

20 yıl boyunca bu konu çok tartışıldı.
Yağ günah keçisi olurken, şeker baş
tacı oldu. Zaman yağsız yiyecek
zamanıydı. Gıda sektörü yağı ortadan
kaldırmayı hedeflerken, kalorinin
yerini doldurmak , lezzeti korumak için
şeker kullanmaya başladılar.

Belgeseli çeken şahıs bu noktada
şekerin kendi vücudundaki etkilerini
görmek için bir grup uzmanla deney
yapmaya karar veriyor.

Ortalama bir Avusturalyalı ele alındı.
Günde 40 tatlı kaşığı tüketmesi
gerekiyordu. Bu miktar bir çok insanın
yediği işlenmiş gıdalarda bulunuyordu.


Öncelikle kan testi yaptırdı. Kan
şekerini tespit etti. Kalp ve
karacaiğer testlerine de girdi. Boy,
kilo ve kan basıncını da ölçtürdü.

Deney öncesi çok 76 kilo, çok sağlıklı
bir karaciğeri ve batılıların geneline
göre sağlıklı bir vücudu ardı.

Ekmek, makarna, sebze ve tahıl hepsi
beynimiz için glikoza dönüşüp kalırlar.
Ama bunu hem hücrelerimiz hem de
organlarımız kullanır. Yani glikoz
olmasa siz de olmazdınız.

Sıradaki laktoz ipek kadar pürüssüzdür.
Memelilerin aldığı ilk şeker anne
sütünde görülür. Peynir, süt ve yoğurta
da bulunur.

Yaygaranın kaynığı ise sakkarozdur.
Bazıları tehlikeli derken bazıları
şüpheli bulur. Kahve veya çayımıza
attığımız şekerdir sakkaroz.

Masa şekeri olan sakkaruz iki şekerden
oluşur. Yüzde 50'si glikoz, yüzde 50'si
ise fruktozdur.

Geçmişte fruktoz çok nadirdi. Meyve,
sebze ve balda vardı. Ama artık her
yerde fruktoz var. Yediğimiz bir çok
yiyecekte var.

Fruktoz besini tatlı hale getirir.
Dünyadaki insanların hastalanmasında
fruktozun rolü olduğu söyleniyor.

60 günlük deneye başlayan adam, doğal
olarak kabul edilen gıdılarla günde 40
tatlı kaşığı şeker alacak ve her zamanki
sporuna ve diğer faaliyetlena devam
edecek.

12. günde ilk kez tartıldığında 79.3 kg
çıktı. 12 günde 3.2 kilo almıştı. İşin
ilginç yanı çikolata ve dondurma
yemeden sadece "sağlıklı" zannedilen
yiyecekleri yiyerek bu hale gelmişti.

Göbeğinde viseral yağ oluşmaya
başlamıştı. Yani göbek altında değil,
iç organlarının çevresinde yağ tabakası
oluşmaya başlamıştı. Bu yağlar da
metobolik hastalıklara yol açıyordu.
Tip2 diyabet, obezite ve kalp krizi
gibi...

15. gün ise içinde şeker bulunan
gıdalar yerine, sos, yoğurt vb o
gıdadaki şeker kadar toz şekeri
ekleyerek yemeye başladı. Tavuğa bile
şeker ekledi, suya da şeker ekleyerek
içeçek yaptı.

Deneyin ortasında kan tahliline gitti.
Tahlillere göre en büyük değişiklik
enzim seviyelerinin birinde çok büyük
artış olması. ALT enziminde büyük artış
vardı. Karaciğer hücrelerini özlerini
salıyor demek yani ya ölüyorlar veya
zarar görüyor. İçleri yağla doluyor
demek ki. Karaciğer yağlanması açıkça
tespit edildi. Ancak bunun 2-3 haftada
olması çok ilginç.

Şeker vücuda ne yapar? Bir aktör
vücudunun kullanılması için gönüllü
oldu. Şeker vücuda girince ikiye
ayrılır. Fruktoz ve glikoz. İkisi de
karaciğere gider. Glikoz ciğerde etkili
bir şekilde halledilir. Ya çabuk enerji
olarak kullanılır veya yedek pil gibi
sonrası için depolanır. Fruktoz ise
karaciğerde düzenlenmez. Çünkü fruktoz
doğda az bulunur. O yüzden de gereğine
bakmaksızın kan dolaşımından
püskürtürz. Tüm piller dolu ise de
şekeri hemen yağa dönüştürür. Bu yağın
bir kısmı ciğerinizde kalır ve insülün
direncini ve diyabet riskini artırmış
olursunuz.

Ayrıca karaciğerdeki bu yağ triglesit
olarak kan dolaşımında gönderilir. Bu
da aşırı kilo, damar tıkanması ve kalp
hastalıklarına sebep olur.

Şeker ve ekmek, makarna gibi gıdaları
yerken çok fazla glikoz tüketiriz.
İnsilün salgılanır. İnsülün hücrelerin
kapısını açan anahtar gibidir. Böylece
hücreler tüm glikozu emer. Kan
dolaşımından temizler ve glikozu enerji
olarak yakar. Kanda ne kadar glikoz var
ise o kadar insülün salgılanır. Ancak
bizim için önemli olan kandaki insülün
glikoz ile uğraşırken yağ hücrelerine
yağa tutunmalarını söyler. Böylece yağ
yakma aşamalarını yok eder.

Yani çok şeker yiyerek yağı vücudumuza
alıp karaciğer yağlanması yapıyoruz.
Artı glikoz yüzünden yağ hücrelerimize
yağa tutunmalarına söyleyen insülün
seviyesi aynı kalıyor. İnsülün şekerle
uğraşırken yağı yakamayız.

Bir sabah uyandığında kendisini çok
halsiz hissettiğni fark etti. Güne muz
aromalı meyve suyu ile başladı.
Şekerden fiziksel etkilendiği gibi ruh
hali de olumsuz yönde etkileniyordu.

Şeker yediğinde aşırı uyarılmış
hissediyordu. 45 dakika kadar bu durum
devam ederken, sonrasında ise bitkin
hissediyordu. Bir sonraki alıma kadar
dalgın ve uzak hissediyordu. Ancak o
zaman konsantre olabiliyordu. Eşi de
onu doğrulayarak, ilgisinin azaldığını
ve dikkatinin dağıldığını fark ettiğini
söyledi.

Uzmanlar diyor ki. Beyin ve vücud
glikoz ile çalışır. Glikoz seviyesi bir
inip bir çıkıyorsa ve böyle sürüyorsa
akli işleviniz de dengesiz olur. Glikoz
seviyesi dengeli ise durumunuz daha
denegeli olur.

Şeker yediğimde içimden çocukça şeyler
yapmak geçiyor. Eşi "günlük hayatta da
böyle oluyor ama farkı şu ki önceden
olmayan manik bir durum var" diyor.

Şeker yendiğinde vücud insulin gönderir
ve hücrelere taşınarak enerji elde
edilir. Ancka kan şekeri şeker hızlı
bir çıkış yaptığı gibi hızla düşer.Buna
karşı da vücut adrenalin gibi tekrar
tatlı yemen gerektiğini mesaj gönderen
stres hormonları salgılar. Canın yine
tatıl yemek ister. Böylece eski
halimize geri döneriz. Vücud yine
insulin salgılar ve kan şekerimiz yine
düşer. Bu da ruh halinde değişimlere
yol açar. Bu şekerin çıkması ve inmesi.
Adrenalin de bu durumda anksiyete ve
panik atağa sebep olur.

2002'de aborjinlerle yaşadığında
onların az şeker tüketimine şaşırmıştı.
Aborjinler bütün bir yıl boyunca
yalnızca 2-3 küçük parça kadar şeker
tüketiyordu.

Aborjinlerin yoğun yaşadığı bir bölgeye
gitti. 40 yıl önce insanlar
besinlerinin büyük çoğunluğunu
topraktan elde ederken, bugün
gıdalarının neredeyse tamamını
marketlerden almaya başladılar.
Amata'da hastalık yok iken, bugün
halkın sağlığı hızla kötüleşti.

Amata'da harekete geçen sivil
inisiyatif şekerli gıdalara savaş açtı
ve halk da bilinçlenmeye başladı.
Listeden ilk olarak kolayı çıkardılar.
Kola hayatlarından çıktı. Kısa bir
sürede Amata bölgedeki en düşük şeker
alım oranına sahip oldu.

Tam her şey yoluna girecekken hükümet
bu grubun fonunu kesti. Fon aborjin
olmayanlara verildi. Kola ortadan
kalksa da halk şeker üreten diğer
ürünleri tüketmeye devam etti. Sonuçta
sağlıklarını yitirdiler.

Deneyin birinci ayında 81.2 kg oldu.
Yani 1 ayda 5 kilo kadar almıştı. 76
kilodan 81.2'ye gelmişti. Bel çevresi
ise 91 olmuştu. Yani 7 santim artmıştı.

İyi yağlardan veya proteinden yemedeği
için daha çok atıştırıyor ve yiyordu.

Deneyin bu aşamasında ABD'ye gidiyor.
Ancak orada içinde 40 tatlı kaşığı
şekerden daha azı olan gıda bulmakta
zorlanıyor. Yemekte bol miktarda şey
şeker dışında yüksek fruktozlu mısır
şurubu denen bir tatlandırıcı. Esas
dağıtım sistemi ise meşrubat. Bu da
ABD'lilerin sindirim sistemine yılda 4
bin tatlı kaşığı eklemek demek.

İnsanlar şunu anlamıyor. Yüksek
fruktozlu mısır şurubu ve şeker aynı
şey. Sektör insanların ikisini ayrı
görmeleri için çok uğraştı. 20 yıl
sonra insanlar suçlamaya başladı. Bunun
üzerine aynı sektör şekerle farkı
olmadığını söylemeye başladı. Ancak bu
kez de şeker endüstrisi hayır farklısın
demeye başladı.

Şirketler bunun üzerine yüksek
fruktozlu şeker için farklı ifadeler
kullanmaya başladı. Tüm şekerler, esmer
şeker, beyaz şeker, yüksek fruktozlu
mısır şurubu, meyve suyundan meyve suyu
konsantresi sağlığınızı eşit derecede
etkiler.

Deneyin ilerleyen aşamasında midesinin
bulandığını, başının ağrıdığını ve
kendisini iyi hissetmediğini fark etti.
Düzgün yemek bulmak çok zordu. ABD'de
sağlıklı bir şey bulmanın neredeyse
imkansız olduğunu fark etti.

En son gelişmelerden haberdar olmak için whatsapp kanalımızı takip edin